loading
close
SON DAKİKALAR

İyi, Kötü ve Politikacı

İyi, Kötü ve Politikacı
Tarih: 27.02.2012 - 12:03
Kategori: Siyaset

İf Bağımsız Film Festivali’nde, büyük merakla beklediğim bir belgesel gösterildi.

İf Bağımsız Film Festivali’nde, büyük merakla beklediğim bir belgesel gösterildi: “Tahrir 2011: İyi, kötü ve politikacı”. Üç Mısırlı yönetmen, üç bölümde devrimin “taraf”larını aktarıyor.

Tam bir yıl önce Mısır’da, Tahrir Meydanı’nda başlayan devrimin belgeselini seyrederken şuna karar verdim: Bu filmi Türkiye’de herkes izlemeli. Hele siyasetçiler için, 1453’den çok daha öğretici olacağına eminim...

“Tahrir 2011”in ilk bölümü “İyi”, devrimi yapan insanlara odaklanmış. Mesela gönüllü olarak meydandaki “sağlık merkezi”nde çalışan bir doktor hanım, Danimarka’da kazandığı bursu bırakıp ülkesindeki devrimi görüntülemeye çalışan bir fotoğrafçı, Müslüman Kardeşler mensubu bir genç, gün gün devrimin nasıl şekillendiğini, neler yaşadıklarını anlatıyor.

Devrimciler, Tahrir’in en çok haberleştirilen yanı. Mısırlıları sokaklara döken nedenleri kavramak açısından asıl ilginç olan bölümler, “kötü” ve “politikacı”...

Fişlemeler, dinlemeler

Ayten Amin’in belgelediği “Kötü” için hem polis, hem asker, hem İçişleri’ne bağlı “merkezi güvenlik birimi” görevlilerini röportaja ikna etmek, tahmin edeceğiniz gibi çok zor olmuş. Fakat Amin, kimlikleri gizli kalmak suretiyle birkaç görevliyi konuşturmayı başarıyor.

Devrimi bastırmaya çalışanların en çarpıcı savunma cümlesi şu: “Ben görevimi yapıyordum.”

Kalabalıkların üzerine ateş açıp, onlarca sivilin ölümüne sebep olanların ise “anti-terör timi”ne bağlı keskin nişancılar olduğunu söylüyorlar: “Biz gaz kullandık, su sıktık.”

Ancak, bu kadar kalabalık bir güruhla karşılaşınca ne kadar şaşırdıklarını da ifade ediyorlar. İstediği kadar silahlı ve korkutucu olsun, hiçbir gücün halkın iradesine karşı koyamayacağını bir kez daha anlıyorsunuz...
Tek bir ses, tek bir vücut olmak, Arap yarımadasının en güçlü otoriter rejimlerinden birini yerle yeksan etti işte.

Kefenin cebi yoktur!

Peki bu resimde “politikacı”yı, yani Hüsnü Mübarek’i nereye yerleştirmeli? Yönetmen Amr Salama, gazeteci, akademisyen, muhalifler ve halkla görüşerek hazırladığı bu bölümde, bir devlet adamının nasıl diktatöre dönüştüğünü ironik bir dille anlatıyor.

Mübarek başta iyiydi, hoştu... Halk onu seviyordu. Hatta “Kefenin cebi yoktur” cümlesini ilk sarf eden politikacıydı... Ancak, devlet imkanlarını kötüye kullanıp kendine bir servet yarattı. “Görev sürem dolunca gideceğim” diyordu. Fakat, 30 yıl koltuğundan kıpırdamadığı gibi, bir korku imparatorluğu yarattı.

‘Bir devlet adamı nasıl diktatör olur?’ sorusuna cevap ararken, tüm diktatörlerin kendini halkla özdeşleştirdiklerini, halkı “korudukları” saikiyle nasıl hareket ettikleri de anlatılıyor.
Bu bir süreç... Hiçbir şey birdenbire olmuyor!

- Hüsnü Mübarek nasıl diktatörleşti? Mesela, “hayali” düşmanlar yaratıldı, çay içmek için bir araya gelenler bile “örgüt üyesi” olmaktan içeri atıldı.

- Sorguda bir isim verilirse ve bu isim “üç kez” telaffuz edilirse fişlendi. Muhaliflerin telefonları sürekli dinlendi...
- Hiçbir eleştiriye izin verilmedi, kahramanlık şarkıları bile Mübarek’e güzellemeye çevrildi. Devlet medyası, kendini Mübarek için paralar hale geldi... 

- “Tahrir 2011”in en çarpıcı bölümü, insanların -güvenlikçiler dahil- şu soruları sormasıydı: Şimdiye kadar neredeydik? Bir diktatörlük altında yaşadığımızı nasıl anlayamadık? Neden daha önce sesimizi çıkaramadık?

- Hatay’daki Arkeoloji Müzesi’nin zenginliklerini anlatan bir web sitesi ve kitap eksikliğinden bahsetmiştim.
- Özel girişimler sayesinde mozaiklerle ilgili iki doyurucu kaynak buldum. Biri, HSBC Bankası’nın sponsorluğunda, Gürol Sözen’in koordinatörlüğünde hazırlanan ‘Anadolu Topraklarında Mozaik’ kitabı.
- Özyeğin Üniversitesi de IBM öncülüğünde Antakya mozaiklerini sanal ortama taşıdı.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları