loading
close
SON DAKİKALAR

Başöğretmen

Melih Aşık
Tarih: 27.09.2025
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; TDK ve TTK, Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyor mu?

Atatürk’ün katılımıyla 1932 yılında düzenlenen I. Türk Dili Kurultayı’nın açılış günü olan 26 Eylül’ü her yıl “Dil Bayramı” olarak kutluyoruz.

Cumhuriyet yıllarında Atatürk’ün öncülüğünde dil uzmanları, eğitimciler, edebiyatçılar aylarca uğraşarak bugün konuştuğumuz dili yeniden inşa ettiler.

Aşağıdaki satırları, Atatürk’ün engin çabalarına örnek olarak, araştırmacı Sinan Meydan’ın Cumhuriyet’teki yazısından aktarıyoruz.

“Atatürk, yeni Türk harflerini halka öğretmek için bir başöğretmen olarak işe koyuldu. Yeni harflerin devlet adamlarına, bakanlara, aydınlara, yazarlara, gazetecilere gösterilmesi için Ağustos 1928’de Dolmabahçe Sarayı’nda kendi huzurunda ‘Dil Dersleri’ni başlattı. Daha sonra kara tahtasını yanına alıp bir yurt gezisine çıktı.

Başöğretmen Atatürk, bu yurt gezisi sırasında bizzat yaptığı gözlemler sonunda yazım kurallarında bazı düzenlemeler yapılmasına karar verdi. 21 Eylül 1928’de Sivas’tan Başbakanlığa gönderdiği bir yazıyla yeni yazım kurallarını sıraladı. Buna göre soru eki ‘mı’, ‘mi’, ‘mu’, ‘mü’nün, bağlama eki ‘ki’nin, ‘de’ ve ‘da’nın ayrı yazılmasını ve bazı başka kuralları tek tek gösterip bunların uygulanmasını istedi. (Hâkimiyeti Milliye, 22 Eylül 1928) Bugün o kuralları kullanıyoruz.”

SÜRPRİZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşme geleneğinin dışına çıktılar...

Liderler görüşmelerden sonra ortak basın toplantısı yapar...

Genel uygulama böyledir.

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha önce ABD’de Başkan Obama ve Biden ile hatta 2018’de Trump ile yaptığı ikili görüşmelerden sonra ortak basın toplantısı yapılmıştı.

Bu defa iki lider basının önüne ikili görüşmeden önce çıktılar.

Gazetecilerin soruları bir karmaşa içinde geçti.

Liderler sorulara yuvarlak cevaplar verdiler.

Eğer basın toplantısı görüşme sonrası düzenlenseydi, toplantıda ne gibi konular görüşüldüğü ne gibi kararlar alındığı konusunda gazeteciler ve kamuoyu fikir sahibi olabilirdi.

Basın toplantısı öne alınınca gazetecilerin görüşmede alınan kararlardan ipucu çıkarması mümkün olmadı.

Sanırız her iki taraf görüşmeden dışarı fazla bilgi sızmamasında yarar görmüştü.

TDK, TTK

Türk dili ve tarihine en büyük önemi veren Atatürk, vasiyetinde İş Bankası’ndaki yüzde 28 hissesinin gelirlerini Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na bırakmıştı.

Bu gelirin düzenli ödenip ödenmediğini saptamak üzere İş Bankası Yönetim Kurulu’nda CHP’ye dört üyelik verilmişti.

Zaman zaman İş Bankası’ndaki CHP hisselerinin hazineye devri ortaya atılır.

Bu girişime CHP ve Atatürkçüler tepki gösterir, büyük tartışmalar çıkar.

Bildiğimiz kadarıyla İş Bankası, iki kuruma ödemeleri Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak yapar.

CHP bu ödemelerden pay almaz.

Peki bu paralar hayli politize olduğu gözlenen bu iki kurum tarafından nasıl kullanılır?

TDK ve TTK, Atatürk’ün çizdiği yolda yürüyor mu?

Bu konu tartışmalıdır.

Ve maalesef; bankadaki yönetim koltuklarını korumak konusunda çok hassas olan CHP, bu iki kurumun amaca uygun çalışıp çalışmadığını denetlemez. Kamuoyunu bilgilendirmez. Bu ilgisizlik dikkat çekicidir.

YUMUŞAK HARF

Başka dillerde olmayan, dilimizde ise hayli işlevi olan iki harf vardır; ı ve ğ...

Bu harfler Latin alfabesinde yoktur. Yalnızca Türkçede ve Türkçeden etkilenmiş Azerice, Tatarca gibi birkaç dilde bulunur.

Her dilin alfabesi ses sistemine göre şekillenir. Hangi ses varsa, o sesi gösterecek harfe ihtiyaç olur. Atatürk Batı’dan bir alfabeyi aynen kopyalamadı. Türkçeye uyması için eklemeler yaptı. Böylece Türk alfabesi, Latin kökenli ama Türk diline özel bir alfabe haline geldi. Eğer “ı” ve “ğ” harfleri eklenmeseydi Türkçe kelimelerin çoğu ya yanlış okunur ya da anlaşılmaz hale gelirdi. Atatürk, bu iki “küçük gibi görünen” harfi ekleyerek aslında Türkçenin ses yapısını korudu, kelimeler sesleri tam ifade eder hale geldi.

Ğ olmasa şu sözcükleri nasıl söyleyebilirdik...

“Çağ, çağrı, bağ, sığır, sağır, Iğdır, doğa, kağnı, ağa, yağış, sığış, ağız, boğaz, doğuş, söğüş, kurbağa.”

Eğer “ı” harfi olmasaydı şu sözcükler ne hale gelirdi:

“Işık, kırmızı, yıldız, ılık, sıcak, kış, bıldırcın, tırmık, sıkışma, ırkçı, kıvırmak, sığır, sağır, ırmak, çığ, çırağı...”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları