loading
close
SON DAKİKALAR

Bu soruyu Hulusi Akar’a sormak istiyorum

Can Ataklı
Tarih: 03.10.2022
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Koca bakan “Ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” demişti, ama teröristlerin havadan geldiklerini öğrenememişler, ne bileyim belki ayakları çıplaktı, ayakkabı olmayınca anlamamışlardır.

BUNU YAZMAK GEREK

Yeni rejimi hâlâ anlamayanlar var muhalefet dahil

Meclisin yeni yasama yılı başladı.

Açılış töreninde AKP genel başkanı bir konuşma yaptı Cumhurbaşkanı sıfatı ile.

Bugüne kadar görülmemiş bir karşılama düzenlendi Erdoğan Meclis’e gelirken.

Her taraf çiçeklerle donatıldı, AKP milletvekilleri tam takım halinde karşılama yaptı.

Erdoğan Meclis genel kurul salonuna girerken AKP ve İYİ partililer ayağa kalktı, CHP’liler ise yerlerinde oturmayı tercih ettiler.

Tabii saray gazetecileri “Önemli olan makama saygıdır” teranelerini yutturmaya çalıştılar yine.

Oysa artık durum farklı.

Ve ne yazık ki bu farklı durumu toplumun büyük bölümü hâlâ anlayamadı.

Hatta öyle ki muhalefet bile hâlâ sistemin değiştiğini, ucube bir başkanlık sisteminin olduğunun farkında değil.

Demokrasi tarihimiz boyunca meclisin yeni yasama döneminin açılış konuşmasını cumhurbaşkanları yapar, bu bir gelenektir.

Buradaki amaç bellidir; Cumhurbaşkanı devletin başıdır, partisizdir, siyasi bir kimliği olsa bile bu asla belirleyici ve yaptırımcı değildir.

Bu nedenle “en yüce güç” olan Meclis yılda sadece bir kereliğine Cumhurbaşkanına ev sahipliği yapar, bu devletin varoluşunun bir yansımasıdır.

Oysa bugünkü ucube sistemde artık halkın 100 yıla yakındır alıştığı bir cumhurbaşkanı yok.

Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan kişi (bugün ve sistem değişmezse yarın da öyle olacak, o makamda kim oturursa otursun) eskisi gibi sembolik bir görevde değildir.

Bugünkü sistemin cumhurbaşkanı çok güçlendirilmiş bir başbakandır aslında.

Partilidir, icra yetkisi vardır, üstelik görevini yerine getirirken başta parlamento olmak üzere hiçbir kurum tarafından da denetlenememektedir.

O halde artık meclisin açılışını cumhurbaşkanının yapmasına gerek yoktur.

Bu görev meclis bakanı tarafından yapılmalı, açılış konuşmasından sonra tercihen grubu bulunan siyasi partilerin başkanlarına 3-5 dakikalık bir iyi niyet konuşması hakkı verilmelidir.

İşte bu noktada muhalefet nedense çok etkisiz ve sessiz kalıyor.

Hatta öyle ki bazı parti genel başkanları mevcut cumhurbaşkanını tarafsız olmamakla suçlamakta ve “ben seçilirsem parti başkanlığından istifa edeceğim” bile demektedir.

Açık söyleyeyim bu parlamenter sistemde “Ben başbakan olursam parti başkanlığından istifa edeceğim” demek kadar tuhaftır.

Cumhurbaşkanı eskinin cumhurbaşkanı değildir, bütün güç elindedir, her şeye çoğu kez tek başına karar vermektedir.

Meclisin açılış günü yaşanan vıcıklıklar böyle bir gücün meclise yansımasından başka bir şey değildir.

Muhalefet “cumhurbaşkanı salona girdiğinde oturalım mı kalkalım mı?” türü kararları konuşmak yerine o kişi bu yetkileriyle ve gücüyle adeta lütuf yapıyormuş gibi meclise geldiğinde orayı terk etmelidir.

Ancak sanıyorum yaklaşan seçimle e endekslenip “Halk bizi cumhurbaşkanlığı gibi en üst makama saygısızlık ettiğimiz hissine kapılmamalı” korkusuyla hareket etmektedir.

Siyaset korkularla ve halka yaranma çabaları ile yürütülecek kadar kolay bir iş değildir.

Hak etmek gerekir.

Bİ SORALIM BAKALIM

Bu soruyu Hulusi Akar’a sormak istiyorum

Haberi önce sosyal medyada okudum.

Güldüm tabii.

Sandım ki birileri Mersin saldırısı nedeniyle kafaların karıştırılmasını dalgaya almak için yazmış bunları.

Sonra bir baktım ki gerçekmiş bu konuşma.

Süleyman Soylu aynen söylemiş bunları.

Haberiniz olmuştur sizin de mutlaka ama Soylu’nun Mersin olayındaki teröristleri anlatan o cümlelerini tekrarlayayım buradan da;

“Bu eylemi gerçekleştirenler, Münbiç’ten hareket ettiler. Eylemden önceki akşam saat 20.00 itibarıyla tam 12-13 saat paramotorla, paraşütlü motor var ya motorlu paraşüt, motorlu paraşütle beraber Tarsus’a geldiler. Tarsus’ta kıyıya yakın bir yere indiler, sabah saat 10.00’a doğru. Ondan sonra akşama kadar orada kaldılar ve oradan yürüyerek, sonra birilerinin arabalarına binerek, normal vatandaşların, onlar da insaniyet namına götürmüşler ve ondan sonra eylemi gerçekleştirdiler.”

Müthiş değil mi?

Koca bakan “Ayakkabı numaralarını bile biliyoruz” demişti, ama teröristlerin havadan geldiklerini öğrenememişler, ne bileyim belki ayakları çıplaktı, ayakkabı olmayınca anlamamışlardır.

Ama benim bu konuda asıl soru sormak istediğim kişi Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar.

Çünkü Hulusi Akar daha bir iki hafta önce “Uçan kuştan bile haberimiz var” demişti terörle ne kadar etkili mücadele edildiğini anlatmak için.

Paşam, kuşları bile görüyorsunuzdur mutlaka ama şu motorlu paraşütle gelenleri nasıl oldu da göremediniz?

Yoksa “Uçan kuştan haberimiz var” sözü sadece bir deyim olarak mı çıktı ağzınızdan?

BUNU YAZMAK GEREK

Daha ne istiyorsunuz kardeşim?

Bazen AKP’li okurlar soruyorlar “Yahu hep eleştiriyorsun, bu iktidarın hiç mi iyi bir şeyi yok?” diye.

Nasıl anlatayım, gazetecilik eleştirmektir, kamu adına aksayan, yanlış giden işleri göstermek, hatalı davranışları otaya çıkarmak, yalanları deşifre etmektir.

İyi bir şeyleri yazmak başka şeydir ki çoğu kez iyi olanları da hep yazılmakta.

Bir yol yapıldığında, okul açıldığında, fabrika kurulduğunda bunlar yazılmıyor mu?

Ama madem “iyi bir iş” aranıyor.

Buyurun.

İktidar daha ne yapsın?

Manzaralı tuvalet az hizmet midir?

Bazıları “Yok artık bunu hükümet mi yaptı?” diye sorabilir, elbette o yapmamıştır ama büyük liderin açtığı yenilikler yolunda ilerleyen bir müteşebbis artık işi, tuvalette şey yaparken bile manzara seyrettirmek gibi bir şahikaya ulaştırmış işte.

Daha ne isteriz ki?

ŞAŞIRDIM

Nereden çıktı Amerikalıların silahların seri numarasını istemesi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Mersin olayını anlatırken inanılmaz bir bilgi verdi.

Şöyle dedi; “Ben 6 yıldır İçişleri Bakanlığı yapıyorum, ilk kez Amerika tarafından bizden bir şey istendi. Emniyet Genel Müdürlüğümüzden ve istihbarat birimlerimize dün  ‘Şu eylem yapan silahların seri numaralarını sizden istiyoruz.’ dediler. Neden istediler?”

Valla ben bilemem neden istediklerini, onu siz söyleyeceksiniz.

Ama bu çok korkunç bir şeydir.

Amerika hain saldırıda kullanılan silahların seri numaralarını neden ister?

Bir bildikleri mi var?

Soylu’ya “bir şeyler mi ima etmeye” çalışıyorlar?

En önemli sorum; Hangi Amerikalılar istedi bu bilgiyi?

Soylu bana göre büyük bir gaf yaptı.

Mersin’deki hain saldırı üzerinde gölge oluşturdu.

Sanıyorum bu gafı “Bizim arkadaşlarımız da onlara çok güzel bir cevap verdi, İstihbarat Teşkilatımız. ‘Siz ilk önce PKK’ya gönderdiğiniz silahların seri numaralarını bize gönderin, biz ondan sonra size göndeririz.’ diye” demek isterken konunun şehvetine kapılıp yaptı.

Ancak madem böyle bir gaf yapıldı, artık altında kalmayın, sınırımıza bir taş atımı mesafedeki Amerikan destekli terör yuvalarını bir gecede başlarına geçirin.

ÇOK GÜLDÜM

Birbiri ile bağlantılı iki fıkra

Pazar günleri Yıldırım Tuna’nın fıkralarının tutkunu olduk tabii de ara sıra başka yerlerden gelen “politik” fıkraları da ihmal etmemek gerek.

Bugün size aynı kapıya çıkan iki fıkra sunmak istiyorum.

Birinci fıkra

Bakan Nurettin Nebati Türkiye’nin ekonomisini ne kadar iyi yönettiğini anlatmak için uluslararası bir toplantıda şunları söylemişti;

“Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır. Amerika, İngiltere, İtalya ve Almanya başta olmak üzere heteredoks literatürü olduğunu biliyoruz. Kitaplar yazılıyor.” 

Nebati’nin  sözlerini dikkatle dinleyen Güney Amerika ülkelerinden birinin ekonomi bakanı “Tebrik ederim sizi, biz de ekonomiyi batırdık ama sizin kadar iyi anlatamıyoruz” demiş.

İkinci fıkra

İki eski arkadaş yıllar sonra karşılaşmışlar.

Birbirlerine o zamanlar küçücük olan kızlarının şimdi ne yaptığını sormuşlar.

Birisi “Benim kız liseden sonra okumadı, bir firmada sekreter oldu, patronu çok iyi, onu bütün toplantılarına ve yurt içi ve yurt dışı seyahatlerinde yanından hiç ayırmıyor ona bir ev ve araba aldı, iyi de maaş veriyor. Bizim kız da bunu hak ediyor çünkü haftada en az iki gün sabaha kadar çalışıyor” demiş ve onun kızının ne yaptığını sormuş.

Diğeri cevap vermiş; “Valla benim kız da ……  oldu ama senin kadar güzel anlatamıyorum.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları