loading
close
SON DAKİKALAR

24 Haziran seçimi, CHP ve muhalefetin yapması gerekenler konusunda bir yol haritası önerisi

Prof. Dr. Ahmet Özer
Tarih: 27.04.2018
Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Özer

Ahmet Özer: Sermaye, Ordu ve Din. Bunlar milliyetçilik ve dincilikle birleştirilerek bütün demokrasi güçleri üzerinde bir baskı unsuruna dönüştürülmüş durumda

Bu bir erken seçim değil, bir baskın seçimdir. Daha on gün önce seçimler zamanda yapılacak diyen, hatta daha ileri giderek erken seçimden bahsetmek ihanettir diyen AKP yöneticileri, ne oldu da danışıklı dövüş sistemiyle telaş içinde bu baskın seçime karar verdiler.

            Sebepleri şöyle sıralayabiliriz:

            1) Ekonomi dibe vurdu, bu durumu daha fazla sürdürülemezdi.

            2) İçerdeki gibi dışarda da tamamen tecrit  durumu var.Zaman geçtikçe bu izalosyon daha artıp Türkiyeyi iyice sıkıştıracaktı, buna daha fazla dayanamazlardı.

            3) Afrin Operasyonu soğumadan iç politikada seçim propogandasının malzemesi yapmak düşüncesi var.

            4) Yerel seçimde kaybetme riskleri yüksekti, ondan önce demoralize olmamak için bu seçimi öne aldılar.

            5) İyi Partiyi devre dışı bırakıp hem MHP’yi rahatlatmak hem de kendilerine siyaseten etik olmayan bir avantaj kazanmak istiyorlardı.

            6) MHP ise süre uzarsa ortaklık bozulabılır telaşına kapıldı.

            7) Bunların yanısıra AKP son altı aydır uyguladığı seçim politikasının etkileri geçmeden ön almak için telaşla baskın seçim kararı aldı.

            Ama cin şişeden çıktı artık, ikinci bir 'Haziran' hezimeti kapıda görünüyor. Bütün devlet olanakları ve baskılara karşın ortam sosyo psikolojik açıdan CHP ve muhalfet için ugundur. O yüzden cumhurbaşkanlığı seçimi vemilletvekili seçimi kazanmalıdır. Eğer, bir yanlış yapılıp da bu seçim(ler) kaybedilirse Türkiye uzun bir otokratik cendereye girecek o taktirde yerel seçimlerin pek bir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır.

            Seçimi kazanmak için üç önemli adım atılmalıdır;

  1. Doğru aday belirlenmeli: Doğru aday, dört muhalefet partisinin oylarını tamamen alabilecek; ayrıca, sivil toplum kuruluşlarını kucaklayacak; AKP’nin içindeki mutsuz muhafazarkar Kürt seçmen ile; barajı geçmediği için AKP’ye gitmiş olan emanet Saadet oylarına hitap edecek bir profile sahip olmalıdır. Yanısıra iktidar partisine oy verdiği halde AKP’nın gidişatını ve bazı uygulamalarını tavsip etmeyen seçmenin en azından bir kısmını etkileyecek biri olmalıdır.
  2. Seçimin mutlaka kazanılacağının havası estirilmelidir: Seçmenin bir kesiminde bunlar hileyle de olsa seçimi kazanacaklar havası var. Bu bir psikolojik tuzaktır. Aksine Cumhur İtifakının kazanma algısı mutlaka yıkılmalı, topluma bu konuda umut aşılanmalı, güven verilmelidir. Ne pahasına olursa olsun kaznacak(lar) değil; ne pahasına olursa olsun kaybedecekler algısı yerleştirilmelidir. Kazndıktan sonra parlementer sisteme dönüleceği, demeokrasi ve hukuk devletinin yeniden ihya edileceği, OHAL’ın kladırılacağı, kuvvetler ayrılığı ve meclisin saygın etkinliğine kavuşturulacağı vaadi verilmeli; yanısıra muhalefet partilerinin CB adayalarının geçiş sürecinde başkan yardımcısı olacakları önceden ilan edilmelidir.
  3. Seçim güvenliğ sağlanmalı: Seçim güvenliği aynı azamanda sandık güvenliğini gerektirir. Sandığa giren oyların girdiği gibi çıkacağının güvencesi seçmene verilmeli, halk sandığa gitmeye teşvik edilmeli, katılımın yüksek olmasına çalışılmalıdır.

            Hemen başlamalı: Her bir yöneticinin, her bir partilinin, il il, ilçe ilçe, mahalle mahalle, kapı kapı dolaşarak çalışcağı bir döneme girdik.  Durum çok acil. Yakınmak yerine iş yapmanın zamanıdır. Durumun ehimiyeti, aciliyeti ve şartların gerektirdiği husulara göre politika üretilmeli, ona göre siyasi söylem ve eylemde bulunulmalıdır. Büyük laflar edip bir şey yapmamak yerine mütevazi davranıp taş üstüne taş koyma zamanı.

            Bununla birlikte tahakkümün, baskının dozu gittikçe artabilir. İfade özgürlüğünden, toplantı özgürlüğünden söz edilemiyordu zaten, bu şekliyle seçim ortamında bunlar olmadan seçime nasıl “seçim” denilecek? Bu koşullarda yaplacak hille ve yanlış işleri  takibe alacak ortak bir komisyonun kurulmalıdır.

Üç Önemli Mesle Var:

            Seçim sürecinde özllikle üç önemli nokta üzerinde durulmalı… Bunlar, a)üretim, b)bölüşüm ve c)toplumsal barış meselesidir. Bu üç hususu şu başlıklar altında da toplayabiliriz.  1)Ekonomi, 2) Demokrasi ve hukuk, 3) Eğitim, 4) Toplumsal barış, 5) Dış politika. CHP ve muhalefet bu konularda toplumun önüne kısa net ve anlaşılır çözümlerle çıkmalıdır. Seçmen genellikle siyasi partinin, tavır, tutum, söylem ve eylemlerinin bu hususlarla ilgili sonuç alıcı olup olmadığına bakıyor.

Atılması Gereken Üç Önemli Adım söz konusu:

            Çözüm gücünüz toplumsal desteğiniz kadardır. Peki bu güce ulaşmak için, hangi adımları atmak gerekir? Kanımca siyasi başarının anahtarı atılacak üç doğru adımla gerçekleşebilir.

            a) Doğru hedefleri belirlemek; bu hedeflere ulaştıracak sorun çözücü,  

            b) Etkili program ve siyasi projeler üretmek ve bu projeleri uygulayacak,

            c) Liyakat ve ehliyet sahibi kadrolar oluşturmak.

            Yani negatif politka yerine pozitif bir yaklaşımla, topluma üretimin artılacağı; adil bölüşümün sağlanacağı ve bunların sulh, sukun, huzur ve güven içinde yapılacağının programı ve umudu sunulmalı. İkinci olarak, bütün bu politikaları halka mal etmek, iktidara geldiğinde bunları çözebilecek bir siyasi oluşum olduğunun güvenini topluma vermek gerekir.

            Ülkenin İçinde Bulunduğu Durum pek iç açıcı değil. Kimse bu korku ve suskunluk sarmalında BARIŞ lafını bile ediyemiyor. FETÖ için ilan edilen OHAL adeta her alanda bir sopa gibi kullanılarak insanlar susturulmaya ve sindirilmeye çalışılıyor. Anlayacağınız sosyolojik olarak, korku sarmalının yarattığı tam bir toplumsal felç hali ile karşı karşıyayız.       Genellikle böyle durumlarda acz içine düşen iktidarlar üç şeye sarılır:

            Düşman göster, Düşünme duygusunu körelt, Dayanışma duygusunu kışkırt.  Bununla baskının üç saçayağı bir araya getirilmeye çalışılıyor: Sermaye, Ordu ve Din. Bunlar milliyetçilik ve dincilikle birleştirilerek bütün demokrasi güçleri üzerinde bir baskı unsuruna dönüştürülmüş durumda. Ayrıca,

            a) Toplumu bölmek. Her bireyi bir gruba dahil etmeye zorlamak söz konusu; bireyin kendisinin düşünmesi yerine liderin ve grubun peşinden sürüklenmesi için bu gereklidir. Grubu lidere koşulsuz itat ettirmek, onun her dediğine koşulsuz inandırmak, arkasından sürüklemek gerekiyor. Bu yapılıyor..

            b) Korku yaymak. Korku iklimi oluşturmak, herkesi bu korkuyla sindirmek bir metoddur. OHL’den beri bu yöntem katmerlenerek devam ediyor.

            c) Sürekli iç ve dış düşman üretmek. Öcü(ler) yaratmak; bu öcü politikası ile toplumu dize getirmek bir araç olarak kullanılyor. Öcüleri kovması için herkesin kendisine mecur olduğuna inandırmak ise bu yöntemi hayata rahatça geçirmenin aracıdır. İktidarın uguladığı bir straji de budur. Toplumun endişelerine hitab ediliyor.

            d) Kendisinden olmayanları şeytanlaştırarak öcüler grubuna dâhil etmek, ihanetle suçlayıp itibarsızlaştırmak, hain ilan etmek.

            e)Bu da olamıyorsa devletin zor gücünü kullanarak sindirmek, susturmak.  Toplumun kamu düzenini sağlamak için verdiği yetkiyi kendi düzenini sürdürmek için kullanmak. Şu anda e güvenlik bürokrasisi bu amaca matuf yönlendiriliyor ve  kullanılyor. 

CHP’ye ve Muhalefete  Düşen Görev:

            Şimdi artık bu iktidarı değiştirme zamanı. Önemli olan CHP yönetiminin ve muhalefetein bu cevapları ve çözümleri halka mal etmesidir. Bugün için CHP’ye oy vermeyen ama mevcut iktidardan da rahatsız olan %25-30 civarında bir seçmen kitlesi var. Bunlar;

  1. AKP’nın içindeki mutsuz muhafazakar Kürt Seçmendır. (%7-8 civarında)
  2. SP barajı geçmediği için AKP’ye giden emanet oylardır. (%3-4 civarında)
  3. İktidar ve Erdoğan’dan memnun olmayan bir kitledir. (%12-3 civarında

Sorun bu kesimleri demokrasi bloğu içinde buluşturabilme başarısını gösterip gösterilmemesidir. O yüzden CHP’nın bu seçimler vesilesiyle sorun yaşadığı üç kesimle diyaloğa geçmesi lazım:  1)Kürtlerle  2)Varoşlara 3)Müteddeyinlerle.

Daha da önemlisi, CHP bu kesimlerle ve onların sorunlarıyla ilgili realist ve cesur çıkışları yapmalı. Bunlara dair çözümleri toplumun ve ilgili toplumsal kesimlerin onay vereceği politikalar ve çözüm önerileriyle yapması lazım. Bu süreçte CHP, hedef kitlesini büyütmeli, uzak olduğu bu üç kesimle buluşmalıdır.

             Cesaret ve adalet vurgu sürdürülmeli.  CHP kurultayının adının “cesaret ve adalet” kurultayı olması çok yerindeydi. Ben bir lider için ya da lider kadrosu için fark yaratanın cesaret olduğuna inananlardanım. Emin olun, bu dönemde cesur davranılması, topluma cesaret ve umut veren eylem ve söylemlerde bulunması çok şeyi değiştirecektir. (Adalet Yürüyüşünde bunu hep birlikte yaşadık, gördük.  Gezi ha keza bunu bize gösterdi) Çünkü korku ile zehirlenmiş bir iklimde yaşıyoruz.  Bu durumda sadece adaleti sözle istemek değil adaleti sağlamak için cesaretle birşeyler yapılması büyük önem taşıyor.

            Burda sivil topluma da büyük bir görev düşüyor. Doğal olarak sivil toplum kuruluşları (STK’lar) ile siyasal partilerin mücadeleleri farklı amaçlara yönelik olabilir. Sivil toplumun amacı tahakkümcü, baskıcı bloku parçalamak, etkisizleştirmek, demokrasiyi yeniden inşa etmekse, siyasal partilerin nihai amacı ise iktidara gelmektir. Ancak bu iki amacın da birbirlerini tamamlayıcı nitelikte olduğunu, birincisi gerçekleşmeden ikincisinin de gerçekleşemeyeceği bilinmelidir. O nedenle bunları farklı amaçlar olarak değil, ortak bir amacın değişik aşamaları olarak görmek ona göre organize olmak daha doğru olur.

 

            Seçimde Vurgulanması Gereken Hedefler Tek Tek Ortaya Konulmalı:

            Hain FETÖ Darbe girişimi bahane edilerek OHAL aracılığıyla temel hak ve hürriyetler kısıtlandı. Milli servet ve birikimlerimiz adeta bazı kesimlere peşkeş çekiliyor. Geniş halk kitleleri işsizlik ve yoksulluğa mahkûm edilmiş durumda. Daha acı olanı ise, birlikte yaşama iradesinin; ayrıştıran, kutuplaştıran ve ötekileştiren bir kimlik siyaseti ile aşındırılmasıdır. 

            Bu çerçevede iktidara gelindiğinde derhal uygulanacak çözümler şöyle sıralanabilir:

            1)Tek adam rejimine son verilecek ve kuvvetler ayrılığına dayalı parlamenter sisteme geçilecektir.

            2) OHAL derhal kaldırılacak, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yasama ve yargı denetimine alınacak ve 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunan FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılacaktır.

            3)Yargının bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü sağlanarak, tüm vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği güvence altına alınacak, seçimler adil ve güvenli olacaktır.

            4) Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, ulusal bütünlük ve toplumsal uzlaşı ile çözülecektir.

            5) Çağdaş demokrasilerde benimsenen medya özgürlüğü sağlanacaktır.          

            6) Yüksek katma değerli kapsayıcı büyüme hedeflenecek, eğitim ve sağlık parasız, kaliteli ve ulaşılabilir olacaktır.

            7) Herkes milli gelirden hakkını alacak, açlık ve yoksulluk sıfırlanacak, gelir dağılımı adaletini ve bölgesel kalkınmayı sağlamak devletin temel görevi olacaktır.

            8) Devlet şeffaf, tarafsız ve hesap verebilir olacak, kamuda tüm atamalar liyakate uygun yapılacak, yolsuzluk yapanlardan hesap sorulacaktır.

            9) “Yurtta Barış Dünyada Barış” ilkesiyle bütün komşularımızla ulusal çıkarlarımız gözetilerek iyi ilişkiler kurulacak, AB’ye tam üyelik hedeflenecektir.

            10) Havamız, toprağımız ve suyumuz korunacak; denizlerimizin, ormanlarımızın ve tarım arazilerimizin yağmalanmasına izin verilmeyecektir.

            Bunlar Türkiyenin en önemli sorunlarına önerilmiş en önemli çözümlerdir. Şimdi bunların gerçekleşebileceği güvenini, güvenilir ve sözü dinlenir kadrolarca topluma verme zamanı.

            Mesajın topluma mal edilmesi önemli: Unutulmamalıdır ki siyasette çoğu zaman algılar olguların yerine işlev görebiliyor. CHP ve muhalefet, cari iktidarının son bulacağı, bu seçimi kazanacağı algısını mutlaka yaratmalıdır. Ama bunu yerine getirebilmesi için, her şeyden önce bu misyonun çapına ayak uyduracak bir örgütlenme ve çalışma modeli dehal başlatılmalı..

 

            Söylem nasıl olmalı?

            Esen milliyetçilik rüzgârlarının dışında ülke içinde ve dışında barış istemek gerekir. “Yerli ve milli” gibi söylemlere kapılmamak gerekir. Sosyal demokrasinin evrensel değerlerini her alanda savunmak her zamandan daha elzem ve önemli hale gelmiştir. Bunun için durumdan memnun olmayan yurttaşların edilgen durumdan çıkıp yeni bir aktif yurttaşlık kimliğiyle demokrasi mücadelesinin öznesi olmaları büyük bir önem taşıyor.

            Parti örgütleri, sivil toplum örgütleri birlikte el ele çalışma alışkanlığını kazanmalıdır. Bu sadece CHP için değil, demokrasi mücadelesinin bileşenleri olan, başka siyasal partiler için de geçerli bir durumdur. Bu anlamda güçlü bir değişim ve dönüşüm talebi ve iradesi ortaya konmalıdır. HDP’nın  sürekli sakıncalı gösterilmesi AKP’nın kurduğu bir tuzaktır, bu tuzağa düşülmemeli.      

            Toplumun en az yarısı mevcut durumdan memnun değil. Herkesin bir düzeni beğenmeme hakkı var. Önemli olan, beğenmediğin düzeni değiştirmek için bir şey yapmaktır. Değişimi sadece istemek yetmez, değiştirmek için çaba da göstermek gerekir. Çünkü değişimin gücü onu isteyenlerin gücü, iradesi  ve eylemi kadardır. Yoksa ben düşüneyim sen söyle, ben söyleyeyim sen yap yaklaşımı toplumu tepkisiz ve refleksiz bırakır. O takdirde değişim de gerçekleşmez.  Bu noktada CHP ve muhalefet tarihi bir misyonla karşıkarşıyadır. Bunu yerine getirmesi için bir seferberlik ruhuyla herkesin ve her kesimin üstüne düşeni yapması lazım.

          Sonuç

            24 Haziranda yapılacak seçim Türkiyen’in bundan sonraki rejimini belirleyecek olan bir seçimdir. Bu seçimlerin sonucunda ya tek adam dönemi bitecek ya da Türkiye uzun bir dönem bu cendereyi yaşamaya mahküm olacak. O halde;        Cumhurbaşkanlığı seçimini aynı zamnada yerel seçimlerin de belirleyeni olacak. Eğer Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi kaybedilirse yerel seçimlerin de pek kıymeti harbiyesi kalmayacaktır.

            Seçimleri Kazanmak için ;

                        1) Doğru aday gösterilmesi

                        2)Yaratılacak hava

                        3)Çalışma biçimi çok önemlidir. 

            Cumhurbaşkanı adayı sadece CHP tabanının değil diğer kesimlerinde de benimsediği saygın, birikimli ve nitelikli kişilerden seçilmelidir. Buna ek olarak adayın belirlenen ortak hedefleri net olmalı, ehliyet ve liyakat sahibi nitelikli kadrolarla halkın önüne çıkmalıdır. Bu seçimde düzgün işleyen bir güç birliği sağlamak son derece önemldir. 

Özellikle bu süreçte Kürt seçmen anahtar hale gelmiştir. Aday(lar) belirlenirken hem yerelde hem genel merkezler düzeyinde asgari düzeyde de olsa bir consesus arayışı faydalı olacaktır.  Burada sağlanması muhtemel (gerek genel merkez düzeyinde gerek yerelde en kötü ihtimalle seçmen nezdinde tabanada kurulacak) iş birliği Cumhurbaşkanlığı seçimi için çok büyük işlev görecektir.

Bu noktada üç şey önem kazanacak: Seçim Güvenliği, Kazanma inancı ve Doğru Aday. Yetkin bir program yapılmalı, milletvelili adayları da dahil aday açıklamalarında fazla gecikilmemeli ve bir seferberlik ruhu ile örgüt harekete geçirilerek çalışmalar hemen başlatılmalıdır.

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları