loading
close
SON DAKİKALAR

Eminağaoğlu; Yerlerde sürüklenmeyen ne kaldı!

Ömer Faruk Eminağaoğlu
Tarih: 10.10.2015

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Cumhuriyet tarihinin en ağır saldırısı karşısında da tüm vatandaşların emek, barış ve demokrasi içinde artık AKP’ye ve arkasındaki tüm güçlere gereken mesajı da gecikmeden vermesi gerekiyor...

Terör örgütü PKK mensubu olduğu söylenen bir kişinin Şırnak’ta öldürülmesi sonrasında cesedinin polis aracına bağlanıp sürüklenmesine yönelik haber ve görüntüler sosyal medyada geniş yer buldu.

PKK’nın terör örgütü olması, terörle mücadele kapsamında bir ölümün gerçekleşmesi böyle bir davranışı hiçbir biçimde hukuk içinde göstermez.



İktidar mensupları yöneltilen sorulara, "olay araştırılacak olup, doğru ise kabul edilemez bir durumdur” biçiminde yanıtlar veriyor, her zamanki gibi süreci geçiştirmeye uğraşıyordu.

TBMM’de grubu bulunan diğer üç partiden hiç birisi böyle bir olay karşısında etkili biçimde tepkisini ortaya koymuyor, İçişleri Bakanı’nı sonuç alıcı biçimde istifaya davet etmiyor, hakkında gensoru önergesi dahi vermiyordu!

HDP, olayla ilgili TBMM’de sonuç alıp almamaya bakmadan, konuyu gündeme getirmeyi yeterli görüyor, hem iktidara yükleniyor, hem de daha fazla yüklenmekten de açıkça uzak duruyor, böylece her tarafa görüntü vermekle yetiniyordu.

Diğer iki muhalefet partisi, seçim sürecinde böyle bir konuyu duymuş olmanın mutsuzluğunu yaşamakla yetiniyor, iktidar partisine karşı bir adım atma yoluna gitmiyorlardı.



İktidarı besleyen basın her nedense, bomba yüklü ceset kuşkusu durumunda başvurulan olağan bir yöntem olarak, sürüklenme işleminin gerçekleştirildiğini ifade gereği duyuyordu.

Basın nedense kendisini bu işlemlere gerekçe bulmakla görevli görüyordu

Bu ifade, zaten basın özgürlüğünün de durumunu gözler önüne sermeye yetiyordu!

Bir cesedin bomba yüklü olup olmadığının kontrolü için sürüklenmesi mi gerekiyordu!

Bu da olağan bir yöntem mi olmuştu!

Ne zamandan beri ve nerelerde…



Bu konuyu gündeme getiren siyasi partinin, terör örgütlerince öldürülenler veya şehid edilenler için etkin tepki vermemesi, o partinin verdiği bu tepkiye de diğer siyasi partilerin katılmamasını, yani ortak dilden uzaklaşılması durumunu ortaya çıkarıyor ki, bu uzaklaşma gelecek için oldukça sorunlu.

Ceset sahibi için PKK nitelemesi yapılınca, siyasi partilerin, hatta yazanların, çizenlerin, herkesin dilleri ve kalemleri düğümleniyor ve sessizliğe gömülüyor, susuyor.

Siyasi partiler Kürt sorununda; terör boyutuna her zaman terör penceresinden, diğer boyutlara ise her zaman hukuk ve demokrasi penceresinden bakamayınca, böyle kararlı ve net bir irade gösteremeyince, bu olaydaki gibi her şey birbirine karışıyor ve karıştırılıyor.

O nedenle bütün partiler, kendileri yönünden günü geçiştirmenin yöntemi nasılsa, bu olayda da geçmişte yaptıkları gibi yine öyle hareket edip günü geçiştiriyor.



Bu yurtta bir arada yaşama iradesi taşımak nedeniyle, herkesin birlikteliği pekiştirici, insani değerleri öne çıkartıcı biçimde hareket etmesi gerekirken, bakıldığında bu konudaki sorunlar ve eleştiriler özellikle 12 Eylül sonrasında her geçen gün yoğunlaşarak giderek artıyor.

12 Eylül’le oynanan oyunların ortadan kaldırılması, 12 Eylül anlayışının canlandırılmasından uzak durulması gerekiyor.

Kin ve nefreti yaratan veya artıran değil, bundan uzaklaştıran bir dil ve davranışın ortaya konulması gerekiyor.

Ölü veya diri, terörist veya değil, her ne olursa olsun, asla veya asla insanların, insanlığın yerlerde sürüklenmemesi gerekiyor.

Bunun düşünülmesinin bile söz konusu olmaması gerekiyor.

Eğer sürükleniyorsa, demokratik hukuk devletinde böyle bir olayın hukuksal, siyasal karşılığının ve sorumluluğunun gereği ne ise, bunun da ivedilikle yerine getirilmesi gerekiyor.

Ama nerede…

Bu konu gündeme geldiğinde, sosyal medyada yazıldığında bırakın siyasi partileri, insanlar bile yeterince tepki vermekten uzak durdu ve halen de duruyor.

Böylece ne duruma getirildiğimiz de açıkça görülüyor.



Bakıldığında yerlerde sürüklenmeyen başka ne kaldı ki…

Neden bu durumlara düştük…

Yerlerde sürüklenmeyen bir şey kalmadığı için bu durumlara düştük elbette.

Demokrasi, insan hakları, hukuk söz konusu olduğunda, bunların gereği ne ise o şekilde, terörle muhatap olunduğunda da onun gereği ne ise o şekilde hareket etmemek, her şeyin yerlerde sürüklenmesine neden oluyor.



Cumhuriyetten ne anlaşılması gerektiği kuşkusuz Anayasa’da yazıyor.

Ancak Cumhuriyet hangi yönüyle, hangi niteliği ile gerçek anlamda yaşanabiliyor ki…

Cumhuriyetin Anayasa’da yazılı bütün nitelikleri, yazıldığıyla kalmış.

Bütün nitelikler yerlerde…

Eğitim, tam bağımsızlık, ulus ve üniter devlet, eşitlik ve kardeşlik içinde kurucu değerlere bağlılıkla yaşamak isteğinden uzaklaşılması ortamları sürekli körükleniyor, hatta bunlarda yerlerde sürükleniyor.



Bu yazı kaleme alındıktan sonra, Ankara’da yaşanan vahşet gösterdiki, iktidarda kalmak uğruna AKP her yola başvuruyor.


Bu coğrafyada kurucu değerlere bağlılıkla ortak yaşamanın kurallarından uzaklaşılmaması gerekiyor.

Cumhuriyet, tüm nitelikleri, değerleri ve bunlara sahip çıkma iradesi, bugüne kadar yerlerde sürüklendiği için, hükümet te tüm bunlara karşı durmak bir yana, bu ortamı hazırladığı, yerine göre de özendirdiği için, bugün böyle bir eylem gerçekleştirilebiliyor.

Bu tabloya kesin bir söylem ve eylemle bir son demek gerekiyor.

Bunun için süreci buraya taşıyan hükümetten bunun hesabının mutlaka ve mutlaka sorulması gerekiyor.

TBMM’nin toplanması, hükümetin, İçişleri Bakanı’nın istifası, bunlar için muhalefetin etkin biçimde öne çıkması gerekiyor.

Ancak bunların yine gerçekleşemeyeceğini görecek olmak karşısında elbette sağduyudan uzaklaşmadan, ancak Cumhuriyet tarihinin en ağır saldırısı karşısında da tüm vatandaşların emek, barış ve demokrasi içinde artık AKP’ye ve arkasındaki tüm güçlere gereken mesajı da gecikmeden vermesi gerekiyor.

Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları