loading
close
SON DAKİKALAR

Çok 'özel' (!) köşe yazıları

Ceren Özçelik
Tarih: 06.09.2012

Ceren Özçelik, ''Günlüklerini kamuoyu ile paylaşan kadınların 'gazeteci' sıfatını aldıkları bir ülkede yaşıyoruz...''

‘Yüzme konusunda geçen yazı, suyun üzerinde kolluklarla yeni yeni durabilme kıvamında kapamıştı. Bu yaz yine kollukları var ama suyun üzerinde her türlü akrobasi hareketini yapıyor. Dalıyor, yüksekten atlıyor, arka arka yüzüyor…’

 

Bu alıntı, Türkiye’nin en çok okunan gazetelerinden Hürriyet’teki Sibel Arna’nın köşesinden. Bu ve bunun gibi bir çok macerasını anlatıyor Arna, oğlu Rüzgâr’ın. Uyku düzenini, yeme-içme alışkanlıklarını, psikolojisini, konuşmaya başlayış sürecini kısacası oğlunun her türlü zihinsel ve bedensel gelişimini Arna’nın arşivinden takip edebilirsiniz!


Yaklaşık bir buçuk sene önce de oğlunun bakıcısının birlikte çıktıkları yaz tatilinde yaptığı ‘hadsizlikleri’ kaleme almış ve sosyal medyada büyük tepki toplamıştı hatırlarsanız.

 

Bir de herkesin yakından tanıdığı Neco’nun kızı Ayşe Özyılmazel var. Bazen anılarını yazıyor,  bazı duygusal anlarında da içini döküyor Sabah gazetesindeki köşesinde Özyılmazel.

 

* * * * *

 

İyi bir köşe yazısı, yeni bir şeyler öğretmeli derler; siyasetle, tarihle ya da güncelle ilgili. Bir şeyi iyi diye tanımlayabilmek zor ve yanıltıcıdır, çünkü iyinin ne olduğu kişiden kişiye değişir.  O yüzden iyi olmasından geçtim, herhangi bir yazıya ‘köşe yazısı’ özelliği kazandıran şeyi sorguladığımda aklıma gelenler Arna ve Özyılmazel’in yazdıkları ile uyuşmuyor.  Günü gününe yaşanan şeyleri bir defterde tutmaya ‘günlük’ deriz. Bu iki kadının da yaptığı günlük tutmak ve tuttukları günlükleri kamuoyu ile paylaşmak.  Bize yeni şeyler öğretiyorlar ama kendi özel hayatları ile ilgili… Sibel Arna’daki nasıl bir özgüven ki insanların; oğlu Rüzgar’ın yemek yeme maceralarını merak ettiğini düşünüyor? Ya da Ayşe Özyılmazel’in sırf medyatik bir yüz olmasından mı kaynaklanıyor bu kadar ‘şahsi’ yazılar kaleme alabilmesi?

 

* * * * *

 

Bütün bunları yazıyor ve okuyucular tarafından kabul görüyor olabilirler. Peki neden her yerde, isimlerinin önünde ‘gazeteci’ sıfatını duymak ve görmek zorundayız. Hangisinin imzalı bir haberi var? Gazetecilik ile ilgili ne biliyorlar?

 

Ne zamandan beri gazetecilik çocuğunun anılarını anlatmak, aşk hayatındaki sorunların yarattığı duygusal buhranları kaleme almak oldu?

 

* * * * *

 

Son yıllarda Başbakan Erdoğan’ın medyayı sıklıkla eleştirdiği bir konu var. Köşe yazarlarını, insanları galeyana getirmekle; medya patronlarını da bu duruma müsaade etmekle ile suçluyor. Olumsuz haberler yapılarak halkın inancı ve direnci kırılıyormuş. Erdoğan, acı gerçekleri olabildiğince ‘çarpıtın’ demek istiyor ya da ‘Hiç yazmayın, halk bilmese de olur.’

 

Halkın ne bilmesi gerektiğine iktidarların karar verdiği, yazılan her habere ve köşe yazısına müdahil olunan bir ülkede ‘gazeteci’ adı ile çoğalan günlük köşe yazarlarının olması işte bu yüzden hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü zaten Başbakan’a göre siyasi eleştiriler içeren köşe yazılarının bu medyada işi yok! Sibel Arna, Ayşe Özyılmazel ve türevleri, tam da onun istediği kıvamda yazıyor aslında. O yüzden yakında gazete sayfalarında küçük Rüzgar’ın ergenlik maceralarını da bol bol okuyacağız… 


Ceren Özçelik

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları