loading
close
SON DAKİKALAR

Büyük kamu yatırımları nasıl bu kadar hasar gördü?

Can Ataklı
Tarih: 07.02.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Tamam deprem büyük ama fay hattında olmayan Hatay havaalanının pistleri nasıl kırılır, bunu yapanlar kimlerdir, kimler izin ve onay vermişlerdir?

BUNU YAZMAK GEREK

Bari bu sefer hesap sorulsun

Türkiye deprem kuşağında, bunu hepimiz biliyoruz.

Ama Japonya da deprem kuşağında.

Orada da büyük depremler oluyor, buna karşı çok uzun yıllardır büyük kayıplar yaşanmıyor.

Çünkü hepimizin bildiği gerçeğe nedense kulak asmıyorum.

“Deprem öldürmez, binalar öldürür.”

Adana, Gaziantep, Osmaniye, Şanlıurfa ve çevresinde yine aynı acıyı yaşadık.

1999 İzmit-Gölcük depremine neredeyse eşdeğer bir deprem yaşandı.

Yine binalar yıkıldı, insanlarımız öldü, kimileri yaralandı, belki çoğu hayatının bundan sonrasını sakat olarak geçirecek.

Deprem yıktı geçti ama sadece “çürük olduğu anlaşılan” binalar bundan nasibini aldı.

Depreme uğrayan kentlerimizdeki yıkıntılara baktığımızda bu gerçek net biçimde görülüyor.

Çevrede sayısız yüksek katlı bina hiçbir hasar görmemiş halde ayakta dururken aralardaki bazı binalar çökmüş, yıkılmış.

Koskoca bir mahallede sadece aradaki birkaç bina yıkılıyorsa bunun tek sorumlusunun deprem olmadığı gün gibi ortada değil mi?

1999 ağır depreminden sonra “Artık deprem yönetmeliğine uymayan tek bina bile yapılamayacak” denmişti.

Demek ki yapılmış.

Deprem gibi olağanüstü bir doğal afet sırasında elbette suçlu arama telaşı içinde olmamalıyız.

Ancak çıplak gözle görünen bir gerçeğin de üzerini örtemeyiz.

1999 depreminden sonra hesap sorulamadı.

Sadece birkaç müteahhit hakkında davalar açıldı ve sanıyorum sadece biri hakkında ciddi bir ceza verildi.

Bu kez böyle olmamalı.

Onlarca yüksek binanın arasındaki bir iki bina yıkılıyorsa bunlarda ağır ihmal var demektir.

Sadece bu inşaatları yapan müteahhitler değil, bunlara iskan veren, oturma iznini imzalayan, elektrik, su, kanalizasyon bağlayan her yetkili tek tek ortaya çıkarılmalıdır.

Büyük kentlerdeki imar yolsuzlukları sadece müteahhitler eliyle yapılmıyor.

Buna izin veren kamu görevlileri de var.

Son deprem gerçekten ders olmalı ve Türkiye “hesap sorma” ardından da “ciddi yaptırımlar uygulayarak bir daha böyle bir facianın yaşanmasına izin verilmeyeceği” iradesi göstermelidir.

Aksi takdirde bir süre sonra yeni bir acıyı bağrımıza basıp “Allah’ın takdiri” demekten başka bir şey gelmez elimizden.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Büyük kamu yatırımları nasıl bu kadar hasar gördü?

Sıcağı sıcağına “bunda da mı iktidarı suçlu çıkarıyorsunuz?” denmesine hiç aldırmadan bazı gerçekleri ortaya koymak gerekir.

Güney’deki büyük depremde yollar, limanlar ve Hatay havalimanı da ağır hasar gördü.

Yollar çöktü, İskenderun limanının bütün beton zemini kırıldı, Hatay havaalanının pisti boydan boya yarıldı.

 

Bunlar devlet eliyle zenginleştirilen müteahhitlerin eseri.

Yaptıkları binalar çürük çıkan vatandaşlara “canınızın kıymetini hiç mi bilmediniz de bile bile böyle yerler inşa ettiniz?” diye serzenişte bulunulabilir.

Ancak devlete ne diyeceğiz?

Tamam deprem büyük ama fay hattında olmayan Hatay havaalanının pistleri nasıl kırılır, bunu yapanlar kimlerdir, kimler izin ve onay vermişlerdir?

Hatay Reyhanlı yolunun da çöktüğü görülüyor, ama asıl rezalet yolun asla kuralına göre yapılmamış olmasının ortaya çıkışıdır.

Toprak üzerine 10 santimetre asfalt dökmüşler o kadar.

Ya İskenderun limanının boydan boya kırılmasına ne demeli?

Bu kez mutlaka hesap sorulmalıdır.

Kim yaptıysa, kim yaptırdıysa ondan sorulmalıdır bu hesap.

Bİ SORALIM BAKALIM

Yaşar Okuyan bu hatayı niye yaptı?

Eski MHP’li bakanlardan Yaşar Okuyan son dönemlerde “akil adam” tavrıyla kamuoyunun da ilgisini çeken bir siyasetçi.

AKP iktidarının “tek adamcı” uygulamalarına karşı çıkan Yaşar Okuyan muhalefette olan her kesimden de beğeni alıyor.

Ancak Yaşar Okuyan hafta sonunda çok garip bir açıklama yaptı.

Meral Akşener’in ve İyi Parti’nin Millet İttifakı içindeki tutumlarını eleştirmek isteyen Yaşar Okuyan bana göre “akla ziyan” sözler söyledi.

Şöyle dedi Okuyan; “Sayın Kılıçdaroğlu’na dosyayı masa kurulurken söyledim. 3 gün önce de hatırlattım. Ve ona Meral Hanım’la ilgili bir dosya verdim. Dosyayı Kılıçdaroğlu kullanmayacak ben kullanacağım. Meral Akşener’in abisinin hatırına -Allah rahmet eylesin. Benim 40 senelik arkadaşım, düzgün dürüst namuslu- susma hakkımı kullanıyorum.”

Bu ne demek şimdi?

Açık bir şantaj değil mi?

Meral Akşener’in “daha uyumlu olmasını” isterken “bir dosyadan” söz etmek ne anlama gelir?

Kamuoyunda şüphe oluşturmaktan başka işe yaramaz.

Yaşar Okuyan bunca yıl emek verdikten sonra muhalefete nasıl bir darbe vurduğunun farkında mı?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Erdoğan’ın oyu yükselmiyor şimdilik ama muhalefet böyle giderse durum tehlikeye girer

Saray medyası dört bir yandan algı operasyonu yapmaya soyundu.

AKP’nin oy kaybettiğini bugüne kadar dilden dudağa getirmeyenler şimdi “Durum toparlandı Erdoğan’ın oyları çok yükseliyor” yayınlarına başladı.

Bu iddialar gerçek değil.

Ancak muhalefet o kadar patinaj yapmaya başladı ki, toplumun bir bölümünde umutlar kırılıyor.

Kırılan umutlar sanki AKP’nin oyları yükseliyormuş gibi sunulmaya çalışılıyor.

“Kim aday olacak?” veya “mutlaka kazanacak aday bulmalıyız” türü içi boş tartışmalar sıradan insanları ciddi biçimde etkiliyor.

Bu da iktidara “muhalefet güven veremiyor, vatandaş çareyi yine Erdoğan’da buluyor” propagandası yapma şansı veriyor.

Saray anketlerinin tümünün abartılı ve yönlendirici olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

İstedikleri kadar “EYT, asgari ücret, dik duruşlu dış politika, TOGG, tüneller, yollar, köprüler Erdoğan’ın oylarını yükseltiyor” desinler, sokağa çıkınca bunun böyle olmadığını görüyorsunuz.

Muhalefet artık kendi içindeki tuhaf tartışmaları bırakmalı ve meclise güçlü biçimde girmek için kolları sıvamalıdır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları