loading
close
SON DAKİKALAR

Salgının en çok mağdur ettikleri: Kanser hastaları

Melis Alphan
Tarih: 20.04.2020
Kaynak: Melis Alphan- Artı Gerçek

Melis Alphan: Kanser hastalarının tedavi ve kontrolleri için hastaneye gitmeleri gerekiyor. Gitseler dert, zira virüsle enfekte olma riski var; gitmeseler ayrı dert çünkü tedaviye geç kalabilirler.

Uzmanlar, COVID-19 enfeksiyonunun kanser hastalarında daha ciddi seyredebildiğini, kanserin, tedavisinin ve altta yatan başka sağlık sorunlarının kanser hastasında enfeksiyon ihtimalini artırabildiğini söylüyor. 

Hal böyleyken, salgın patlak vermeden önce kanser teşhisi konan, tedavisine başlamak üzere olan, başlayan veya tedavisi bitip de kontrollerini yaptırması gereken hastalar büyük bir endişe içinde. 

Semra’nın babası kanser hastası. Tedavi olsa da kısa bir süre önce hastalığın nüksettiği anlaşıldı. Yeniden kemoterapi alması gerekiyor. COVID-19 salgınından hemen önce tedavi göreceği hastane belliydi. Ama doktora veya doğru bilgiye ulaşamıyor. Kimi “Doktor evde idari izinde”, kimi ise “Virüs kaptı” diyor. Yerine bakan doktor ise Semra’nın babasının kronik rahatsızlıkları olması nedeniyle “Tedavi için bir süre bekleyelim” diyor. Bu belirsizlik içinde bir aydır bekliyorlar.

Mustafa, metastazlı kanser hastası. Çapa’da tedavi görüyordu. Kemoterapi değil ama onun ayarında bir ilaç tedavisi: Radyonuklid lutesyum. Hastalığı tekrar ilerlemeye başladığı için, doktoru ilacı bir seans daha verecekti. Bunun için, nefrolojinin kan testi yapıp böbreklerinin durumuna bakması ve onay vermesi gerekiyordu. 17 Mart’ta nefroloğuna gittiğinde bölümün kapandığını, doktorun da üç hafta izin aldığını öğrendi. Sonradan ulaştığı doktoru, “Ay başını bekleyelim” dedi. Nisan başında doktor bu kez, ilacın yurt dışından gelmesinin en az 15 gün aldığını, bölüm kapandığı için de tedaviyi yapamayacağını söyledi. Yani kanser hastası gerekli tedaviyi alamadı. O ara, Mustafa’nın kemiklerinde kanser nedenli ağrılar başladı. Onkoloğu “Radyoterapi verilebilir” dese de nereye gidecekti? SGK’yı aradı; gittiği hastanenin pandemi hastanesi olduğunu öğrendi. “Size dosya açalım, geri döneceğiz. Siz de bu arada hastaneleri arayın sorun” dendi. 10 gün oldu, arayan soran yok. Mecburen bulup buluşturup özel hastaneye yollandı, şimdi radyoterapi görüyor. Peki ya gerekli parayı denkleştiremeseydi? 

‘DEĞİL HASTANEYE GİTMEK, BALKONA ÇIKMAYA KORKAR OLDUM’

İzmir’de yaşayan 40 yaşındaki Nimet’e Şubat 2019’da meme kanseri teşhisi kondu. Geçtiğimiz bir yıl içinde kemoterapi ve radyoterapi gördü; tam tedavi bitti, kontroller başladı derken, iki ay önce yeniden şüpheli bir durum oluştu. 10 Nisan’daki MR randevusu mayısa ertelendi. 1 aydır evde. Hastaneye gitmek için ilk kez mayısta evden çıkacak. “MR ve sonucu için aynı hafta içinde iki kez hastaneye gideceğim” diyor, “Gitsem bir dert çünkü hastanede COVID-19 virüsüyle enfekte olma riskim var. Gitmesem ayrı dert çünkü kanser tedavisine geç kalabilirim.” Tarih yaklaştıkça Nimet’in kaygıları artıyor. Hastaneye de tek başına gitmek zorunda: “Belki yine kötü bir haber alacağım, yanımda bana destek olacak kimse olmayacak. Tek başıma büyüttüğüm ve evde kimseye bırakamadığım 5 yaşında bir oğlum var. Olumlu düşünmeye çalışıyorum ama çaresizlik çok zormuş.” 

Zehra gıda mühendisi. Bir gıda, toptan, perakende zincirinin Antalya’daki şubesinde çalışıyor. Mart başında Zehra’ya 3. evre meme kanseri teşhisi kondu. 12 Mart’ta ilk seans kemoterapiyi aldıktan sonra Türkiye’de COVID-19 krizi patlak verdi. “İkinci seans tedaviyi alabileceğimden şüpheliydim. Değil hastaneye gitmek, balkona çıkmaktan bile korkar oldum” diyor. Ama korka korka da olsa tedavisini sürdürüyor, ikinci ve üçüncü seanslar için de hastaneye gitti. Aile hekimi arkadaşlarının maskesiz kaldığını görünce, önceden çalıştığı şirketin ona yolladığı bir koli maskenin büyük kısmını sağlık çalışanlarıyla paylaştı. “Kanser ciddi bir hastalık ama ölürsem bu kanserden olmaz çünkü kanserde tedavi belli. COVID-19’da ise her şey belirsiz” diyor, “İnsanlar da bilinçli değil. İş arkadaşlarımın mağazada çekip bana yolladıkları fotoğraflar kabus gibi. Alışveriş yapanlar hep maskesiz. Arkadaşlarım korku içinde. Her gün gelen vaka ve ölüm sayıları umudumu tüketiyor. Kazara enfekte olursam hiç şansım yok; bağışıklığım aldığım tedavi yüzünden zayıf. Rakam diye verdikleri bizim tüm hayatımız.”

‘BİZİM SAVAŞIMIZ COVID-19’DAN BÜYÜK’

Salgınla mücadelede başlıca önlem olan sosyal izolasyon, en çok desteğe ihtiyaçları olan dönemde kanser hastaları için hayatı iyice zorlaştırıyor. “Erkek arkadaşım Erman 49 yaşında” diye söze giriyor İpek, “Ocakta, bağırsak kanseri teşhisi kondu. Evlilik hazırlıkları yapıyorduk. Büyük bir umut, yoğun araştırmalar ve destekle tedavi sürecine başladık. Psikolojisi zaten çok kötüydü; bu salgınla iyice kötüleşti.”

İpek yanına gidemediği için, Erman’a uzaktan, görüntülü konuşmalarla destek olmaya çalışıyor. Erman kemoterapi seansları için hastaneye tek başına gidiyor. Endişe ve korkudan uyku bile uyuyamıyor. Dört kemoterapi seansından sonra ameliyat olması gerekiyor ama sürecin belirsizliği endişelerini iyice artırıyor. “Dışarı çıkıp yürümek, nefes almak istiyor, ki bu süreçte ona en iyi gelen şey buydu” diyor İpek, “Salgından önce yakınlarıyla birlikte doğa yürüyüşleri yaparak onu neşelendirmeye çalışıyorduk. Tedavisi başarıyla ilerlerken ve tam motive olmuşken bu salgın her şeyi mahvetti.”

Yasemin’in annesi 4. evre kanser hastası. COVID-19 salgını öncesi tedavisi sürse de, kullanılan ilacın artık ona fayda sağlamadığı ve kanserin yayılım gösterdiği anlaşıldı. Şu anda SGK’nın karşılamadığı yeni bir ilaca başladı. Bu ilacın ona aylık masrafı 12 bin TL. Doktoru ile telefon ve e-posta yoluyla iletişim kuruyor. İlacı ilk alışını takip eden 7 ve 14’üncü günlerde hastaneye kan sayımına gidiyor. Geri kalan süreç yine telefonda ilerliyor. Yanında refakatçi olarak kimse olmuyor; hastane buna izin vermiyor. “Babam dışarıda bekliyor. İkisi de 65 yaşının üzerinde ve biz kızları İstanbul’dayız” diyor Yasemin, “Ne onlar gelebiliyor ne biz gidebiliyoruz. Tedavi sürecimiz zaten zora girdi; üstüne annemin bir de COVID-19 virüsünü kapmasından korkuyoruz. Ama tedaviye ara vermemiz mümkün değil.”

38 yaşında iki çocuk annesi Gül, Türkiye’de ilk vakalar ortaya çıktığında sürekli haberleri izliyor ve kendisi gibi kanser hastalarının durumunun ne olacağı, tedavisine devam edip edemeyeceği konusunda endişeleniyordu. “Bağışıklığınızı güçlü tutun” diyorlardı ama ya bağışıklığı tamamen baskılayan tedavi ile hayata tutunmaya çalışan kanser hastaları ne olacaktı?

Sonra, paniğin onu daha da aşağı çektiğini görüp bunları düşünmeyi bıraktı. Haber izlemiyor, çocukları ile vakit geçiriyor. Kendisi gibi kanser hastalarına da şöyle sesleniyor: “Lütfen panikle geri adım atmayın çünkü bizim savaşımız COVID-19’dan daha büyük. 12 hafta kemoterapi alacağım. Yani bu süreçte daha fazla hastanede olmam gerek. Gerekiyorsa, tüm önlemlerimizle orada olacağız. Savaşımız zorlu ama ne zaman pes ettik ki?”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları