İran’ın tek bakışlı politikasının çıkmazları üzerine
Orhan Sarıbal; Bir ülkenin, devletin tüm varlığını ve politikasını bir ülkenin bertaraf etmesi üzerine kurması doğru mudur, başarı kazanabilir mi? Hedeflerine daha akılcı, barışçı ve işbirlikçi politikalarla ulaşması mümkün olamaz mıydı?
Zor bir konu ve bakış açısı ama zihinleri açmak ve tartışmak, belki de genel geçerliğe tutsak olmamak için yazılmalı.
Buradaki temel iddia, İran’ın İsrail’i/Siyonizmi yok etmek üzerine örgütlendiği fikridir. Öyle ki rejim, tüm silahlanmasını ve atom silahı üretme kararını bu fikir üzerine inşa etmiştir.
Şüphesiz, Filistin konusu, Filistin topraklarının adım adım, parça parça işgali, Filistinlileri yersiz yurtsuz ve devletsiz bırakma politikası, İran rejimin bu iddiasına temel oluşturmuştur.
1979’da kuruluşundan itibaren İslam cumhuriyeti rejiminin önde gelenlerinin sözleriyle konuya girelim:
‘KANSERLİ TÜMOR’
Rejimin kurucusu Humeyni, İsrail Devleti’ni gayrimeşru bir varlık gördü, “işgalci devlet” ve “küresel Siyonizmin üssü”ydü. Filistin davası İslam dünyasının merkezi meselelerinden biri olmalıydı. Filistin’in kurtuluşu Müslümanların göreviydi. Kudüs Günü ramazanın son cuma günü olarak kutlanmaya başlandı.
Şimdiki lider Ali Hamaney İsrail’i “kanserli tümör” olarak nitelendiriyor, “İsrail’in 25 yıl içinde var olmayacağı”nı söylemiştir. İsrail ile normalleşme çabaları “ihanet”tir.
Eski Başkan Mahmud Ahmedinejad, “İsrail haritadan silinmelidir, yok edilmelidir” sözleriyle öne çıktı. Eleştiriler üzerine, İranlı yetkililer bu sözlerin askeri bir tehditten ziyade, Siyonist rejimin son bulması gerektiği yönündeki ideolojik bir dilek olduğunu belirttiler. Daha da ileri gitmiş ve Holokost’u reddeder tavır alarak bu konu “Araştırmalıdır” dedi.
Bu söylemler, İran’ın dış politikasının ve bölgesel stratejisinin temelini oluşturmaktadır.
ATOM TEKELİ
İran’ın askeri ve savunma politikaları bu temel üzerinde biçimlendi.
İsrail ve başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri de İran’ın atom silahı üretmesini engellemeyi başlıca görev edindi. İsrail bu amaçla sık sık nükleer tesislere sabotajlar düzenledi ve çok sayıda nükleer fizikçisini sabotajlarla öldürdü.
Şüphesiz ve tartışmasız, İsrail hiçbir yasa, uluslararası hukuk ve tanımayan bir haydut devlet gibi davranıyor Ortadoğu’da.
Bugün de İsrail’in saldırısının kök nedeni “Ya atom üretirse...”dir. Saldırı için en büyük fırsatı yakalamıştır.
Şüphesiz konunun çok yönü var. En önemlisi İsrail’in Ortadoğu’da atom bombasına sahip tek ülke konumunu sürdürmek isteğidir. Bu İsrail’in Filistinlilere ve Ortadoğu ülkelerine zulmünü artırıcı bir etkendir. İsrail tekelini kırdırmamak için savaşıyor bir anlamda.
İRAN POLİTİKASINA DÖNERSEK
İran, İsrail’e karşı mücadelesini, İsrail çevresinde vekil silahlı güçler kurma temelinde geliştirdi.
İsrail’in 1980’de Lübnan’ı işgali sonucu kurulan Lübnan Hizbullahı’nı İran her bakımdan destekledi; siyaset, silah ve para olarak. İsrail’e karşı en büyük direniş örgütü (idi). Suriye’de Esad’ın da destekçisi oldular, IŞİD’e karşı da savaştılar.
Irak’ta IŞID’e karşı Haşdi Şabi (Halk Seferberlik Güçleri) çoğunluğu Şii milislerden oluşan şemsiye bir örgütü kurdular. Yemen’de Zeydi Şii azınlığa dayanan Husiler... Şüphesiz Hamas ve Filistin İslami Cihad gibi Gazze merkezli gruplara önemli ölçüde mali ve askeri destekleri var. Bunlara benzer, başka kuruluşları da var.
İSRAİL ÖNÜNDE CEPHELER
Bu örgütlerin hepsi İsrail ile İran arasında önemli bir silahlı tampon oluşturuyordu. Hem İran’ı koruyorlar hem de İsrail’e karşı mücadele ediyorlardı. İran’ın direniş ekseniydiler. İran, bu güçleriyle bölgedeki hedeflerine ulaşıyordu.
Fakat 7 Ekim’de Hamas’ın saldırısı sonucu İsrail’in başlattığı savaş, tüm bu İran vekil güçlerini neredeyse savaşamaz hale getirdi. Liderlerini öldürdü. Ve İran ile arasındaki engelleri kaldırdı.
İsrail’in İran’a saldıracağı aylardır konuşuluyordu.
Bugün İran’a saldırması, Hamas ve İran vekil güçlerine saldırısının devamıdır.
BİRKAÇ SORU İLE BİTİRELİM
Yukarıdaki hikâyeyi neden yazdığıma gelince...
Bunu birkaç soruyla izah edeyim:
İran bu direniş cephesiyle İsrail’in İran’a saldırısını önleyeceğini sanıyor muydu? İran enerjisini, parasını, gücünü bu vekil güçler ekseni oluşturmakta kullanarak kendini savunma sistemlerini daha sıkı inşa etmesini ihmal etti mi etmedi mi?
İran liderleri açıkça İsrail’in yok edilmesi gerektiğini açıklayarak politik ve askeri hedefine oturtarak, tüm savunma sistemlerini buna uygun düzenleyerek. İsrail saldırganlığını ve Siyonist gücünün da buna uygun örgütlenmesini sağlamadı mı?
ABD ve Batılıların Ortadoğu’ya daha büyük müdahaleleri de bu zemin üzerinde gelişti mi?
***
Son bir soru ile bitireyim:
Bir ülkenin, devletin tüm varlığını ve politikasını bir ülkenin bertaraf etmesi üzerine kurması doğru mudur, başarı kazanabilir mi? Hedeflerine daha akılcı, barışçı ve işbirlikçi politikalarla ulaşması mümkün olamaz mıydı?
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları