loading
close
SON DAKİKALAR

Denize Düşen Kim?

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler
Tarih: 13.11.2015

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler; Ayakta kalan başlıca siyaset ve basın-yayın kurumlarına sızarak yönetimlerine yerleştiler; bunları gerçek direnç odakları olmaktan çıkarmak üzere istila ettiler.

Bazıları “denize düştük yılana sarılacağız artık, n´apalım” deyip kumarbazlıktan mecburiyetlere geldiler. Beş ay önce Cumhuriyetçi seçmenden HDP için oy istemişlerdi, şimdi hem ona oy istiyor hem de seçimde partisi ve açıkça adayı olmasa da C´emaat´e destek dileniyorlar. Cumhuriyet için yürüyen büyük mücadele bu çukurdan yükselecek.

BUGÜNE KADAR NE OLDU?

Cumhuriyet´e düşmanlık dertli bir iş. Bu ortak paydada yola çıkanlar birbirlerine düştüler.

Toplumdaki karşılıkları yüzde 5´i bile bulmayan siyasi islamcıların cemaatler koalisyonu bir parti yarattılar. Bunu 12 Eylülün yüzde 10 barajı sayesinde yüzde 38 oyla iktidara taşıdılar.

Cumhuriyet´ten öç almak için yanıp tutuşan kozmopolit liberaller bu siyasi parti görüntülü koalisyonun desteğine koştular. Kozmopolit liberal hem sağdan hem soldan olur. Kimi komünizmle mücadele cephesinden kopup gelirken, kimi sosyalizme bulaşmışlığıyla karşı cepheden gelir. İntikam ateşleri çok güçlüydü, bu beraberlikten hiç gocunmadılar.

Kendi hedefi Cumhuriyet düşmanlığından kök almış etnik ayrılıkçılar da fırsatı gördüler. Önce Cumhuriyet´i hal´etmek gerekiyordu; liberal destekli cemaatler koalisyonuyla hızla el ele verdiler.

100 yıl önceki eski düşmanlar küllerini silkeleyip bir kez daha büyük saldırılarını başlattılar. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy davalarını tertipleyip, demokratikleşmek için “askeri vesayet”i kıracağız dediler. Sivil toplum yaratacağız derken Kemalist saydıkları derneklerle vakıfları, elbette bunlarla birlikte gazeteci, yazar, siyasetçi aydınları soruşturmalara mahpusluğa sürüklediler. Ayakta kalan başlıca siyaset ve basın-yayın kurumlarına sızarak yönetimlerine yerleştiler; bunları gerçek direnç odakları olmaktan çıkarmak üzere istila ettiler.

Ama Cumhuriyet´e düşmanlık gerçekten de dertli bir iş. Çoklu evlilikleri daha onuncu yılı bulmadan darmadağın oldu. Partinin iyice irileşen koalisyon ortağı C´emaat “devlete ortağım” deyince, bir anda av oldu. Ortağı tarafından bankalarından şirketlerine, himmetlerinden sermayesine “terör örgütü FETÖ” ilan edildi.

Kozmopolit liberallerin bir bölümü avın, bir bölümü avcısının yanında saf tuttu.

Etnik ayrılıkçılar AKP yöneticilerinin Cumhuriyet düşmanlığının partiye oy veren milyonlarca seçmenin de tercihi olduğu yanılgılarının bedelini kötü ödedi. Yıllarca süren pazarlıklar ayyuka çıkınca işler kesat hale geldi.

Cumhuriyet düşmanlarının bir tarafı karşıya “diktatör ve hırsız” diye bağırıyor; öbür tarafı “teröristler” diye haykırıyor.

ŞİMDİ NE OLUYOR?

Yukarıdaki manzara artık açık ve seçik.

Bu gösterinin yeni olan yanı ise, istila edilen kurumların ve yönünü yitirmiş olan zihinlerin hali.

Bunlar, sözde Cumhuriyet´i savunmak için, bugüne dek direncini hep yüksek tutmuş olan Cumhuriyetçi Ruh´u teslimiyete sürükleme gayretleriyle kendilerine biçilmiş rolü açıktan oynamaya başladılar.

Artık sözcülerinden öğreniyoruz ki; 7 Haziran 2015´te bir kumar oynamışlar ve “HDP´ye oy verelim, yüzde 10 barajı geçsin, böylece AKP tek başına hükümet kuramasın” kararı vermişler. Ellerini çırpıyorlar, başarmışlar! Evet, ama AKP-CHP koalisyon hükümeti kurulmasını da istemişlerdi; CHP de bunun için utanç verici bir arzu sergilemişse de onu başaramadılar.

Şimdi 1 Kasım 2015 seçiminde de kumara oturduklarını söylüyorlar. “PKK ve PYD´ye yaslansa da olsun, HDP´ye oy verilecek ve C´emaat desteklenecek”. Kimler tarafından? Elbette geriye kalan CHP – MHP yönetimleri ve bunlara oy verenler tarafından. Elbette Cumhuriyetçiler tarafından.

Peki, ama neden?

Dediklerine göre “AKP gitsin diye!. N´apalım, denize düşen yılana sarılır”.

NE YAPMALIYIZ?

Şimdi olup bitende insanı çok rahatsız eden, ürküten tuhaflıklar var.

İlk olarak, şu “kumar oynadık” diyenler kimler? HDP´ye oy vermek MHP için söz konusu değil. CHP ise bunu yetkili organlarından alınmış bir karar olarak açıklamadı, böyle bir kararım var demedi. Siyasal partiler değilse, özellikle Cumhuriyetçi seçmeni yönlendiren bu kararı alanlar kimler? Nasıl bir odak oluşturmuşlar? Partileri ve seçmeni yönlendirme güçleri nereden geliyor? Böyle “bilinmeyen” bir odağın yönlendiriciliğinin kabul edilmesi “demokrasi”lerde mümkün müdür?

İkinci olarak, bizler, Cumhuriyetçiler “denize düşmüş”ler miyiz? Denize düşmüş ve o çaresizlik içinde kendine zarar vereceğini bile bile C´emaat – PKK yılanlarına sarılacak durumda, o kadar çaresiz miyiz? C´emaatçiler ile PKK/HDP çevreleri kendilerini “denize düştük” diye görüyor olabilirler; Cumhuriyetçiler neden kendilerini böyle hissetsinler ki?

Biz bugünkü Türkiye fırtınasında denize düşmedik; denizdeki en kuvvetli gemilerden biriyiz. Denize düşmüş olanlar Cumhuriyet´ten öç almak için mahkemeler tezgahlayarak ya da elinde silahla yıllardır yurttaşlarımızın kanına girmiş olanlar. Kendi durumumuzu göremez hale gelmek, bunlara can simidi atmaktan başka bir anlama gelmez.

Kendi durumumuzu doğru tanımlayamamak, kurumlarımızda ve zihinlerde yaşadığımız pis bir istila harekatının sonucundan başka bir şey değildir. İstila, fark ettirmeden işgal etmek demektir. Bunu durdurmak ve süregiden sinsi işgale son vermek için olmazsa olmaz ilk adım, istilayı fark etmektir.

Biz denize düşmedik, yılana/yosuna sarılmak zorunda değiliz. Görevimiz, kendi gemimize diğer gemiye ve denize düşmüşlere karşı doğru ve güçlü bir yön vermekten ibaret.

Üçüncü olarak, her adımı bir sonraki adım izler. Cumhuriyet düşmanlarından biri, AKP, siyaset – hukuk yasalarıyla çevrelenebilecek olan kanat. Diğer ikisi ise yabancı destekleri, gizli, istihbaratlı, silahlı yapıları ve nefretleriyle karşımızda duruyor. Bunlarla işbirlikçilik, çok ağır ipotekli bir yüktür. Bu, Cumhuriyet mücadelesini ahlaki olarak teslim etmekten, yani Cumhuriyetçi Ruh´u öldürmekten ve Türkiye´yi sahipsiz bırakmaktan başka bir sonuç vermez.

***
Bu yüzlerini gösteremeyen kumarbazlar her kimlerse, dayattıkları yöntemlerle belki kendi güçlerini koruyup artırabilirler. Türkiye´nin ve Türk Ulusu´nun geleceğine ise kapkara bir teslimiyet gölgesinden başka bir şey getiremezler.

Cumhuriyet için mücadele, 1 Kasım 2015´ten sonra, seçim sonuçları ne olursa olsun, Cumhuriyetçi zihniyetin kendini yeniden tanımlamasıyla yükselecek görünüyor. Ve belki de bu savaşımı kazanmamızı sağlayacak büyük kaldıraç böylece harekete geçecek.

Prof. Dr. Birgül Ayman Güler

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları