loading
close
SON DAKİKALAR

Kadının yok sayılmasına çok çarpıcı bir örnek

Can Ataklı
Tarih: 10.03.2024
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; Beynimiz öylesine kalıplaşmış ki cerrahın kadın yani çocuğun annesi olabileceğini düşünemiyoruz bile. Kadın erkek eşitliğinden yana olabiliriz ama eşitsizlik ‘biz’ ayrımına varmadan beynimize işlemiş.

ACAİP YAZILAR

Sonu Ergun Göknel gibi olmasın sakın!

Gaziantep AKP il başkanı Murat Çetin 6 Şubat depre minde eşi ve oğlunu kaybettikten bir yıl sonra kendisinden 20 yaş küçük avukat Naz Akdoğan ile çok şatafatlı bir düğün yaparak evlendi. Geline takılan altınlar göz kamaştırdı.

Önceki hafta önümüze düşen bir haber çok şaşırtıcıydı.

Aslında bir evlilik haberiydi bu.

AKP’nin Gaziantep İl Başkanı Murat Çetin, kendisinden 20 yaş küçük avukat Naz Akdoğan’la evlenmişti.

Damat 52 gelin ise 32 yaşındaydı.

Ama haberi ilginç kılan aradaki yaş farkı değildi.

AKP’li başkan bundan tam bir yıl önce 6 Şubat depreminde diş hekimi eşi ile eczacılık fakültesi öğrencisi oğlunu kaybetmişti.

İşin şaşırtıcı noktası buydu.

Pek çok kişi “Daha depremin acısı tazeliğini korurken bu evlilik de neyin nesidir?” diye sormuştu.

Biraz vicdan yapıyordu aslında pek çok kişi.

Bana göre, gönül işleri biraz karışıktır.

Bazen vicdana aykırı olsa bile işin içine gönül girince durum farklı olabilir.

Bu nedenle konunun bu tarafın benim çok da ilgimi çekmedi.

Ancak AKP’li il başkanının düğün görüntülerini görünce gerçekten şaşırdım.

Çünkü düğün olağanüstü lüks ve şatafatlıydı.

Baktım Murat Çetin ne iş yapıyor diye.

Mimarlık eğitimi almış sonra kamu yönetimi okumuş.

Gaziantep’te 1995 yılından bu yana tekstil ve zeytinyağı üretimi yapan şirketlerinin yönetim kurulu başkanlığını yapmaktaymış.

Yani varlıklı biri olduğu görülüyor.

Ama düğün yine de fazla masraflı gibi geldi bana.

Ve o an 1993 yılındaki İSKİ skandalını ve bu skandalın kahramanlarını hatırladım.

Ergun Göknel kendisinden 29 yaş küçük sekreteri Feray Karvar’la 2 bin kişinin katıldığı muhteşem bir düğünle evlenmişti.

O tarihlerde Nurettin Sözen “asla yenilemez” denilen Bedrettin Dalan’ı sandığa gömmüş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Bakanı seçilmişti.

Sözen İSKİ’nin başına yakın dostu arkadaşı Ergun Göknel’i getirmişti.

O yıllarda İstanbul susuzluktan kırılıyordu, İSKİ bir yandan yüzde 45 kaçak veren su borularını yenilemeye bir yandan da İstanbul’a tankerlerle su getirmeye çabalıyordu.

Yağmur bombaları atılıyor, yağmur dualarına bile çıkılıyordu.

İşte böyle bir ortamda gazetelere haber bile olmayan bir boşanma olayı yaşandı.

Ergun Göknel ve Nurdan Erbuğ mutlu günlerinde

Ergun Göknel 30 yıllık hayat arkadaşı Nurdan Erbuğ’dan sessiz sedasız boşanmıştı.

Derken İstanbul’un kalburüstü insanlarının önüne bir davetiye geldi.

İSKİ genel müdürü Ergun Göknel’in düğün davetiyesiydi bu.

Herkes gelini merak etti doğal olarak.

Gelin Göknel’den 29 yaş küçük sekreteri Feray Karvar’dı.

Düğün çok lüks bir otelde 2 bin davetli ile yapıldı.

Kuş sütünün bile eksik olmadığı bir düğündü bu.

Kısa bir süre sonra bir başka gerçek ortaya çıktı.

Göknel’in eski eşi Nurdan Erbuğ belli ki gördüğü şatafatlı düğün fotoğraflarına çok kızmıştı ve bir gazeteciye konuşarak “Ergun bey bana ayrılık tazminatı olarak 12 milyar lira (yaklaşık 1 milyon dolar) verdi” deyivermişti.

O an şu gerçeği öğrendik; Ergun Göknel’in sessiz sedasız boşanmasının arkasında meğer eski eşine verdiği 1 milyon dolarlık tazminat varmış. Göknel eşinden boşanma sonrası konuşmama garantisi almış.

Ama kadın duyguları çok farklıdır.

Nurdan Erbuğ her ne kadar söz vermiş olsa bile eski eşini bir başka kadınla hem de bu lüks içinde görünce her şeyi unutmuş.

İşte bu açıklama Göknel’in sonu oldu.

“Nereden bu paranın kaynağı” sorgulaması başlayınca işler çorap söküğü gibi gitti, İSKİ yolsuzluğu ortaya çıktı, Göknel tutuklandı ve 8 yıla mahkum edildi.

İşin kötüsü, Nurdan Erbuğ da bundan çok zararlı çıktı ve eski kocasının verdiği 1 milyon dolarlık tazminat kendisinden geri alındı.

Ama asıl hasarı SHP (Sonra CHP oldu) gördü.

SHP hemen bir yıl sonra yapılan yerel seçimlerde sadece İstanbul’da değil birçok büyükşehirde hezimete uğradı, Ankara ve İstanbul’u ancak 2019’da tekrar kazandı.

Gaziantep olayı elbette “Göknel ve İSKİ olayı” gibi değil.

Ama aşırı lüks ve şatafat içinde geçen düğün, artı deprem konusundaki vicdan sızlamaları bir bakmışsınız AKP’nin başına dert olmuş.

ÇOK GÜLDÜM

Bu hafta üç fıkramız var

Pişkin koca

Adam işinden evine gelmiş, bir bakmış ki karısı ve metresi birlikte misafir odasında oturmaktalar.

“N.. Ne oluyor burada?” demiş onları görür görmez heyecandan kekeleyerek.“Ne gördüğünü sen söyle bakalım?” demiş karısı alaylı bir ifadeyle.

“S.. Sen salonumuzda yabancı bir hanımefendi ile oturuyorsun.” demiş adam terleyerek.

Bu sefer metresi “Yabancı mı?” diye sinirle ortaya atlamış “Ne yabancısı? Biz tam 5 yıldır aşk yaşıyoruz be!” “Neee?” demiş adam pişkin bir şekilde karısına dönerek, “Bu.. Bu hanımefendinin söyledikleri gerçek mi? Bunu da bana yaptın ha? Sana vallahi inanamıyorum. Pes!”

Sekreterim

Sekreterimi arşiv odasında muhasebedeki delikanlı ile uygunsuz bir şekilde yakaladım. Kan beynime sıçradı. “Sen... Sen bunun için mi para alıyorsun?” dedim kıza müthiş sinirlenerek.

“Olur mu efendim, isterseniz bürodaki arkadaşlara sorun” dedi eteğinin fermuarını çekerken, “Vallahi işe başladığımdan beri neredeyse bir yıl oldu, kimseden beş kuruş almıyorum..!”

Ferrarili meczup

Çok dindar bir komşum var, dünyanın sonunun yaklaştığını, kıyametin bugün-yarın kopacağını, fakirliğin bir ödül olup onların zenginlerden 500 yıl önce Cennete gireceğini, etin kralını Cennette yiyeceğimizi, kahvaltılarda 50.000 çeşit yiyecek olacağını, insanların egolarından uzaklaşıp Dünya nimetlerine sırt çevirmelerini söyleyip duruyor. Ama köftehora “Ferrari’ni ver, şöyle bir tur atayıp geleyim” diyorum, vermiyor.. Gel de şimdi bu meczuba inan!

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Kadının yok sayılmasına çok çarpıcı bir örnek

Geçen hafta Cuma günü “Dünya çalışan kadınlar gününü” kutladık.

Yine bol demeç verildi, siyasiler kadına ne kadar önem verdiklerini anlattılar her zamanki gibi.

Sosyal medya hesaplarımdan birinde Ali Nesin’in kısacık bir yazısı dikkatimi çok çekti.

“Kadının yok sayılmasına veya akla gelmemesine” çok çarpıcı bir örnekti.

Yazı bir kaza olayını anlatıyor, ama sonu ve Ali Nesin’in yorumu çok güzel;

Adam oğlunu arabası ile okula götürüyor yolda bir kaza oluyor ve baba ölüyor.

Çocuk ağır yaralı ve ambulans geliyor çocuğu hastaneye kaldırıyorlar.

Çocuğun hemen ameliyat olması gerekiyor ameliyat masasına yatırıyorlar.

Çok geçmeden cerrah içeri giriyor ve bu çocuğu görür görmez “Ben bu çocuğu ameliyat edemem” diyor “Bu benim oğlum...”

Acıklı öykümüz bitti.

Ne olup bitiyor çocuğun iki babası mı var?

Hayır çocuğun iki babası yok.

Babalardan biri üvey mi?

Hayır.

Cerrahın oğlu yaralanan çocuğa çok mu benziyor?

Hayır.

Son derece doğal.

Beynimizin nasıl kalıplara girdiğine çok güzel bir örnektir bu bilmece.

Beynimiz öylesine kalıplaşmış ki cerrahın kadın yani çocuğun annesi olabileceğini düşünemiyoruz bile.

Kadın erkek eşitliğinden yana olabiliriz ama eşitsizlik ‘biz’ ayrımına varmadan beynimize işlemiş.

KOMİK

20 yıl sonra buzluktan çıkan adam

Erdoğan’ın işçiyi, memuru ve de emekliyi enflasyona ezdirmediği ve bir de üstüne “Bizim dönemimizde çok iyi zam aldılar” sözleri üzerine aklıma eski bir fıkra geldi.

Adamın biri 20 yıl sonra uyandırılmak üzere kendini dondurtmuş, bunu yapmadan önce de bankaya 20 yıl vadeli, yüksek faizli 1 milyon lira yatırmış ki 20 yıl sonra uyandığında elinde ciddi bir parası olsun diye.

20 yıl dolmuş, adamı uyandırmışlar, ilk iş bankadaki parasının ne kadar olduğunu öğrenmek istemiş.

Hemen telefon etmiş, bankadaki görevli “Efendim” demiş “Paranız tam 65 milyon lira oldu.”

Adam sevinç içinde kapamış telefonu, “Zengin oldum” diye havalara uçmuş.

Tam o sırada telefonuna mesaj gelmiş.

Mesajda şu yazıyormuş; “Yaptığınız 55 milyon lira tutan telefon konuşmanız bu ayki faturanıza yansıtılmıştır.”

Adam şaşkın halde mesaj bakarken televizyondan bir ses duymuş.

Bir siyasi konuşuyormuş ekranda “Neredeeeeeen nereye” diyormuş.

Kadınlar

Ülkelerin başında kadınlar olsaydı, ortada silah, savaş falan kalmazdı.  Sadece birbiri hakkında dedikodu yapan, birbirini çekemeyen birkaç kıskanç ülke işte.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları