loading
close
SON DAKİKALAR

ÇİKOLATA DÜKKÂNI

Melih Aşık
Tarih: 10.02.2024
Kaynak: Melih Aşık - Milliyet

Melih Aşık; Yılmaz Cihan’ın 12 yıl içinde satış mekanlarını 2’si Kuveyt’te olmak üzere 5’e çıkardığını öğreniyoruz. Yaratıcılık, çalışkanlık, sabır, reklam ve pazarlama becerisi birleşince ortaya hatırı sayılı bir firma çıkmış. Kutluyoruz.

Sene 2012... Bir genç adam Moda’da küçücük bir dükkânda el yapımı çikolata satmaya başlamıştı. Adı Çikolata Dükkânı idi. Ürün 13 metrekarelik bu dükkânın bodrumunda üretiliyor, üst katta vitrine çıkarılıyordu. Her gün önünden geçiyor, içeride görünen genç adamın akşama kadar orada çok sıkıldığını düşünüyordum. Açıkta satılan çikolataya fazla rağbet yoktu. Adının Yılmaz Cihan olduğunu sonradan öğrendiğim bu arkadaş, bir süre sonra bir tatlı icat etti. Erimiş çikolata üzerine krema koyup üzerine de bir çilek yerleştirdi ve adını Asuman koydu. Bu tatlı olağanüstü rağbet gördü. Dükkânın önünde kuyruk oluşmaya başladı. O zaman tramvay yolu üzerinde daha büyük bir mekâna geçtiler. Yeni mekânın adı Asuman oldu. Kremalı tatlıya rağbet daha da büyüdü. Tatlılar çeşitlendi. Asuman’a Nalan, Piraye, Münevver, Leyla, Firuze gibi adlar taşıyan tatlılar eklendi. Çikolata kolonyası veya çikolatalı Türk kahvesi bile satılıyor artık. 

Her akşam dükkânın önünde yine kuyruk oluşuyor. Müşteriler genellikle genç hanımlar. Bir ara içeri girip fiyatlarını sordum... 

Bir ince belli bardak çay 50 lira... 

Bir küçük kap asuman 240 liraymış... 

Yılmaz Cihan’ın 12 yıl içinde satış mekanlarını 2’si Kuveyt’te olmak üzere 5’e çıkardığını öğreniyoruz. Yaratıcılık, çalışkanlık, sabır, reklam ve pazarlama becerisi birleşince ortaya hatırı sayılı bir firma çıkmış. Kutluyoruz... 

MUAVİYE

Irak’ın Kufe kentinden bir Arap, devesiyle Şam’a gelir. 

Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yaklaşıp “O dişi deve benimdir” der. 

Kufe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil erkektir” dese de bir türlü anlaşamazlar ve sorun Muaviye’ye yansır. 

Halk meydanda toplanmıştır. 

Muaviye, Kufe’den gelen yabancı ile onun devesine sahip çıkan Şamlıyı dinledikten sonra kararını açıklar: 

- Bu dişi deve Şamlınındır! 

Sonra meydanı dolduran kalabalığa dönüp sorar: 

- Ey ahali, bu dişi deve kimindir? 

Kalabalık hep birlikte bağırır: 

- Şamlınındır! 

Adamın şaşkınlıktan neredeyse dili tutulacakken Muaviye onu yanına çağırır: 

- Ey Kufe’li dinle! Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Kufe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: 

“Ey Ali, Muaviye’nin dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!” 

SÖZ

- Seçmen ne zaman “Benim partim” değil de “Benim ülkem” anlayışını benimserse o zaman bu ülkede bir şeyler düzelmeye başlar. (İlber Ortaylı)

AYNEN

Ünlü yazar John Steinbeck’in Amerikan toplumu ile ilgili tespiti: 

“Sosyalizm köklerini Amerika’da bulamaz; çünkü fakirler burada kendilerini sömürülen bir sınıf olarak değil, geçici olarak sıkıntı yaşayan milyonerler olarak görmektedir” 

TAKINTILAR...

Bir hayır sahibi oturmuş, ünlü yazarlarımızın takıntılarını derlemiş ve Facebook’ta yayınlamış... Eğlenceli takıntılar bunlar: 

* Nazım Hikmet’in en değişik özelliği devamlı beyaz pantolon giymesiydi. İlham geldiğinde aklındaki sözleri de beyaz pantolonuna not alıyormuş.  

* Özdemir Asaf “R” leri hiç söyleyemezdi. Bir gün Karaköy’e gitmek için bindiği taksinin şoförü de “R”leri söyleyemeyen biriymiş: “Neğeye biğadeğ?” diye sormuş... Asaf, alay ediyor sanacak diye “Kağaköy” diyemez “Eminönü” der, orada iner, Karaköy’e kadar yürür... 

* Yahya Kemal’in hiç evi olmamıştır. Ölene kadar otelde yaşamıştır. 

* Tevfik Fikret’in en büyük takıntısı, sol tarafında kimseyi yürütmemektir. 

* Ahmet Haşim’in hastalık derecesinde takıntısı toprak yemesidir. Doktorlar çocuk ve büyüklerin toprak yemesini demir eksikliğine bağlarlar. 

* Cemal Süreya’nın soy isminde neden tek “y” vardır... Rivayete göre soy ismindeki iki “y” den birini iddiada kaybetmiştir. 

* Sabahattin Ali kelimelerin telaffuzu konusunda takıntı derecesinde duyarlı imiş. Yanlış telaffuz edilen bir söz duyduğunda hemen bunu düzeltme girişiminde bulunurmuş. Dostlarına şöyle dermiş: 

“Aliye Hanımla karı koca şöyle ağız tadıyla kavga edemiyoruz. Kavganın ortasında diksiyon yanlışlarını düzeltmeye kalkışıyorum, gergin hava birden dağılıyor.”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları