loading
close
SON DAKİKALAR

Aziz Nesin’in duruşu, yolculuğu

Şükran Soner
Tarih: 08.07.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Kuşkusuz bu köşeye sığdırabileceğim kadarı ile paylaşmak Aziz Nesin kimliğine saygı, sevginin çok ötesinde, toplumsal sorumluluğun gereği bir görev olmalı.

Beklenmedik çıkışlarından ürkenlerin, “huysuz” damgası ile sıyrılmayı seçtikleri, gerçeğinde ürktükleri eleştirilerinden, yanlışlarına ayna tutmasından kaçışta, çözüm sandıkları eleştirilerini kamuoyunun önünden çok, arka kapılarda yapmayı seçerlerdi. Sosyal çalkantıların yoğunluğunda çoğunluğu üzerinde sağlıklı düşünebilmeye bile zaman yetmezdi. Sol çok büyük ağırlıkta, eylemlerde çok güçlü her yana birden çekilip durulurdu.

Aziz Nesin Yazarlar Sendikası’nın başında, kaçınılmaz “Aydınlar dilekçesi”nin başında durmanın ötesinde, kamuoyu oluşturulmasında da her işi üstlenmekten çekinmemişti. Aydınlar dilekçesinin tek tek Meclis üyelerinin adreslerine postalanılması ile yetinilmemişti. Aziz ağabey Meclis gruplarının en etkin kişileri ile tek tek görüşmek istemiş, beni de yanında istemişti. Kendi özetlemesi ile çoğunu yüz olarak tanımıyor, gazeteci olarak yardımcı olmamı istiyordu.

Birkaç grubu dolaştıktan sonra, o tarihlerde genç ve kibar Oğuzhan Asiltürk’ün odasında yeni çayımız gelmişti ki... Radyodan 12 Mart muhtırası okunmaya başlandı. Tek kelime konuşmadan teşekkür edip Meclis’i terk ettiğimizi, Aziz ağabeyin tek bir cümle kurmadan üzgün ayrılışını anımsıyorum. Sonrası yıllardan unutamadığım bir başka aykırı duruş ile çıkışı, DİSK içindeki kimilerine göre o zamanki DİSK içinde güçlenmiş “TKP”, kimilerine göre “ilerlemeci”lerin duruşlarına yönelik eleştirisiydi. İşçilerin kaldıramayacakları kadar ağır zorlandıkları suçlaması ile dikkatleri çekmişti.

***

Günümüzde anımsayanları da sağlıklı değerlendirmeye kalkışanları da çok azınlıktadırlar. Gelin görün ki kimselerin Madımak katliamı, yangınları üzerinden Aziz Nesin’in üzerine atılmaya kalkışılan suçlamaların acılarını unutmaları, yoka saymaları olanaksız... Kuşkusuz bu köşeye sığdırabileceğim kadarı ile paylaşmak Aziz Nesin kimliğine saygı, sevginin çok ötesinde, toplumsal sorumluluğun gereği bir görev olmalı.

Sadece kötü bir rastlantı Ankara’da İLO Uluslararası Çalışma Örgütü Merkezi’nde, Prof. Dr. Rüçhan Işık ile toplantıdaydık. Hoca sık sık dışarı çağrılıyor, artan telaşlı yüz diliyle geri dönüşler yapıyordu. Sonunda dayanamadı eşi Demet Işık’ın da içinde olduğu Alevi Kültür Şenlikleri için katılımcıların bulundukları Madımak Oteli’nin yanmakta olduğu haberini vermek zorunda kaldı. Gerçi görüşülen hükümet yetkilileri, bölge jandarması güvenlik önlemlerinin alındığını duyurmuşlardı. Ancak yangının söndürüldüğ haberi de gelememişti. Resmi toplantıya son verip ayrıldık. 

İstanbul’a döner dönmez açtığım televizyon yayınında ise hâlâ yangın söndürülememişti. Aziz Nesin’in yangın merdiveninden indirilişinin görüntüsü yayındaydı. Sonrasını göz göre göre izin verilen büyük kanlı katlimanın acılarının sindirilebilmesinin hâlâ çok ama çok uzağındayız. Çoğunluk kamuoyunun gözünden kaçan çok ama çok önemli ayrıntı ise fırsat bu fırsat Aziz Nesin’in damgalanmasına yönelik acımasız suçlamaların onun üzerinde bıraktığı izler, acılar olmalı.

İster inanın ister inanmayın ülkemizin bu en büyüklerinden mizah ustasının güldürü yetisi eksilmese bile, gözlerinin gülümsemesinin izi bile kalmadı. Kalender, güldürürken için için kendisinin de gülümseyebildiği günler çok gerilerde kalmıştı. En son ölümünden bir iki ay öncesinde, 7 Mayıs Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü bahçe kutlamasında karşılaşmıştık. Aziz ağabey cismen orada, gözleri çok uzaklarda, kapkaranlıktaydı... “Aziz ağabey sana bu bakış hiç yakışmadı” yollu şaka yapmaya çalıştım. “Üzerimde kalan lekeyi, acıyı unutmamın olanağı yok” türünden cümlelelerinin ardından çok yaşayamadı. Ölüm haberi yaramız olarak kaldı...

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları