loading
close
SON DAKİKALAR

Patrik Sahak Maşalyan: Türkiye’ye katkı sunmaya devam edeceğiz ama sorunlarımız varken yok diyemeyiz

Patrik Sahak Maşalyan: Türkiye’ye katkı sunmaya devam edeceğiz ama sorunlarımız varken yok diyemeyiz
Tarih: 14.12.2019 - 09:48
Kategori: Gündem

Ermenilerin yeni patriği Sahak Maşalyan, "Biz bu ülke için değerli bir azınlığız. Devlet katında her zaman değerli olduğumuz söyleniyor. Bu ülkenin sadık vatandaşları olarak Türkiye’ye katkı sunmaya devam edeceğiz. Ancak sorunlarımız varken yok diyemeyiz" dedi.

85. İstanbul Ermeni Patrikliği'ne seçilen Episkopos Sahak Maşalyan, Milliyet gazetesinden Mert İnan'a konuştu. Maşalyan'ın açıklamalarının bir kısmı şöyle:

- İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği’ni kazandığımda başarı sıralamasında ilk 5 bin içerisindeydim. Her zaman düşünmeyi okumayı, seven birisi oldum. Dindar bir ailem vardı. 12 yaşında kutsal kitabı okumaya başladım. Bizim dönemimiz çok politize olmuş bir gençlik dönemiydi. Fikri olmayan genç yoktu. Dolayısıyla arayışlar, okumaların yanı sıra kutsal kitap beni hayat ideali seçmeme yönlendirdi. Üniversite yıllarımda Patrik olan Sınorhk Kalustyan ile tanışmam dönüm noktası oldu. O dönemde kiliseyi daha yakından tanımaya başladım. Akşam kilisede dersler oluyordu. Ders veren rahiplerden biri "Ben insanları tanırım. Senden mühendis olmaz, senden iyi öğretmen, vaiz olur" dedi. "Öldükten sonra ne olacağız?" diye sorduğunda, ‘İmanımız var, Allah’ın ellerine kalacağız’ deyince, "İstemez misin şimdiden Allah’ın ellerinde kal?" dedi. O an, kararımı verdim.
- Bu konuşma insanlara basit gelebilir ama o sırada tuhaf bir şey oldu. Bir an ölümüme gidip geldim. Hakikat ışığının benim yaşam çağrım olduğunu anladım. O duyguları sonra yakalayamadım. Aslında yaşadığım, teoride bildiklerimin ruhta açılmasıydı. Sonrasında İstanbul Üniversitesi’nde felsefe okumaya da karar verdim. Yurt içi ve yurt dışında yıllar süren akademik ve dini eğitimlerin ardından çiçeği burnunda bir patrik olarak sizinle konuşuyorum.

- Patrik seçimlerinden sonra 12 yıllık mahrumiyet sona erdi. Her sistemin olmazsa olmazları vardır. Bizim patriğimiz vardı, komadaydı ama adı patrikti. Merhum patriğimiz nefes aldığından patrik seçemiyorduk. 12 yıl patriksiz cemaat olarak yönetilmeye çalışıldık. Bu bir mahrumiyetti. Bir dükkanı bile başsız yönetemezsiniz. Sorunlar birikti. Bazı sorunlar vardır, vekil çözemez. 12 yılda nesiller kaybettik. Patrik görmeden büyüyen çocuklar oldu. Düşünün ki, 12 yıl boyunca Cumhurbaşkanı, Diyanet İşleri Başkanı veya İçişleri Bakanı yerine, vekili yönetmeye çalışıyor. Tüzel kişilik sorunu da seçimlerin aksamasına yol açtı. Uzun süre ne devlet, ne bizimkiler bilemez durumdaydı.

- Kendi örgütlenmemizi sağlayamazsak boğuluruz. Yılda 12 doğuma karşı 26 ölüm gerçekleşiyor. Cemaatimizin sayısı gittikçe azalıyor. Bundan sonra cemaatimizi daha derli toplu hale getirecek bir üst çatının yasal çerçevesi için çalışacağız. Biz bu ülke için değerli bir azınlığız. Devlet katında her zaman değerli olduğumuz söyleniyor. Bu ülkenin sadık vatandaşları olarak Türkiye’ye katkı sunmaya devam edeceğiz. Ancak sorunlarımız varken yok diyemeyiz.

- Öncelikle insan kaynakları birimi oluşturmak istiyoruz. Seçimlere girdik ancak kaç insanımız hayatta, kaç seçmenimiz var bilmiyoruz. Öldüğü halde seçmen listelerinden çıkartılmayanları tespit ettik. Türkiye’deki tüm azınlıkların toplam sayısı 80 bini geçmez. Gerekli ihtimam gösterilmezse bu ülkenin rengi olarak fakirleşeceğiz.

- İslam coğrafyasında en az Hıristiyan barındıran ülke Türkiye. Kültürel, dilsel zenginliği kaybetmek de fakirleşmedir. İslamofobinin yanlışlığını konuştuğumuz gibi, Hıristiyan fobisini de konuşmamız lazım. 100 yıl önce olanlar olmuş bitmiş. Gayrimüslimler artık beşinci kol değil her zaman olduğu gibi sadık vatandaşlar.

-  Nâzım Hikmet gençliğimizde idollerden biriydi. İTÜ’de herkes solcuydu. Nâzım’dan şiirler okunurdu. 200’den fazla şiir ezberledim. Kendim de şiirler yazmaya başladım. 100’den fazla şiirim var ama yayınlamadım. Gençliğimde Nietzsche okurdum. Nietzsche tanrıya inanmasa da kendi yolunda idealist biri. Yaşamda karşıtlarınızı anlayarak ilerlersiniz. Akıl diyalektikle gelişiyor.

- Kutsal kitaptan sonra en çok okuduğum kitap ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’tür. Hermann Hesse’nin Sidartası’nı 20 kez okudum. Orhan Kemal, Orhan Pamuk başucu kitaplarım oldu. Kendi meditasyonlarımda sözsüz müzik dinlemeyi seviyorum. Özellikle de klasik müzik dinlemeyi tercih ediyorum. Sözsüz müziğin içine kendi duyularınızı koyarsınız. Uyumadan önce mutlaka müzik dinler ruhumu dinlendiririm.
- Televizyon izlemem. Çok zaman alıyor ve insanları etkiliyor. Bilgisayarım, internetim ruhuma çok daha uygun. YouTube’u çok izliyorum. Sonsuz olanak sağlıyor. Ciddi konularda size referans veriyor. Bir din adamının bugünlerde en çok ilgisini çeken konu gelecek olmalı. Değişen dünyada küreselleşme insanları sürüklüyor. Robotlaşıyoruz ve yapay zekâ denilen dönem belirsizlik içeriyor. Kimse freni olmayan arabaya kimse binmek istemez. Dinlerin görevi fren olmaktır. Muhafazakâr olmak denge unsurudur ancak sadece muhafazakâr olanlarla veya tam tersi sadece, ilerici olanlarla medeniyet kuramayız. İnsanlar büyük bir yalnızlık yaşıyorlar.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları