‘Cinnet geçiren bakan’ın mesajı
Barış Terkoğlu; Teferruat gibi görünen tutuklama, her eline geçirenin kendi hukukunu uyguladığı, kliklerin etkisindeki siyasallaşmış Türk yargısının içler acısı halini ortaya koydu. “Herkes için her zaman adalet” demedikçe aynı hikâyeyi başka aktörlerle yaşayacağız.
Yerin altında olan, suretini başka biçimlerde de olsa gösteriyor. Cumartesi günü, bültenler, CHP’li belediyelere operasyon haberlerini veriyordu. Gelgelelim, aynı saatlerde, sessiz sedasız bir tutuklama gerçekleşti. İktidarı tavizsiz savunan, muhalefete karşı ağır ifadeler kullanan, Sinan Ateş cinayetinde MHP’nin yanında duran, CHP’li belediyelere yapılan operasyonları açıktan destekleyen avukat Burak Bekiroğlu, cezaevine yollandı. Üstelik adalet bakanına yönelik mesajları nedeniyle. Sosyal medyada hem fikirdaşları hem karşıtları meseleyi anlamlandıramadı. Ancak tablonun iktidar içi çatışmalarla yakından ilgisi var.
Şöyle anlatayım...
Bu köşede daha önce okudunuz. HSK seçimlerindeki iktidar içi itişmeleri yazdım. 9 yeni üye geçen günlerde belirlendi. Sonucu söyleyeyim: Kazanan adalet bakanı oldu.
Bakanla arasının bozuk olduğu bilinen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'nın 4 ismi desteklediği konuşuluyordu. Bu isimlerden sadece biri HSK’ye girdi. Öte yandan adalet bakanı, iki dönemdir HSK’yi yöneten Mehmet Akif Ekinci ve Halil Koç’un göreve devam etmesi yönündeki görüşlere karşıydı. Bakana rağmen, “Devam etmeleri hukuka uygundur” diye mütalaa bile alınıp Saray’a sunuldu. Bakanın istediği oldu. Sonuç olarak, HSK büyük oranda Bakan Tunç’un istediği gibi şekillendi. Abdulhamit Gül ya da Bekir Bozdağ gibi eski bakanlar, HSK’de böyle kritik bir etkiye erişememişti. İşte HSK sonuçları, yargı içinde “memnuniyetsizler” tepkisine neden oldu. İstanbul başsavcısını destekleyenler başta olmak üzere, mevcut HSK sonuçlarına eleştiriler iktidar kulislerinde konuşulmaya başlandı. Avukat Bekiroğlu’nun adalet bakanını hedef alan son tweet’leri de bu tepkiyi yansıtıyordu.
BAKANIN KARDEŞİNE FETÖ SUÇLAMASI
Bekiroğlu, bakanı en çok kardeşinin üzerinden hedef aldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un kardeşi Yahya Tunç’un telefonunda ByLock olduğunu, ByLock’a 1454 kere giriş kaydı bulunduğunu, örgütün sohbet ve gezilerine katıldığını, Bank Asya’da hesabının olduğunu ancak bakanın kardeşi olduğu için hakkında ceza verilmediğini söyledi: “Hayırdır, bu ülkede bakan kardeşi diye FETÖ terör örgütüne müzahir adam kollanacak mı?” Bekiroğlu, isim vermeden, Adalet Bakanlığı’nda FETÖ bağlantılı birçok ismin yoluna devam ettiğini de söylüyordu. İşte bu mesajlar belli ki adalet bakanını öfkelendirdi. Cumartesi sabahı, avukat Bekiroğlu ev baskınıyla gözaltına alındı. Gerekçe: Kamu görevlisine hakaret, iftira ve halkı kin ve düşmanlığa tahrikti.
Önümde 6 sayfalık savcılık sorgu tutanağı duruyor. Tamamı, Bekiroğlu’nun tweet’lerinden oluşuyor. Son soruyu aktarırsam, sanırım nasıl bir sorgu olduğu anlaşılır: “‘Bakanmış, benim senin gibi bir bakanım olamaz’ sözlerinde kast ettiğiniz bakan kimdir?”
Bekiroğlu, mahkemede, bakanın kardeşi Yahya Tunç hariç paylaşımlarında hiçbir isim belirtmediğini, hakaret ve iftira olmadığını, FETÖ’nün yeniden devlete sızmasını engellemeyi amaçladığını söyledi: “Yazdığım şeyler Yılmaz Bey’in ağrına gitmiştir, bu nedenle burada olduğumu biliyorum. (...) Herhangi bir şikâyet olmadan bu soruşturma resen yürütülemez. Ben savcıya kendisini daha önceden tanıdığımı söyledim. Yahya Bey’in arkadaşı olduğunu kendisi söyledi.” Mahkeme, Bekiroğlu’nu halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve iftira suçlarından tutukladı.
ANLATTIĞI OLAY DOĞRU
Önümde bakanın kardeşi Yahya Tunç hakkındaki mahkeme kararı duruyor. Savcılık; Tunç’un telefonunda ByLock olduğunu, 1454 adet bağlantı kaydı bulunduğunu, 22 ByLock kullanıcısıyla ve haklarında FETÖ üyeliğinden adli işlem yapılan 166 kişiyle iletişim kaydının bulunduğunu, örgütün Denge Hukuki ve Bilimsel Araştırmalar Derneği’nin kurucusu ve yöneticisi olduğunu, örgütün sohbet ve gezilerine katıldığını, 9 Haziran 2017’de teslim olduğunda telefonunu sıfırlayıp teslim ettiğini söylemiş. Mahkeme bunları kabul etmekle birlikte şu kararı vermiş: “Sanığın hakkında soruşturma başlatıldıktan sonra kendiliğinden gönüllü olarak kolluk kuvvetlerine teslim olup etkin pişmanlıkta bulunarak konumuna uygun şekilde örgütün yapısı ve faaliyetleri çerçevesinde faydalı bilgiler verdiği anlaşıldığından ceza verilmesine yer olmadığına...”
FETÖ davalarında, birçok kişinin bu kadar delille ağır cezalar aldığını hatırlarsak Yahya Tunç’u bir gücün koruduğunu söylemek tuhaf olmaz. Diğer görüşlerine itiraz edilebilir ancak Bekiroğlu’nun isim vererek anlattığı olayın gerçekliği, mahkeme kararıyla sabit görülüyor.
'BAKAN CİNNET GEÇİRMİŞ'
İBB tutuklamalarında kullanılan, başta sinyal kaydı olmak üzere çeşitli delillerden daha sağlam delillerin Yahya Tunç’un dosyasında olduğu, buna rağmen cezasızlık hakkına kavuştuğu anlaşılıyor. Belli ki yargıda gücü eline geçiren bakan, “bir Türk yargısı klasiği” yöntemine başvurdu. Kızdığı kişiyi elindeki güçle içeri attırdı. Nitekim Bakan Tunç ile olay sonrası görüşen iktidar yanlısı Fatih Tezcan şunları söyledi: “Adalet Bakanı çok kırılmış, cinnet geçirmiş, bildiğiniz cinnet geçirmiş, alın, içeri atın durumu var.”
Dikkat çekici bir detay daha var...
Operasyonu, Çağlayan’daki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yapmadı. Bakanın ilişkilerinin daha iyi olduğu İstanbul Anadolu Başsavcılığı yaptı. Belli ki Bakan Tunç, Bekiroğlu’nun Çağlayan’daki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ile yakın olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden hamle Anadolu’daki savcılıktan geldi. Böylece Tunç, Çağlayan’a “Artık ipler benim elimde” mesajı verdi.
Dediğim gibi, teferruat gibi görünen tutuklama, her eline geçirenin kendi hukukunu uyguladığı, kliklerin etkisindeki siyasallaşmış Türk yargısının içler acısı halini ortaya koydu. “Herkes için her zaman adalet” demedikçe aynı hikâyeyi başka aktörlerle yaşayacağız.
Yeraltının bilgisine sahip olanlar için, deprem hareketin kendisini doğaya göstermesidir sadece.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları