loading
close
SON DAKİKALAR

Madımak mı, madımak mı?

Yüksel Işık
Tarih: 03.07.2022
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Yüksel Işık; Annelerin, sevgililerin her 2 Temmuz'da yüreklerinin bir yerine batan cam kırıklarının acısıyla ağlamaktan gözlerinin kan çanağına dönüşmesi bundandır.

Önceleri madımaktı, kuzukulağıgillerden olduğu söylenen ve kırsalda yemeği de yapılan bir bitki olarak bilinirdi.

Bir de türküsü vardı; o kadar özdeşleşmişti ki Sivas’la, bir otele de adını vermişlerdi.

2 Temmuz 1993’de, Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere düzenlenen etkinliğe katılmak üzere Sivas’a giden aydınlarımızın ve sanatçılarımız da o otelde konaklamışlardı.

Konaklamak, lafın gelişi işte…

Dünya ile temas kurdukları son yer oldu orası.

O oteli yaktılar ve artık Madımak denilince hepimizin ve bütün insanlığın aklına katliam geliyor.

O otelde yakıldı; şu dizelerin şairi Metin Altıok:

“İnsan dediğin saçaktaki Güvercinin farkında olacak Ve bir çiçek açacak kendince.”

Nedensiz!

Yalnızca o mu?

“bütün derinlikler sığ sözcüklerin hepsi iğreti değişen bir şey yok hiç ölüm hariç. aynı gökyüzü aynı keder.”

Diyen Behçet Aysan da o otelde yakıldı.

Kim mi Behçet Aysan?

Şairdi öncelikle; bir şair, herkesten çok insan olduğu için kendisine en uygun meslek olarak da doktorluğu seçmişti. Kendisine verilen Behçet ismi ne kadar bilinçlidir bilemem ama o ismin kaynaklarından biri de “Behçet” hastalığını bulan Dr. Hulusi Behçet’e kadar uzanırdı.

Tepeden tırnağa insandı yani!

Yalnızca o mu?

“Sen insanoğlusun kör olamazsın” diyen Muhlis Akarsu da, “Her ne desem sözüm yara/ Yar olmayan habersizdir” dizelerine can veren Nesimi Çimen de, “Sevgi kuşun kanadında” diyen Hasret Gültekin de, sevgisini, “Ne olursa dini dili/İnsanlar dünyanın gülü” şeklinde gösteren Edibe Sulari de…

Asım Bezirci'nin kitaplarını okumak, Asaf Koçak'ın karikatürlerindeki anlamı çözmek, Uğur Kaynar ile memleket meseleleri üzerine hasbıhal eylemek varken, hepsini bir çırpıda yaktılar.

Siz, geçmişin izlerini taşıyan bir fotoğrafı kızgınlıkla ateşe attığınızda dahi içiniz kırılırken, onlar hiç tereddüt etmeden, henüz hayatının baharında olan 12 yaşındaki Koray ile 15 yaşındaki Menekşe’yi, 16 yaşındaki Asuman’ı da yaktılar.

Ömrünü insanlığa adamış o büyükler ve neden yakıldıklarını bilemeyecek yaşta olan o çocuklar yanarken, otelin etrafını saran güruhun attığı, “burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganıyla kastettikleri Cumhuriyet’in kendilerine açmış olduğu inanç alanını kullanarak, başka inançları yok etmenin bir hastalık olduğunu kim inkar edebilir?

Öfkeden gözü dönmüş o güruhun masum olduğunu söylemem zor ama tarihimiz tanıktır ki ne yaptığını bilmeyen nice topluluklar, tarihimizin travmalar tarihine dönüşmesine piyon olduğu da inkar edilemez.

Bir provokasyon var mıydı?

Hiç kuşkusuz!

Peki ya kışkırtma?

Tartışma götürmez!

Ama emin olun ki daha fazlası var ve Sivas’ta, Madımak’ta yaşanan katliam, öyle “şeriat isteriz” diyen iki şalvarlının kendiliğinden eylemi değildi.

Tıpkı bu katliamdan üç gün sonra Başbağlar Köyü’nde gerçekleştirilen katliamda olduğu gibi…

Katillerin arkasını kazıyın; kökünde uluslararası istihbarat güçlerinin izlerini bulursunuz.

“Her ölüm erken ölümdür” derler; her giden zamansız gitmiştir aslında.

Madımak’ta olup bitenler ise sözcüklere sığmaz.

Annelerin, sevgililerin her 2 Temmuz'da yüreklerinin bir yerine batan cam kırıklarının acısıyla ağlamaktan gözlerinin kan çanağına dönüşmesi bundandır.

Dahası, insanları yakan yaratıklar yetiştiren bir kültürü sorgulamak; herkese eşit mesafede durmayı bir görev kabul edecek, laikliği benimsemiş bir kamusal güç inşa etmektir.

Aksi halde "Hafik'ten bu yana Banaz'dan öte/Kızılırmak boylarında bir şehir"de yanan o ateş hiç sönmeyecek.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları