loading
close
SON DAKİKALAR

Ordu foto-film merkezi depremin ilk üç gününden görüntü yayınlar mı?

Can Ataklı
Tarih: 23.02.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; “Depremi CHP yaptı” bile derler.

ANALİZ

“Depremi CHP yaptı” bile derler

İktidar büyük telaş içinde.

İlk anlarda anladığım kadarıyla depremin büyüklüğünü fark etmedi iktidar sahipleri.

Son yıllarda yaşadığımız Elazığ, Van, Bingöl depremi gibi sandılar.

Bu illerdeki depremlerde de binalar yıkılmış ve hayli can kaybı yaşanmıştı.

İktidar o depremlerde “Devlet nerede?” çığlıklarına yine aldırış etmemiş ama alan küçük olduğu için kısa sürede deprem evleri yapmayı ve halka para dağıtmayı başarmıştı.

Muhtemelen bu nedenle puan da toplamışlardı.

Bu kez de öyle sandılar.

Önceliği “Olan oldu, şimdi biz buradan nasıl kârlı çıkarız” hesabına verdiler.

Ancak bu kez öyle değildi, deprem çok geniş bir alanda çok büyük bir yıkıma neden olmuştu.

“Devlet nerede?” çığlıkları bir yerden değil sayısız noktadan duyulmaya başladı.

İktidarın dengesi işte burada bozuldu.

Sihirli gibi gördükleri depremzedeye yönelik “Şu kadar para veriyoruz, evlerinizi de hemen yapacağız” vaatlerini kimse duymak bile istemedi.

Acı çok büyüktü ve iktidar depremin altına kalacağını gördü.

Bunun üzerine kurnaz bir plan uygulanmaya başlandı.

Söylenenlerin yalan olduğu, muhalefetin deprem acısı üzerinden iktidarı devirmeye çalıştığı, devletin askeriyle polisiyle anında bölgeye koştuğu, alçak ve şerefsizlerin bunu görmediği söylem ve hakaretleri birbiri ardına sıralandı.

Hatta öyle ki depremin dış güçler tarafından kullanılan bir teknoloji ile gerçekleştiğini bile söyleyecek kadar çaresizlik içinde kaldılar.

Ancak özellikle imar affı gerçeğinin ortaya çıkması iktidarın kimyasını iyice bozdu.

Buna karşılık olarak “Siz de kentsel dönüşüme karşı çıktınız, eğer kentsel dönüşüm olsaydı binaların çoğu yeniden yapılacağı için hasar bu kadar büyük olmaz” propagandası başladı.

Hedef tahtasına bir anda CHP kondu neredeyse “Depremi CHP yaptı” diyecek kadar kendilerinden geçtiler, hakaretlerle saldırmaya başladılar.

Oysa kentsel dönüşüm ile imar affı çok farklı konular.

Kentsel dönüşüme karşı çıkıldığı bir gerçektir elbette.

Ama bu karşı çıkış “Binalar depreme karşı dirençsiz kalsın, evlerimize dokunmayın” diye olmadı.

AKP’nin kentsel dönüşümden anladığı sadece olağanüstü rant hevesidir.

Kentsel dönüşüme giren bölgelerde halk evlerinin daha iyi olmasına karşı çıkmadı, bir rant soygununu önlemeye çalıştı.

Kentsel dönüşümde vatandaşın derme çatma bir iki katlı binaları yıkılıp yerlerine dev bloklar konduruluyor.

Oradaki halk ise başka yerlere gitmeye zorlanıyor, çünkü yapılan yeni binalar yüksek fiyatlarla başkalarına satılıyor.

Elbette evlerinden çıkarılanlara bir bedel ödeniyor.

Ancak evlerinden olanlar için yeni bir hayat kurmak çok zorlaşıyor.

İşte karşı çıkılan budur.

AKP’nin sığındığı gibi “Kentsel dönüşüme karşı çıkılmasaydı felaket bu kadar büyük olmayacaktı” söylemi asla doğru değildir.

Ayrıca şu notu da hatırınızdan çıkarmayın.

Ağır hasar gören illerden sadece ikisinde CHP’li belediye var.

Özellikle Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı, 10 yıldır kentsel dönüşüm için bakanlıklara yazılar yazdığını ama bir kere bile cevap alamadığını söylüyor.

Diyelim ki CHP’li belediyelerin olduğu yerde kentsel dönüşüm gerçekleşemedi.

Peki 25 yıldır AKP’de olan belediyeler bu dönüşümü niye sağlayamadı?

Bİ SORALIM BAKALIM

Neden hiç OHAL kararnamesi yok?

Büyük depremden sonra saray Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde 3 ay süreyle olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesine karar verdi.

Bir gün sonra da meclis OHAL kararını onayladı.

Aradan 13 gün geçti.

Ancak ilk kararname, 12’nci gün yayınlandı.

Neden?

Oysa en azından toplanan bağışlarla ilgili bir kararname yayınlanması gerekmiyor muydu?

Anlı şanlı bir şovla çok büyük bölümü kamu kurumlarından aktarılan kaynaklarla 115 milyar lira para toplandığı ilan edildi.

Peki bu para nerede?

Nasıl kullanılıyor?

Yetkili imza sahipleri kim?

Bunların hiçbirini bilmiyoruz.

Çünkü saray bugüne kadar olduğu gibi bu konuda da şeffaf değil.

“Sana ne yaaa, sana mı soracağız, sen kimsin?” tavrını burada da sürdürüyor.

AKP Genel Başkanı Erdoğan OHAL’in yağmalara, hırsızlara karşı ilan edildiğini söylemişti.

Ama ilk kararname, 12 gün sonra yayınlanıp içinde sadece maaşlarla ilgili konular olunca; insanın içine ister istemez kuşku düşüyor.

Bu durumda “OHAL neden ilan edildi?” diye sormak yanlış olmaz.

ÖNERİ

Baz istasyonları için özel direkler dikilebilir

Elektronik mühendisi bir okurum depremle birlikte yıkılan binaların üzerine monte edilen mobil telefon baz istasyonlarının depremden sonra devre dışı kalmasının yarattığı sorun üzerine bir önerisini dile getirmiş.

Şöyle diyor:

 

“Depremde aksamayan hiçbir şey yoktu. En çok aksayan konulardan biri de iletişimdi. Bütün baz istasyonları binaların tepelerine konulduğu için deprem anından itibaren binaların yıkılmasıyla beraber çalışmadıkları gibi neredeyse 10 gün sonra bile tam kapasiteye ulaşamadılar.

Bu konuda benim önerim; ortak çalışabilecek baz istasyonlarının meydanlara, geniş caddelerin kaldırımlarına depremden ve fırtına gibi afetlerden etkilenmeyecek şekilde çelik ayakların üzerine ve fırtınadan etkilenmezse en tepesine elektrik üretebilecek güneş panelleri ve güneş panellerinin üreteceği elektriği depolayacak sistemler monte edilebilir.”

Okuruma teşekkür ederek bir noktayı dile getirmek istiyorum;

Tabii burada “Baz istasyonlarının yaydığı dalgalar kansere yol açıyor” iddialarını da dikkate almak gerekiyor.

Bu konuda yapılmış bilimsel çalışmalara itibar edilmesi ve baz istasyonlarının çevreye etkilerini azaltacak önlemlerin alınması gerektiğinin de altını çizmemiz gerek.

MERAK ETTĞİM ŞEYLER

Ordu foto-film merkezi depremin ilk üç gününden görüntü yayınlar mı?

Önceki gün yazılarımı ve YouTube yayınımı bitirip Flashhaber’e gitmeden önce bizim kahvede oturup bir çay içerken mahalleden tanıdığım gençten biri yanıma geldi.

“Can Abi” dedi, “Ben askerliğimi Güneydoğu Anadolu’da iç güvenlik tugayının foto-film merkezinde görevli olarak yaptım.”

Sonra da ekledi: “Askerlikte yapılan tüm faaliyetler, terör operasyonları, tatbikatlar, eğitim ve kültür faaliyetleri, sivillerle yapılan tüm ortak faaliyetler, resmi törenler, şehit cenazeleri, askerin sivillere yönelik gezi, yardım ya da taziye benzeri faaliyetleri ile bunların dışında kışlada yapılan tüm faaliyetler,  moral eğlenceleri, konserler, seminerler, ziyaretler, ziyaretçiler, askeri gazinoda yapılan eğlencelere kadar her şey foto-film ekibi tarafından kayıt altına alınır ve arşivlenir, bu arşivler bir kopya olarak Genelkurmay’a da gönderilir.”

Sonuç: İktidar “Ordumuz ilk andan itibaren sahadaydı” diyor. O halde ilk üç günden görüntüleri servis edebilirler mi acaba?

BUNU YAZMAK GEREK

Sadece karot testi yok

Deprem toplumda derin bir ruhsal hasara da neden oldu.

Tanıdığım pek çok kişi uyku uyumadığını, gözünü kapadığı an depremi ve depremde perişan olan insanları görmeye başladığını söylüyor.

Durum bu olunca da herkesi “Oturduğum ev bir depremde ne olur, yıkılır mı?” korkusu sarmış durumda.

Çaresi ne?

Evin depreme dayanıklılık testini yaptırmak.

Geçen hafta içinde “Konunun uzmanları en basit çözümlerden birinin karot testi olduğunu söylüyor” diye yazmışım.

İnşaat mühendisi bir okurum bu konuda kısa bir bilgilendirme notu göndermiş

Şöyle diyor;

Merhaba,

Karot testi için numune alınan bir kolon veya kirişin dayanımı oldukça düşer. 

Beton bloğun içinden demirleri de keserek boydan boya delik açılmaktadır. Bu sakıncalıdır.

Bu MR, USG veya BT dururken hastadan bir dilim kesip çıkarmak gibidir.

Günümüzde betonun da MR görüntüsünü çeken sistemler vardır.

İyi çalışmalar.

Tabii burada bazı sorunlar var.

BİRİNCİSİ: Karot da dahil bu tür testler hayli pahalı olabiliyor. Bu yüzden özellikle blok apartmanlarda oturanlar daire başına düşen meblağ yüksek geldiği için teste yanaşmak istemiyorlar.

İşte devlet burada devreye girmeli.

Binalarının durumunu öğrenmek isteyenlere bu hizmet ya bedava olmalı ya da çok küçük bir bedel talep edilmeli.

İKİNCİSİ: Deprem riski olan yerlerde aynı anda on binlerce kişi test için başvuruda bulunmuş.

Demek devlet burada da devreye girmek ve özellikle İstanbul’da bu hizmeti hızlandırmakla yükümlüdür. Bunun için özel ekipler oluşturmak zorundadır.

Deprem riski taşıyan binalar da derhal boşaltılmalı, burada yaşayanlara da kalacak yer temin edilmelidir.

“Devlet şöyledir, devlet böyledir, devlete uzanan eller kırılır” diye naralar atanlar safsatayı bırakıp işte bu alanlarda devletin ne olduğunu göstermelidir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları