Belediyeleri sıradanlaştırma ve halk iradesine ipotek koyma
Orhan Bursalı; Evet baktı ki artık bizim bu belediyeleri geri almamız mümkün olmayacak, o halde yetkilerini kısalım, onları da önemli ölçüde bize bağlayalım, kontrolümüz altına alalım, istediklerini yapamasınlar, halka hizmetlerini keselim.
Cumhurbaşkanlığının iki girişimi her şeyi kontrol etme konusunda iktidarın iyice raydan çıktığının göstergesi oldu. Belediyelere yeni düzenleme ve ordudan istediklerinin görevine son verme... Önce belediyeler.
Belediyelerin karar alma ve harcama (mali) konularında yetkilerinin kısıtlanması, daha doğrusu Ankara’daki iktidarın kontrolüne, onayına, iznine bağlanması anlamına gelen düzenlemeler. Bu halkın yerel yönetimden tamamen dışlanması anlamına gelir. Belediye başkanları, belediye meclisleri aslında sıradan, merkezi hükümetin artık ilgi göstermeyeceği, kendisine artı bir kazanç, artı değer, oy vb. sağlamayacağına inandığı alanlarda “faaliyet gösterebilecek.”
İşte çöp topla, kaldırımları düzelt, yağmuru yönlendir, spor falan da yaptırabilirsin, konser de düzenle ama bana da sor... gibi alanlara indirgeniyor belediyelerin görev ve sorumlulukları. Biraz abartmış olabilirim, o zaman diyebilirsiniz ki bunlardan biraz daha fazla.
İKİ BELEDİYE FARKI
Bu düzenleme isteği ne zaman ortaya çıktı?
CHP’nin ana belediyeler ve daha fazlasını seçimle kazanmasından sonra.
Ve en önemlisi halka hizmetlerinin, bu belediyeler AKP’nin elinde olduğu zamanlarla kıyaslanamayacak ölçüde memnuniyet doğurması üzerine...
CHP’li belediyeleri özellikle de yıllardır süren kronik ve sürekli ekonomik koşullar nedeniyle zor durumda kalan kendi halkının her kesimine ulaşmaya ve yardımcı olmaya çalıştı. Öğrenci yurtlarından tutun, İstanbul’da 111 kreş açarak anneleri rahatlattı ve çalışma hayatına kazandırdı. Diğer hizmetlerini saymıyorum. Bursa Osmangazi Belediyesi 11 kreş açmış, önceki gün öğrendim.
Özetle belediyenin gelirleri çeşitli biçimlerde halka geri dönüyor.
NASIL OLUR BU!?
Anladığım kadarıyla AKP’nin buna aklı basmıyor, nasıl olur bu, biz bunların hiçbirini yapmazken... Nasıl olur da şöyle dallı budaklı bir yolsuzluk yapmazlar? (Ortaya çıkarsa hesabını versinler, bu ayrı konu)
Belediyeler halka en yakın, halkla iç içe temas halinde kuruluşlar. Merkezi hükümet ise halka o kadar uzak bir yönetim.
AKP belediyeleri ahtapotun kolları gibiydi. İstanbul Büyükşehir 50’ye yakın yolsuzluk dosyası hazırladı, açıkladı ve savcılığı verdi. Derken o zamanki İçişleri bakanı, tabii ki arkasında Saray ve tabii ki hükümet, dosyalara, biz inceleyeceğiz diye el koydu.
Tüm dosyalarda ahtapotun kolları vardı ve hiçbiri takibata uğramadı.
Aynı şekilde Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni babasının yemece çiftliği gibi kullanan kişi hakkında da yolsuzluk dosyaları hazırlandı, Murat Ağırel bu dosyalar hakkında Talan kitapları yazdı ve hiçbir yolsuzluk asla takibata uğramadı veya savcılıklara yapılan bazı başvurular kirli dolaplara tıkıldı.
Ahtapotun dokuz değil onlarca kolu o dosyalardaydı.
AKP BAKTI Kİ...
Evet baktı ki artık bizim bu belediyeleri geri almamız mümkün olmayacak, o halde yetkilerini kısalım, onları da önemli ölçüde bize bağlayalım, kontrolümüz altına alalım, istediklerini yapamasınlar, halka hizmetlerini keselim.
Evet işin özü bu.
Olay “Silkeleyin” komutu ile başladı. AKP zamanından beri süregelen büyük borçlara karşılık İller Bankası ödenekleri on milyonlarca kesilmeye başlandı.
Şimdi ise yeni bir belediyeler yasası ile belediyeleri, daha doğrusu halkın yönetimlerine ve seçme iradesine el koyacaklar. Bir boğma işleri devrede...
Bu aslında halkı kendi aleyhlerine döndürecek bir bumerang etkisi yaratacağını bile tartışmıyorlar.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları