loading
close
SON DAKİKALAR

Hüseyin Aygün'den KHK'larla atılanlar için dilekçe örneği

Hüseyin Aygün'den KHK'larla atılanlar için dilekçe örneği
Tarih: 02.11.2016 - 14:06
Kategori: Gündem

CHP 24. Dönem Tunceli Milletvekili Avukat Hüseyin Aygün KHK'larla işten çıkarılanlar için hazırladığı dilekçeyi sosyal medyada paylaştı.

CHP 24. Dönem Tunceli Milletvekili Avukat Hüseyin Aygün KHK'larla işten çıkarılanlar için hazırladığı dilekçeyi sosyal medyada paylaştı. 

Aygün Twitter hesabından yaptığı paylaşımla da "675 sayılı KHK ile ihraç edilen 10.131 kişiye yol önerisi" diyerek önce Danıştay'a ihraç işleminin iptali için dava açmaları tavsiyesinde bulunarak "Sonra da AİHM'ye başvurun" dedi. 

Aygün'ün "Her başvurucu kendi durumuna uyarlasın" diyerek paylaştığı dilekçe örneği şöyle:

DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA

ANKARA

Davacı : Ad/Soyad - Adres.
Davalı : TC Bakanlar Kurulu’na İzafeten TC Başbakanlığı/ANKARA.
Dava : Davalı tarafından ihdas edilen 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde
Kararnamesinin (KHK) m. 1/1 hükmü uyarınca kamu görevinden çıkarılmam
karşısında kamu görevine dönmesi isteği (İPTAL DAVASI). 

Açıklamalar :

A) İPTAL DAVASINA KONU İDARİ İŞLEM

1) .. Bakanlığına bağlı .. olarak görev yapmakta iken, davalı idare tarafından yayınlanan 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesi’nin (KHK) 1/1 maddesi ile kamu görevinden çıkarıldım.
2) Sözü edilen Karar, 29.10.2016 gün, 29872 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Böylece .. yıldır emek verdiğim … mesleğinden çıkarıldım. 

3) 675 sayılı OHAL KHK’sinin 1/1. maddesinde, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan ve ekli (1) sayılı listede yer alan kişiler kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz. Haklarında ayrıca özel kanun hükümlerine göre işlem tesis edilir.” denildikten sonra, m. 1/2’de, “Birinci fıkra gereğince kamu görevinden çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; bunların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bunların silah ruhsatları, gemi adamlığına ilişkin belgeleri ve pilot lisansları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından onbeş gün içinde tahliye edilir. Bu kişiler özel güvenlik şirketlerinin kurucusu, ortağı ve çalışanı olamazlar. Bu kişiler hakkında bakanlıkları ve kurumlarınca ilgili pasaport birimine derhal bildirimde bulunulur. Bu bildirim üzerine pasaport birimlerince pasaportlar iptal edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. 

4) 675 sayılı KHK’nın, meslekten atılan kamu görevlileri için “ömür boyu kamu görevine alınmayacakları” kararı verildiği ortaya konulmuştur. Bu hüküm, davalı idarenin “işten çıkarma” ile sınırlı bir işlem tesis etmediğini, “ömür boyu hak mahrumiyeti”ne yol açan, sürekli sonuç doğuran bir idari karar verdiğini de göstermektedir. 

5) 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilân edilen Olağanüstü Hâl sonrasında Bakanlar Kurulu tarafından yayımlanan KHK’lerle bugüne kadar 100 bin kamu görevlisinin işten çıkarıldığı tahmin edilmektedir. Sadece bu davaya konu 672 sayılı OHAL KHK’siyle 50 bin kişinin bir gecede işini kaybettiği, davamızın dayanağı olan 675 sayılı KHK ile ise 13.031 kişinin mesleğinden çıkarıldığı ortaya çıkmıştır. 

B) HUKUK DEVLETİNDE OHAL VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER (KHK) ÜZERİNE

6) Başarısız darbe girişiminden sonra, Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, 20 Temmuz 2016 günü, Anayasa’nın 119. Maddesindeki yetkiye dayanarak 2016/9064 sayılı kararıyla “tüm yurtta” geçerli olmak üzere Olağanüstü Hâl (OHAL) ilân etmiştir. Bakanlar Kurulu, daha sonra bu süreyi 19 Ocak 2017'ye kadar uzatmıştır. 

7) OHAL ilânından sonra Bakanlar Kurulu, Anayasa’nın 121/3 maddesi uyarınca, 667, 668, 669, 670, 671, 672, 673, 674, 675 ve 676 numaralı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamelerini (KHK) yayınlamıştır. Söz konusu Olağanüstü Hâl KHK’lerinin Anayasamıza ve Uluslararası Hukuka uygun olup olmadığını anlamak ve sonuçta 675 sayılı KHK’nin 1/1 maddesiyle kamu görevinden atılmama yol açılması durumunu değerlendirmek için Olağanüstü Hallerde (OHAL) temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ve alınan tedbirlerin Anayasa’ya ve uluslararası hukuka uygunluğunu incelemek gerekir.

8) Olağanüstü hallerde çıkarılan ve temel hak ve hürriyetleri durduran Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK), Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) yönünden bir hukuki rejimi ve bazı sınırları bulunmaktadır. 

9) Olağanüstü yönetim tedbirleri, “Milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek” kaydıyla alınmalıdır (Anayasa m. 15/1). Kamu yararını koruma amacı ile temel haklar arasında “mutlak bir denge” kurmalıdır. Alınan önlemler keyfi değil, “mutlaka gerekli” olmalıdır. Yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) askıya alırken, diğer temel sözleşmeleri (BM Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi) ortadan kaldırmamalıdır. 

10) Alınacak önlemler, “kesin biçimde durumun gereklerine uygun” olmalıdır. Buna “orantılılık-ölçülülük ilkesi” diyoruz (Anayasa m. 15/1). Sınırlamalar, izlenecek meşru amaçla orantılı olmalıdır. Sınırlamada hükümete tanınan takdir yetkisi, diğer tüm hakları tahrip etmek ya da onların kullanılabilmesini güvencesiz biçimde sınırlama amacıyla kullanılamaz. Eğer, “terör ve şiddet hareketleri” sebebiyle ilân edilmiş bir Olağanüstü yönetim varsa ve KHK ile alınan tedbirler, şiddet eylemleriyle hiçbir ilgisi olmayan insanlara baskı yapılmasına, tutuklanmalarına, hatta malvarlıklarına el konulmasına yol açıyorsa, “orantılılık-ölçülülük ilkesi” ihlâl edilmiş demektir. Bu bağlamda, eğer bir devlet memurunun kamu görevinde çalışması kamusal çıkarlar için gerçekten bir risk oluşturuyorsa, o memur görevden uzaklaştırılabilir. Ancak, ciddi herhangi bir risk olgusu kanıtlanmadan, söz konusu kamu görevlilerine herhangi bir soruşturma açılmaksızın, savunma dahi almadan, binlerce memur işten çıkarılıyorsa, malvarlıklarına tedbir adı altında resmen el konuluyorsa, alınan tedbirler keyfi ve hukuka aykırı olacaktır. 

11) Anayasa’ya göre sınırlanamayacak haklar, “yaşama hakkı-maddi ve manevi varlığın bütününe dokunmama”, “işkence görmeme hakkı-aşağılayıcı muamele ve cezaya maruz bırakılmama hakkı”, “kölelik yasağı”, “işlediği sırada suç olmayan bir fiilden dolayı suçlanmama” haklarıdır (Anayasa m. 15/2). Buna literatürde, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin OHAL Hükmü” adını veren yazarlar vardır. Bu haklar, insan hakları evreninde, “Olağanüstü hâller, sıkıyönetim ve hatta savaş halinde bile dokunulmaz haklar”, “insan haklarının sert çekirdeği” olarak ta nitelenmektedir. Bir kamu görevlisi hakkında, bir mahkeme kararı, bağımsız bir kurul kararı olmaksızın malvarlığı da donduruluyorsa, bu kişiler lojmanlarından bir gecede atılıyorsa, o ülkede artık “yaşama hakkı-maddi ve manevi varlığının bütününe dokunmama hakkı” da ortadan kalkmış demektir. 

12) “Dokunulmaz haklar” bakımından en dar liste (Anayasa m. 15/2’de de uyumlulaştırılan), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) , en uzun liste ise BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’dir. AİHS sisteminde 4 temel hak (yaşama, işkence görmeme hakkı, kölelik yasağı, ceza yasalarının geçmişe yürümezliği) “dokunulmaz” iken, BM Sözleşmesinde “hukuk kişiliğinin tanınması” (m. 16) ve “sözleşme ihlalinden ötürü hapis yasağı” (m. 11) da haklar demeti içindedir. Amerikan sistemi açısından ise liste çok daha geniştir. Bir hakkın veya özgürlüğün “dokunulmazlığını” belirleyen öğe; o hakka ne olursa olsun (sıkıyönetim, savaş ve olağanüstü hâl) bir müdahalenin “insan onurunu çiğnemesi” ihtimalidir. İnsan onuruna aykırı bir hükümet müdahalesi söz konusu ise, o hak artık “dokunulmaz hak” kapsamındadır. Günümüzde “dokunulmaz haklar” listesinin gittikçe “genişlemesi” olgusundan söz etmek mümkündür. 

13) Olağanüstü Dönem KHK’leri, Anayasa m. 91’deki “Olağan Dönem KHK’leri”nden farklı olarak, “temel haklar, kişisel ve siyasal hakları” da sınırlandırabilir (m. 91/5). Ancak Olağanüstü Hâl KHK’lerinin gücü de sınırsız değildir. OHAL KHK’leri ancak, “Olağanüstü Hâlin gerekli kıldığı konularda” düzenleme yapabilir (m. 121/3). Olağanüstü Dönem KHK’leri, Anayasa m. 15’deki “çekirdek haklar”ı ortadan kaldıramaz. Terör ve şiddet hareketleri sebebiyle ilân edilmiş bir Olağanüstü Hâl yönetiminde bu sebebe aykırı amaçlarla düzenlemeler yapılamaz. OHAL KHK’sinin amacı, OHAL ilân edilmesine yol açan sebepleri ortadan kaldırmaktır. 

14) Olağanüstü dönemde de idare, keyfi davranamayacak ve “hukukun üstünlüğü”ne bağlı kalacaktır. İdare veya yürütme, bu nedenle öncelikle “olağan dönem” sınırlama ölçülerine başvuracak; askıya alma yani “istisnai rejime geçme”yi en son seçenek olarak düşünecektir. Öte taraftan, Olağanüstü Hâl KHK’leri ile alınan önlemler, sadece OHAL süresince uygulanabilecek kurallar içermelidir, zira bu düzenlemeler, “olağanüstü Hâlin gerekli kıldığı konular” ile sınırlı olarak çıkarılmaktadır. Yani KHK ile alınan önlemler, OHAL sonrasında uygulanamazlar. Öte yandan Olağanüstü dönemde de KHK’lerle alınan önlemlerin temel formu yine “yasa” olmaktadır. KHK’ler teknik anlamda “yasa” değildir. Birey “hukuk güvenliği”ne ancak “yasa” ile sahip olur. Olağanüstü yönetim ile yasalarda değişiklik de yapılamaz. Olağanüstü yönetimin “istisnai bir rejim” olması, onun aynı zamanda hukuk rejiminin de istisnası olması anlamına gelmez. Oysa Türkiye’de 20 Temmuz 2016’dan bu yana kamu görevinden uzaklaştırılan veya çıkarılan binlerce memur hakkında, çalışma koşullarını düzenleyen temel “yasa” olan 657 sayılı kanunun hükümleri hiç işletilmeksizin işlem yapılmış, OHAL süresinin sona ermesinden sonra da bu kişilerin aleyhine sonuçlar yaratacak bir tablo ortaya çıkmıştır. Bu Anayasanın 121/3 maddesine aykırıdır. 

15) Yukarıda kısaca özetlediğimiz düşünceler ve pratik olaylar birlikte değerlendirildiğinde, 20 Temmuz 2016 sonrasında Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren KHK’lerin; temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldıran, Anayasa m. 15’deki “dokunulmaz haklar”ı dahi tehdit eden, “durumun gerektirdiği ölçü”yle asla bağdaşmayan, “uluslararası hukuktan doğan yükümlülükleri” hiçe sayan, “kişilerin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne” ağır müdahale eden sonuçlar yarattığı, büyük bir insan hakları ihlâlleri tablosuna yol açtığı tartışmasızdır. 

C) İPTAL NEDENLERİMİZ 

16) 675 sayılı KHK uyarınca meslekten çıkarılmama ilişkin kararı basın yayın organları aracılığıyla öğrendim. Anılan bu karar tarafıma tebliğ edilmemiştir. Bakanlar Kurulu’nun hakkımda verdiği meslekten çıkarma kararı kişiyi ilgilendiren bireysel bir işlemdir. Bireysel işlemler ilgilisine tebliğ edilmelidir. T.C. Anayasası’nın Yargı Yolu başlıklı 125/3 maddesine göre, idari işlemlere karşı yasal yollar yazılı tebliğden itibaren başlar. Her ne kadar 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK)’de kararların Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla ilgilisine tebliğ edilmiş sayılacağı belirtilmiş ise de, bireysel idari işlem niteliğindeki bu kararın Resmi Gazete’de ilan edilerek tebliğ edilmiş sayılmasıyla, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan dava açma, mahkemeye erişim hakkı ve hak arama hürriyeti ihlal edilmiş olmaktadır. Zira Danıştay’ın birçok kararında bireysel işlemlerin ilgiliye tebliği gerektiği ve tebliğ edilmeden hukuki sonuç doğurmayacağı açıkça ifade edilmiştir.

17) Anayasa’nın 13’üncü maddesinde “temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak Kanunla sınırlanabileceği, ancak bu sınırlamanın Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı”; yine Anayasa’nın 15’inci maddesinde “olağanüstü hallerde milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla durumun gerektirdiği ölçüde ve olağanüstü hal süresi boyunca temel hak ve hürriyetlerin kısmen veya tamamen durdurulabileceği”; olağanüstü hal ilan edilen dönemlerde bile Anayasa’nın 38’inci maddesi ile güvence altına alınan ve hukuk dilinde masumiyet karinesi olarak ifade edilen “kimsenin suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar suçlu sayılamayacağı” ilkeleri açıkça vurgulanmıştır.

18) 675 sayılı KHK’nın 1’inci maddesinde “terör örgütüne üyeliği, mensubiyeti, iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen kamu görevlilerinin “listeler halinde” meslekten çıkarılmalarına karar verildiği konusu düzenlenmişken, bu değerlendirmenin nasıl yapılacağına ilişkin usul ve esaslar gösterilmemiştir. Bu KHK ile getirilen düzenlemenin, olağanüstü hal döneminde bile kısıtlanamayacak temel hak ve hürriyetler arasında yer alan ve Anayasa’nın 38’inci maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2 maddesinde güvence altına alınan “kimse suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar suçlu sayılamaz” ilkesinden (Lekelenmeme-Damgalanmama Hakkı) ayrık olarak düşünülemez. 

19) Olağanüstü hal dönemlerinde Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan bir kısım temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulmadan, durumun gerektirdiği ölçüde, sadece olağanüstü hal süresi boyunca, geçicilik ve ölçülülük ilkesine uygun olarak tedbir niteliğinde sınırlanabileceği anlaşılmakta ise de; meslekten çıkarma kararına gerekçe gösterilen fiillerle ilgim yoktur. Davalı idarenin buna rağmen hukuk devleti ilkelerini ihlal ederek 675 sayılı KHK hükümlerine göre yeniden kamu görevine dönmeme sonucunu doğuracak şekilde meslekten çıkarılma kararı vermesi “ölçülülük ilkesi” ile “masuniyet karinesi”nin ihlalidir ve “demokratik toplum düzeninin gereklerine” aykırıdır. 

20) Ayrıca somut olayda KHK ile Anayasa’nın 70 inci maddesinde düzenlenen kamu hizmetine girme hakkının kullanılmasının geçici olarak sınırlandırılması veya geçici olarak durdurulmasının ötesinde, bu hakkın tamamen ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde karar alınması söz konusu olduğundan; Anayasa’nın 70 inci maddesinde yazılı kamu hizmetine girme hakkım ihlal edilmiştir. Öte yandan “ömür boyu çalışma hakkının ortadan kaldırılması”, özel hayata saygı, diğer insanlarla ilişki geliştirme hakkının da ihlali olmakta (AİHS’in m. 8) ve diğer kişiler karşısında “ayrımcılığa uğramama hakkı”nı da zedelemektedir (AİHS m. 14). 

21) Anayasa’nın 38 ve AİHS’nin 7 inci maddeleri, “kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun’un suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” hükmüne amirdir. Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin çok sayıda kararında vurgulandığı gibi, Anayasa 38 ve AİHS 7 maddesindeki hukuki güvenceler hem ceza yargılaması (suç isnadı) ve disiplin hukuku hem de her türlü cezai yaptırım içeren iş ve işlemlerle ilgili uygulanır. Davalı tarafından ihdas edilen kararda tarafıma isnat edilen eylem, “FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu” iddiasıdır. Davalı tarafın işlemi, (meslekten çıkarma işlemi) açıkça cezai yaptırım niteliği taşıyan bir karardır. Söz konusu kararla isnat edilen fiilin tamamlandığı tarihte yürürlükte bulunmayan ve fiil tarihinden sonra yürürlüğe giren 672 sayılı KHK ile cezaların geriye yürümezliği ilkesi gözardı edilerek, KHK ile suç tarihinde yürürlükte bulunan 657 sayılı yasada ve diğer yasalarda meslekten çıkarılmayı gerektirir muğlak, tanımı belirgin olmayan, kanunilik ve hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak yeni bir fiil (iltisak, irtibat….) ihdas edilerek karar verilmesi Anayasa’nın 38 ve AİHS’nin 7’inci maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

22) “Meslekten sürekli çıkarma” ve 675 sayılı KHK hükümlerine göre “bir daha kamu görevine almama”nın bir kamu görevlisine verilebilecek en ağır ceza olduğu açıktır. Anayasa’nın 159/10 maddesinde meslekten çıkarmanın bir ceza olduğu açıkça vurgulanmıştır. Somut olayda açıkça kanunla düzenlenmeyen ve Anayasa’ya göre KHK ile ihdas edilemeyecek olan böyle bir cezai yaptırımın (meslekten çıkarma) varlığı ve uygulanması Anayasa’nın 13, 15/1 maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 7’inci maddesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

23) Anayasa’nın 15 ve 121’inci maddeleri ile AİHS’nin 15’nci maddesi uyarınca olağanüstü hal dönemlerinde, durumun zorunluluklarının kesin olarak gerektirdiği ölçüde, hakkın özüne dokunmaksızın ve uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırı olmamak üzere olağanüstü hal süresince geçici mahiyette tedbirler alınabilir. Bu tür tedbirler, işlemlerinin doğası gereği geçici ve sınırlı olmaları nedeniyle, sürekli ve kesin değillerdir. Bu itibarla belirtilen şekilde meslekten çıkarmanın bir tedbir olarak kabulü mümkün olmayıp, bu durum Anayasa ve uluslararası sözleşmelerin mezkur ve diğer hükümlerine aykırıdır. KHK ile sadece olağanüstü hal dönemini kapsayacak ve durumun kesin olarak gerektirdiği geçici tedbirler alınabilecekken, müvekkilin bundan sonraki tüm yaşamını etkileyecek biçimde Bakanlar Kurulu kararı ile meslekten çıkarılma ve bir daha kamu görevine alınmama işlemi, “ölçülülük ilkesi” ve “demokratik toplum düzeninin gereklerine” aykırıdır. 

24) Bakanlar Kurulu’nun müvekkil hakkında verdiği bu karar, cezai nitelikte bir karar olduğundan, bu kararın alınması sürecinde Anayasa’nın 36 ve AİHS’in 6’ıncı maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı” kapsamındaki tüm hukuki güvenceleri sağlaması gerekir. 

25) Anayasa’nın 129’uncu maddesi uyarınca, “savunma hakkı verilmedikçe disiplin cezası verilemez.” Keza itiraza konu kararın dayandığı 675 sayılı KHK’de savunma hakkının kullanılmasını engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Hakkımda son derece ağır sonuçları bulunan bu şekilde meslekten çıkarma ve bir daha kamu görevine alınmama kararının isnad edilen eylemlerle ilgili savunma hakkı tanınmadan verilmesi, Anayasa’nın 36, 129 ve AİHS’nin 6’ıncı maddesindeki adil yargılanma hakkının ihlalidir. Karar ile müvekkilin savunma hakkının elinden alınması, Anayasa’nın 6 ve AİHS’nin 6/3-b maddesinin silahların eşitliği ilkesinin ihlalidir.

26) Meslekten çıkarılmaya konu kararın gerekçesinde belirtilen “iltisak”, “irtibat” olarak değerlendirilen, isnad edilen eylemin sübutuna gerekçe gösterilen ve kararda anlatılan olgularda müvekkille ilgili hiçbir somut delillendirme ve değerlendirme bulunmadığı görülmektedir. Hukuk devletinde hiçbir makama, takdir yetkisini açık ve bariz bir hatayla ve keyfi biçimde kullanmasına izin verilemez. Anayasa’nın 141’inci maddesine göre mahkemelerin her türlü kararı gerekçeli olmalıdır. Gerekçeli karar hakkı, kararın dayandığı hukuki gerekçenin, işlendiği kabul edilen fiillere ilişkin somut delillerin yeterli açıklıkta gösterilmesini gerektirir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilebilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olamayacağı gibi, bahsedilen kanun yolunda incelemenin etkin olarak yapılması beklenemez.

27) Resmi Gazete’de yayınlanan 675 sayılı KHK’nin 1/1 maddesindeki kararda, şahsıma isnad edilen fiillerin ne olduğu şahsımla ilişkilendirilip, açıklanıp gösterilmediği gibi, meslekten çıkarılmalarına karar verilen binlerce kamu görevlisi hakkında tek tek, somut olgular ve yüklenen fiille ilgili deliller açıklanıp gösterilmeden, meslekten çıkarılmalarına karar verilen bütün kamu görevlileri için tek bir kararla, listeler halinde ve aynı gerekçelerle meslekten çıkarılma işlemi yapılması, karardaki takdir yetkisinin temelsiz olduğu ve yerinde kullanılmadığı şüphesini doğurmaktadır. Bu şekilde alınan kararla hukuki güvenlik ilkesi, adil yargılanma ve gerekçeli karar edinme hakkım ihlal edilmiştir.

29) … yıllık kamu görevlisiyim. Davalıya ait 675 sayılı KHK’da belirtildiği türden FETÖ veya başka bir terör örgütü ile “üyelik”, “mensubiyet”, “iltisak”, “irtibat” gibi ilişkilerim söz konusu değildir. İptal isteğine konu işten atma işlemiyle ilgili somutlaştırılıp irtibatlandırılan hiçbir olgu, delil zaten bulunmamaktadır.
30) Meslek yaşamım boyunca hiçbir yasa dışı oluşumun içinde olmadım. Yürürlükteki mevzuat ve vicdanı dışında başka herhangi bir yerden emir alarak hareket etmedim.

Sonuç ve İstem :

1 – Davalı tarafından, 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kanun Hükmünde Kararnamesinin m. 1/1- hükmüyle ihdas edilen, kamu görevinden ömür boyu çıkarılmam yönündeki idari işlem, hukuka açıkça aykırı olduğundan iptaline;
2 – Yargılama masraflarının davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini saygıyla talep ederim.
Davacı
Ad/Soyad


ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları