loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Milli irade nerede?

Kılıçdaroğlu: Milli irade nerede?
Tarih: 15.06.2012 - 17:10
Kategori: Siyaset

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğu Türk Metal Sendikası'nın Genel Kurulu'nda çarpıcı açıklamalar yaptı...

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türk Metal Sendikası’nın Genel Kurulu’na katıldı ve bir konuşma yaparak, Kürt sorununun çözümü konusundaki çağrısını tekrarladı, herkesi daha soğukkanlı, daha sağduyulu, daha sorumlu davranmaya davet etti, ayrıca başta sendikalaşma ve kayıtdışı çalışma olmak üzere, emek dünyasının sorunlarına dikkat çekerek şunları söyledi;

“Sayın Divan, Türk Metal-İş’in Sayın Genel Başkanı, Değerli Milletvekili, Sayın Bakan, sizlerle beraber olmaktan, size hitap etmekten onur duyduğumu ifade etmek isterim.

Sayın Kavlak, önce şunu söyleyeyim. Burada konuştunuz, söylediğiniz her cümlenin altına, her kelimenin altına Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak imzamı atıyorum. Çünkü siz emeği savunuyorsunuz, alın terini savunuyorsunuz, biz üretmek istiyoruz diyorsunuz, ürettikten sonra hakça bölüşmek istiyoruz diyorsunuz, sosyal devlet olsun diyorsunuz, örgütlü toplum olsun diyorsunuz. Hep beraber bu ülkede barış içinde yaşayalım diyorsunuz. Başka ne diyeceksiniz? Bizim duymak istediğimiz sözlerin tamamını söylediniz size yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.

Sizler duymuşsunuzdur değerli işçi kardeşlerim. Türk-İş’i eleştiren Genel Başkanlardan birisi benim. Ama niye eleştiriyorum? Çünkü ben sizim arkadaşlar. Bir aileyiz diyorsunuz. Ben sizin ailenizdenim. Sizin haklarınızı sonuna kadar savunan bir kişiyim. Bürokraside de savundum, siyasette de savunuyorum. O nedenle bir ailede zaman zaman tartışmalar olabilir. Ama unutmayın siz beni eleştirdiğinizde beni bir kardeşim eleştiriyor diye ben bakıyorum. Beni bir dostum eleştiriyor diye ben bakıyorum. Onun için size bir şey söylerken bilin ki, bizden birisi bir şey söylüyor diye algılayın bunu. Ben sizdenim. Siz ne diyorsanız bilin ki ben sizin yanınızdayım. 4/C’li işçiler mi vardı? Ben o zaman Genel Başkan değildim. Ama ben onların yanındaydım. Türk Hava Yolları çalışanları mücadelemi ediyor? Ben onların yanındayım. Togo işçileri, biz onların yanındayız. Neden yanındayız? Çünkü bu insanlar hak istiyorlar. Çalışmalarının karşılığını istiyorlar. Onun için olaylara bakarken, değerlendirirken şöyle bakacağız. Bu ülkede sosyal devlet bütün kurumlarıyla olmalıdır. Örgütlü toplum olmalıdır. Peki olmalıdır diyoruz da oldu mu? Nüfusumuz artıyor, sendikalı işçi sayısı düşüyor. Nasıl olur bu? %34 daralma. Ben size kayıt dışı rakamlar vermek isterim. İki başkanda şikayet etti. Kayıt dışı çalışma İngiltere’de %2, Almanya’da %6, Polonya’da %14, Romanya’da %21. Dikkat buyurunuz lütfen, Türkiye’de %42. Sendikacılığın önündeki en ciddi tehdit kayıt dışı çalışmadır. Bunu engellemek için sizde mücadele edin, bizde mücadele edelim.

Peki kayıt dışı çalışma bir iktidar samimiyse ben kayıt dışı çalışmayı engellemek istiyorum diyorsa bunun bilinen bir yolu vardır arkadaşlar. İkinci yolu yoktur. En sağlıklı, en tutarlı bilinen yolu şudur; bir işyerine sendika giriyorsa orada kayıt dışı çalışma yoktur. Bitti bu kadar basit. Çünkü toplu sözleşme var. Kaç kişinin çalıştığı var, kimin ne kadar ücret aldığı var, kimin ne kadar mesai yaptığı var. Kayıt dışı çalışma sıfır.

Efendim kayıt dışını önleyeceğiz. Nasıl önleyeceğiz? Ceza yazacağız, şunu yapacağız, bunu yapacağız. Bunlarla olmaz arkadaşlar. Yasalarla cezalar önlenseydi hiçbir ülkede suç olmazdı. Demek ki bunlar oluyor.

Olayı sağlıklı çözmenin yolu yasalara uygun örgütlenmekten geçer. Bakın size söz verildi. Sayın Başkan güzel bir şey söyledi. Ben o notu da aldım. Bize yalan söylediler inandık kaybettik diyor Sayın Pevrul. Demokrasilerde kural şudur; birisi beni kandırıyorsa bende sandıkta ona oy vermem. Demokrasinin kurula budur arkadaşlar. Beni kandırıyor, ben oy vermeye devam ediyorum. Olmaz. O demokrasi değildir. Demokrasinin kuralı, siyasi partiler çıkarlar milletin önüne, vaatlerde bulunurlar, şunu yapacağız, şunu yapacağız derler. Birisi iktidar olur. İktidar olanın başımızın üstünde yeri vardır. Demokrasinin gereğidir bu. Ama iktidar olan halka verdiği sözü yerine getirmezse ona diyeceksiniz ki, bir dakika arkadaş. Sen şunları şunları söyledin mi? Söyledin. Gereğini yaptın mı? Yapmadın. Kusura bakmayın bu seçimlerde de gereğini biz yapacağız diyeceksiniz. İşte o zaman bu ülkeye gerçek anlamda demokrasi gelir.

Değerli arkadaşlarım, bir şey daha. İş kazalarından bahsettiler. Son 9 yılda, resmi rakamları söylüyorum size. Son 9 yılda iş kazasında yaşamını yitiren işçi kardeşlerimizin sayısı 10 bin 804 kişi. Terörde bu kadar kayıp vermedik. 10 bin 804 kişi. Yetiyor mu? Birde iş kazası sonucu iş göremez duruma düşenler var. Onların sayısı 14 bin 665 kişi. Peki ne kadar iş kazası olmuş bu ülkede son 9 yılda? 735 bin 803 kazası oluyor ve bu iş kazasına işçiler maruz kalıyorlar. İş kazasını engellemenin yolu da sendikacılıktan geçmektedir. Çünkü sendikacı işçisini eğitir, işçisine nasıl çalışıldığını söyler. Eğer kayıt dışı çalışıyorsanız, sendikasız çalıştırıyorsanız oralarda görüyorsunuz ki, kazaları sonunda insanlar hayatlarını kaybediyorlar. Örnek mi diyorsunuz? Tersane örnekleri bunun somut örneğidir. Tersanelerde yüzlerce insan hayatını kaybetti. Yazık günah değil miydi? Tamamı taşeron işçisiydi, tamamı kayıt dışı çalışıyor.

Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli noktaya daha değiniyim. Sayın Başkana söyledim. Söylediklerinin altına imza atıyorum. Aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum.

Ama bir konuyu sizlerle paylaşmak isterim. Bizim huzura ihtiyacımız var. Bizim barışa ihtiyacımız var. Bizim bir arada yaşama iradesini özgürce haykırmaya ihtiyacımız var. 30 – 35 yıldır Türkiye’nin gündeminde olup çözülmeyen bir sorunumuz var. Nereye gitsem, hangi şehit ailesini ziyaret etsem, ister anne olsun, ister baba olsun söyledikleri bir cümle var. İnşallah bu son olur, bizim çocuğumuz hayatını kaybetti, başkasının çocuğu ölmesin. Peki siyasilerin söylediği ne cümle var. Onlarında söylediği bir cümle var. Analar ağlamasın. İyide analar ağlıyor. Peki nasıl ağlamayacak. Sözle olmaz. Ne yapacağız? Bir araya geleceğiz, konuşacağız. Nerede? TBMM çatısı altında. Kimler gelecek? 4 siyasi parti bir araya gelsin. Nedir bu olay? Söylüyorum, yine de söylüyorum. Bu işi kim çözmedi, bu işin sorumlusu kimdir diye bana sorsanız Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanı olarak söylüyorum bu işin sorumlusu siyaset kurumudur. Çözüm üretmiyor. Biz şimdi söyledik gelin oturalım, konuşalım. Efendim biz gelmeyiz. Niye gelmiyoruz? TBMM’nin çatısı meşru bir zemin değil midir? Evet. Meşru bir zemin altında bir araya gelmek, konuşmak siyasi partilerin görevi değil midir? Anayasa konusunda bir araya geliyoruz. Uzlaşamazsak kimse ölmüyor. Peki ama terör konusunda niye bir araya gelmiyoruz? Her gün şehitlerimiz geliyor. Bir araya geleceğiz. Bir araya gelmek için söyledim üslubumuzu yumuşatacağız. Daha saygılı bir dil kullanacağız. Birileri duysun diye bunu söylüyorum. 
Birilerine öğüt, nasihat vermek gibi bir hakkım ve yetkim yok. Onu isteyen Edebali’nin sözlerine bakabilir orada nasihatler vardır. Ben şunu söylüyorum. Bir araya gelelim, konuşalım. Türkiye’nin temel sorunudur. Şehitlerimiz her inançtan, her görüşten, her kimlikten insanımız var. Ölen bizim insanlarımız, ağlayan bizim annelerimiz. Çözelim bu sorunu. Ben bu talebi yeniliyorum. Her yerde söylüyorum. İki Genel Başkanda bu konuda destek verdiler. TBMM’nin çatısını da adres gösterdiler. İkisine de yürekten teşekkürlerimi sunuyorum. İkisine de saygılarımı sunuyorum. İkisine de bu davranışlarından ötürü Türk siyasetine ciddi bir katkı yaptıkları teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, biz bu konuda bir araya gelmeyeceksek hangi konuda bir araya geleceğiz? 30 – 35 yıldır 
çözülmeyen bir sorun için bir araya gelmeyeceksek hangi konuda bir araya geleceğiz? Söyledim, her zaman söylüyorum bir araya gelmek durumundayız.

Sizlerden istirhamım, başkanlardan istirhamım, lütfen ama lütfen her siyasal parti liderine çağrı yapın. Parlamentonun çatısı altında bir araya gelelim, oturup konuşalım.

Bakın değerli arkadaşlar, şöyle bir algıda yanlış. Sanki biz illa şu olsun diye bir dayatmanın içinde de değiliz. Söylüyorum, söylediğimiz bir cümle. Mecliste bir araya gelelim ve konuşalım. Bu sorunu nasıl çözeceğiz biz? Bizim görüşümüz elbette ki var ama söylemiyoruz. Neden? Önce bir araya gelelim. Belki benim görüşümden çok daha iyi bir görüşü bir başka siyasi lider söyler, bir başka partili söyler. Akıl akıldan üstündür demişler. Niçin bir araya gelip biz ortak aklı oluştur muyuz? Atalarımız ne güzel söylemiş el elden üstündür diye. Belki birisi gelecek daha güzel bir çözüm önerisi getirecek. İşin tehlikesi nedir onu da ben size söyleyeyim. İşin tehlikesi şu; eğer bu sorunu TBMM’de bu ülkenin milletvekilleri, genel başkanları, siyasal partileri çözmezse bu sorunun çözümü için başka mahfiller devreye girer. Bu ülkenin dinamikleri, bu ülkenin insanı, bu ülkenin siyaset kurumu kendi sorununu çözmek zorundadır. Biz ulusal kurtuluş savaşını verirken başka yerlere mi danıştık? Başka yerlerden mi görüş aldık? Kendi özgür irademizi kurduk, kendi bayrağımıza, kendi ulusumuza sahip çıktık. Aynı şeyi yapmalıyız. Bir araya gelmek bizim kültürümüzde de vardır. Efendim akil adamlar dedik itiraz ediyorlar. Akil adam demeyelim. Akil adam bizim Anadolu kültürünün bir parçasıdır. Osmanlıdan gelir bu gelenek, Selçuklulardan gelir bu gelenek. Ta orta Asya’ya dayanır bu gelenek. Bir şey olur gideriz bir kanaat önderine danışırız, bir bilgeye danışırız. Deriz sen bu konuda ne düşünüyorsun? Bu soruna nasıl bir çözüm üretiyorsun diye. Ben hem siyaset kurumu, hem bu ülkenin sivil toplumları bir araya gelsin diyorum. 
Araştırma yapan var, çalışan var, emek harcayan var. Niye bir araya gelmiyoruz.

Onun için bana görev düştüğü kadar bu ülkenin her sendikacısına, her basın mensubuna, her sivil toplum kuruluşu başkanına, herkese görev düşüyor. İki Genel Başkan bugün burada bu konudaki iradelerini açıkça söylediler. Yürekten teşekkür ettiğimi söyledim.

Dün Sayın TÜSİAD Başkanı aynı konuda aynı çağrıyı yapıyor. Ona da buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Neden buradan? Çünkü o da bilsin ki, bir işçi sendikasının genel kurulundan TÜSİAD’ın Genel Başkanına aynı ortak paydada buluşmanın önemini vurgulamak için söylüyorum. Çünkü ülkenin çıkarları bir araya gelirse, ülkenin çıkarları sözkonusu olursa bizim hepimizin bir araya gelmesi lazım. İşçisinin, işverenin, siyasetçinin, düşünen insanın, üniversitelerin bir araya gelmesi lazım. Beraber bir araya geleceğiz, ortak irademizi koyacağız. Biz bu sorunu çözmeye muktediriz diyeceğiz.

Şunu söylüyorlar. Efendim ya bu yarım kalırsa. Bakın değerli kardeşlerim, bu 30 – 35 yıllık bir sorundur. Bu ben söyledim diye ertesi gün çözülecek bir sorun değildir. O nedenle sorunun çözümünde sabırlı olmalıyız. İkna yeteneğimizi kullanmalıyız. Başkanlar söylediler ulusal bütünlükten ödün mü? Hayır. Öyle bir şey sözkonusu değil. Bayrağımızdan ödün mü? Hayır. Öyle bir şey de sözkonusu değil. Misak-i Milli sınırları içerisinde bu coğrafyayı bir barış denizi haline dönüştürmek istiyoruz biz. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye gerçek anlamda bir sıçrama yapar. Efendim falan ülke destek verecek çözeceğiz. O ülke destek verecek çözeceğiz. Peki sizin iradeniz nerede? Milli irade nerede? TBMM nerede? Ben niye çözemiyorum, benim ne eksiğim var? Benim düşünen insanım yok mu? Benim sorunları çözme yeteneğim yok mu? Hepsi var. Önce bizim kendi irademizi TBMM çatısı altında bir araya getirmemiz lazım. Önyargısız bir araya geleceğiz. Kimse kimseyi suçlamayacak. Hoşgörüyle dinleyeceğiz. Katılmadığımız düşünceleri de dinleyeceğiz. Demokrasinin gereğini bütün ayrıntılarıyla yerine getireceğiz. O zaman göreceksiniz ki bu ülkede barışı ve huzuru sağlayacağız. Bu benim en büyük arzum. Sizlerin de en büyük arzusu. Sokakta yürüyen vatandaşında en büyük arzusu. Kim bu ülkede bir insanın burnu kanasın ister. Bu güzel ülkeyi cennet gibi yapmak varken, beraber yaşamak varken, huzur içinde yaşamak varken neden cehenneme dönüştürüyoruz. Sert üsluptan kaçınalım. Elbette kaçınalım. Söylüyorum kaçınalım. Birbirimizi eleştirebiliriz. Eleştirinin de bir saygı ölçüsü vardır.
O nedenle ben çağrımı Türk Metal-İş’in Genel Kurulunda da yineliyorum. Gelin hep beraber TBMM çatısı altında bir araya gelelim. Bu sorunu nasıl çözeceğiz diye oturup konuşalım. Konuşma erdemini gösterelim. Siyasetinde barışabileceğini gösterelim. Eski duruşlarımızdan biraz vazgeçelim. Keskin duruşlarımızdan vazgeçelim. İnsanı kucaklamak, sorunu çözmek, vatandaştan aldığımız oyun hakkını verelim. İşin özü budur. Eğer bunu yapabilirsek bu ülkenin barışına da, huzuruna da, geleceğine de, çocuklarımızın geleceğini de en büyük katkıyı yapmış oluruz.
Ben hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Sizlerle beraber olmaktan, size hitap etmekten kıvanç duyduğumu belirtmek istiyorum. Ve Sayın Başkan, sizi bir daha yürekten ama yürekten gerçekten kutluyorum. Duymak istediklerimin tamamını söylediniz. Size yakışanda budur. Sağ olun, var olun diyorum”

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları