loading
close
SON DAKİKALAR

Eminağaoğlu; Yargıda AKP'nin el atmadığı ne kaldı!

Ömer Faruk Eminağaoğlu
Tarih: 13.12.2015

Ömer Faruk Eminağaoğlu; Bu nedenle 64 üncü hükümette Bekir Bozdağ'ın Adalet Bakanı yapıldığını görmezden gelmek olanaksız!

AKP hükümeti, 64 üncü Cumhuriyet hükümeti eylem planını açıkladı.

Sanırsınız ki Avrupa’yı geride bırakacak adımlar atıyor veya atmaya devam ediyor!



Açıklanan bir eylem planı mı, yoksa karşı eylem planı mı...

Bu sorunun yanıtını bulmak için öyle çok büyük analizlere gerek kalmıyor.

Açıklanan metin içindeki her bir konu, o alan için karşı eylem planı niteliğinde!

İster hukuk devleti, ister demokrasi, ister eğitim, ister kamu yönetimi, ister çalışma yaşamı gibi, düzenlenen hangi konuya bakılırsa bakılsın; AKP, sorunlu anlayışlarını geleceğe de taşıyacağını, bizzat kendi ağzından ifade ediyor.



Eylem planına sadece yargı yönünden, yargı ile ilgili olarak ta, bir kaç noktadan bakmak bile, yeterli ipucunu fazlasıyla veriyor.

Eylem planında yargı ile ilgili sipariş edilen çalışmaların mutfağında, kuşkusuz Adalet Bakanlığı olacak!

Yapılan çalışmalar Adalet Bakanlığından hükümetin önüne, oradan da TBMM'ye gidecek.

Bu nedenle 64 üncü hükümette Bekir Bozdağ'ın Adalet Bakanı yapıldığını görmezden gelmek olanaksız!

AKP ve yargı!

Bekir Bozdağ ve reform!

Birbiriyle bağdaşmaları söz konusu mu...

Kuşkusuz bağdaşmadıkları için Bekir Bozdağ yine Adalet Bakanı!

Hangisi veya kaçıncısı olursa olsun bir AKP hükümetinin varlığını bile, yargı bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğü ile yan yana düşünmek olanaksız.

Bekir Bozdağ'ın da, yaptıkları da, yapmadıkları da ortada!

Hukuk sistemi ve yargının ne duruma sokulduğu da ortada!

Böyle olunca AKP'nin yeni bir arayışa girmesine ne gerek...



Yargıda AKP'nin el atmadığı ne kaldı!

El attığı bazı alanlarda, yeni tabela altında gününü gün etmeye devam ediyor.

İşte yargı da eğitim gibi...

İşte sulh ceza yargıçlıkları gibi...

El attığı bazı alanlarda ise, bu yerleri yeni tabela altında bile kullanırken bazen yüzü kızarıyor, zorlanıyor, kendisini yeni düzenleme yapmak zorunda hissediyor.

İşte HSYK gibi...

12 Eylülden kalan birçok noktada ise, o anlayışı terk etme iradesi olmadığı için onları da gündeme bile getirmiyor!



İşte Türkiye Adalet Akademisi!

Yargıda eğitim amacıyla özerk bir kurum olarak 2003'te çıkan bir yasa ile kuruldu.

Adalet Bakanlığında ne kadar bürokrat varsa, hepsi Akademide!

Özerklik elbette kağıt üzerinde, bu durumu kim görüyor ki…

Yargıç ve savcı adaylarının meslek öncesi, yine yargıç ve savcıların meslek içi eğitimleri bu kurumda yapılıyor.

Uygulamayı görünce, “tek tip” yargıç ve savcı yetiştirmek için kurgulansa bu kadarı olmaz!

Akademi kurulmadan önce, Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı çatısı altında bu eğitim çalışmalarının yürütüldüğü dönemde bile, Bakanlık ve hükümet, hiç bu kadarına cesaret edebildi mi…

Kuşkusuz sorumluluk gerektirdiği için de edilmedi.

Şimdi kağıt üzerinde kalsa da Akademi’nin özerklik yönüne sığınılarak, her istenilen çok daha kolay biçimde gerçekleştiriliyor!

Kuramsal olarak Türkiye Adalet Akademisi gibi bir kurumun varlığına kim karşı çıkar.

Ama çalışmalarına bakınca böyle bir kurumun varlığını yargı ile hukukun üstünlüğü ile bağdaştırmak olanaklı mı!

Yargıda reform olacaksa, AKP ağzına bunu alıyor mu.



İşte sulh ceza yargıçlıkları!

2014 yılında sulh ceza mahkemeleri kaldırıldı ve sulh ceza yargıçlıkları kuruldu.

Kaldırılan bu mahkemelerin yargılama aşamasındaki görevleri, asliye ceza mahkemelerine aktarıldı.

Soruşturmada yani savcılık aşamasında, yargıç kararı alınması gereken konulardaki görevleri ise, yeni kurulan sulh ceza yargıçlıklarına aktarıldı.

Bu yargıçlıklar her ilde ve de ağır ceza mahkemelerinin olduğu yerlerde kuruldu.

Hatırlarsak, geçmişte bölgesel olarak görev yapan DGM'ler, daha sonra 2005'te ÖGM'ler olarak, 2012'den bu yana da terör mahkemeleri tabelasıyla karşımıza çıkmıştı.

2014’te terör mahkemeleri kaldırılırken, onlara soruşturma aşamasında yüklenen rol de, soruşturma aşamasına özgü olarak kurulan ve karşımıza çıkan sulh ceza yargıçlıklarına yüklenmişti.

Daha da ötesi, karşımızdaki yapılanma, aynı zamanda DGM yedek yargıçlıklarından başkası da değildi, hatta çok daha gerisinde idi.

Çünkü sulh ceza yargıçlıkların kararları bir başka yer tarafından denetlenemiyor, buraya atananların DGM yedek yargıçlıkları kadar güvencesi bile bulunmuyor, beklentilerin dışında karar verenler soluğu en kısa zamanda bir başka yerde alıyordu.

Bu yargıçlıklar nedeniyle DGM'ler artık bölgesel olmaktan da çıkmıştı!

Hatta DGM'ler, terör ve örgütlü suçlar dışında, bu yeni tabela altında artık çok daha genişletilmiş görevleriyle, her alanda ve her yerde karşımızda idi.

Geçmişte DGM'ler terörle mücadele söylemi ile kurulmuştu.

Şimdi DGM yedek yargıçlığı rolü de yüklenen bu yargıçlıkların bizzat varlıkları terör!

Nereden nereye!

Reform diyen AKP, bu yapıları kaldırmaktan hiç söz ediyor mu!



İşte HSYK!


HSYK'yı bu duruma sokan kim...

2010'da Anayasa değişikliği yoluna da gidip, bu yolla yarattığı yapıyı tepe tepe kullandı.

Yetmedi daha sonra uçan tekmelerle bile yasa çıkardı.

Bu yasa büyük oranda iptal edilince her umduğunu gerçekleştiremedi.

HSYK seçimlerinde kendini taraf olarak ta görerek, HSYK seçimlerini kazanamaması durumunda o seçimleri tanımayacağını bile belirtti.

Bu yolla yapılandırdığı HSYK'yı da tepe tepe kullandı, kullanıyor.

Gelecekte de kullanabilmek için, şimdi yine bir değişiklik isteği...

Kendi yaptığını da, atıp yerine yaptığını da, şimdi bunu atıp yerine yapacağını da reform olarak sunuyor.

Bu konuda AKP hükümetlerince atılan her bir adım, kuşkusuz geri bir adım...

Kurumların, kullanma süreleri dolan yapıları, ilgisiz söylemler yoluyla değiştiriliyor o kadar!

12 Eylül HSYK'sından bile beter bir tablo ortada.

Şimdi HSYK'yı yargıç ve savcılar yönünden iki ayrı kurula bölmekten söz ediyor.

Peki bunu neden en başta yapmadı!

Elbette kuramsal olarak HSYK, bu iki ayrı meslek yönünden iki ayrı kurula bölünmeli.

Ama bu Kurulları yine beklentilerine yanıt alabilecek biçimde kurgulayacak bir AKP var.

Bir süre de böyle kullanıp, bir süreci de böyle götürmek isteyen AKP var.

Yaptığı anayasa değişiklikleri, çıkardığı 2000 civarında yasaya bakınca, AKP gerçek niyetini, nerede, ne zaman, hangi konuda ortaya koymuş ta, kime söz hakkı tanımış ki…

Kuşkusuz söylenen yeni yapılanma, yargıya güvence olacak değil, yargıyı bu yeni tabelalar altında yönetecek yeni bir yapılanma olacak.

Aynen şu anki ve bir önceki HSYK da olduğu gibi!

HSYK'dan, Bakanı, Müsteşarı çıkarmak isteyen bir AKP var mı...

HSYK’nın bütün kararlarına yargı yolunu açmak isteyen bir AKP var mı...

Yargı yolunun açılması için, amaçladığı kendi kadrolaşmasını tamamlamayı bekliyor olmalı...



İşte Devlet sırları!

AKP, bir devlet sırrı yasası da çıkaracağını ifade ediyor!

Hükümet işlemleri, zaten yargı tarafından etkili bir denetime tabi tutulamıyor.

Yargı denetimine kapalı alanlar da var.

Bunların kaldırılacağı söylenmiyor!

Çıkartılacak bu yasa kapsamına, hükümet istediği konuları sokarak, her istediği eylemini, yargı denetiminin dışına çıkarmayı amaçlıyor!

Bunu da yüzü kızarmadan, reform diye sunuyor!

Kendisinin neyinin denetleneceğine, neyinin denetlenmeyeceğine sadece kendisi karar veren bir iktidar!

Etkisi altında tuttuğu bu yargıya bile güvenmeyen bir iktidar!

Yaratılan, mutlak bir iktidar!



12 Eylül'den kalanlarla yine yola devam!

12 Eylül döneminden kalan yargı bağımsızlığı ile bağdaşmayan konular yine gündemde yok.

AKP, 12 Eylül anlayışı ile yola devam ettiği için, bu konuları aklına bile getirmiyor.

12 Eylül döneminden kalan, 1983'te çıkan Hakimler ve Savcılar Yasası'nın kaldırılıp, yeniden düzenleneceğini söylemiyor.

Yine yargıçlık ve savcılığın iki ayrı meslek olarak düzenleneceğini de söylemiyor.

Yargıç ve savcı adaylığı alım süreci dahil adaylık dönemindeki Adalet Bakanlığı etkisinin ve görevlerinin tamamen kaldırılacağını, bu konuda bütünüyle HSYK'nın görevlendirileceğini ifade etmiyor.

HSYK müfettişliğinin kaldırılmasından söz etmiyor.

Yargıç ve savcılar için dört sınıf ve beş bölge esasının kaldırılacağından da söz etmiyor.

Yargıçları memurlaştıran derece ve kademe uygulamasının terkedileceğini ifade etmiyor.

Memurlar için beş tür disiplin cezasının varlığının bile ötesine geçilip, yargıç ve savcılar için söz konusu edilen ve yargıç güvencesi ile bağdaşmaz nitelikte de olan yedi tür disiplin suç ve cezası uygulamasının terkedileceğini de nedense hiç dile getirmiyor.

Doğal yargıç ilkesine aykırı uygulamaların ortadan kaldırılacağını söylemiyor.

Yargıç ve savcıların, özlük, mali ve sosyal haklarının yetersizliğini görmezden geliyor.

Yargıç ve savcıların da insan olduğunu, bu nedenle temel insan haklarının tanınması ve bu hakları da etkin biçimde kullanacakları ortamın sağlanması gerektiğini nedense hala düşünemiyor!

Bu konularda yasa çalışmaları yapacağını hiçbir biçimde ifade bile etmiyor.

Neden ki acaba...



AKP; “bağımsız bir yargı, iktidara göre kurgulanamaz, tüm siyasal partilerin uzlaştığı bir metin ortaya çıksın” diyor mu!

AKP’nin söylediklerinden, yargıda kurtarılmış alan gözüyle baktığı, elde ettiği alanlara dokunmayacağı açıkça ortaya çıkıyor.

Etkin olduğu, ancak aşırı derece rahatsızlık yaratan yerlerde ise, bu yerleri sistemde ve elinde tutmak için, konuya hak verir gibi yaklaşarak, gerek gördüğünde yapacağının, yine sadece tabela değişikliği olacağını, kaçamaklı da olsa itiraf ediyor.

12 Eylülden kalan işine yarayan alanlara da asla dokunmayacağını gösteriyor.

Yeni gerekçelerle, gerçekler ortaya çıkana kadar kullanacağı yeni alanlar da arıyor.



Hükümet, eylem planında yoluna yargı ile devam edeceğini söylüyor!

Demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırılığı saptanan AKP, bu konudaki aykırı eylemlerini kaldıracağını söylüyor mu...

Tam aksine, o eylemleri hem de fazlasıyla yapıyor ve yine yapacağını ortaya koyuyor...

Laik olmadan da, laik cumhuriyet hükümeti görevi yapacağım diyor!

Varlığı demokrasiyle çatışan bir parti olarak ta, demokratik hükümet görevi yapacağım diyor!

Yargı, hukukun üstünlüğünden uzaklaştırılıp, üstünlüğün hukukundan kendini kurtaramadığı için, bu durumu artık seyrediyor.

Her geçen gün daha fazla hizaya sokulan yargıyı kullanarak, AKP kendini güvenceye alma ve sistemi de hizaya sokma anlayışı ile yoluna geçmişteki gibi devam edeceğini ifade ediyor!

Hukuk devleti, sosyal devlet, devlet yönetimi, hangi alana bakılırsa durum farklı değil...



İşte hükümet eylem planı, tüm bu durumlara kararlılıkla devam edileceğini ortaya koyan, yani bir karşı eylem planı!

Yargıyı bir sopa, bir dipçik gibi görünce, o duruma sokunca da, karşı eylemlerinden dönmeyeceğini açık açık söylüyor, söylemekle de kalmıyor, yaparak ilerliyor...

Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları