loading
close
SON DAKİKALAR

İmamoğlu: Kanal İstanbul her yönüyle ihanet, felaket, cinayet projesidir. Birileri para kazanacak diye şehrin yok edilmesine izin vermeyeceğiz

İmamoğlu: Kanal İstanbul her yönüyle ihanet, felaket, cinayet projesidir. Birileri para kazanacak diye şehrin yok edilmesine izin vermeyeceğiz
Tarih: 25.12.2019 - 09:33
Kategori: Gündem

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul'la ilgili detaylı açıklama yaptı.

İmamoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, bir cinayet projesidir. 16 Milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir.
Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rantvaat edilmiş olursa olsun derhal vazgeçilmelidir. Şimdi asla polemik yapmadan. Asla siyasi retorik yapmadan yüzlerce güvenilir bilim insanının ortaya koyduğu bilimsel gerekçeleri. Ve önemli kamu kurumların ortaya koyduğu dayanakları sıralayacağım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin farklı daire başkanlıklarından DHMİ’ne, İSKİ’den Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne kadar uzmanlığı, görev alanı ve sorumluluğu bu konuyla ilişkili olan kurumlarımızın devletimize sunduğu raporlar üzerinden Kanal İstanbul projesinden çekilmemizin dayanağı olan ve projeninülkemiz için barındırdığı en önemli 15 tehdidi 15 madde halindesizlere anlatmaya çalışacağım. 
 
"Projedeki kanal yaklaşık 45 km uzunluğunda olan. 20,75 m derinliğinde ve en dar yerinde 275 m genişliğinde bir kanal. Kanal İstanbul projesi yapıldığı takdirde 8 bin 500 yıldır var olan İstanbul, sonsuza kadar yer altı ve yer üstü su kaynaklarını kaybedecek. Bundan sonra sıralayacağım diğer 14 maddeyi bir kenara bırakın. Sadece bu madde bile bu projenin derhal rafa kaldırılmasını emrediyor. Akıllı, mantıklı, gerçeklerden uzaklaşmamış hiçbir kamu yöneticisi, hiçbir siyasetçi böyle bir riskin varlığını bile bile bu projenin inşaatını destekleyemez. Kendi ülkesine, kendi şehrine, kendi insanına bu ihaneti düşünemez. 
 
DSİ'nin, İSKİ'nin raporları karşılacağımız felaketlerin boyutlarını tek tek anlatıyor. Birisi Terkos Barajı'na karışacak tuzlu su. Avrupa Yakası'ndaki en hayati su kaynağıdır. Kanal İstanbul yapılırsa bu kaynak kaybolacak. Sazlıdere Barajı da devre dışı kalacak. Değeri 2 katrilyonun üzerinde olan Sazlıdere. 
Apar topar kapatılan Atatürk Havalimanı gibi tümüyle işlevsiz kalacak. Şu anda Sazlıdere İstanbul'un su ihtiyacının yüzde 10.1'ini karşılıyor. Terkos'la birleşinde su ihtiyacının yüzde 29'unu karşılıyor. Kanal İstanbul inşa edilince bu sistem devre dışı kalacak. Bizim için artık su içme alanı değil...
Yeraltı su kaynaklarımız da yok olacak. DSİ raporunda, 'zemin etüdü ve sondajlar yapılsa da her zaman beklenmedik durumlar ortaya çıkar. Kayalardaki çatlaklar tespit edilemez, tuzlu su Terkos'a girer, su kaynağı olmaktan çıkar. İstanbul'un büyük bölümü susuz kalır. Kaybedilen su kaynağının alternatifi bölgede bulunmuyor. 
Bir avuç insanın önceliği beni ilgilendirmiyor. Bu rapora göre inşa edilecek kanalın 5.2 km'lik zemini tamamı kireç taşı. Terkos Gölü'ne tuzlu suyun karışacağı aşikar.  
Stateji ve güvenlik konusunda da durum bir felakettir. 
İnşa edilecek olan kanal güzergahı acil eylem planı çerçevesinde saklaı stratejik alandır. Savaş ve doğal afetlerde yüzey suları kullanılamayacak durumda olur diyor başka bir kurum. Su kaynankalrımızı destekleyen Istıranca'dan gelen suyun da kanlla yolu kesiliyor. 
Su gitti ne alacağız karşılığında, sükse yapacağız. Kime, onu da bilmiyoruz. Koca bir hiç olacağız.
Kanal İstanbul demek deprem riskini tetiklemek demektir. On binlerce binanın riskli olduğu İstanbul'da bunu tartışmak bile cinayet. İstanbul varoldukça deprem varolmaya devam edecek bir soundur. Küçükçekmece Gölü'nden 3 sığ fay hattı geçiyor. Kanal boyunca olacak yapılaşama on binlerce insan için risk taşıyor. Zemin yapısı heyelana çok müsait. 11 km mesafeden kuzey Anadolu fay hattı, 30 km mesafeden Çınarcık fay hattı geçiyor. 
Avcılar'da denize konteyner deniz lmanı yapıalcak. 6 metre yüksekliğinde dalgalar yaratacağını söylüyor bilim insanları.
Göz göre göre kendi elimizle büyük felakete niye davetiye çıkarıyoruz?
Kanal İstanbul demek İstanbul'un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Katrilyonlar harcayarak hem de. Milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanının animasyon filmle millete izlettiğini gördünüz kanalın etrafında dev gödelenler dizi dizi dizilmişler. Kendi raporlarında 1 milyonluk nüfus dedikleri raporu bakan 500 bin kişilik olarak anlatıyor. Kimisi o güzel tarım alanlara, coğrafyaya bakar güzel der. Kimisi 60-70 katlı binalara bakar güzel der. Yine rant, yine çevre katliamı.
ÇED raporunu hazırlayanlar yapılaşmadan hiç bahsetmiyorlar. Kimi aldatıyorsunuz? Bu yapıların ne tür çevresel sorunlara malolacağı sorusuna cevap verilmiyor. Bir aldanma geleneğiniz olabilir ama milleti aldatamazsınız, biz buradayız. 
İstanbul'un plansal gelişiminde büyüklük ve büyümenin yönetilebilirliğini düşünmek zorundasınız. Bu kente ihanet ettik diyenler hayati yasaya hiç dikkat etmedikleri için İstanbul'un başı doğayla dertte. Kanal İstanbul'la 23 milyon metrekare orman alanı, 45 km uzunluğunda 136 milyon metrekarelik tarım ve orman alanı ortadan kaldırılacak. 
Biri 80 kat bina hayal edebilir. Ben de o 136 milyon metrekarede sağlıklı gıdayı nasıl sağlarız onu hayal ediyorum. Kanalın inşa edilirse doğayı besleyen alan yok edilecek. 
Su içmeden, beslenmeden, nefes almadan nasıl yaşayacağız?
Kanal İstanbul demek İstanbul'un tarihini talan etmektir. O kadar komik ki, Boğaz'ın tarihi dokusunun korunması proje için gerekçe olarak anlatılıyor. Birkaç kazayı referans gösterip bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltacakmış, o da Boğaz'daki tarihi doku kournacakmış. 
Boğaz trafiği son on yılda azalmış. Bunu rapor söylüyor. 17 milyon metrekare SİT alanı etkileniyor. İstanbul'a ihanete fırsat tanımayacağız.
 
Kanal İstanbul, 82 milyonun sırtına en az 122 milyar lira vergi yükü bindirmektir. DSİ, alan imara açılırsa DSİ olarak 1450 kamulaştırmasız el atma davasıyla karşı karşıyayız. Bu DSİ tarafından karşılaşanamayacak maliyettedir. Özel kamulaştırma bile milletin sırtına yüklenecek, diyor. Ekonominin darda olduğu günlerde işsizlik almış başını gidiyorken, üniversiteli gençlerimiz her yerde imkan arıyorken siz devlet olarak ayakta durmak için Varlık Vergisi benzeri vergilere bel bağlamışken kimi kandırıyorsunuz? 
 
Proje kendini finanase edecek deniyor. Bu masalı herkes biliyor. Şehir hastanesi kendi kendini finanse edeceği noktaların geride kaldığını gerekirse öderiz, edebiyatını görüyoruz. 82 milyon bal gibi ödüyoruz. 4-5 şirkete ödüyoruz. Bu da öyle olsun istiyorlar. 
Kanal İstanbul demek, İBB'ye 35 milyar lüzumsuz maliyet yüklemek demek. İSKİ'nin 3 isale hattı devre dışı kalacak. Arıtma sistemlerinin bazıları yok olacak. 11 milyar lirayla yeni arıtma tesisinin inşa edilmesi gerekmekte. İGDAŞ hatlarını ortaya kaldıracak proje. 
2 kuruma bile milyarca liralık maliyet çıkıyor. Bu rakam İBB'nin 2020 yılı bütçesinden yüzde eliyle yakın fazlası var. 
Kanal İstanbul demek gelir rüyası görmek demek.
Diyebilirler ki Orta Amerika’da Panama Kanalı, Mısır’da Süveyş kanalı yapıldı. O ülkeler buradan büyük para kazandı. Neden Türkiye’nin kazanmasını istemiyorsunuz? En büyük kandırmacalardan biri bu. Panama kanalı gemilerin yolunu 13.000 km kısaltıyor. Süveyş kanalı; Akdeniz ve Kızıldeniz üzerinden Hint okyanusunu birbirine bağlıyor ve gemilerin yolunu 6000 km kısaltıyor. Gemiler o yüzden 2 kanala para ödeyerek o kanallardan geçiyorlar. Kanal İstanbul’da gemiler için yoldan tasarruf söz konusu değil. Kanal İstanbul’dan geçmek ile İstanbul Boğazından geçmek aynı şey. Aynı mesafe. Hatta yukarıdan aşağı gelen 6 knot gücündeki akıntı nedeniyle Marmara’dan Karadeniz’e gidiş en az üç-dört saat sürecek. Gemiler İstanbul Boğazı’ndan bedavaya geçmek varken neden para vererek Kanal İstanbul’dan geçsin? Hangi akıllı kaptan, karını düşünen hangi şirket buna evet der ki?

İstanbul lojistik planlarında henüz Kanal İstanbul yer almıyor. Bu kadar hazırlıksız. Ulaşıma etkisini kestirmek bile mümkün değil. 
İstanbul yarımadası Trakya'dan ayrılacağı için yeni ulaşım bağlantıları aranacak. 
Mahmut-Esenyurt, Beylikdüzü-Başakşehir metro hatlarını doğrudan etkiliyor. Bu bölgelere metro getirilmesi gerekiyorken neden trafikte milyonlara zulmü reva görüyorsunuz. 
Devlet Hava Meydanları raporu hava yolu da etkileniyor, diyor. Talimatla değiştirdiler gerçi. Talimatla fay hattının yerini de değiştiriler! Aynı kurum ÇED başvuru dosyasından ilgili yazı sehven yazılmıştır, diyor.  
Kanal İstanbul 50 yıllık hafriyat demek. Bunun simülasyonunu bile yapamazlar. Terkos'un önünde ada yapacaklar. Alıyorlar kalem kağıdı ellerine Bakırköy'de villa yaptılar, yurt dışında tanıtım yaptılar, tutmadı. 38 km'lik Karadeniz'de sahile dolgu yapacaklar. 
İstanbul'un İstanbul'un yıllık hafriyat miktarı 40 milyon metreküp, Kanal İstanbul'da 2 milyar metreküp. Bunu denize dökmekten başka çare yok. TMMOB raporuna göre 2.1 milyar hafriyat çıkacak. 
İstanbul trafiğine 10 bin hafriyat kamyonu daha katılacak. Ben faydalı proje konusu üretme konusunda iddialı bir insanım. Bunu niçin yapmaya çalışıyorsunuz, anlamıyorum.
 
Kanal İstanbul demek İstanbul'a 1.2 milyonluk nüfus demek. Bu 1.2 milyonla kalmaz. Ben aklı, bilimi dinlemek için seçildim. Bir kişiyi dinleyince sıkıntılar yaşanır ama bilimi dinlerseniz rahat ederseniz. Bu nüfus 6 tane Beşiktaş demek. Bu proje yüzünden İstanbul trafiğine 3.4 milyon daha yeni yolculuk oluşacak.  Kanal İstanbul 8 milyonluk nüfus yaratıp o nüfusu adaya hapsetmek demek. 
 
Bu proje hem İstanbul'un güvenliği hem Trakya'nın korunması için stratejik bir ihanet projesidir. Bizden güvenliği tehdit eden bu projeye evet dememizi nasıl bekliyorsunuz?
 
Kanal İstanbul demek Montrö rüyası demektir. Anayasamızın 90. maddesine göre uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde. Montrö, gemi geçişiyle ilgiyken diğer 7 sözleşme de doğal alanları koruma, çevre, iklimle de temas ediyor. Diğer sözleşemleri de ihlal ediyoruz. Biz dünyanın barışa dönük aktörüyüz. Bize 100 yıllık emanet var. Yurtta barış , dünyada barış. Kimse bu eksenimizi kaydırmaya çalışmasın.
Montrö anlatıldığı gibi olumsuz değil. 2 Alman zırhlısı boğazdan girmiş Sivastopol'ü bombalamış, Osmanlı savaşa girmiştir. Bu anlaşmayla Karadeniz 90 yıldır barış denizidir. Gemiler en fazla 21 gün kalır. Montrö, Boğazlar anlaşmasıdır, Çanakkale'yi de balar. Savaş çıkartmak için bir filo Karadeniz'e giremez. Gemiler Kanal İstanbul'a geçişe zorlanamaz. Montrö feshedilse dahi Boğazlardan gemi geçişini yasaklayamazsınız. Geçişlerden para kazanılacak lafı aldatmacadır.
 
Kanal İstanbul demek Karadeniz'in balıklarını yok etmek demek. Az oksijenli su Marmara’yı kaplayacak ve tüm Marmara, bir zaman Haliç’in koktuğu gibi kokacak. Çok da hızlı olacak bu süreç. Çünkü kanaldaki akıntı nedeniyle Küçükçekmece Lagünü’nün dip çamuru da olduğu gibi Marmara denizine akacak. Silivri’de Tekirdağ’da yazlığı olanlar, Yeşilköy’den Menekşe’den deniz sefası yapanlar, Yalova’dan Armutlu’dan Erdek’ten yani tüm Marmara’dan yararlanan milyonlar bundan etkilenecek.

Kanal İstanbul demek bu milleti sevmemek demektir. Kendini sevmek demektir. Birileri aynaya bakıp kendine hayranlık duyuyor herhalde. 
Bu şehirde çocuklar yeterince beslenemezken önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Bu projeyle İstanbul yaşanmaz bir kent olacak.
 
Birileri para kazanacak diye kadim şehrin yok edilmesine tüm hukuki mücadelemizi vererek izin vermeyeceğiz. Bu projeye kimse 16 milyonu ikna edemez. Bu proje her yönüyle ihanet, felaket, cinayet projesidir. Ya kanal ya İstanbul diyoruz.

Kanal için sadece merkezi hükümetin harcayacağı para, bakan biliyor mu bilmem ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Kentsel dönüşüme ayırdığı paranın tam 7 katıdır. Bu bütçe ile en az 9 Marmaray inşa edilebilir. İstanbul’daki bütün ilk okullar, orta okullar ve liseler sıfırdan yeniden inşa edilebilir. İstanbul’daki deprem sorunu olan ne kadar riskli yapı varsa, tümden yeniden yapılabilir. 150 yataklı tam 1.650 hastane veya yüzbinlerce gencimizin istihdam edileceği yüzlerce fabrika inşa edilebilir. Bu proje nereden bakılırsa bakılsın bir israf projesidir. Ülke kaynaklarını har vurup harman savurma projesidir. İstanbul’a katmerli ihanet projesidir.

Bu proje israf projesidir. İstanbul'a katmerli ihanet projesidir. İBB Başkanı olarak, 3 çocuğu olan vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak ülkemize büyük zarar getirecek bu projden vazgeçmenizi öneriyorum. Hukuksuz protokolden çekildik. Atanmış başkan tarafından yetkisiz şekilde imzalanmıştı. Talimatla, meclis kararı olmadan imzalanan bir protokoldür. Hukuken geçersizdir. Şekli düzeltmek için 12 Ekim 2018'de meclis kararı alma yoluna gidilmiş ama bu durum hukuksuzluğu ortadan kaldırmaz. Hukuka aykırı işlemi geri almak benim yetkim dahilinde. Meclis kararı gerekmiyor. Bakanın dünkü demeci bilgisizlik ürünüdür. 23 Haziran'da millet bize tüm yalnışlara bir daha göz at demiş. Hem hukuksuzluğu giderdik hem de emanete ihanet etmedik. 
 
Ocak başında 2 çalıştay yapacağız. Birisi su, diğeri Kanal İstanbul çalıştayı olacak. Bu konularda sözüm var, diyen herkesi davet ediyorum. Tüm uzmanlar lütfen gelin. Bakanlıkları da davet edeceğiz. İstanbul'a anlatmak zorundasınız. Ey atanmış bakanlar bir kişiyi değil halkı bilgilendirmek zorundasınız. 
 
İstanbul'da birçok köklü kurum var, raporları okusunlar. Raporu dilekçeyle karşı çıkmaya davet ediyorum. Yasal yollardan hakkımızı aramaya davet ediyorum. Kimse şehrin ortak aklının önüne geçemez. Kadim şehir sahipsiz değil. İstanbul hiçkimsenin tek başına babasının çiftliği değildir. İstanbul 16 milyonun, 82 milyonun, dünyanın göz bebeği coğrafyadır. 1453'ten beri bize emanet edilen kadim topraklara sahip çıkacağız, asla ihanet ettirmeyeceğiz." 
 
Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları