loading
close
SON DAKİKALAR

Faizsiz finans ve bir tekzip öyküsü

Çiğdem Toker
Tarih: 26.02.2021
Kaynak: Çiğdem Toker: Sözcü

Çiğdem Toker: Sözün özü, gerçeğe aykırı diye mahkemeden tekzip kararı çıkartılan “sözde” yazımda işaret ettiğim düzenleyici/denetleyici rol ve görevler, bugün kanun marifetiyle getiriliyor.

Faizsiz konut ve taşıt edindiren tasarruf finans şirketlerine nihayet denetim ve düzenleme geliyor. İktidarın bu konudaki yasa teklifi, kısa süre önce TBMM'deki komisyonda kabul edilmişti. Önümüzdeki hafta da TBMM Kurulu'nda görüşülerek yasalaşması bekleniyor. “Bekleniyor” yazdım ama alışkanlıkla. Bu düzende AKP'nin hem hazırlayıp hem getirip hem de görüştüğü bir teklifinin yasalaşmama ihtimali mi var. Ama konu bu değil.

Bu yasa eninde sonunda çıkacaktı. Çünkü bekleniyordu, çünkü şikayetler çoğalmaya başlamıştı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM'de partisinin bir grup toplantısı günü, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'a “Lütfi şu işe bir çekidüzen verin. Bunlarla ilgili şikayetler artıyor; yakında Kombassan, Çiftlik Bank işine dönecek. Batarlarsa devlete yük olacak hepsi” dediğini Nuray Babacan Hürriyet'te yazdı. (13 Şubat 2021)

Babacan'ın haberine göre, ocak ayı sonundaki bu diyalog, Erdoğan'ın o sıra bulunduğu İdare Amiri'nin odasındaki açık olan TV ekranında faizsiz finans şirketinin reklamını görmesi üzerine gerçekleşmişti.

Bu detayı niye paylaştığıma gelince… Geçen sene haziran ayında bu konuyu işleyen “Faizsiz konutta Joker tehlikesi” başlıklı bir yazı yazdım. Toplanan paraların kullanımı konusunda sektörden gelen şikayetlere ve iddialara yer vererek, bu şirketlerin lisanslanması gerektiğini, BDDK'nın henüz ayrıntılı bir düzenleme açıklamadığını belirttim.

“SÖZDE HABER”

BDDK, Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurarak yazıyı tekzip etti. Yazımdaki ifadelerin “tamamen asılsız”, “gerçekdışı”, “kamuoyunu yanlış bilgilendirmeye yönelik” olduğunu belirtip, “sözde haberin internet sitesinden de kaldırılmasını” da talep etmişti. “Sözde haber” dedikleri de bahsettiğim köşe yazısıydı.

Talebi alan Sulh Ceza Hakimliği tekzip kararını vermiş. İtirazımızın kabul edilmesi bu düzende bir mucize olurdu, o mucize de gerçekleşmedi. Tekzip kararı gazetemizde yayımlandı. Peki ne oldu? O tekzip yayımlanınca yazımın gerçeğe aykırı ve okuru yanlış yönlendirdiği iddiası kabul mü olmuş oldu?

Bu sorunun cevabı, yakında kanunlaşacak olan TBMM'deki yasa teklifinde apaçık duruyor. Yazımın tekzibinden aylar sonra görüşülen bu yasa, BDDK'yı faizsiz finans şirketleri konusunda yetkilendiriyor.

Şu sözler yasayı anlatan AKP Grup Başkanvekili Mehmet Muş'un AA'ya yaptığı açıklamadan;

“ŞİRKETLER FONU KULLANMAMALI”

“Şu anda mevcut faaliyet gösteren firmalar da BDDK tarafından verilecek izne tabi olacaklar. İzin almak zorundalar ki, faaliyetlerine devam edebilsinler. Tek amacımız, vatandaşımızın tasarruflarının daha güvenceli, daha öngörülebilir şekilde bu fonlarda toplanmasını ve vatandaşımızın buradaki fonlarla beraber ev, konut sahibi olmasını sağlamaktır.

(…) “Sermaye yapılarının güçlü olmasını arzu ediyoruz. Çünkü insanlar buraya parasını yatırıyor. Havuzda toplanan fonları bazı şirketler kullanabiliyor. Bunun kullanılmasını istemiyoruz

“Vatandaşlardan bir fonda para toplanıyor. Sonra sırasıyla, çektikleri kuraya, belli bir sıraya göre herkes belirlenen rakamı alıyor ve taksidini ödüyor. Dolayısıyla bu fon havuzuna kesinlikle firmalar tarafından müdahale edilmesini istemiyoruz ki, burada ilerleyen süreçlerde vatandaşların bir hak kaybı, zararı oluşmasın.”

★★★

Sözün özü, gerçeğe aykırı diye mahkemeden tekzip kararı çıkartılan “sözde” yazımda işaret ettiğim  düzenleyici/denetleyici rol ve görevler, bugün kanun marifetiyle getiriliyor.

Unutmadan, BDDK'nın, tekzip isterken internetten kaldırılmasını da talep ettiği yazımın linkini şuraya bırakayım:

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/cigdem-toker/faizsiz-konutta-joker-tehlikesi-5895603/

Issız havalimanı ve öğretmenler

Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 bin öğretmenin atanacağını açıkladı. Haber, iktidar medyasında “müjde” diye duyuruldu.

Atama bekleyen öğretmen sayısı yıllardır birikerek 700 bini geçmiş.

Sayıştay'a göre ise Türkiye'deki öğretmen açığı 138 bin 393.

Tablo buyken 20 bin; bir gazetecinin “müjde” derken “Ben ne yazıyorum” diye durup düşünmesi gereken bir sayı. Nitekim yıllardır atama beklerken ailelerine “yük olmamak” için garsonluk, çocuk bakıcılığı gibi geçici işler yapan öğretmen adaylarından bu “müjde”ye isyan sesleri yükseliyor.

SUÇLU BÜTÇE İMKANLARI

CHP Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık basın toplantısında hatırlattı. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bakanlığının 2021 yılı bütçesi TBMM'de görüşülürken şöyle demiş:

“Biz iki senedir her sene 40 bin atama yapıyoruz zaten. Buradaki beklenti 40 bin az, 60 bin olsun; elbette 60 bin olsun, 80 bin olsun, 100 bin olsun. Biz bütçe imkanları içerisinde olabilecek atamayı yapacağız.”

Demek ki neymiş? Türkiye'deki öğretmen açığının gerçek nedeni bütçe imkanlarıymış.

Kimi kandırıyorsunuz?

Ülkedeki öğretmen açığını kapatacak atamaları yapmamaya gerekçe diye sunduğunuz bütçe kaynaklarının ıssız havalimanı işleten müteahhitlere saçıldığını kimse bilmiyor mu sanıyorsunuz?

 KİMSE GİDİP UÇMUYOR

Bilen biliyor aslında ama ne kadar çok bilinse o kadar iyi. Atanmayan öğretmenler vesilesiyle güncel verilerle altını tekrar çizelim.

AKP iktidarı bir havaalanı yaptırdı. Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet verecekti. Türkiye'nin ilk bölgesel havalimanı diye tanıtıldı. Kasım 2012'de açıldı. Dokuz yıl geçti. Orası ıssız bir havalimanı. Ama devlet, İçtaş adlı müteahhite her yıl milyonlarca Euro ödeme yapıyor. Neden mi? Yap-işlet-devret modeline göre sözleşme imzaladığı için. “Ticari sır” diye açıklanmayan o sözleşmeye göre iç hat giden yolcu servis ücreti 2 Euro, dış hat giden yolcu servis ücreti ise 10 Euro.

BEŞ YIL ÖNCE

Konuyu beş yıl önce gündeme getirdiğimde (7 Aralık 2016/Cumhuriyet)  Zafer Havalimanı'ndan uçak yolculuğu yapan yolcu sayısı, devletin verdiği garanti sayısının yüzde 10'una bile ulaşamamıştı.

Buna karşın, şirkete 5 milyon Euro'nun üzerinde bir ödeme yapıldığı, Sayıştay'ın DHMİ denetim raporuna yansımıştı. Tam da o günlerde AKP'yi ve ülkeyi yönetenler kurların yükselmesi üzerine halktan “TL'ye geçin, fedakarlık yapın” deyip duruyordu. Eğer bir fedakarlık gerekiyorsa bunu önce döviz üzerinden garanti verilen müteahhitlerin yapması gerektiğini belirtmiştim.

O yazının üzerinden de beş yıl geçti.

Geldik bugüne. 2020 yılı verileri ortaya çıkınca Zafer Havalimanı'ndan giden yolcu sayısının, garantinin yüzde 1'ine bile ulaşmadığı ortaya çıktı.

Pandemi diyebilirsiniz. Pandemi, bu sonucu olsa olsa büyüten bir faktördür. Zafer Havalimanı açıldığından bu yana hep ıssızdı.

CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, 2020 yılında Zafer Havalimanı'ndan giden iç/dış hat yolcu sayıları ile garanti edilen yolcu sayısını karşılaştırarak hesapladı. 2020 yılı için ödenmesi gereken garanti bedeli 6 milyon 738 bin 310 Euro'ydu. Yavuzyılmaz birkaç gün önce DHMİ'ye başvurarak bu paranın ödenmemesi gerektiğini bildirdi. Ama öncesinde CİMER üzerinden DHMİ ile İçtaş arasındaki sözleşmeye göre “mücbir sebep” maddesi olup olmadığını sordu. (Sürekli okurlarımız, “mücbir sebep” maddesini pandemi çıktığında bu köşede Yap-işlet-devret projeleri açısından tartıştığımızı hatırlayacaktır.)

HALKA 3. ŞAHIS DİYORLAR

DHMİ'den gelen cevap “mücbir sebep” maddesini doğruladı. Ancak bilgi verilemezdi. DHMİ'nin Kamu Özel Sektör İşbirliği Dairesi'nden gelen cevaba göre İçtaş ile imzalanan sözleşme özel hukuk hükümlerine tabiydi. “Diğer hususlar” maddesine göre bilgiler saklı tutulmalıydı. Ve lütfen dikkat:

3. şahıslarla paylaşımı mümkün olamamaktır” deniliyordu.

Bir hukuk deyimi olan 3. şahıs, sözleşmenin dışında kalan tarafları anlatıyor. Ama sadece bunu anlatmıyor. Issız havalimanı için İçtaş'a milyonlarca Euro'yu halkın vergilerinden ödeyen devlet,  sözleşmenin maddeleri sorulduğunda o halka “3. şahıs” demiş oluyor.

2020 yılı için 1 milyon 279 bin 352 yolcu garanti edilmesine karşın, yolcu sayısının 7429'da kaldığı bilgisini alan Yavuzyılmaz, yüzde 99 oranındaki bu sapmanın Hazine'ye faturasının 6 milyon 738 bin 310 Euro olduğunu hesapladı. Yavuzyılmaz bugünkü kurlarla yaklaşık 57 milyon TL olan bu tutarın şirkete ödenmemesini istiyor.

Kabul edilir mi? Yoksa aralarında atanan, atanmayan öğretmenlerin de olduğu halk, “3. şahıs” sıfatıyla müteahhit şirketi finanse etmeye devam mı eder?

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları