loading
close
SON DAKİKALAR

Afganistan’da Ne İşimiz Var?

Can Ataklı
Tarih: 24.03.2012
Köşe: Günlük Yazılar

Afganistan’da düşen helikopterde 12 Türk askerin şehit olması üzerine başlayan 'Afganistan’da ne işimiz var?' tartışmalarına Başbakan Erdoğan çok sert tepki verdi biliyorsunuz....

Afganistan’da düşen helikopterde 12 Türk askerin şehit olması üzerine başlayan “Afganistan’da ne işimiz var?” tartışmalarına Başbakan Erdoğan çok sert tepki verdi biliyorsunuz.

Başbakan öncelikle Türkiye’nin “büyük ülke” olduğunu vurguladı, ama asıl önemlisi “Unutmayın ki NATO ülkesiyiz” diyerek “bir büyük ülke olarak görev ve sorumluluklarımız” olduğunu belirtti.

Türkiye’nin “büyük ülke” olarak bu görev ve sorumluluklarını yerine getireceğini de belirten Başbakan “Büyük ülke olmanın da bazı bedelleri olacaktır” diyerek kazada 12 askerimizin şehit olmasına bunu bahane gösterdi.

Kendisini eleştirenlere de “Biz butik devlet değiliz” cevabını veren Başbakan’ın bu “ayarından” sonra yandaş medya da harekete geçti ve Türkiye’nin Afganistan’da bulunmasının “yararlarını” saymaya başladı.

Türkiye hep günü yaşadığı için dünü unutuyor.

Türkiye Afganistan’a asker gönderme kararını bundan 11 yıl önce 10 Ekim 2001’de almıştı. Başbakan Bülent Ecevit’ti. Üçlü koalisyonun başındaydı.

Fazilet Partisi kapatılmış yerine Saadet Partisi ve “yenilikçi” olduğunu söyleyen AKP kurulmuştu.

O dönem AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Abdullah Gül, Afganistan’a asker gönderilmesi için hazırlanan tezkereye karşı yaptığı konuşmada üç yıldır kendi krizini çözemeyen hükümetin uluslararası sorunları takip etmesinin mümkün olmadığını söylemişti. Konuşmasında hükümetin Meclis’ten sınırsız destek istemesinin tehlikeli olduğunu kaydeden Gül, “Bu işin nereye gideceğini hükümet bilmiyor. Kapsamı, sınırı, süresi belli olmayan bir yöntemle yurt dışına asker gönderilmesini uygun bulmuyoruz” demişti.

Gül daha sonra da şunu söylemişti; “Feryat ediyorum. Afganistan’da ne işimiz var? ABD için devreye giren NATO Türkiye için kılını kımıldatmadı. Halkımızın yüzde 71’i asker göndermeye karşı değil mi? Bomba yağdırılan rejimi de ABD kurmadı mı?Afganistan’a asker göndermek isteyenleri kınıyorum. İzah edilemez bir hata yapılıyor.”

Sonuçta AKP o tarihte Türk askerinin Afganistan’a gönderilmesine ret oyu vermişti.

Türkiye o zaman da NATO üyesiydi, şimdi de NATO üyesi.

Değişen bir şey yok aslında.

Değişen sadece şu; o tarihte AKP iktidarda değildi. Muhalefetin küçük partisi olarak Türk askerinin hiçbir işi olmayan Afganistan bataklığına gitmesine karşı çıkıyordu.

Oysa AKP şimdi iktidar. O gün akla gelmeyen hatta kötülenen “NATO üyeliği” bugün “büyük devlet olmanın” gereği olarak anlatılıyor halka.

Askerlerimizin şehit olması ise yine dün karşı çıkanlar tarafından “büyük devlet olmanın bedeli” bahanesiyle halka “makul” gösterilmeye çalışılıyor.

*****

Otel devletin olunca

Geçen hafta MediaCat dergisinden Selin Babacan aradı. Nisan sayısı için bir röportaj yapmak istiyordu.

Şu sıralar taşınma aşamasında olduğumuzdan Vatan’ın yeni binasında henüz yerimiz yok, bu nedenle evden çalışıyoruz mecburen.

Selin Babacan’a “Dışarıda bir yerde yapabilir miyiz?” diye sordum.

Randevu saatimizde Beylerbeyi’ndeydim. Ne zamandır gördüğüm ama girmediğim ettiğim ve merak ettiğim Bosphorus Palas adlı oteli önerdim, orada buluştuk.

Otel tarihi bir yalı. Lobi neredeyse denizin içinde. Eski stil koltuklara oturduk. Derginin fotoğrafçısı hazırlık yaparken “İsterseniz nezaketen izin alalım” dedi. Fotoğrafçı arkadaş gidip resepsiyonla konuştu, oradaki görevli birini çağırdı, biraz konuştular, geri geldi ve “İzin vermiyorlar, önceden izin almak gerekirmiş” dedi.

“Sorun yok, fotoğrafları başka yerdi çekeriz” dedik. Neredeyse iki saate yakın oturduk, Selin Babacan sordu, ben cevapladım.

Bu süre içinde yanımıza ne gelen oldu ne giden. Otelin lobisinde oturuyoruz, en azından “Bir şey içer misiniz?” diye bile sorulmaz mı? Hani bedava oturtmamak için.

Çıkarken resepsiyon görevlisine “Buranın sahibi kim?” diye sordum. Meğer devletin vakıflarından biriymiş.

İşletme anlayışına bakar mısınız? Masum bir fotoğraf çekimine bile izin, lobide iki saat oturana “su bile” vermiyorlar.

Sonra düşündüm; burası devletin ya, kim bilir belki de buranın müşterisi bambaşka kişilerdir. Biz orada belki de aykırı kaldık, bir an önce çekip gidelim diye hiç ilgilenmediler bile.

*****

Alışılmadık bir törendi

Afganistan’da düşen helikopterle ilgili kuşkular sürerken, 12 şehit için düzenlenen törenin niteliği de bana göre çok dikkat çekiciydi.

Alışmadığımız bir törendi açıkçası.

Kimse alınmasın, darılmasın ve ardında bir şey aramasın lütfen, ama herkesin bildiğini söylemek gerek; 12 askerimiz kahramanca savaşırken şehit olmadı.

Bir helikopter kazası sonucu bu mertebeye ulaştılar.

Genelkurmay’ın gazetelere verdiği ilanlardaki “kahraman” vurgulaması, moral açısından doğru kabul edilse bile neden o kadar abartılıydı?

Türk Silahlı Kuvvetleri ilk kez rütbeli subaylardan şehit vermiyor. Özellikle terörle mücadelede nice kahramanlarımız şehit oldu.

Ama bu tören farklıydı. Abartılıydı.

Karargâhtaki bir törene ilk kez imam getirildi.

Yine yandaş olarak bilinen kimi yayın organlarının da içeri alınmaması ve engellenmesi de şaşırtıcıydı.

Ayrıca kazada şehit olanlara bu kadar büyük tören yapılırken, gerçekten kahramanca çatışırken şehit olan 6 polis için neden benzer tören yapmak yerine geceyarısı töreni ile yetinildi?

Genelkurmay içe ve dışa bir mesaj mı vermek istiyordu acaba?

*****

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “12 yıllık kesintili eğitim yasa teklifi önümüzdeki hafta Genel Kurul’a gelir, tartışılır ve bir haftada biter. Salıdan pazara biter” demiş. Eğitim gibi önemli bir konuda kararın nasıl alındığının özeti: “Salıdan pazara...” (Gani Yıldız)

*****

Gerçekten kaza mı?

Afganistan’da Türkiye’deki en seçkin birliklerden seçilen 12 askerimizin şehit olmasının acısını yüreğimize gömdük ama, zihnimizdeki kuşkular hiç gitmeyecek gibi.

Soru şu: O helikopter gerçekten bir kaza sonucu mu düştü?

İşin içinde başka şeyler var mı?

Olayın sıcak anında bu soruları soramadık, çünkü üzüntülüydük, duygusaldık, şehit ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne saygımız vardı.

Düşen helikopter Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait değil, ABD ordusunun envanterinde.

Bu helikopterin bakım ve onarımı Amerikalılar tarafından yapılıyordu.

Bakım ve onarım aşamasında bir ihmal ya da kasıt var mı?

Fısıltı gazetesinde yayılan “Helikopter kazası tıpkı çuval olayı gibidir, Amerika Türkiye’ye bir ihtarda bulundu” iddialarında gerçeklik payı var mıdır?

Biliyorum ki bu sorulara cevap veren daha doğrusu bunları doğrulayacak bir yetkili çıkmayacaktır. Ama eğer kuşkuların temeli varsa, bunun bir gün mutlaka ortaya çıkacağını da bilmek gerek.

Can Ataklı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları