loading
close
SON DAKİKALAR

Vicdan yoksa 'hizmet' yok...

Ceren Özçelik
Tarih: 10.11.2012

Ceren Özçelik yazdı, 'Halkın gerçek hizmetlere, gerçek hizmetlerin de vicdanlı yöneticilere ihtiyacı var...'

Eğitim ve sağlık bir devletin, halka en iyi şekilde sunmak zorunda olduğu hizmetlerin başında gelir. İnsanın tedavi olma hakkını en güvenilir ve rahat koşullarda gerçekleştirmesi, bunun için de para ödememesi gerek -en azından devlete ait yerlerde-

Gelin görün ki, büyük hastanelerde birçok işlem (muayene, tedavi, röntgen, tahlil, ultrason vb.) için beklemek zorunda
kalıyorsunuz. Yetmiyor, size yazılan ilaçları temin edeceğiniz eczanelerde, SSK'lı olduğunuz hâlde ekstra ilaç ücreti ve 'birikmiş muayene ücreti' adı altında bir takım ücretler ödemek zorunda kalıyorsunuz.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ, her fırsatta kendilerinden gayet emin bir şekilde sağlık hizmetlerindeki 'ilerleme'lerden bahsediyor. Devlet hastanelerinden birine gitmelerini, bir oraya bir buraya koşturan, kuyruklarda bekleyen ya da tedavi sırasının kendisine gelmesini bekleyen hastaları gözlemlemelerini tavsiye ederim. Bahsettikleri şey hizmet değil düpedüz eziyet!

* * * * *

Bir devlet mensubunun halka hizmet ettiğini söyleyebilmesi için empati yeteneğinin gelişmiş olması; halkın ne koşullarda yaşadığını ve 'hizmet'ten ne anladığını algılayabilmesi için kendini onun yerine koyabilmesi gerek. Son derece yüzeysel ve göstermelik değişimleri halka 'hizmet' söylemi adı altında sunmak, insanların ağzına bir parmak bal çalarak 'sosyal devlet' rolü oynamaktır.

Bundan birkaç yıl önce Erdoğan 'Demokratik Açılım' adı altında Dolmabahçe'de bir kahvaltı düzenlemiş, kahvaltıya da
konuyu tartışıp görüşmek için ünlü sanatçıları davet etmişti. O dönemden hatırladığım tek şey kahvaltıya davet edilen
ünlü isimlerden Kadir İnanır'ın ''Aç sefil bırakılmış, bıraktırılmış insanların, acı çeken bir halkın toplantısını ballı börekli saraylarda yaparsan, ben de buradaki çelişkiyi görürüm, bu popülist ve magazinel toplantıya katılıp, onların amacına hizmet etmem.'' diyerek toplantıya katılmamış olmasıydı.

Bu belki bir gerekçeydi, belki katılmamasının farklı bir sebebi vardı. Ama o gerekçedeki mesaj tam da benim anlatmak istediğim durumun özeti.

İşsizi, açı, yoksulu, şehidi ile bu ülke yorgun ve yılgın bir ülke. Bu ülkeyi yönetenlerin dört dörtlük sofralarda, konforlu makam araçlarında, lüksün, rahatın ve bolluğun hüküm sürdüğü yaşam alanlarında, derinlerde kalmış sorunlara gerçek çözümler üretmeleri nasıl mümkün olabilir?

Gerçek hayat, iktidardakilerin lafla peynir yürütmeye çalışması kadar kolay değil. Resimdeki eksikler uzaktan bakılınca görünmüyor ama insanlar umutsuz. Bu tabloyu polyannacılık oynayarak yok saymaya çalışmak, iktidardakileri ve yandaşlarını rahatlatabilir. Ya da vicdan sahibi olmadıkları için bu resim onların yüreklerine dokunmayabilir. Ama tablonun içindekiler, diğerleri gibi kendini kandıramaz, öyle bir lüksü yoktur hiçbirinin...

* * * * *

Türkiye'de politika, liderlerin laf dalaşından ibaret olmaya, gündem değiştirmek için kullanılmaya devam ettiği sürece yoksulun yaşam tablosu üzerindeki pürüzler var olmaya devam edecek.

Dileğim şudur ki, o pürüzlü hayatlar, vicdanlı politika ve politikacıları ayırt edebilsin, hangisi timsah göz yaşı döküyor, hangisi başını yastığa koyduğunda kara kara düşünmeden uyuyamıyor seçebilsin. Herkes için adalet ancak 'önemli' olmayı değil 'kıymetli' olmayı tercih edenlerin önderliğinde gerçekleşebilir...

Ceren Özçelik

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları