loading
close
SON DAKİKALAR

Yeni anayasa için yol temizliği gerek

Hakan Tahmaz
Tarih: 11.02.2012

Sıfırdan bir yeni anayasa mı hazırlanacak, yoksa köklü bir anayasa değişikliğine mi gidilecek

Bu hafta sonu TBMM’nin açılmasıyla “yeni anayasa” tartışmaları hız kazanacak. Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Meclis’in açılmasını beklemeden çalışmalara başladı. Önce Meclis’teki partilerle görüştü; akabinde Anayasa ve Kamu idarecisi profesörlerle buluştu. Son hafta da Meclis’de grubu bulunan partilere mektup yazarak, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonuna partilerden ikişer milletvekili bildirmelerini istedi. Komisyonun hukukunu ne olacağı ise komisyonun kendisine bırakmışa benziyor. Komisyonun nasıl işleyeceği, nasıl karar vereceği, TBMM karşısında konumu ne olacağı gibi soruların yanıtı belli değil. Eğer rutin Meclis Uzlaşma Komisyonu’nun görev, yetki ve sorumluluklarıyla sınır bir komisyon olarak kalırsa anayasa işine baştan sakat planlanmış olacak. Anayasa çalışmalarına başlamadan önce hükümetin ve Meclis’in bir dizi soruya yanıt vermesi gerekir. 

Bunların başında, sıfırdan bir yeni anayasa mı hazırlanacak, yoksa köklü bir anayasa değişikliğine mi gidilecek sorusu geliyor. Bu konunun iki boyutu var. Birincisi bugüne kadar yapılmış tüm değişiklilerin de tartışmaya açık olup- olması diğeri ise mevcut anayasanın değiştirilmesi dahi önerilemez hükümlerinin tartışmaya açılıp açılmadığıdır. Yeni anayasa bütün bunları kapsamak zorunda. Bundan gerisi durmak mevcut anayasada tadilata gitmek demektir. Bir diğeri de mevcut anayasanın ilk üç maddesini tartışma dışında tutmak, her önerinin ve tartışmanın bu maddelere takılmasını yol açar.  Bu, Türkiye insanının yarasına merhem olmayacak bir anayasanın ortaya çıkması yol açacak yanlış siyasal tercihtir.

İkinci önemli nokta Kürt Sorunu’nda silahların yeniden konuşmaya başlaması, çatışmaların hız kazanması ve soruna askeri çözüm arayışlarının yeniden gündeme geldiği bir dönemde yeni anayasa yapmaya çalışmak pek gerçekçi değil. Yeni demokratik anayasalar savaşı, çatışmayı ve sorunları bitirmek için yapılır. Ülkedeki yangın söndürülmeden ancak 12 Eylül Anayasası’na makyaj yapılabilir. Önce yangının söndürülmesi, cenazelerin gelmesinin engellenmesi gerekir. Yangını söndürecek hortum siyasi iktidarın elinde, ancak kullanmıyor. Yeni anayasa için siyasi iktidar, inisiyatifini ve gücünü savaşı durdurmaya kullanmalı.   

Üçüncü önemli konu ise yeni anayasanın yapımına toplumsal katılımın ve toplumsal meşruiyetin hangi yolla ve nasıl sağlanacağıdır. Salt TBMM eliyle yeni anayasa yapılamayacağı yeteri kadar açık olsa gerek. Nitekim siyasi iktidar da bu sorunun varlığının farkında olduğu için e-mail ile görüş almak ve ısmarlama anayasa platformları oluşturmak gibi bu sorunun çözümüne hiçbir katkısı olmayacak tamamen toplumu yönlendirme amaçlı  kozmik çözümlerle uğraşıyor.

Katılımcılık konusunun odağında yüzde on gibi yüksek  seçim barajı ve seçilmiş ama Meclis çalışmalarına katılamayan Milletvekillerin bulunmakta. Bu iki nedenle TBMM ciddi ölçüde tartışmalıdır ve meşruiyet sorunu var.  Bu durum aşılmadan anayasa yapılması ortaya çıkacak sonuç ne olursa olsun çok tartışılacak bir sonuç olacağına hiç kuşku yok. Adil olmayan seçim barajı, anti demokratik seçim ve siyasi partiler yasasıyla elde edilmiş milletvekili sayısı, yeni anayasanın meşruiyetinin toplumsal zemini sağlamak için tek başına yeterli değildir. Temsilde adaletsizliği ve Meclis’teki temsil krizini giderici önlemler alınması gerekiyor. Bu kapsamda Meclis Başkanına çok önemli görev düşmektedir. Bu sorunun hale yola girmesi için siyası partileri zorlamalı.

 İlk elden Meclis’teki temsil krizini çözmek için Terörle  Mücadele Yasası değiştirilmeli. Siyasi nedenlerle tutuklu bulanan Kürt siyasetçilerin serbest kalmasını ve seçilmişlerin Meclis çalışmalarına katılmalarını sağlayacak bir yol temizliğine ihtiyaç var. Bu bağlamda siyasi katılımı engelleyen kısıtlamalar ve yasaklar yasalardan ayıklanmalıdır. 

Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan sadece Terörle Mücadele Kanunu değildir. Halen Türk Ceza Kanunu’nda düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından sorun yaratabilecek, birbiri yerine kullanılabilecek en az 14 madde (TCK Madde 84, 125, 132, 134, 215, 216, 218, 285, 286, 288, 299, 301, 305, 318) bulunmaktadır. Ayrıca Basın Kanunu ve RTÜK Kanunu gibi yasalar da düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı niteliktedir.

Yeni anayasanın gerçekten sivil, demokratik niteliklere ve güçlü bir meşruiyete sahip olması için,  anayasa hazırlık sürecine örgütlü sivil toplumun aktif katılımı sağlanmalıdır. Baroların, derneklerin, sendikaların ve meslek odalarının sürecin ortağı edilmelidir. Bunun en doğru yolu  12 Ağustos genel milletvekili seçimleriyle birlikte sadece yetkisi, sorunluluğu ve görevi yeni anayasa yapmak olan, sıfır baraj ile  bir meclisi seçmekti. Şimdi bu geçti; daha fazla zaman kaybetmeden en geniş, yaygın katılımın zemini inşa etmek gerek. Kürtlerin, kadın örgütlerinin, azınlıkların, toplumun dezavantajlı kesimlerinin temsilcilerinin bu süreçte etkin olmalarının zemini yaratılmalıdır. 

Gecen yıl yapılan anayasa değişikliğinde olduğu  gibi “ben çoğunluğum, milletin vekâleti bende, ben yaparım olur” anlayışıyla yeni  anayasa yapmaya kalkışmak Türkiye’yi tek parti diktatörlüğüne sürüklemektir. 

Bu nedenle Meclis’te kurulacak komisyon, bu komisyonun sivil toplum örgütlerinin katkılarını hangi yolla alacağı, bunların katılım biçimi, Komisyonun TBMM karşısında yetki ve sınırlarıyla birlikte anayasanın Meclis’te kabul edilmesi için yeterli oy sayısı gibi konular anayasanın içeriğini tartışmak kadar önemli sorunlar.  Daha doğrudan ifadeyle burada sıralamaya çalıştığımız konular anayasanın muhtevasını ortaya çıkaran konulardır. Bu nedenle önemle ele alınmalıdır.

Cuma günkü yazımda yeni anayasanın politik içeriğini yazarak yeni anayasa meselesine devam edeceğim. 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları