loading
close
SON DAKİKALAR

Cumhuriyet Güç Birliği neden yanlıştı

İmambakır Üküş
Tarih: 13.02.2012
Köşe: @imambakirukus

Sosyalist sol, her zaman olduğu gibi, kendine dönük, hiçbir siyasal ve toplumsal iddiası olmayan bir tavır aldı.

AKP, karşıtı olan hemen herkes 12 Haziran seçimlerinin çok kritik bir seçim olacağını söylüyor, hatta daha da ileri giderek Türkiye’nin son seçimi olacağını söylüyordu…

Herkesin hareket noktası farklı da olsa, önemli ortak nokta, AKP’nin olası seçim başarısının Tayyip Erdoğan’ın devlet başkanlığı sürecinin önünü açacak olmasıdır.

Bir diğer önemli ortak tespit, sonuç ne olursa olsun AKP’nin anayasayı tek başına değiştirecek bir güce kavuşmaması gerektiğiydi…

***
Sosyalist sol, her zaman olduğu gibi, kendine dönük, hiçbir siyasal ve toplumsal iddiası olmayan bir tavır aldı. Türkiye’de yaşanan politik ve toplumsal sürecin yarattığı yeni kutuplaşmaları göremedi.

Hayatın ve siyasetin dışında kaldı, her zamanki gibi. Bunun tek istisnası, BDP ile girilen ortaklaşmadır. (Bu ayrı bir yazı ve değerlendirme konusu…)

***

AKP karşıtlığında, cumhuriyet ve demokrasi konusunda benzer kaygılar taşıyan kimi STK ve siyasi partiler ise anlaşılması “güç” bir kararla, seçimlere bağımsız adaylarla katılma kararı aldılar…

Hem de, bir tek oyun bile önemli olduğu tek hedefin AKP’nin geriletilmesi, yenilgiye uğratılması gerektiği bir zamanda…

***

Büyük iddialarla ortaya çıkan “Cumhuriyet Güçbirliği” oluşturanların niyetlerinden bağımsız olarak, nesnel anlamda kime hizmet etti?

Cumhuriyet’e mi, Cumhuriyet karşıtlarına mı? Bu sürece katkısı olan herkesin elini vicdanına koyarak cevaplaması gereken bir sorudur bu…

***

CHP, bu seçimlerde aday tespiti yönteminde yanlış yaptı. Hem Önseçim yapmayarak parti içi demokrasinin işletilmesini engelledi. Hem de aday yapılanları “tartışmalı” hale getirdi.

Ama CHP’nin yanlışı bununla sınırlı kalmadı. Yeni CHP söylemiyle tartışmalı bir yol açan CHP, bunu pekiştiren bir aday belirleme yolu seçti. Eski; hayatın ve siyasetin kaldırıp bir kenara attığı merkez sağ’ın en tartışmalı ve şaibeli unsurlarını getirip seçilebilir yerlerden aday yaptı.

Yine CHP, bu iki yanlışın üstüne “Ergenekon davası” sanıklarından bazılarını aday yaptı, bazıları hem aday yapmadı, hem de hangi gerekçeyle aday yapılmadığını açıklamadı…

***

CHP’nin bu yanlış yol ve yöntemleri seçmiş olması, “Bağımsız aday” olmaya yeterli bir gerekçe miydi?

Ya da mevcut koşullarda her şeye rağmen AKP karşısında en güçlü siyasal parti olan CHP desteklenemez miydi?

***

“Cumhuriyet güçbirliği” adayları, hiçbir yerde ama hiçbir yerde milletvekili seçilebilmek için gereken oyun yarısına bile erişemedi.

En çok oyu alan Tuncay Özkan bile, ancak yarıya yakın bir oy alabildi… Ki, CHP seçmeni de, Tuncay Özkan’a hem AKP’nin yaptığından hem de CHP’nin aday göstermemesinden dolayı kafası karışıktı.

Sonuçta, bu karışıklık bilinçsizlikle birleşti, 10 bini aşkın oy iptal oldu…

***

Başta Tuncay Özkan olmak üzere hiçbiri aday olmamalıydı. Getirdikleri haklı eleştirilerin hiç birisi Türkiye’nin, Cumhuriyetin geleceğinden daha önemli değildi…

***
Cumhuriyet Güçbirliğini, yalnızca aldığı oy üzerinden değerlendirmek yanlış olur. Oy da önemlidir. Keşke o oylar AKP hanesine yazılacağına, Demokrasi ve Cumhuriyet güçlerinin hanesine yazılsaydı.

Ama bence daha önemli iki husus var: Birincisi, Cumhuriyet güçbirliğini destekleyen gönüllülerin özverili çaba ve emekleridir. Bu enerji, eğer AKP karşıtı bloğu güçlendirmek, CHP’yi iktidar yapmak için harcansaydı daha güçlü bir etki yaratırdı.

Ancak ne yazık ki, başta Tuncay Özkan gönüllüleri olmak üzere bütün çalışan gönüllülerin enerjisi boşa tüketilmiş, toprağa gömülmüştür.

İkincisi ve önemlisi, doğal olarak büyük ölçüde CHP’ye oy verecek seçmenin kafasında soru işaretleri ve tereddütler yaratılmıştır. Güçbirliği, doğal olarak esas CHP seçmenine yönelmiş, acımasız ve haksız bir CHP eleştirisi yapmıştır.

***
Cumhuriyet ve demokrasi güçlerinin aralarında olan ve olabilecek hiçbir ayrılık, onları ortak hedefler için birlikte mücadele etmekten alıkoymamalıdır.

Ancak, bu seçim süreci de göstermiştir ki, tepkisellik ve benmerkezcilik hala hepimizin ortak hastalığıdır.
***

Hiç kimse, hiçbir şey olmamış gibi davranamaz. Bu olumsuz sürecin başlatılmasında sorumluluğu olanlar, bunun hesabını vermelidir.

Yada kimse, durumu olduğundan farklı göstermek için boş ajitasyonlarla durumu kurtarmaya çalışmamalıdır.

Şimdi, ayrışma zamanı değildir. Esas şimdi eşitlikçi, özgürlükçü, tam bağımsız ve gerçekten demokratik bir Türkiye için birleşme zamanıdır.

***

Önümüzde, zorlu bir süreç var. Hiç işin kolayına kaçmadan, olayı kişiselleştirmeden, yaşanan sürecin ve başarısızlıklarımızın üstüne gidebilmeliyiz.

Yenilenme ve bütünleşme süreci yaşamak zorundayız.

Daha mücadele bitmedi, yeni bir evreye girdi. Bunun gerekleri ve sorumlulukları hepimizi bekliyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları