loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu: Ömer Çelik açıklama yaptı, bütün kanallar canlı verdi, Mansur Yavaş'ı hiç birisi canlı vermedi. İktidardan mı korkuyorlar?

Kılıçdaroğlu: Ömer Çelik açıklama yaptı, bütün kanallar canlı verdi, Mansur Yavaş'ı hiç birisi canlı vermedi. İktidardan mı korkuyorlar?
Tarih: 19.03.2019 - 10:35
Kategori: Gündem

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan seçmenlerin sandığa gitmesi lazım, oy kullanması lazım. Bu seçimlerde göstereceğimiz her başarı dünyaya, ‘bütün baskılara rağmen Türk halkı demokrasiden yana tavır koydu’ mesajını verecektir. ...

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat ve Seda Öğretir'in sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu'nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Bugün 18 Mart Çanakkale zaferinin yıl dönümü...

18 Mart aslında bir ulusun dirilişi, egemen güçlere karşı savaşması, bağımsızlığını koruması bir özgürlük savaşıdır. Ben 18 Mart'ı aynı zamanda Milli Kurtuluş Savaşı’nın bir ön sözü olarak görüyorum. Mustafa Kemal’in kendisini ilk gösterdiği savaşlardan birisidir. Galip geldiğinde İstanbul kurtulmuştur. Ama üzülerek ifade edelim sadece 3 yıl sonra aynı güçler tek bir mermi atmadan Dolmabahçe’nin önünde demirlemişlerdir. O zaman Salih Bozok Atatürk’e der ki, ‘Düşman gemileri var’, ‘Meraklanma geldikleri gibi gideceklerdir’ demiş. O açıdan 18 Mart’ı deniz zaferi olarak anıyoruz ama Şehitler Günü olarak da 18 Mart’ı kutluyoruz. Çanakkale’nin her karışında şehitlerimizin kanı var, acıları var, gözyaşları var. Gerçekten de insanlık tarihi açısından yazılan güçlü bir destan var. Orada şehitler dışında düşman askerleri de yatıyor. O dönem düşman olarak gördüğümüz emperyal güçlerin askerleri de yatıyor. Onlarda her yıl geliyor kendi atalarının öldüğü topraklarda babalarını, dedelerini anıyorlar. Mustafa Kemal o annelere, babalara seslenerek, ‘Burada ölen çocuklarınız bizim evlatlarımız’ demiştir. Güzel bir insanlık dersidir bu. Hiç kimseyi ötekileştirmeden kendi düşmanının mezarına bile sahip çıkmak öbür ülkelerin yurttaşlarına bu ülke halkının gösterdiği büyük bir sevecenliktir. Öyle bakmak lazım.

Seçim meydanlarında kampanyanızdan yansıyanlara baktığınızda yola çıkarken düşündüğünüz, hayal ettiğiniz, planladığınız kampanyayı yürütebiliyor musunuz?

Yürütüyoruz. Belediye başkanı adayı arkadaşlarımız neredeyse günün 24 saati çalışıyorlar. Ben de elimden geldiği kadar çalışıyorum çaba gösteriyorum. Elbette oturttuğumuz bir strateji var. Ana unsurları; mutfakta yangın var, işsizlik var, ekonomide ciddi bir kriz var. Biz bunu esas alarak sadece çalışmalarımızı büyük ölçüde bu çerçevede götürüyoruz. Sadece sorunu dillendirmek değil sorunu nasıl aşacağımızı da meydanlarda, özel toplantılarda anlatmaya çalışıyoruz. Bizim stratejimiz diğer partilerden farklı. Bir iki ayaklı bir seçim çalışması yapıyoruz. Bir, STK’lar, kanaat önderleri, meslek kuruluşlarının başkanları, muhtarlar bunlarla küçük toplantılar yapıyoruz. Bu toplantılar bizim için çok önemli. Miting meydanlarına söyleyemediğimiz teknik bazı açıklamaları, ekonomik pek çok veriyi burada onlarla konuşarak karşılıklı düşüncelerimizi paylaşarak dillendiriyoruz. Bu toplantılarda önemli olan biz sorunu görüyoruz onlar da sorunu yaşıyorlar ama bu sorunu nasıl aşabiliriz. Biz bunu anlattığımız zaman karşılıklı güven ilişkisi doğuyor. İkincisi, mitingler zaten. Büyük öyle şatafatlı mitingler değil daha çok belediye başkanlarımızın olmadığı ama belediye başkanlığını alabileceğimiz yerlerde ağırlıklı olarak miting yapıyoruz. Bir şehirde bazen 4-5 miting, geçen gün İzmir’de 7 veya 8 mitingler yaptık. Diğer partiler gibi vatandaşları bir araya toparlayıp benim ayağıma gelin değil biz doğrudan doğruya vatandaşın ayağına gidiyoruz, onlarla oturup konuşuyoruz.

Peki bu kapalı küçük salon toplantıları seçmene ulaşabiliyor mu?

O kişiler tabii kanaat önderi ve pek çok kişiyle ilişki kuruyorlar. Bunlarla oturup konuştuğunuz zama, onların kendi doğal çevrelerine ulaşıyor. O çevreler içinde elbette ekonomi konuşulurken bizim görüşümüzün de dile getirileceğini düşünüyoruz. Onlara ben şunu da söylüyorum, ‘Siyasetçi olarak benim sorumluluğum var ben bunu biliyorum. Ama ticaret odası başkanı olarak, muhtar olarak, sanayi odası, esnaf odası başkanı olarak onların da sorumluluğu var’. Benim düşüncelerim yüzde yüz doğru olmayabilir, eksik olabilir ama konuşulurken karşılıklı düşüncelerimizi paylaşıyoruz ve sonuçta benim olaylara ne kadar sağlıklı baktığımızı, çözümleri ne kadar sağlıklı ürettiğimizi görüyorlar. Tabii bunlar değişik mekanlarda bizden bağımsız olarak anlatılır diye düşünüyoruz. Seçim stratejimiz açısından bütün mitinglerde önce belediye başkanı konuşuyor. Belediye başkanı neyi vadediyor vatandaşlara çıkıyor konuşuyor, sonra ben konuşuyorum. Dolayısıyla belediye başkanı seçilmek istediği belediyede neleri yapmak istediğini, belediye bize ait değilse eleştirmiyor ama eksiklikleri tamamlama veya yeni hedefleri neyse aktarıyor. Sonra ben kendi düşüncelerimi aktarıyorum. Başka partilerde olmayan bir uygulama bizim uygulamamız.

İktidarla tartışmak yerine biz kendi gündemimizi yaratacağız demiştiniz ama bazen Türkiye’nin, bazen dünyanın gündemi buna çok izin vermeyebiliyor. Örneğin Yeni Zelanda’daki terör saldırısından sonra yaptığınız bir açıklama iktidar cenahı tarafından sert eleştirildi. Tam olarak, ‘İslam dünyasından kaynaklanan terör bütün dünyada farkı yorumlara yol açtı. İslam dünyasının da oturup düşünmesi gerekiyor neden benim ülkemde terör var’ demiştiniz.

O açıklamanın bir öncesini de okuyabilir misiniz? O bir bütün. Yeni Zelanda’daki terör olayını kınadım. Kınanması gerekiyor, lanetlenmesi gerekiyor. Sadece İslam dünyasının değil Hristiyan dünyasının da lanetlemesi gerekiyor. Asıl olan bu teröristin yetiştiği atmosferin nasıl oluştuğuna bakmak lazım. Bir makinalı terörist içeriye giriyor. Önceden programlı, kameraya alıyor bütün dünyanın izlemesini istiyor vesaire. Batısı, doğusu İslam, Hristiyan dünyası neyse dikkate alarak bu atmosferin önlenmesi için ortak çaba harcamak durumundayız. Bu söyleniyor. Oradan bir cümle çıkarıyor Erdoğan işte Kılıçdaroğlu şunu şunu söyledi diye. Eğer yayınlayacaksanız orada benim konuşmamın tamamını yayınlamıyorsunuz. 5 dakika bile sürmüyor. Erdoğan’ın vatandaşa söyleyeceği bir şey yok. İşsizlik desen 8 milyona yaklaşıyor, ekonomi dese mutfaklarda yangın var, enflasyon almış başını gidiyor, zam dese zamlar var, çiftçinin durumu felaket, esnaf doğru dürüst siftah yapamıyor. Erdoğan’ın tek konusu benim. Bay Kemal sadece ve sadece vatandaşın derdini dile getirdi. Bundan rahatsız. Rahatsız olduğunu biliyorum ama birisinin bu ülkenin sorunlarını dillendirmesi lazım. Bir kişi çıkıyor TBMM’nin duvarının dibinde işsiz olduğu için kendini yakıyor. Birisi geliyor TBMM’nin çatısına çıkarak ben işsizim diyor, intihar edeceğim diyor. 17 yıldır bu ülkeyi tek başına yöneten bir insan nasıl oldu da 17 yıl sonra 82 milyonu soğan kuyruğuna soktu. Kızıyor buna niye hatırlatıyorsun diye. Ben ona geçen yılın Ağustos ayında bu krizden nasıl çıkılacağını 13 madde halinde hatırlattım. Çünkü ben ülkemi seviyorum. 13 maddeyi açıklarken de hiç iktidar eleştirisi yapmadım. Kılıçdaroğlu 13 madde açıkladı 5.madde yanlıştır, şu madde yanlıştır ya da şunların da olması lazımdır deseydi ben razıydım. Ama kalktı yine bizi teröristlikle suçladı. Buyur çöz. Mümkün değil çözemez. Ekonomi nedir bilmiyor. Siz Türkiye ekonomisini damadınıza teslim ederseniz sonra ben ülkeyi yönetiyorum diyorsunuz. Ülke kaosa doğru gidiyor. Türkiye freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Yarın ne olacağını kimse bilmiyor.

Hollanda’da da 3 kişi öldürüldü ve fail bir Türk. Az önce Yeni Zelanda’ya yanıt verirken bu olayla birlikte değerlendirmek ister misiniz?

Terör nereden ve kimden gelirse gelsin karşı çıkmak zorundayız. Teröristin şu ülkenin veya bu ülkenin vatandaşı olmasının hiçbir önemi yoktur. Yaptığı eylem bütün dünyanın ortaklaşa karşı çıkması gereken bir durumdur. İnsanlık suçudur. Benim üzerinde durduğum konu bu teröristleri yetiştiren ortamı yok etmemiz lazım. Bu ortamı yok etmek için dünyanın bütün politikacılarını, kanaat önderlerinin, düşünce insanlarının ırk temelli, inanç temelli nefret dili konuşmamaları gerekiyor. Eğer nefret söylemi politikacılar arasında yaygınlaşırsa terör çıkacaktır, teröristler masum insanları katledecektir. Hollanda’da ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralılara ki ağır yaralılarda var şifa diliyoruz. Ama bu yetmiyor benzer olayların bir daha olmamasını sağlayabileceğimiz gerekirse uluslararası oturup düşünülmesi lazım bunun. Birleşmiş Milletler’in gerekirse bu nefret dili konusunda daha ciddi çalışmalar yapması gerekiyor. Bunu kendi politikanızın parçası haline dönüştürürseniz engelleyemezsiniz giderek artar.

HDP eş başkanı Sezai Temelli’nin açıklamaları var. Gizli bir ittifakın gün yüzüne çıkması şeklinde değerlendiriyor iktidar veya Cumhur İttifakı cephesi diyelim. Siz sayın Temelli’nin o açıklamalarını duyduğunuz an ne hissettiniz?

Açıklamalarını dinlemedim ama okudum gazetelerden. Bir siyasi partinin eş genel başkanı açıklama yapmış bu bizi pek fazla ilgilendirmez. Ama biz meydanlara çıkıyoruz, kanaat önderleri ile toplantı yapıyoruz, STK’larla toplantı yapıyoruz her seçmenin oyunu istiyoruz biz. Sadece ben istemiyorum diğer partilerde istiyorlar. O nedenle biz sandıkta ittifak dedik. En çok ben seçim meydanlarında AK Partili seçmenlere ve milliyetçi seçmenlere hitap ediyorum. Onlara çağrı yapıyorum. Ayrıca hiçbir vatandaşın oyu bir partinin siyasi ipoteği altında değildir. Cumhuriyet Halk Partisi oy kullanacak olan her vatandaşın oyuna taliptir. Şu sorunun cevabını almak isterim mesela, hükümet vergi alırken vatandaşlar arasında ayrım yapıyor mu? Sen vergi vereceksin sen vergi vermeyeceksin. Kimliğin veya inancın bu olduğu için senden vergi almayacağım ama senden daha fazla vergi alacağım. Herkes vergi veriyor ve herkes oy kullanacak. Bir siyasi partide herkesin oyuna taliptir. Etnik kimlik üzerinden bir siyaset güdülüyorsa, Kürtlerin oyu kabul edilemez, tamamı teröristtir diye söylüyorsa Erdoğan ülkesine ihanet ediyor demektir. 82 milyon insan bir arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bizim ülkemizde her kimlikten insan var. Bayrağıma, vatanına bağlıysa benim başımın üstünde yeri vardır. Ben onun yaptığı gibi siyaset yapmak, insanları kutuplaştırmam, germem insanları. Yeni Zelanda’da terörist insanları nasıl katlettiğini filme alır sen kalkarsın o teröriste hizmet edersin, o filmi seçim meydanlarında gösterirsin. Aklın alacağı şey değil. Eğer ondan zevk alıyorsan götür sarayda 24 saat ailecek seyredin. Hitler döneminde Hitler muhalifleri telle boğduruldular ve bunlar filme alınıp Hitler’e gösterildi. Bu insanlık mı? Onun için ayrışma değil beraber. Biz huzur için bir bayrak altında yaşamak istiyoruz. Huzursuzluk kaynağı beyefendi. Toplumun yarısı düşman oldu. Pazarcı esnafını terörist diye suçladı, hal esnafı terörist oldu. Onun gözünde kendisine oy vermeyen herkes terörist. Hangi dini anlayıştır, hangi kültürel anlayıştır ben anlamış değilim.

Cumhurbaşkanının mitinglerinde gösterilen bir görüntü de Antalya Kepez Belediye Meclisi üyesi adayınız Abdülbaki Karaağaç. Daha önce BDP ile başkanlığı yapmış. Bunu da Cumhurbaşkanı mitinglerinde gösteriyor.

Belediye meclis üyemizmiş galiba Antalya’da olabilir Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelmiştir. Vatan haini mi bu? Eğer teröristse tutuklasınlar. Bir insanı suçlamak, suçlu ilan etmek benim bildiğm tün dünyada hakimler karar verir. Ona bakarsanız kendisinin belediye başkanı adayı doğuda ismini vermek istemiyorum çünkü kimseyi suçlamak istemem. Kardeşi, yeğeni bilmem ne yapmış ama insanları bu kadar karalamak yazıktır. Adamın belki o işlerle hiç ilgisi yoktur. Amcası, babası yapabilir, yeğeni yapabilir adam masum bir insandır. Bu adam suçluysa bu ülkenin sözde adaleti var, savcısı var, emniyeti var, istihbaratı var milli istihbaratı var. Bu adam elini kolunu sallayarak geziyor. Yere yatırıp testere ile keselim mi bu adamı? Adam gelmiş ben Cumhuriyet Halk Partisi’nde hizmet etmek istiyorum diyor. Ben Erdoğan’a sormak isterim Fettah Tamince niye ortalıkta geziyor. 17-25’ten sonra efendim öncekileri saymıyoruz ama bu sonrasında gitti Fetullah Gülen’le görüşmeye gitti. 17-25’ten sonra Bank Asya’ya para yatırdı beyefendiler. Niye yanında gezdiriyor, beraat ettiriyor. Sorsun beyefendi kendi avukatları niye savunuyor. İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’ni Tamince’ye nasıl veriyor. FETÖ’cü diyorsan yanında kanatlarının altında. Hapishanedekiler gariban askeri öğrenciler. En büyük mali gücü yanında duruyor. Neden kimse dokunamıyor ona. 17-25’ten sonra gidiyor Amerika’ya görüşmeye, kiminle gittin diye soruyorlar, hatırlamıyorum diyor. Çok iyi hatırlıyor.

Cumhur İttifakı Cumhuriyet Halk Partisi HDP ile iş birliği yapıyor. Siz bir işbirliğimiz yok diyorsunuz. Ama ortada ciddi bir destek açıklaması da var. Sanki tek taraflı bir iş birliği beyanı gibi de okunabilir. HDP’nin desteği bu açıklamalar sizin için bir sıkıntı mıdır?

Erdoğan da bir açıklama yapsa çok memnun olurum. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na destek veririz açıklaması yaparsa çok memnun olurum. Sayın Bahçeli Ankara’da Mansur Yavaş’a her türlü desteği vereceğiz dese çok memnun olurum. Biz herkesin oyuna talibiz. Seçme seçilme hakkına sahip olan birisi seçim listelerinde YSK tarafından adı yazılı birisi gelecek Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verecek ben ‘sen bana oy veremezsin’ diyeceğim. Niçin, o seni suçladı.

Mansur Yavaş’ın hakkındaki iddialarla devam etmek isterim. Siz Mansur Yavaş ismini belirlerken bu iddiaları biliyor muydunuz?

Bunlar uzun süredir sağda solda yazılıp duruyordu kimsenin ciddiye aldığı da yoktu. Kalktı acaba Mansur Yavaş’ın önünü nasıl keseriz diye AK Parti sözcüsü Ömer Çelik açıklama yaptı. Bütün televizyon kanalları bunu canlı verdiler. Saygın bir iş adamı bu iddialarda bulunuyor diye. Ertesi gün Mansur Yavaş kendisini aradım ‘basın toplantısı yapacağım’ dedi. Ertesi gün o saygın kanalların hiç birisi Mansur Yavaş’ı canlı vermedi. İktidardan mı korkuyorlar? İddia elbette haber ama o iddianın cevabı var. Sonra o saygın dedikleri iş adamının çocuk tacizcisi olduğu, şizofren olduğu çıktı ortaya. Şimdi kalkıyorlar duvarlara Kürtçe sloganlar yazıyorlar. Yazanların kimliklerini tespit ettik. AK Partililer. Mansur Yavaş’a oy vermesinler diye algıyı değiştirmek için. Rekabetse rekabet. Ankara’ya nasıl hizmete edeceğinizi anlatırsınız vatandaş oy verir veya vermez. Arkadan dolanıp çelme takmak, ahlaki kuralları bir tarafa atıp ahlaksız bazı söylemler, eylemler yapmak siyasetin gündeminde olmamalı. Siyaseti kirletiyor.

Mansur Yavaş ile iglili birkaç noktadan eleştiriler iletiyorlar iktidar cenahı tarafından. Hakkında bir takım iddialar olan işadamından bahsediyoruz.

Saygın işadamı dedikleri ertesi gün çocuk tacizcisi çıkınca biz onun nasıl bir insan olduğu bilmiyorduk o Cumhuriyet Halk Partisi’nin sorunudur dediler. Sizin sorununuz dile getiren sizsiniz, adamı yücelten, baş tacı eden sizsiniz. Sen koskoca partinin parti sözcüsüsün sen bunu bilmeden oturup araştırmadan nasıl bir insanı suçlarsın.

‘Böyle insanla neden ilişki kurdu sayın Mansur Yavaş’ diye bir soru yöneltiyor iktidar sözcüleri ve 600 bin dolarlık bir senet sahte imzalı. 600 bin dolarlık nasıl bir iş ilişkisi içine girdiğiniz bu isimle soruları var. Bu soruları siz sayın Yavaş’a sordunuz mu?

Ciddiye almadığım için sormadım. Ben sizinle her an bir ilişkiye geçebilirim. Bir mektup yazarım diye yarın birisi gelir, ‘bu adam niye sana mektup yazdı ne ilişkin var’ diyebilir. Avukatlık ilişkileri hele daha başkadır. Birisinin davasını üstlenirsiniz o dava başka kişilerle de ilişkili olabilir. Bir mal alıp verme işi değildir. Davanın içinde kaç tane fail vardır, kaç kişidir bunlar neyin nesidir bunlar oturulup bakılır. Yargının önüne gider karar neyse verilir.

Bazı mesajlaşmalar da var Özhaseki gündeme getirmişti. O mesajları bilmiyorum gördünüz mü tehdit ve şantaj içerdiğine dair söylemler var.

Onları bilmiyorum.

Bu kadar tartışılan konu hiç dikkatinizi çekmedi mi?

Hiç ciddiye almadım ki. Mansur Yavaş uzun yıllar Beypazarı’nda oldukça parlak bir belediye başkanlığı süreci var. Seçildiği günde mal varlığını açıkladı zaten. Diğerleri açıkladı mı? Açıklasınlar. Doğru değil yani. Bir adamı yenecekseniz yüzüne karşı konuşacaksınız. Televizyona buyur gel dedi, ‘Cumhurbaşkanı’ndan izin alırsam çıkarım’ dedi. Sen Ankara’yı nasıl yöneteceksin. Televizyon açıkıp konuşmak için birilerinden izin alıyorsan sen Ankara’yı yönetemezsin zaten. Ankara’yı da bilmiyor zaten.

İYİ Parti ile ittifak nasıl gidiyor, galiba 3.ortak mitinginizi Balıkesir’de yaptınız.

Yarın Antalya’da bir mitingimiz daha olacak.

Yukarıda her şey yolunda gibi ama sahaya baktığınızda durum nedir? İmamoğlu’nun ya da Yavaş’ın seçim kampanyalarında İYİ Parti teşkilatı nasıl çalışıyor?

Nasıl çalıştığını bilmiyorum ama çalışıyorlar. Onlarında belediye başkan adayları var bizim de var. Büyükşehir belediye başkan adaylığı eğer İYİ Parti’deyse bizim arkadaşlar seçmen kitlesine ‘ilçede bana büyükşehirde şuna oy ver’, veya diğer parti ‘ilçede bana büyükşehirde şuna oy ver’ diyor. Bu ne kadar tutar ne kadar tutmaz seçim sonucu göreceğiz bunu. Demokrasiden yana olanlarla demokrasi karşıtı olanlar ayrıştı bu süreçte. Demokrasiyi savunanlar, var olan sorunları çözmek konusunda daha kararlı, daha tutarlı politikalar oluşturanlarla, sadece koltuk gitmesin diye her türlü iftirayı, karalamayı yapan, toplumu gerginleştiren ve bu bağlamda medyayı da kontrol etmek isteyen bir kesim daha var. Bu iki kesim arasında bir seçim olacak.

3 büyükşehir için aday belirlenirken il teşkilatlarından itirazlar gelmişti. Hatta işte sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun adayları şeklinde bazı eleştiriler yapıldı. Bu tartışma kampanya sürecinde sahaya nasıl yansıdı? İl ve ilçe teşkilatları adaylara sahip çıktı mı, batıştı mı?

Adaylar belirleninceye kadar elbette bir yarış olur. Bu yarış bazen kırgınlıklara da yol açabiliyor. Ama seçildikten sonra bütün partililer o seçilen arkadaşımızın etrafında birleştiler. Ama bunun yanında aday olmadığı için istifa edip ayrılanlar da var. Küsenler de var. Ama o küsen arkadaşları bir süre sonra barıştırıyoruz.

Onların Cumhuriyet Halk Partisi için bir risk oluşturacağını düşünüyor musunuz?

Hayır.

Küsen adaylar demişken Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında belki küskün, kızgın, kırgın Cumhuriyet Halk Partili seçmenin durumunu sormak lazım. Bir şekilde seçmeni sandığa götüren taraf kazanır yorumları yapılıyor. Hem katılım oranı hakkında beklentinizi sorayım hem de o kızgın, kırgın Cumhuriyet Halk Partili seçmeni ikna edebildiniz mi şu ana kadar?

Demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan seçmenlerin sandığa gitmesi lazım, oy kullanması lazım. Bu seçimlerde göstereceğimiz her başarı dünyaya, ‘bütün baskılara rağmen Türk halkı demokrasiden yana tavır koydu’ mesajını verecektir. Çünkü Türkiye demokrasinin kaybolduğu yönünde gülü bir algı sürekli büyüyor. Baskıcı bir yönetimin olduğu algısı büyüyor. Bunu dünyanın her tarafından ülkeler dile getiriyorlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin İYİ Parti’nin Saadet Partisi’nin adaylarının başarılı olması halkın demokrasiye sahip çıktığı algısını güçlendirecektir. Bu Türkiye’nin önünü açacaktır. Bu açıdan sandığa gitmemem gibi bir lüksümüzün olduğunu sanmıyorum. Demokrasiye sahip çıkan herkes mutlaka sandığa gitmeli.

Böyle düşünenler var mıydı peki çevrenizde ikna ettiğiniz oldu mu?

Yok hayır. Benim gördüğüm hemen hemen herkes sandığa gidecek.

Seçimler son düzlükler çok önemlidir hep bazılarına seçim kazandırır bazılarına seçim kaybettirir. Bu son iki hafta için bir stratejiniz var mı?

Normal çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Belli il ve ilçelere özel ağırlık veriyoruz. Gerçekten Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin olduğu yerlerde huzur vardır. Bizim büyükşehir belediyelerimizin olduğu yerlerde kırsaldan büyük şikayet duymazsınız. Örneğin İzmir’de süt üreticlerinden şikayet duymazsınız, çiçek üreticilerinden şikayet duymazsınız. İzmir Büyükşehir Belediyesi aralarında yaşanan güçlü diyalog. Tekirdağ’da Muğla’da duymazsınız. Tekirdağ’daki bütün meralar gözden geçirildi ıslah edildi. Tekirdağ’ın bütün ilçelerine okul yapıldı. Okul yapmak milli eğitimin görevi. Ama okul yaptık Milli Eğitim Bakanlığı’na anahtarı teslim ettik. Bizim belediyelerimizin olduğu yerlerde çalışan anneler veya ev kadınları için mutlaka kreşler yapılır. Çalışan kadınlar veya çalışmayan kadınlar çocukları güven içinde bırakırlar. Bizim belediyelerimizin olduğu yerlerde diğer belediye veya beldelerden insanlar gelir parklara gitmek, eğlenmek için. Yeşil alanlar vardır, spor tesisleri vardır, kültüre merkezler vardır. Hatay’a bakın benzer şeyler vardır. Expo’yu kazandı. Hatay ilinin dünya ile rekabet edip kazanması kolay bir olay değildir. Yolun başında daha çok daha güzel hizmetler yapacak. Size fıkra gibi bir şey anlatayım. Erdoğan gidip miting yapıyor, ‘Hatay’a 6 baraj yaptık 3 tane daha yapacağız’. Oysa yapılan tek baraj bile yok. Havaalanından giderken iki tarafta da Amik ovasında su birikmiş tabi onları baraj sanıyor. Bir ülkeyi 17 yıldır yöneten kişi Hatay’a baraj yapıp yapmadığını nasıl unutuyor. Ya da halka gerçekleri nasıl bu kadar çarpıtarak anlatıyor. Yanında kimse yok mu birisi demeli. Siz baraj diyorsunuz ama burada inşaat halinde bir baraj var veya iki baraj var demeli birisinin.

Belli noktalara biraz daha yoğunlaşacağız dediniz. Kritik gördüğünüz yerlere mi?

Tabi kritik bize ait olmayan belediyeler Bursa gibi Antalya gibi Adana gibi Mersin gibi yerler bizim için önemlidir. AK Parti siyasette artık halkın diliyle kaşarlanmış kişileri getirdi işte belediye başkanı olarak belirledi. Yeni bir isim getiremedi. Ama biz öyle yapmadık. İstanbul’a bir ilçe belediyesinden başarılı bir grafik gösteren birisini getirdik İstanbul Büyükşehir belediye başkanı yaptık. Bursa’da Mustafa Bozbey Nilifer’i Bursa’nın yüzük taşı haline getirdi ve onu getirdik aday olarak. Antalya’da Konyaaltı’nın belediye başkanını getirdik. Adana belediye başkanı Seyhan’daydı şimdi Adana’yı alacak göreceksiniz. Başarılı olan belediyelerimiz de var. Mesela Eskişehir. Eskiden bozkırdı Eskişehir ama şimdi Bursa’dan daha yeşil.

Eskişehir’i kritik görmüyor musunuz? Büyük bir fark yoktu sanırım önceki seçimlerde.

Hayır. Milletvekili seçimiyle belediye başkanlığı seçimi biraz farklı. Vatandaş belediye başkanının verdiği hizmetlere bakıyor zaten. Hizmetler güzelse partiden çok o adayın kimliği kişiliği o çalışması kente kattığı değer bütün bunlara bakıp oyunu kullanabiliyor. Dolayısıyla Yılmaz Büyükerşen bütün Eskişehirlilerin gönlünde olan bir insan.

Bugün yine çok konuşulan bir konu sayın Battal İlgezdi’nin açıklamaları. Bir video kaydı ortaya çıktı. Özetle, ‘Cumhuriyet Halk Partisi 40 yıldır iktidar olamıyorsa iktidarı değil kendini eleştirmeli’ diyor. Siz bu açıklamadan haberiniz var mıydı konuştunuz mu kendisiyle?

Konuşmadım. Aktarıldı. Elbette bizde zaman zaman oturup öz eleştiri yapıyoruz. Bende bazen seçim meydanlarında da bazen diğer mekanlarda da vatandaşla konuşurken örneğin doğuda bir ile gittiğimiz zaman en son Sason’da yapmıştım, ‘oyumuz düşükse kabahat sizde değil bizde’ dedim. Ankara’da oturduk ‘oyunuzu verin’ dedik vermeyince ‘niye vermiyorsunuz’ dedik dedim. Gelmeliydik oturmalıydık, çayınızı, kahvenizi içmeliydik, derdinizi dinlemeliydik, çözümlerimizi size anlatmalıydık ki siz bize oy verin. Bunu söylemek ayıp değil doğru bir şey. Ben oturup izlemedim ama büyük ihtimalli Battal bey gelen bir soruya karşılık böyle bir yanıt vermiş olabilir. Ben bunu çoğu kez medyanın önünde dillendirdim.

Eksik ya da sorunu nerede tespit ediyorsunuz?

Geçmişte çözüm üretme konusun yeterli değildik bana göre. Ama şimdi hemen hemen Türkiye’deki her soruna çözüm üreten tek partiyiz. Bu konuda çok iddialıyım. Çözü üretmen bunu anlatmak, yoksul kesime dokunmak bunu yaptınız diye ertesi gün oy olarak dönmüyor size. Bunun bir süreci var. Biz cumhuriyet tarihinde yapılmayan bir şeyi yaptık. Sokak ekonomisi çalıştayı yaptık. 6 milyon kişi sokaktan geçiniyor. Aileleriyle birlikte 23-24 milyon kişi demektir. Sokak ekonomisi çalıştayı yapan bir parti duydunuz mu? Daha doğrusu sokak ekonomisini duydunuz mu? Kimisi kağıt topluyor, kimisi plastik topluyor, kimisi yiyecek topluyor, kimisi simit satıyor, kimisi kestane satıyor. Bu insanlar nasıl geçiniyorlar? Her gün gördüğümüz ama toplumun, siyasetin görmediği insanlar bunlar. Ben bir Salı toplantısında çöpten bir şey toplayan bir kadının fotoğrafını göstermiştim. Oysa o fotoğraf bir gün önce gazetelerde yer almıştı. İlginç olanı arkasında Erdoğan’ın fotoğrafının olmasıydı. Bunu gösterdim efendim kıyamet koptu. Oysa çöpten kağıt toplayan, geçimini sağlayan binlerce insan var. 21. Yüzyıldayız uçtuk dedikleri bir Türkiye’deyiz onlar uçtular halk çöpten bir şeyler topluyor. Beyler uçtular esnaf siftah yapamıyor. Binlerce çocuk, on binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Böyle baktığınız zaman topumun geçinmekte zorlanan kesimlerinin sorunlarını dile getirmekte olan bir partiyiz. Bu konuda ağır ağır ama kararlı ve giderek yükselene şekilde topluma güven vermeye çalışıyoruz.

Sorun olarak bir numaraya neyi koyuyorsunuz?

Üretimden koparılan Türkiye. Türkiye tarımda da, sanayide de, üniversitede de bilgi üretmekten koparıldı. Sanattan, kültürden koparıldı. İranlı üniversitelerin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini neden geçiyor. Ne oldu da saman ithal eden bir ülke haline geldik. 2018’de Yunanistan’da 115 milyon dolarlık pamuk aldık. Türkiye’de pamuk ekecek alan mı kalmadı. Aynı Yunanistan’dan 28 milyon dolarlık buğday aldık, 13 milyon dolarlık tütün aldık. Cumhuriyeti kuranlar pamuk sattılar, üzüm sattılar, incir sattılar. Elde ettikleri gelirlerle fabrikalar kurdular. Uşak şeker fabrikası ilk şeker fabrikamızdır ve yumurta satılarak kurulmuştur. Şimdi geldik 21.yüzyılın Erdoğan’ın Türkiye’sine. Fabrika satıyoruz patates alıyoruz. Fabrika satıyoruz soğan alıyoruz, buğday alıyoruz, arpa alıyoruz, canlı hayvan alıyoruz. Bir beka sorunu varsa işte budur.

Genel seçim olsaydı üretime dair politikanızı sormak isterdim ama yerel yönetimler bazında bu üretimde kopma noktasında tespit ettiğiniz soruna nasıl bir çözüm sunuyorsunuz?

Bütün belediye başkanlarımız kırsalla işbirliği halinde. Kooperatifler kuruyoruz süt alıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi yıllardır bir evde çocuk doğduğunda fakir zengin ayrımı yapmadan sütü kapıya bırakıyor. Süt üreticisi memnun. Sadece süt dağıtmak için onlarca araç var. Kır ile kent arasında gelir dağılımının dengeli olması sağlanıyor. Kırsaldan kente göç olmuyor. Aydın’a bakın besicilerin tamamı memnun. Sadece üretime değil istihdama da katkıda bulunuyor bu. Sayın İmamoğlu bir açıklama yaptı, ‘Büyükşehir belediye başkanı olduğumda beş yılda 150 bin kişiye istihdam yaratacağım’ dedi. Binali bey açıklama yaptı, ‘İstihdam yaratmak belediyelerin işi değildir’ diye. Sonra aynı Binali bey kalktı dedi ki, ‘Ben belediye başkanı olursam 500 bin kişiye istihdam yaratacağım’ dedi. Sen daha önce başbakandın, ulaştırma bakanıydın niye yaratmadın. Önce reddettin sonra 180 derece döndün. Kim inanır. Her mahalleye bir kreş açılıyor. Bir kreş en az 10 kişiyi istihdam etmek demektir. Adana’nın en büyün meydanını Seyhan belediye başkanını yapıyor. Meydandan ürkerler bunlar. Meydan bir kentin enerjisini boşalttığı alandır. Orada düğünler yapılır, orada halaylar çekilir, gösteriler, mitingler yapılır. Meydan bir kentin olmazsa olmazıdır. Meydan bırakmadılar. Çocuklar caddeler top oynuyor. Kentleri beton ormanına döndürdüler. Sonra kim yaptı bunları diyorlar. İstanbul’u bu hale getirdiler, sonra biz İstanbul’a ihanet ettik dediler, şimdi İstanbul’a talibiz diyorlar. Bırakın Ekrem İmamoğlu İstanbul’u düzeltsin.

Cumhur İttifakı ilk ortak mitingini İzmir’de yaptı. Cumhurbaşkanının orada yaptığı konuşmada, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Atatürk’ü istismar ettiğini söyledi.

Ne yapmışız da istismar etmişiz. İlkelerine bağlıyız. Günün 24 saati Atatürk demiyoruz. Atatürk sadece bizim değerimiz değil 82 milyon insanın ortak değeridir. Atatürk’ü sadece ben değil herkes sevmeli. Cumhuriyeti kurarken ilk kez saltanatı bırakmıştır halk kavramını getirmiştir. Osmanlı’da vatandaş yoktur teba vardır. Kadın erkek eşitliğini getirmiştir, kadına seçme seçilme hakkını getirmiştir. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nden mi seçiliyor, her partide kadınlar var. Atatürk'ü toplumun her kesiminin sahiplenmesi lazım. Beni üzen Diyanet İşleri Başkanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı aynı tarihte kurulmuştur. Bugün 18 Mart Çanakkale Savaşı, Atatürk’ün ne büyük başarılarından birini elde ettiği bir süreçtir bu. Aynı zamanda şehitleri anma günüdür. Diyanet açıklama yaptı içinde Atatürk yok. Hadi hiç sevmiyorsun diyelim Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu. Bari bu teşkilatı kuran kişiye de Allah rahmet eylesin de. Bu kin bu öfke nedir. İslamiyet'te din üzerinden öfke duyulur mu? Atatürk’ün neyini istismar edeceğiz. Benim gibi düşünmeyen de demokrasi diyor, benim gibi düşünmeyen de insan hakları diyor. Ortak paydayı büyütmek yerine küçültmek rolünü üstlenmiş beyefendi. Hatta orada bizim büyükşehir belediye başkanına da ağır suçlamalar yapmış. İnsan utanır biraz. Neyse ciddiye alınacak kişi değil.

Sayın Bahçeli, ‘İzmir’i çantada keklik görüyorlar. Kimsenin arka bahçesi değil’ dedi. Siz çantada keklik mi görüyorsunuz?

Hayır efendim hiç bir yeri asla ve asla çantada keklik görmeyiz. Vatandaş keklik mi? Bu tamımı yapmak vatandaşa saygısızlıktır. İzmirli gidecek oyunu kullanacak. Bizde gidiyoruz İzmir’e oyunuzu Cumhuriyet Halk Partisi’ne verin diyoruz. İzmir demokrat, aydın bir kent. Türkiye’nin batıya açılan penceresidir. Milli kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunun atıldığı kenttir orası. Görkemli bir tarihi var. Dolayısıyla İzmir sıradan bir kent değildir aynı zamanda Ege demektir. Dolayısıyla İzmirlinin yapacağı her tercih bizim için çok kıymetlidir.

Sayın Bahçeli’nin gündeme getirdiği bir konuda, ‘Cumhur İttifakı 3 büyük şehirde seçimi kaybederse cumhurbaşkanlığı sisteminin meşruiyeti tartışılmaya başlanır’ dedi. Sonra bu konu beka tartışmasına evrildi. Örneğin Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul’u Ankara’yı alırsa bir erken seçim çağrısı yapar mısınız siz veya ortağınız?

Ankara’yı İstanbul’u Adana’yı Mersin’i Bursa’yı buraları alacağız zaten inşallah. Bu aynı zamanda bütün dünyaya bütün baskılara rağmen halk demokrasiye sahip çıktı algısını güçlendirecektir. Biz bir özel tartışma alanı yaratmak niyetinde değiliz. Yerel seçim yapıyoruz muhtar seçeceğiz, belediye başkanı seçeceğiz. Onlar ne yapıyorlar ben onu bilmiyorum. İnsanlar seçimden yoruldu artık. Belediye başkanlarını seçeceğiz iyi hizmet ediyorlarsa başımızın üstüne. Gerginliği onlar yaratıyorlar. Ekrem İmamoğlu İstanbul Belediye başkanı olduğunda samimi söylüyorum oy vermeyenler bile ‘Allah razı olsun, iyi ki bu adam seçildi’ diyecekler. Mansur Yavaş seçildiğinde de aynısını diyecekler. Biz İzmir’de ayrımcılık mı yaptık, Aydın’da Eskişehir’de Tekirdağ'da ayrımcılık mı yaptık. Ayrıca bizim belediyelerde asgari ücret net 2 bin 200 lira. Gittiğim her yerde belediye başkanlığa bize ait değilse belediye başkanından herkesin önünde söz alıyorum 1 Nisan’da burada hiç bir işçiyi işinden etmeden, asgari ücret 2 bin 200 lira olacak diyorum, sözünü alıyoruz.

Saydığınız büyükşehirleri kazanırsanız bir sistem tartışması başlatmayız diyorsunuz. Siz değilde ittifak ortağınız ya da başka parti bu tartışmayı başlatırsa o noktada itiraz eder misiniz?

Her parti kendi düşüncesini söyler. Bizim şahsi düşüncemiz 5 yıl bu arkadaşlarımız hizmet verecekler ve vatandaş görmeli bu belediye başkanı Cumhuriyet Halk Partisi’nin dediği gibi gerçekten düzgün mü çalışıyor görmeli. Bunlar bunu 3 günde yapamayacaklarına göre bir süresi var. Bu vatandaşla Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir güven ilişkisi demektir aynı zamanda. Bugün galip geldik yarın üstüne yürüyelim gibi bir anlayışımız yok. Vatandaş seçimden yoruldu. Neredeyse her yıl bir seçim var ben genel başkan seçildikten sonra. Türkiye zaten iyi yönetilmiyor. Biliyor musunuz Türkiye’nin bir kalkınma planı yok. Kalkınma planı olmayan başka ülke var mı yok mu bilmiyorum. 100 günlük planda açıkladılar kalkınma planı hazırlanacaktır diye. Niye hazırlamadın geçti 100 gün. Londra’daki bir avuç tefeciye teslim edilen bir Türkiye var. Son 16 yılda Londra’daki bir avuç tefeciye ödenen faiz 149 milyar dolar. 149 milyar dolarla ikinci Türkiye inşa edilirdi. Suriyelilere 35 milyar dolar verdiler. 35 milyar dolar verdik ama bu bütçeye yük olmadı diyor. Formülü açıkla sana Nobel versinler. Benim 35 milyar dolarlık mal varlığım var zaten ben bunu verdim diyorsa ona itirazım yok. Nasıl yük olmadan verdin. Bizim ülkemizde Suriyeliler 1.sınıf bizimkiler 2.sınıf vatandaş. Dükkân açarsanız vergi verirsiniz onlar vermezler. Bizimkiler hastaneye gider 7-8 yerde para öderler onlar ön sıralarda girer para ödemezler. Ben Ortadoğu bataklığında sizin ne işiniz var derken kıyameti kopartıyorlardı. 3 buçuk milyon Suriyeliyi besle bakalım. Türkiye’nin süratle Suriye’ye gidip oturup maya konuşması lazım, kavgayı bitirmesi lazım. En büyük sıkıntıyı yaşayan Hatay’dır. Hatay Büyükşehir Belediye başkanına 1 lira para verdiler mi o kadar Suriyeli geldi?

Astana diyoruz Soçi süreci diyoruz siz bu süreçlerin sorunun çözümüne dair olduğunu düşünmüyor musunuz?

Rusya üzerinden Suriye ile görüşüyorlar. Gidersin oturursun masaya konuşursun. Suriye’de terör bitsin istiyoruz, toprak bütünlüğü bozulmasın istiyoruz, kanlı savaş bitsin itiyoruz Esad da istiyor. O zaman neden bir araya gelmiyoruz? Rusya geldi, Amerika geldi, Fransa geldi, İspanya geldi, İtalya geldi, Almanya geldi sen niye gelmiyorsun. Bugün kavga edersin bir süre sonra diplomatik ilişkiler kurulur barışırsın. En büyük zararı biz gördük. En büyük ihaleleri diğer devletler aldı. Herkes paylaştı oradaki konutları, hastaneleri bütün yatırımları aldılar. Biz oradan şimdi zeytinyağı satın alıyoruz. Patatesi soğanı oradan alıyoruz. Sözde bizi dünya lideri yönetiyor. Yunanistan mahvoldu perişan oldu diyorlardı gittin 115 milyon dolarlık pamuk aldın. Adıyaman’da tütün mü yoktu?

13 gün kaldı seçime ve geçtiğimiz günlerde bir köşe yazarı kazandık psikolojisiyle rehavete kapılma uyarısı yaptı. Siz seçmende veya teşkilatınızda bir rehavet görüyor musunuz? Ya da aynı uyarıyı sizde yapar mısınız?

İki şey yapıyorum her gittiğim yerde. Bir, sakın ola ki provokasyonlara gelmeyin. 21 Mart geliyor her türlü provokasyon yapılabilir. Bunu yapacak kişiyi de biliyoruz. Her türlü pvokasyonu yapıp bir şekliyle Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve İYİ Parti’yi Saadet Partisi’ni karalamaya çalışacak. Biz bütün örgütlerimizi uyardık. İkincisi, sakın rehavete kapılmayın. Bırakın anketleri son ana kadar kapı kapı köy köy gezeceksiniz. Derdi anlatacaksınız çözümü de anlatacaksınız. Belediyelerin bütçeleri çok fazla. Erzurum Çat belediyesi Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanı yönetiyordu orayı. İslam Eserleri Müzesi kurdu, belediye binayı yaptı, çarşılar yaptı, parklar yaptı bütçesiyle. Erzurum’a bakın bir de devasa bütçesi var suyu bile içilmiyor. Palandöken’den Erzurum görünmüyor sadece bir sis tabakası var hava kirliliğinden. Tanzim satış noktaları kurdular vatandaşa bedava verilecek soğanı patatesi bile parayla sattılar. İzmir’e bakın 35 bin kişilik yoksul aile var kendi envanteri var. Yoksul aileleri 10 kilo patates 10 kilo soğan çuvallara konuldu evlerine gidildi kapıları çalındı ve teslim edildi. Hangisi belediyecilik. Hangisi yoksulları afişe etmiyor. Bizim belediyelerimiz. Onlar yoksulları kuyruğa dizdiler bir de varlık kuyruğu dediler. İnsanlarla bu kadar alay edilir mi? O kuyruklar varlık kuyruğu olsa önce sen kuyruğun başında olurdun, vatandaşı oraya sokmazdın bile.

İstanbul’u, Ankara’yı, Mersin’i, Adana’yı ve başka büyükşehirleri de alacağız diyorsunuz. Olurda ortaya koyduğunuz bu hedefler gerçekleşmezse bir başarısızlık olarak nitelendirilebilir ve beraberinde bir tartışma başlayabilir. Bu noktada sizin kendi adınıza bir tasarrufunuz olur mu?

Hayır. Başaracağız çünkü. Türkiye’nin başarmaya ihtiyacı var. Evlerde yangın var ve bunun söndürülmeye ihtiyacı var. Vatandaş bilinçli ve nasıl oy kullanacağını iyi biliyor.

Son bir kaç seçimdir seçimin ertesi günü gördüğümüz bir tablo var. O tablolarda Cumhuriyet Halk Partisi’nin kıyılarda varlık gösterebildiğini görüyoruz. O halde iddianız bu haritanın değişeceği yönünde mi?

Orta Anadolu’da da olacak Doğu Anadolu’da da olacak göreceksiniz.

Seçim güvenliği konusu yine çok konuşuluyor. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi olarak önlemleriniz nasıl?

Örgütlerimizi oluşturduk ilk pilot uygulamaları yaptık. Pilot uygulamalar başarılı oldu. Sonra bir aksaklık var mı diye ikinci pilot uygulamayı yaptık. Barolarla bir araya geliyoruz avukat arkadaşlarla. Her okulda bir avukatın bulunmasını arzu ettik. Avukat arkadaşlarımız gönüllü olarak katılıyorlar. Güçlü bir bilgisayar altyapımız var hiçbir partide olmayan. Biz YSK’nın bile aldığı birçok kararı biz onlara bildiriyoruz ve düzelttiriyoruz.

Geçtiğimiz seçimlerde baya tartışılmıştı o bilgisayar sistemi.

Kemal Kılıçdaroğlu: O tartışmaların tamamen yanlış bir mecrada yapılan tartışmalardı. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bilgisayar sistemi çöktü denildi ama yoktu böyle bir şey. Yine aynı şekilde güçlü bir altyapımız var. Ama önemli olan insan unsuru ve bizim arkadaşlarımızın o sandıklarda hazır bulunması. Oradan elde edilen ıslak imzalı tutanakların görüntülerini süratle genel merkeze aktarılması. Cep telefonu üzerinden iki deneme yapıldı başarılı sonuçlar ardık. Hiçbir parti yapmadı bu denemeyi biz yapıyoruz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları