loading
close
SON DAKİKALAR

TMMOB: Kar hırsının ve gündelik çıkarların insanlığın ve gezegenimizin geleceğini tehdit etmesine izin veremeyiz

TMMOB: Kar hırsının ve gündelik çıkarların insanlığın ve gezegenimizin geleceğini tehdit etmesine izin veremeyiz
Tarih: 05.06.2021 - 13:22
Kategori: Gündem

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, "Doğayı ve insan yaşamını yok sayan kapitalist sömürü düzeninin yıkıcı etkileriyle ortaya çıkan "iklim krizi", "küresel ısınma" ve diğer çevre felaketlerinin olumsuz etkilerinin her geçen yıl artarak kendini hissettirdiği son dönemde “Dünya Çevre Günü”, kapitalizmin dünya çapında yarattığı tahribata karşı çevre mücadelesinin vurgulandığı bir gün olarak anlam kazanmıştır" dedi.

Emin Koramaz'ın açıklaması şöyle:
"5 Haziran 1972 tarihinde Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Stockholm Konferansı`nda insanların çevre ile ilişkisi üzerinde durularak, temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel bir insan hakkı olduğu kararıyla 5 Haziran tarihi “Dünya Çevre Günü” olarak kabul edilmiştir.

Doğayı ve insan yaşamını yok sayan kapitalist sömürü düzeninin yıkıcı etkileriyle ortaya çıkan "iklim krizi", "küresel ısınma" ve diğer çevre felaketlerinin olumsuz etkilerinin her geçen yıl artarak kendini hissettirdiği son dönemde “Dünya Çevre Günü”, kapitalizmin dünya çapında yarattığı tahribata karşı çevre mücadelesinin vurgulandığı bir gün olarak anlam kazanmıştır.

Bugün ülkemizin her yanında çok büyük çevre sorunları yaşanmaktadır. Kapitalist sömürü ilişkileri, iktidarın rant politikaları ve alınmayan önemler nedeniyle bu sorunlar giderek büyümekte, ülkemizin geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşmaktadır.

Son birkaç aydır Marmara Denizi'ni etkisi altına alan ve Marmara'daki canlı hayatı tehdit eden "deniz salyası" (müsilaj) sorunu, ülke olarak yüz yüze olduğumuz çevresel sorunlara karşı duyarsızlığın adeta dışavurumu niteliğindedir.

İçinde yaşadığımız yüzyılda dünyamızı ve insanlığı tehdit eden tehlikelerin en başında iklim değişikliği gelmektedir. Atmosferde sera etkisi yaratan gazların artışı, fosil yakıt kullanımı ve ormansızlaşma ile beraber yaşanan küresel ısınma; kuraklık, susuzluk, gıda krizi, aşırı doğa olayları gibi pek çok sonuçlarıyla yeryüzünde yaşayan tüm canlı ve cansız varlıkları olumsuz yönde etkilemektedir. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok etkilenen bölgelerden birisi de, ülkemizin içinde bulunduğu Doğu Akdeniz Havzası'dır.

Küresel çapta yaşanan iklim krizinin yıkıcı etkilerini telafi edici bütüncül önlemler almak yerine, hiçbir kamu yararı taşımayan rant politikalarıyla ülkemizin doğası tahrip edilmektedir. Hasankeyf, Allianoi, Phaselis gibi tarihi mekanlarımız; Uzungöl, Salda Gölü gibi benzersiz su varlıklarımız; Fırtına Vadisi, Kazdağları, Munzur, İkizdere gibi ekosistemlerimiz sermaye için yaratılacak rant kapısı olarak görülmekte ve birer birer yok edilmektedir. Halkın ve bilim insanlarının itirazlarına rağmen iktidarın ısrarcı olduğu Kanal İstanbul Projesi ise, bütün bir Marmara Bölgesinde geri dönülmez bir coğrafik, ekolojik, ekonomik, sosyolojik, kentsel ve kültürel bir felaket yaratacaktır.

Bütün bu yıkım politikaları yetmezmiş gibi, hiçbir ihtiyaç olmamasına rağmen, nükleer güç olma hevesiyle yapılmak istenen Nükleer Santraller de ülkemizin geleceği için büyük bir çevresel tehdit durumundadır. Ülkemizin ve coğrafyamızın geleceğini tehdit eden bu tehlikeli yoldan derhal dönülmelidir. Sanayi, tarım, enerji, ulaşım ve kentleşme politikaları belirlenirken çevre politikalarını önceleyen bir yaklaşım benimsenmelidir.

Kar hırsının ve gündelik çıkarların insanlığın ve gezegenimizin geleceğini tehdit etmesine izin veremeyiz. Anayasamıza göre "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir". Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Gelecek nesillere yaşayabilecekleri bir dünya bırakabilmek için, ekolojik bir krize dönüşen çevre sorunlarının çözümünde, bütüncül politikaların, hukuksal ve kurumsal düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekir.

TMMOB olarak, çevreyle uyumlu bir kalkınma ve sanayileşme için, derelerimizin, ormanlarımızın, tabiat varlıklarımızın korunması için, insanlarımızın sağlıklı bir çevrede huzur içinde yaşaması için mücadele etmeye, mesleki teknik bilgimizi bu doğrultuda seferber etmeye devam edeceğiz."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları