loading
close
SON DAKİKALAR

Temelli: Eskiden taşımalı eğitim vardı şimdi taşımalı miting dönemi başlattılar!

Temelli: Eskiden taşımalı eğitim vardı şimdi taşımalı miting dönemi başlattılar!
Tarih: 10.03.2019 - 17:50
Kategori: Siyaset

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, seçim çalışmalarını Urfa’nın ilçelerinde sürdürüyor. Suruç ve Siverek’teki halk buluşmalarına ve Viranşehir’deki mitinge katılan Temelli’ye, DTK, Kürt ittifakı partilerinden PDK, KKP, DDKD, Azadi Hareketi, PDK-T, DBP gibi parti temsilcileri eşlik etti. ...

Suruç’ta konuşan ve halkın alana girişinin polisler tarafından engellenmesini eleştiren Temelli, “Suruç’u GBT’den geçiriyorlar. Dışarıdan bir televizyon kanalı gelse bizi çekse, sanırlar ki burada güvenlik güçlerine miting yapıyoruz. Güvenlik güçleri bizi dinlesin, hukuk öğrensinler, adalet öğrensinler” dedi. Temelli, kolluk güçlerine kendilerine verilen yasadışı talimatlara uymaması çağrısı yaptı. Suruç katliamı ve Şenyaşar ailesine yaşatılanları da hatırlatan Temelli, Suruç sokaklarında 3 gün boyunca canlı bombanın gezdirilmesi ve 34 cana mal olan katliamı da Şenyaşar ailesine yönelik katliamı da unutmadıklarını belirterek, “Ta Roboski’den beri yaşanan katliamları unutursak kalbimiz kurusun. Bu katliamların hepsinin hesabını soracağız” dedi. 

Daha sonra “Viranşehir’in ilk kadın belediye başkanı Leyla Güven’in” selamlandığı coşkulu Viranşehir mitinginde konuşan Temelli, şunları söyledi: 

Binlerce yıldır buradayız burada olmaya devam edeceğiz

Diyor ki bu halklara dönüp bakarak, bu erdemli ve onurlu halka dönüp bakarak, bu ülkeden defolun diyor. Biz de ona diyoruz ki, biz binlerce yıldır buradayız, burada olmaya bir arada olmaya da devam edeceğiz. Hiçbir yere gitmiyoruz, 31 Mart’ta sandıklara gidiyoruz. Biz sandığa gidiyoruz, sen kayyımlarınla beraber iktidardan gidiyorsun. 

Sayın Öcalan bir an önce avukatları ve ailesi ile görüşebilsin

Zulüm her yerde, adaletsizlik, hukuksuzluk her yerde. Bu zulüm, bu adaletsizlik bitsin, bu ülkeye adalet gelsin, hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilsin diye mücadeleyi her geçen gün büyütüyoruz. Barış, demokrasi, hukuk ve adalet için her gün mücadeleyi büyüteceğiz, güçlendirmeye devam edeceğiz. Tıpkı Leyla Güven, tıpkı Sebahat Tuncel, Selma Irmak gibi 330’dan fazla yoldaşımız gibi Strazburg’da, Galler’de Hewler’de olan tüm yoldaşlarımız gibi. Adalet isteyeceğiz. Bu arkadaşlarımızın bir an önce açlık grevlerinin bitmesi ve sağlıklarına kavuşmasını istiyoruz. Onları kaybetmek istemiyoruz. Yapılması gereken şey hukuka, adalete uymaktır. Kim uyacak? Adalet Bakanı. Adalete uymayan bir Adalet Bakanı olabilir mi? Adaletin, yasaların gereği ne ise onu yapın. Bu tecride son verin. Sayın Öcalan avukatları ve ailesi ile düzenli bir şekilde görüşebilsin. Türkiye'deki bütün hükümlülerin ve herkesin sahip olduğu bu haklara, Sayın Öcalan da sahiptir. Hukukun gereği ne ise onu yapın.  

Toplumu, insanları bölmelerine izin vermeyelim

Bu iktidar, hukuk tanımazlıkla, adaleti yok sayarak, yargı haklarını hergün ihlal ederek iktidarda kalacağını sanıyor. Kürt düşmanı savaş politikaları ile iktidarda kalacağını sanıyor. Bu iktidar, her gün bu ülkeye kötülük yapıyor, kötülük yapmaya devam ediyor. Bu kötülüğe son vereceğiz, iyilik kazanacak, HDP kazanacak. İyi insanlara, dürüst insanlara, vicdanlı insanlara, Türkiye’nin her yerinde bu iktidara katlanan tüm mağdurlara sesleniyorum; gelin şimdi yan yana olma zamanıdır, bu kötülüğe karşı çıkma zamanıdır. Ne zaman ağızlarını açsalar hep kötülük, hep düşmanlık. Halkı toplumu bölüyorlar, birbirine düşman ediyorlar. Baba ile kızı bile birbirine düşman edecek kadar bir kötülük her yeri sardı, sarmaladı. Şimdi buna son verme zamanı. Halkları, insanları, farklı kimlikleri olanları bölmelerine izin vermeyelim, farklı inançları olanları bölmelerine izin vermeyelim.

İktidarı kaybedeceklerini anladıkları için her gün bizi düşmanlaştırıyorlar 

31 Mart’ta sandıklarımıza sahip çıkmak, geleceğimize sahip çıkmaktır. Tecride karşı çıkmaktır, savaşa karşı çıkmaktır. Bunu yapacak mıyız?  İşte bundan korkuyor, bundan korktuğu için de iktidarı kaybedeceğini anladığı için de her gün bize saldırıyor, bizi düşmanlaştırıyor. Bir gün ülkeden kovuyor, bir gün terörist oluyoruz, bir gün bütün nefret söylemlerinin hedefi haline geliyoruz. Bizi bulamayınca soğana saldırıyor. Millet senin yüzünden soğan ekmeyecek. Herkesi, her şeyi terörist yaptı, soğanı patatesi bile terörist yaptı. Buna son vermek bizim elimizde. Bu savaş politikalarına, savaş diline bu düşmanlaştıran her mahallede her evde şiddet uygulayan anlayışa son vermek zorundayız. 

Suçlu arıyorsan Ankara, Suruç, Cizre ve Sur katliamlarında ara

Suruç'a gittik, 5 defa GBT’den geçtik. Buraya geldik 5 defada da burada GBT’den geçtik. Hala suçlu alıyorlar onlara defalarca söyledik bizden suçlu çıkmaz bizden insan çıkar insan. Suçlu arıyorsan Suruç Katliamı'nı kim yaptı, git orada ara. Şenyaşar ailesini kim katletti, orada ara. Suçlu arıyorsan, 10 Ekim Ankara Katliamı'nı kim yaptı, orada ara. Cizre Katliamı'nda, Sur'un yıkımında ara. Suçlu arıyorsan, sınırda elini kolunu sallayarak geçen DAİŞ’lilerde ara. Bizde ne suçlusu olacak. Şimdi DAİŞ’liler teslim oluyorlar, itiraf ediyorlar, nasıl gidip geldiklerini, nasıl örgütlendiklerini, silahlara nasıl kavuştuklarını anlatıyorlar. Kimse bunu görmüyor. 

Bizlerin mücadelesi ile buraya da Suriye’ye de barış gelecek

Hala diyor ki Rojava, hala diyor ki Mınbiç, oraları temizleyeceğiz. Sen savaş politikaları ile beslenerek 3-5 tane belediye kazanacaksın diye halklara zulüm etmene son vereceğiz. Suriye’nin geleceğini, Suriye halkları belirleyecek; Suriye’deki Kürtler, Araplar, Türkmenler, Süryaniler belirleyecek. Senin gibi düşmanlığı ihraç edenler belirlemeyecek. Nasıl ki bu ülkeye düşmanlık yapıyor, Suriye’ye de düşmanlık yapıyor.  O yüzden bizler, barış mücadelesini, demokrasi mücadelesini yükselttikçe, Türkiye’ye de Suriye’ye de barış gelecek.

İktidardan gidecekleri için onların beka sorunu var!  

Ne zaman sıkışsalar, Kürt düşmanlığı ile Kürt meselesinin çözümsüzlüğü ile yol alıyorlar. Ne zaman sıkışsalar, dönüp diyorlar ki beka sorunu var. Sizin beka sorununuz var mı? Niye olsun? Akşam evinize gidiyorsunuz, sabah işinize gidiyorsunuz. Doğal insanlar gibi yaşıyorsunuz. Onların beka sorunu var. İktidardan gidecekler ya. 17 yıldır bu ülkenin en temel sorununu, Kürt sorununu çözemediler. Şimdi bu sorunları çözemedikten sonra, kalkmış beka sorunu var diyor. Beka sorunu yok; geçim, işsizlik, yoksulluk sorunu var. İşsizler elini kaldırsın. Hiç mi bu tabloyu görmüyorsun? Kendi iktidarınız için insanlara beka sorunu var deyip şiddet uygulamaya, zulmü uygulamaya devam ediyorsunuz. Ama size en güzel cevabı sandıkta bu işsizlik, bu geçinemeyen yurttaşlar verecek, çiftçiler, esnaf verecek, emekliler verecek. Emeklilikte Yaşa Takılanlar verecek. Emekli olup geçinemeyenler, çalışmak zorunda olanlar verecek. İşinden gücünden olanlar, KHK ile ihraç edilenler, kayyım zulmüne uğrayanlar verecek. Ataması yapılmayan öğretmenler verecek. İşte o zaman sorun beka sorunu mu başka bir şey mi sandıkta anlayacaksın. 

İşte Türkiye’de çiftçinin, esnafın hali

Viranşehir’de yaşayıp da mevsimlik işçi olarak çalışmak zorunda olanlar sana cevabı verecek. Günde 20 TL’ye çalışmak zorunda olanlar verecek. Yoksulluğa mahkum edilenler, emeği, aşı çalınanlar sana yanıt verecek. Sorun beka mı, işsizlik mi işte o zaman anlayacaksınız. O zaman kendi yalanlarınızdan utanacaksınız. 

Saray'da yatıyor, 1150 odalı Saray'da yaşıyor. Saray'ın ışıkları hiç sönmüyor ama Viranşehir’de elektrik yok, Suruç’ta elektrik yok. Çiftçi elektrik faturasını ödeyemiyor. Çiftçi haczediliyor. Utanmadan bir de çiftçiye haciz memuru yolluyorsun, sen önce çiftçinin hakkını ver. Çiftçinin bütçeden doğan anayasal hakkı var, 64 milyon lira vermediler çiftçiye. Çiftçiyi borçlandırıyor. Kaşıkla veriyor, gübre zammı, mazot zammı ile geri alıyor. İşte Türkiye’de geçim sıkıntısı, işte Türkiye’de çiftçinin hali. Esnaf perişan, bütçe açık verdikçe esnafa vergi yüklüyor. Esnaf vergisini ödeyemiyor, dükkanını kapatıyor. O çıkmış "Esnafa kredi dağıttım" diyor. Hangi esnafmış? Biz de bir görelim o esnafı. Kimmiş bu esnaf, bu kredileri kim alıyor, kim yiyor bu kredileri?  Halkın hali ortada, halk meydanlarda.

Taşımalı miting dönemi başlattı

O da miting yapıyor. Nasıl mı? Hani taşımalı eğitim vardı ya şimdi yeni bir şey var; taşımalı miting. Biz sizi bir yerden taşıyıp getirdik mi? Sizi buraya zorla getirdik mi? Size okul müdürü, size vali yazı yazdı mı mitinge gidin diye? O ise taşımalı miting yapıyor. 24 Haziran’da Denizli’de Ödemiş’i anmıştı. Şimdi Diyarbakır’da miting yapmış, çevre illerden ne kadar otobüs, minibüs varsa toplaşıp gelmişler. Sonra onlara Diyarbakır’ı anlatıyor, yahu onlar Diyarbakırlı değil. Onlar akşam kendi memleketine gidecekler. Sen gerçekten Diyarbakırlılara bir şey anlatmak istiyor musun? 2015’te o çözüm masasını nasıl devirdin gel onu anlat. Bu kadar insan barış için umutlanmışken, barış gelecek diye bütün kalbiyle sana destek olmuşken sen insanların arkasından Çöktürme Planı hazırlamışsın. Gel bi onu anlat Diyarbakır’da. O çöktürme planlarını hazırlayanlar, ülkeyi çökerttiler. 

Nereye el atsanız sorunlar yumağı

Bakın ülkenin haline, iyi giden bir şey var mı? her şey kötü gidiyor. Ekonomi kötü gidiyor, siyaset kötü gidiyor, toplumsal yaşam kötüye gidiyor. Nereye el atsanız sorunlar dağ gibi, nereye el atsanız içinden çıkılmaz bir girdabın içine sürükleniyorsunuz. Eğitim ve sağlık sorunları... Ama onların derdi bizim Kürtçe tabelalarımız, Kürtçe bilboardlarımız. Tahammül edemiyorlar! Kürtçe'yi akıllarınca o bilboardlardan indirince yok edeceklerini, insanların konuşmayacağını sanıyorlar. Yahu o bizim anadilimiz ana! İnsan anadilini unutur mu? İnsan anadilinden vagzeçer mi? Bu zihniyet işte böyle. İnsanların anadilini yok sayarak, tabelaları indirerek, halkı yok sayarak inkar politikaları ile aslında toplumu bölüyorlar. Bir toplum farklılıklarından güç alır, farklılıkları ile büyür. Farklılıkları yok sayan bir anlayış işte bu ülkeyi çökertiyor. Hepimiz kendi kimliklerimiz anadilimiz ve farkılıklarımızla bir aradayız. Bu tekçi anlayışı kabul etmiyoruz. 

Benim Kürt olmadığımı söylüyor: Ben Urfalıyım, Türkiyeliyim

Bana diyor ki, aklınca Kürtlere beni şikayet ediyor. Diyor ki Kürt bile değil. Bana hakaret ederken, Kürtlere "Kürt bile" diyerek ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapma peşinde. Böyle ayrımcılık olur mu? Buradan söylüyorum, bir kez daha söylüyorum ben Urfalıyım, ben Türkiyeliyim. İşte sen bunu anlayamıyorsun. Dedik ki bu tekçilik bu ülkeye uymaz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmaz. Sizin bir cumhurbaşkanınız, sizi temsil eden bir cumhurbaşkanı var mı? Olmaz dedik, çünkü bu sistem uydurma bir sistem. Bu ülkeye bir sürü cumhurbaşkanı geldi gitti. Hiçbiri Kürt sorununu çözemedi, hiçbiri bu ülkeyi demokratikleştiremedi ama hiçbiri de bu ülkede bu kadar ayrımcılık yapmadı. Kürtlere defolup gidin demedi. Bu nasıl cumhurbaşkanı, böyle cumhurbaşkanı olur mu! 

Bir ülkenin cumhurbaşkanı o ülkenin partiler üstü bir kurumunu işgal eder. Yargı bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını savunur. Ama Erdoğan diyor ki; ben hem Cumhurbaşkanı olacağım, hem parti başkanı hem de başbakan. Ama hepsi bir arada olmaz! O yüzden yerellerden iktidara geleceğiz. Türkiye'yi laik, demokratik bir sisteme kavuşturacağız. O zaman bu ülkede herkesi kucaklayan bir cumhurbaşkanı olacak, bundan kimsenin şüphesi olmasın. 

Nerede HDP logosu görüyorsanız bilin ki o demokrasi ve barıştır

31 Mart’a 3 hafta kaldı. 3 hafta boyunca 7/24 çalışacağız. 7 gün 24 saat her yere gideceğiz, herkese ulaşacağız. Herkes sandığa gidecek. Nerede bir Viranşehirli varsa, sandığa gidip oyunu kullanacak. Oyu başka yerde olan Viranşehirliler, Viranşehir için olduğu yerde oy kullanacak. Nerede bir HDP logosu görüyorsanız bilin ki o barış, demokrasidir, Figen Yüksekdağ’dır, Selahattin Demirtaş’tır, Gültan Kışanak’tır, Sebahat Tuncel’dir, Selma Irmak’tır, İbrahim Ayhan’dır. Mührünüzü HDP’ye, özgürlüğe ve geleceğe vurun. HDP’nin mührü olmayan yerler de var. Demokrasi güçlerini iktidara taşımak için tüm Türkiye'yi bu kayyım utancından kurtarmak için ittifaklarımız ve demokrasi güçlerimizle bir aradayız, işte o demokrasi güçlerine mühür vuracağız. Biz Türkiye’de bir demokratik seçenek yarattık. Şimdi herkesi bu demokratik seçenekte buluşmaya davet ediyoruz. Gelin yan yana duralım omuz omuza olalım, bu faşizmi hep beraber yıkalım. O yüzden diyoruz ki Viranşehir Ya Me Ye. Urfa Ya Me Ye. Hepimizin yolu açık olsun. Serkeftin, yolumuz açık olsun.   

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları