loading
close
SON DAKİKALAR

Gökhan Günaydın TBMM'de yaptığı basın açıklamasında; Tankların caddelerde yürütülmesine de, demokrasiye askerler tarafından balans ayarı çekilmesine de karşıyız!

Gökhan Günaydın TBMM'de yaptığı basın açıklamasında; Tankların caddelerde yürütülmesine de, demokrasiye askerler tarafından balans ayarı çekilmesine de karşıyız!
Tarih: 28.02.2024 - 12:14
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın 28 Şubat 2024 Çarşamba günü, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında Türkiye’de darbeler, darbelerin arkasında yatan dinamikler ve siyasi akımları değerlendirdi.

CHP Grup Başkanvekili Günaydın, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Deniz Gezmiş'in doğum gününü kutlayarak, dar ağacında hayatını kaybedenleri saygıyla andığını belirtti.

Gökhan Günaydın açıklamasında;

Bugün Deniz Gezmiş'in doğum günü. Kendisini sevgi saygıyla anıyoruz. 

Meclis genel kurulunda gündemimizde 28 Şubat var.

28 Şubat 1997 tarihinin üzerinden 27 yıl geçti.

Türkiye’de darbeler, darbelerin arkasında yatan dinamikler ve siyasi akımların bu darbeler karşısındaki tutumu, onlardan etkilenme biçimleri, kuşkusuz topyekûn değerlendirilmelidir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan yeni dünya düzeni soğuk savaş ortamında şekillenmiş, Amerika ve NATO öncülüğünde kurulan Batı Kampı “komünizm yayılmacılığına” karşı dini grupları kullanarak bir yeşil kuşak oluşturmuştur.

Bu bağlamda, örneğin Afganistan’da, SSCB’nin Afganistan’ı işgaline kaşı Batı kampı tarafından kurdurulan El Kaide’nin, izleyen süreçte geçirdiği evrimi anlatmaya gerek yoktur.

Bu çerçevede “ileri karakol” olarak tanımlanan Türkiye’de komünizmle mücadele dernekleri kurdurulmuş ve fonlanmıştır.

Amerikan zırhlılarının Türkiye’ye gelişlerinde, bunu protesto eden gençlere karşı yapılan sistemli ve organize saldırılar, akıllardan çıkmış değildir.

1971 darbesinin Türkiye’de yükselen sol hareketlere karşı yapıldığı konusunda kuşku yoktur

İzleyen süreçte CHP kadrolarına yönelik organize saldırılar gerçekleştirildi.

Adana İl Başkanımız Ahmet ALBAY, Kayseri İl Başkanımız Mustafa KULKULOĞLU, Nevşehir İl Başkanımız Zeki TEKİNER, İstanbul milletvekilimiz Abdurrahman KÖKSALOĞLU, Beyoğlu İlçe Başkanımız Bülent DEMİR bu süreçte öldürüldü.

Ardından 12 Eylül 1980 darbesi geldi

Partimiz 16 Ekim 1981 tarihinde diğer siyasi partilerle birlikte kapatıldı. İl başkanlıklarımız karakol yapıldı. 650 bin kişi gözaltına alındı, gözaltı süresi 90 gün oldu. İşkencelerde 171 kişi öldü, 48 kişi idam edildi. 230 bin kişi askeri mahkemelerde yargılandı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

Bu süreçte gözaltında tutulan Sayın Bülent Ecevit, serbest kaldıktan sonra yaptığı siyasi faaliyetler nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı. Ankara Belediye Başkanımız Ali Dinçer tutuklandı. Yöneticilerimize 10’ar yıllık siyasi yasaklar getirildi. Partinin malvarlığına el konuldu.

12 yıllık yasaklılığın ardından Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeniden açılması için 1992 yılını beklemek gerekecekti.  

Şimdi soralım, 12 Eylül sürecinde onbinlerce solcu, devrimci genç işkence tezgâhlarından geçerken, bu süreçte kendilerine hiç dokunulmayanlar, palazlandırılanlar kimlerdi?

Ardından 28 Şubat post modern darbesi geldi

Hemen ve açıkça ifade edelim. Tankların caddelerde yürütülmesine de, demokrasiye askerler tarafından balans ayarı çekilmesine de karşıyız.

CHP’nin darbeler karşısındaki tutumu, 15 Temmuz’da da açıkça vücut bulduğu haliyle, tüm eksiklerine karşı tereddütsüz demokrasiden yana olmaktır.

Benzer şekilde CHP, Anayasa’da tanımlı din ve vicdan özgürlüğüne, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine bağlı ve saygılıdır.

Kadınların ve erkeklerin kıyafet seçimleri kendi özgürlük alanlarındadır. Ancak devlet kadrolarının liyakat ilkesi yerine tarikat kadrolarıyla doldurulmasına, Bakanlıklarda, adalet mekanizmasında, ordumuzda ve emniyetimizde tarikatçı yapıların egemen olmasına, bilimsel eğitim yerine tek tip dinci eğitim modellerinin dayatılmasına dün de, bugün de karşıdır, yarın da karşı olmaya devam edecektir. 

Şimdi klasik sorumuza ve çözümlememize geri dönelim:

28 Şubat süreci kime yaradı?

Refah Partisi’nin ardından kurulan Fazilet Partisi’nde yer alan yenilikçiler kimlerdi ve bunlar Milli Görüş gömleğini neden çıkarmışlardı?

2001 yılında kurulan AKP, kuruluş aşamasında Amerika’da kimlerle görüşmüştü?

Örneğin Erdoğan’a aşık olmasıyla övünen Ethem SANCAK’ın, “Biz Amerika’nın desteğiyle iktidara geldik” sözlerini unuttuk mu?

Erdoğan’ın George Saros ile yaptığı görüşmeleri nereye koyacağız?

Cüneyt ZAPSU’nun “bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın” sözü hatırlarımızdan çıktı mı?

Rehmetli Erbakan, yaşamı süresince sizi neden Amerikancı olmakla suçladı?

Şimdi bu sözlerden sonra, AKP’nin 2002 sonbaharında iktidara gelmesiyle başlayan politikalarına değinelim:

İlk işiniz, ABD’nin talebi doğrultusunda 1 Mart 2003 tarihinde 100 bin Amerikan askerinin limanlarımızı ve havaalanlarımızı kullanması suretiyle Irak’a girmesine ilişkin 1 Mart tezkeresini getirmek oldu. CHP karşı çıktı, yapamadınız, 1 milyon masum Irak’lınınkatlinde elimizi kana bulaştırmadık.

Suriye sınırındaki mayınları İsrailli firmalara temizletip, buraları 49 yıllığına İsraillilerin kullanımına bırakmaya yönelik düzenleme getirdiniz, bunlara da engel olduk.

Büyük Orta Doğu Projesi’nin eş başkanı olmakla övündünüz, tüm Kuzey Afrika coğrafyası kana bulandı.

En son Suriye’de yaptığınız işbirliğinin sonuçlarını, memleket artan terör olayları ve 10 milyona yakın mülteci akınıyla çok fena biçimde ödüyor.

Bu kanıtların ışığında, şimdi soralım: 28 Şubat süreci AKP’nin iktidara gelmesini sağladığına, AKP’nin de emperyalizmin tetikçiliğini yaptığına göre, süreç kimin işine yaramıştır?

Gelelim en son 15 Temmuz 2016 darbesine

15 Temmuz’u devlete sızan FETÖ örgütü değil, AKP’nin koalisyon ortağı olan FETÖ örgütü yaptı.

15 Temmuz öncesinde sözü edilen tarikat yapılanmasının sadece Türkiye’nin anayasal rejimine değil, nihayet te iktidar ortağı olan AKP’ye de zarar vereceğine yönelik sözlerimize, Meclis’te sözcülerimize saldırarak karşılık verdiniz.

Sonuçlar ortada.

Peki ders aldılar mı?

Bugün de başka tarikatlar orduda, jandarmada, emniyette, çeşitli bakanlıklarda egemen olmuş durumda. Dolayısıyla AKP kriz ve darbe yaratıp sonuçlarından yararlanan bir siyasi devinim olarak şimdilik yuvarlanmaya devam ediyor.

Son olarak ifade edelim:

CHP’nin 15 Temmuz darbesine karşı tereddütsüz ve net tutumu, Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda bir umut olabilirdi.

Darbeye Mecliste direnen milletvekillerinin ortak tutumuna karşın, AKP ilk iş olarak Meclis’i feshetti. OHAL ilan ederek ülkeyi hukuksuz kararnamelerle yönetmeye kalkıştı.

Bu ortamda 80 bin kişi tutuklandı. 125 bin kamu görevlisi meslekten ihraç edildi. 99 belediyeye kayyum atandı. 174 medya ve basın kuruluşu kapatıldı. 7 grev yasaklandı. Barış akademisyenleri ihraç edildi. 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması yasaklandı. Cumartesi anneleri sistematik olarak her hafta yeniden gözaltına alındı.

AKP iktidara geldiğinde 55 bin olan tutuklu sayısı, 22 yılın sonunda 300 bin’e çıktı.

İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldı. İktidarları döneminde 16.496 kadın öldürüldü.

TGS verilerine göre 47 gazeteci, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde.

Son 1 yılda 4.148 habere ve 46 haber sitesine erişim engellemesi kararı verildi.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları