loading
close
SON DAKİKALAR

Bahçeli neden sus pus oldu?

Can Ataklı
Tarih: 28.12.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; HÜDA PAR Genel Başkanı’nın konuşması bu nedenle Anayasa’ya da aykırıdır ve Anayasa ihlalidir. Bahçeli bunu bilmiyor mu? Peki HÜDA PAR’ı neden eleştiremedi? Nedeni belli değil mi? HÜDA PAR iktidarın ortaklarından biri.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Bey, o iş sizin söylediğiniz gibi değil

Önümüzdeki yılın bütçesi bitti, AKP ve MHP’liler Erdoğan’ın gönderdiği bütçenin virgülünü bile değiştirmeden aynen kabul ettiler.

Bütçe görüşmelerinin son gününde kabine adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz konuştu.

Erdoğan her zaman olduğu gibi ine kendi bütçesini anlatmak ve eleştirilere cevap vermek için Meclis’e gelmedi.

Erdoğan başbakanlığından beri bunu yapmıyor zaten.

Kendisini Meclis’e hesap verecek konumda görmüyor.

Muhalefet de bunu kabul edip içine sindiriyor nedense.

Cevdet Yılmaz konuşmasında yolsuzluk iddialarına da değindi ve yolsuzluk yapılmadığını ileri sürdü.

Buna dayanak olarak da “Yolsuzluk olsa bu kadar hizmet yapılabilir miydi?” diye sordu.

Bakın Cevdet Yılmaz ne dedi:

“Yolsuzluk her ülkede var, elbette mücadele edilmeli, elbette hassasiyet gösterilmeli. Yolsuzluğun diz boyu olduğu, muhalefetin anlatmaya çalıştığı gibi her taraftan yolsuzluğun, usulsüzlüğün olduğu bir ülke alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna geçemez. Böyle bir ülkede on binlerce kilometre yol yapılmaz, her ile üniversite kurulmaz, sağlıkta büyük dönüşümler, reformlar olmaz, kırsal alan bu kadar hizmet görmez. Bu gerçekleri vatandaşımız görüyor. Kaynaklar çarçur edilmiş olsa, her taraftan yolsuzluk, usulsüzlük olsa Türkiye şu anda herhalde bu milli gelire, bu kişi başına gelire, bu hizmet düzeyine sahip olmazdı. Yolsuzlukla mücadele edelim ama yaşanan gelişmeyi, sağlanan büyük refah artışını da takdir edelim.”

Yani Cumhurbaşkanı Yardımcısı, “çok iş yapıldığını, bu durumda yolsuzluk olamayacağını” söylüyor.

Oysa tam tersi.

Bunu size yıllar önce ekonomiden sorumlu bir bakanla yaptığım konuşma ile anlatayım.

ANAP yıllarıydı, yine yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmıştı.

Özal’ın “enflasyonla kalkınma” modeli çökmüş IMF heyeti Türkiye’ye gelmişti.

İşte o dönem ekonomi bakanı olan kişi ile bir toplantıda aynı masaya düşmüştük. (O tarihlerde ne kadar muhalif olsa da iktidar mensupları bizi dışlamaya, yok saymaya kalkmazdı.)

Laf yolsuzluklara gelmişti ben de bakana, “Hiçbir dönem şimdiki kadar yolsuzluk iddiası ortaya atılmamıştı” dedim.

Bana döndü kolumu tuttu ve “Bak anlatayım” dedi.

“Yolsuzluk, devlet harcaması olursa olur” diye başladı söze.

Sonra da “Eğer devlet harcama yapmıyorsa bir kuruş bile çalınamaz” diye devam etti ve şunu anlattı:

“Sizin yolsuzluk dediğiniz ancak devlet yatırım yapmaya para harcamaya başlarsa olur. Şu anda sıkı para politikası var, devlet bir kuruş bile yatırım yapmıyor, kim nereden nasıl para çalacak?”

Cevdet Yılmaz’ın sözlerini okurken aklıma bu geldi.

Tam da o bakanın dediği Cevdet Yılmaz “devletin nasıl para harcadığını” anlatıyordu.

Devlet para harcadığına göre aslında burada yolsuzluk olabilir demektir yani.

Yılmaz yatırımları anlatıyor ama şunu söylemiyor: Sözünü ettiği büyük yatırımların bedeli halka ödetiliyor, yapılan ihalelerde ödenen paraların ederin çok üstünde olduğu söyleniyor, birçok işin aynı kişilere verildiği görülüyor.

Yani açıkçası, devletin yatırımlar yapması yolsuzluk olmadığının bir kanıtı değil.

ŞAŞIRDIM

Bir garip tahliye kavgası

Bir ara neydi o Formula1 heyecanı değil mi?

Dünyanın en hızlı otomobilleri İstanbul’da kurulan pistte de yarışıyordu.

Türkiye ciddi para da kazanıyordu.

Sonunda Formula’yı yöneten şirket daha fazla para isteyince Erdoğan “o kadar olmaz” demiş ve Formula1 Türkiye’den çekilmişti.

Formula1’in yapıldığı pist Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait.

Vakıflar bu pisti 20 yıllığına kiralamıştı.

Pisti kiralayan Intercity şirketinin sözleşmesi geçenlerde doldu.

Aslında sözleşme gereği şirketin süreyi 10 yıl daha uzatma talebi hakkı var. Ancak Vakıflar süre uzatımını kabul etmedi.

Bu durumda Vakıflar’ın tahliye davası açması gerekirken öyle olmadı ve genel müdürlük doğrudan Tuzla Kaymakamlığı’na başvurarak tahliyenin zorla yapılmasını istedi.

Tuzla Kaymakamlığı ise söz konusu durumun bir kira sözleşmesi olduğunu bu nedenle zorla tahliye için talimat verilemeyeceğini yazı ile duyurdu.

Ondan sonra kıyamet koptu.

Kimi yazarlar Tuzla Kaymakamlığı’nı suçlayarak “devletten yana mısın yoksa şirketten?” diye yazılar yazdılar.

Oysa durum devletten yana olmakla ilgili değil, bu bir ticari sözleşme ve hukuku ilgilendiriyor.

Peki arkasında ne var bunun?

Biraz soruşturunca önüme şöyle bir şey çıktı.

Bu alanı TOSFED almak istiyor.

Gerekçesi de şu: “Otomobil sporu yapanlar bu pisten yüksek kiralar karşılığı yararlanabiliyor. Bu sporu öldürmemek için bize olanak tanınmalı.”

İlk bakışta makul gibi görünmekle birlikte bunun yolu iktidar gücünü kullanarak hukuk ışına çıkmak olamaz.

TOSFED’e gelince, yönetim kuruluna bakınca neyin ne olduğu biraz görünüyor.

TOSFED yani Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu’nun Başkanı Serkan Yazıcı. Başkan Serkan Yazıcı (Erdoğan’ın 15 Temmuz’da kaldığı otelin sahibi), yönetim kurulu üyeleri arasında ise Nisa Ersoy (Turizm bakanının ikiz kardeşinin eşi) gazeteci Fatih Altaylı ve Avukat Lale Cander var.

Bu da tesisin TOSFED’e verilmesi için güçlü bir lobi oluşturuyor.

Ama işin ilginç yanı şu: Durumu öğrenen Erdoğan, “Yeniden ihale açın o zaman ama kimseye torpil yapılmasın” demiş.

Nitekim Tuzla Kaymakamlığı’nın İçişleri Bakanı’na sormadan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden gelen bir talebi reddetmesi de zor görünüyor.

Bakalım Formula1 pisti olarak da kullanılmış olan bu devasa tesisin akıbeti ne olacak.

ÜZÜLDÜM

Başarılı bir sunucunun hazin sonu

10 yılı aşkın süredir TGRT ekranlarından tanıdığımız başarılı sunucu Meltem Günay “talihsiz bir kaza” sonucu işinden oldu.

Meltem Günay haberleri sunarken tam önünde bir karton bardak duruyordu ve üzerinde Starbucks amblemi vardı.

Türkiye’deki işletim hakkı bir Kuveytli’nin elinde olan Starbucks, kimi cahiller tarafından İsrail malı sanıldığı için Gazze olayları başladığından beri protesto ediliyor biliyorsunuz. TGRT “güya” gelen tepkiler üzerine “Ekranda gizli reklam yapıldığı” gerekçesiyle başarılı sunucunun görevine son verdi.

Olayı Flashhaber’de de haber yaptık ve haberin sonraki yorumumda “Bu muhtemelen bir ekran kazasıdır. O sunucu yayından önce aldığı bir bardak kahveyi, makyaj yapılırken ve mikrofonlar takılırken koyduğu masanın üzerinde unutmuştur, canlı yayına geçilirken belli ki kimsenin dikkatimi çekmemiştir” dedim.

Tam da öyle çıktı.

Meltem Günay, TRGT’den ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamada olayın böyle geliştiğini söyledi.

Ancak burada beni çok etkileyen ve üzen şu:

Sosyal medyada yanda bir grup linç operasyonlarını çok ustaca kullanıyor.

Bir sunucunun ve canlı yayın ekibinin anlık dikkatsizliğini “Starbucks üzerinden İsrail propagandası yapıyorlar” şekline çevirerek müthiş bin linç kampanyası açtı. Oysa o kahve bardağı yayın başlar başlamaz fark edilmiş ve hemen kaldırılmıştı.

Ama ekran görüntüsü alanlar bunu yine de istismar etti. Meltem Günay açıklamasında bu durumu da belirterek nasıl kırıldığını anlatmış. Ben de hüzünlenerek okudum ve çok üzüldüm.

Başarılı bir sunucunun trol ordusunun linç kampanyası ile mesleğinden edilmesi dehşet vericidir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Bahçeli neden sus pus oldu?

Bütçe görüşmelerinin sonuçlanmasından sonra partilerin grup toplantıları yeniden başladı.

Salı toplantısına çıkan MHP Genel Başkanı Bahçeli çok sert sözler söyledi.

CHP Genel Başkanı’nı teröre destek olmakla suçladı, PKK’dan talimat aldıklarını söyledi sonra da parmağını sallayarak, “Özgür Özel adımını dikkatli at, aklını başına almazsan sokağa bile çıkamayacak hale geleceksin” diye tehdit etti.

Bahçeli’nin PKK’nın bölücü terörüne nasıl karşı çıktığı bilinen bir gerçek.

Haksız da değil.

Ancak Bahçeli’nin grup toplantısından bir gün önce koalisyon ortağı HÜDA PAR’ın Genel Başkanı, Meclis Genel Kurulu kürsüsünde yaptığı konuşmada tam da PKK’nın yıllar istediklerini dile getirdi

“Özerkliği tartışmamız lazım, bunan neden kaçıyoruz?” dedi.

PKK ve bölücüler de bunu söylüyor yıllardır.

Anayasamızın değiştirilemeyecek maddelerinden biri “Türkiye Cumhuriyeti, devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür” şeklindedir.

HÜDA PAR Genel Başkanı’nın konuşması bu nedenle Anayasa’ya da aykırıdır ve Anayasa ihlalidir.

Bahçeli bunu bilmiyor mu?

Bırakın Anayasa suçu işlenmiş olmasını; Bahçeli, HÜDA PAR Genel Başkanı’nın söylediğinin terör örgütü PKK ile aynı olduğunu bilmiyor mu?

Bilmemesi mümkün değil.

Ama Bahçeli bu konuşmadan bir gün sonra çıktığı kürsüde bu konuya hiç değinmeden CHP’yi PKK ile eş tuttu.

Peki HÜDA PAR’ı neden eleştiremedi?

Nedeni belli değil mi?

HÜDA PAR iktidarın ortaklarından biri.

Anlaşıldığı kadar Bahçeli için terör, bölücülük önemli değil, önemli olan tek şey iktidarda kalabilmek.

 

YENİ ÖĞRENDİM

Merkez sağda yeni bir ittifak geliyor

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz ile konuştum.

Yeni bir ittifakın kurulacağını söyledi.

Öz, “Bu seçimlerde ne kadar varlık gösterilebilir bilemiyorum ama Türkiye’nin merkez sağda yeni bir yapılanmaya ihtiyacı olduğu artık kaçınılmaz bir durumdur” dedi.

Öz, bazı partilerle görüşme halinde olduklarını ve öncelikle bu yerel seçimlerde bir ittifak oluşturma çabalarının sonuna geldiklerini söyledi.

Bu amaçla Adalet Partisi’ne aday adaylığı için kabullere başladıklarını da belirten Vecdet Öz, “Muhalefet cephesinde şekillenmeye başlayan ve kısa bir sürede belirgin hale gelecek olan milli bir ittifakla daha da güçlenecek olan bu tempo, muhalif seçmenin arzularının tam karşılığı olacaktır” dedi.

Bana göre de merkez sağın tamamen AKP’nin tekelinde kalmaması ve çeşitlenmesi ülke için daha yararlı olacaktır.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları