loading
close
SON DAKİKALAR

Tekin, ''Önümüzdeki günlerde CHP tek başına Türkiye’nin umudu olacak''

Tekin, ''Önümüzdeki günlerde CHP tek başına Türkiye’nin umudu olacak''
Tarih: 23.08.2014 - 15:55
Kategori: Siyaset

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, ''Önümüzdeki günlerde CHP tek başına Türkiye’nin umudu olacak'' dedi...

-“Sayın Kılıçdaroğlu Genel Başkan olduğunda %30-50 oy alan bir partiyi devralmış değildi. %18-19’dan bu noktaya getirmiştir. Partinin çıtasını yükseltmiştir. Önümüzdeki günlerde de bu çıtanın en yüksek boyutta olacağına hiç kimse şüphe etmesin”

-“Dış politika konusunda taviz ver iktidar ol. İç politika konusunda taviz ver iktidar ol. Bizim CHP geleneğimize uymaz bunlar. Türkiye’nin milli menfaatine denk düşen şeyler değildir çünkü”

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin moderatörlüğünü Şirin Payzın’ın yaptığı CNNTÜRK’ün canlı yayınında Gazeteci-Yazarlardan Şükrü Küçükşahin, Hande Fırat ve Murat Aksoy’un sorularını şöyle yanıtladı;

Şirin PAYZIN- CHP’de önemli bir süreç yaşanıyor. CHP’de kurultaya gidiyor. 5 – 6 Eylül tarihlerinde kurultay yapılacak. Muharrem İnce Genel Başkanlığa adaylığını açıkladı, Grup Başkanvekilliğinden istifa etti. Salı günü kendisiyle ne oluyor da uzun bir söyleyişi yaptık, ayrıntılı bir söyleşi yaptık. Bu akşamda CHP’nin Genel Sekreteri Sayın Gürsel Tekin bizimle birlikte. Hoşgeldiniz.

Gürsel TEKİN- Hoşbulduk, iyi yayınlar diliyorum.

Şirin PAYZIN- Çok teşekkür ederiz. Kendisiyle de hem partinin üst düzey yöneticisi olarak bu kurultay nasıl olacak, gelen çok eleştiriler var. Onun dışında tabi Ahmet Davutoğlu’nun katılacağı kongre süreciyle birlikte AKP’de yeni bir döneme giriyor. CHP nasıl bakıyor? Bütün bu soruların cevaplarını arayacağız ama bu akşam ben tek başıma soru sormayacağım üç meslektaşımda buradalar bana eşlik ediyorlar. CNNTÜRK Ankara Temsilcisi Hande Fırat bizimle birlikte. Sayın Şükrü Küçükşahin bizimle birlikte Hürriyet Gazetesi yazarı ve Murat Aksoy T24 İnternet Gazetesi yazarı. Yayınlarımıza muhakkak bir internet gazetesi temsilcisini koymaya özen gösteriyoruz.

Müsaade ederseniz ilk soruyu ben sorayım sonra sizlere bırakıyım. İlk tepkiniz nedir Sayın Gürsel Tekin? Siyasi rakibiniz büyük bir değişiklik ve sürpriz olmazsa Ahmet Davutoğlu olarak gözüküyor şuan itibariyle. Ne diyeceksiniz?

Gürsel TEKİN- Tabi ki AKP’nin iç meselesi bizim sorunumuz değil. Elbette kendi kongrelerinde kendileri karar verecek. Ama demokratik teamüller sonuç itibariyle bütün siyasi partiler için geçerli olan bir kavram. Kurultay yapacaksınız, kongre yapacaksınız kongrede adaylar çıkabilir, yarın bir başka aday çıkabilir. Bugünden peşinen aday gibi, başbakan gibi tanıtmak gerçekten demokratik açıdan çok sağlıklı işleyiş değildir. Elbette aday adayı olarak ilan edilebilir. Önümüzdeki günlerde kongrelerde göreceğiz.

Bizim tabi daha çok yani AKP’nin iç meselelerinde kimin Başbakan kimin hangi bakan olacağı değil ama Türkiye’nin şu son dönemlerde yaşamış olduğu sorunlarla ilgili müsaade ederseniz AKP cenahından yani CHP yetkilerinin ya da muhalefetin söylemleri değil, onların söyledikleri üzerine ne söylüyorlar Türkiye’nin gidişatıyla ilgili hangi kaygıları taşıyorlar. Belki biz söylersek bu bir önyargı olabilir, CHP muhalefettir denilebilir. Bizim bütün söylemlerimizi bir tarafa bırakarak AKP’lilerin söylediklerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Babacan özellikle son 12 yıldır ekonominin başında olan. Yolsuzlukla ilgili kapsamlı bir yasa çıkmazsa ben burada oturmam diyor. Kim söylüyor? Sayın Babacan söylüyor. Aslında Sayın Babacan’ın söylediği bu cümlenin ertesi gün gazetelerin manşetinde sürmanşet olması gerekir ve hemen hemen bütün televizyonlarda da tartışma konusu olması gerekiyor. Maalesef tabi öyle bir noktaya geldik ki geçmiş yıllarda sizde deneyimli gazetecilersiniz siyasetçiler gazetecilerden korkarken şimdi gazeteciler siyasetçilerden korkar hale gelmiştir. Böyle bir dönemi geçiriyoruz.

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Kimse kimseden korkmasın.

Gürsel TEKİN- Bence de korkulmaması lazım. Yani inşallah CHP iktidarında elbette gazeteci değil biz korkacağız. Sorgulanmalıyız. Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi bizde de siyaset sorgulanırsa demokrasi gelişir. Siyaseti sorgulayamazsanız demokrasiyi geliştiremezsiniz.

Yine uzun yıllardır siyasal yaşamımızda önemli bir isim olan Sayın Cemil Çiçek. Sayın Cemil Çiçek ne dedi? Demokrasinin kıymetini bilin dedi. Ne zaman söylüyor? Yani gerçekten bu cümleler çok böyle sıradan bir cümleler mi, ciddiye almayacağımız cümleler midir?

Bir başka yine Sayın Babacan’ın devlet krizi yaşanırsa ekonomik krizle karşı karşıya kalabiliriz. Bir başka AKP’li bir milletvekili Türkiye’nin yalnızlaşması çok tehlikelidir diyor. Hadi CHP’nin söyledikleri bir muhalefet söylemi gibi görülebilir. Bir başka bakan sizde çok iyi biliyorsunuz ki dünyada bugün Türkiye küresel ülke. Ekonomimize de baktığımızda özellikle benim yaşadığım şehir İstanbul’da para piyasasından tutun bankasından AVM’sinden bütününün çeşitli ülkelerin, çeşitli iş dünyasının burada olduğu ve ekonomide çok ciddi güç sahibi olduğunu hepimiz biliyoruz. Dereceleme kuruluşlarıyla ilgili bakanın bir tanesi yine bu ekonomiden sorumlu bir bakan Sayın Zeybekçi meydan okudu. Şimdi geçmiş dönemlere baktığımızda bu derecelendirme kuruluşlarının dereceleri yükseltirken bütün Türkiye’yle paylaşıp ve ekonomide hangi noktada olduğunuzu ifade ediyordunuz. Şimdi kalkıyorsunuz meydan okuyorsunuz. Bir başkası, merkez bankasını vesayet gibi görüyor. Yani dünyanın her yerinde merkez bankası bağımsız olması gerekirken vesayet gibi görüyor. Kim söylüyor bunları? Bunların tamamını AKP’li yöneticiler söylüyor. Sayın Gül’le ilgili son yaşadığımız tabloyu hepiniz biliyorsunuz. Sayın Gül’ün söylemiş olduğu aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda olan, gerçekten geçmiş dönemde de AKP’den önemli isim olan bir şahsiyetin kullanmış olduğu cümleler hiç tartışılmıyor. Yani herhalde ya çok bu cümleler kamuoyunda bir değer bulmuyor ya da…

Hande FIRAT- Kastınız hangi cümle merak ettim. Hangi cümleyi özellikle tartışılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Gürsel TEKİN- Bana ihanet edildi dedi. Yani bu ihanet sözcüğü… Ben şimdi Sayın Kılıçdaroğlu bana ihanet etti desem herhalde bütün gazetelerinizin manşetinde olurdu. Mesela bugün Sayın Binali Yıldırım toplantıya gitmedi. Ben bir gün tesadüfen İzmir’deydim MYK’ya katılamadım ertesi gün 5 gazetede gördüm Gürsel Tekin MYK’ya katılmadı.

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Gitmemesinde bir şey yok sanıyorum destek açıklaması yapacak.

Hande FIRAT- CNNTÜRK olarak haberini verdiğimiz için söyleyeyim özellikle. Genel Merkezdeydi yarın üstelik bir basın toplantısıyla teşekkür, destek açıklayacak.

Gürsel TEKİN- Ama bir müsaade edin kendi ağzından duyalım. Kendi ağzından bu cümleler çıkmış değildir. Bunların hepsine bakacağız. Yine Sayın Bayan Gül, yani söylemiş olduğu cümleler 28 Şubat’ta bile biz bu süreci görmedik diyorsa gerçekten bunları görmemezlikten, bunları böyle sadece CHP, elbette CHP kongresini de tartışacağız. CHP’de ne oluyor ne bitiyor bunları bütün konuşacağız. Ama CHP’de olup bitenlerin hiçbirisi bunları tolera etmeyecek, bu sorunları ortadan kaldırmayacak. Çok ciddi bir devlet kriziyle karşı karşıya olduğumuzu unutmamalıyız.

Değerli arkadaşlar bakın, geçmiş dönemlere, bütün dönemlere bakın, cumhuriyetin 90 yılına bakın. Bir seçim oluyor Sayın Başbakan Cumhurbaşkanı adayı oluyor hayırlı olsun seçiliyor. Seçildikten sonra yasalarımıza göre YSK mazbatasını veriyor, mazbatayı aldığınız günden itibaren mevcut göreviniz bitiyor. Bu her şey için geçerlidir. Yani yasaya baktığınızda çok net. Ama ben hiçbir yasayı tanımam, kural tanımam derseniz bu gerçekten…

Şirin PAYZIN- Şimdi bunu biraz ayrıntılandıralım isterseniz. Sizin bu bir cümleyle bağlamak gerekirse bütün bu saydığınız işte hangi bakan ne demiş. Bunu neye bağlamak için saydınız?

Gürsel TEKİN- Şundan dolayı söylüyorum. Önümüzdeki süreçte çok kritik bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Hem demokrasi açısından, hem ekonomi açısından çok ciddi sıkıntılar oluyor ve bu sıkıntıları AKP’lilerin yetkilileri açıklıyor ben açıklamıyorum.

Murat AKSOY- Buradan şu varsayımı çıkarabilir miyiz? Yani Sayın Davutoğlu’nun aday olması belki 27’sinden sonra çekilmesi yani seçilmesinden sonra. Bu politikaların devam edeceğini varsayıyorsunuz değil mi bunları ifade ederken?

Gürsel TEKİN- Kesinlikle. Yani Murat bey sizde çok iyi bilirsiniz ki çok güzel bir cümle var sorun yaratanlar sorunu çözemez. Bugün bizim Ortadoğu coğrafyasında, sadece Ortadoğu coğrafyasında değil bütün dünyayla ilişkilerimizin geldiği boyut Sayın Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde olmuştur. Bir tek Türkiye’nin hepiniz çok iyi biliyorsunuz kardeş ülke vardı bizim Türkiye’nin kimdi bu? Mısır. Şuanda bırakın kardeş ülkeyi sıfır sorunu aştık. Bütün Ortadoğu coğrafyasının dışında Avrupa hiçbir müttefikimiz yok. Yani bu kadar. Bu sorunları kim yarattı? Bu sorunlar Sayın Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde yaratılmıştır. Bu kadar yaratılmış sorunu bir sorun yaratanın sorunu çözmesi mümkün değildir. Bu bütün tabi önümüzdeki süreçte bunların hepsinin detaylı bir şekilde tartışılması gerekir.

Hande FIRAT- Madem buradan başladık ben önce şunu merak ediyorum. Hükümet programı ortaya çıkacaktır daha ayrıntılı açıklama yapılacaktır ama dış politikada vicdan, yeni anayasa ve paralel yapıyla mücadele olarak Başbakan Erdoğan bugün 3 hedef koydu. Muhalefet partisi olarak bu hedeflere nasıl bakıyorsunuz özellikle yeni anayasa.

Gürsel TEKİN- Yeni anayasa dediğiniz değil. Yani yeni anayasa Sayın Başbakanın ifade etmiş olduğu anayasa ben nasıl demokrasi anayasası değil, demokratikleşelim, evrensel kurallar içerisinde hepimizin özgürce ifade edebileceği bir anayasa taahhüdü yok. Ben nasıl başkanlık sistemine geçebilirim. Şuanda fiilen uygulamış olduğu, yasadışı uygulamış olduğu başkanlık sistemini yasal bir zemine oturtmak istiyor. İkincisi dış politikada ne yapacaksınız? Bu kadar sorun yaratmışsınız Suriye sorununu mu çözeceksiniz? Hangi sorunu çözeceksiniz? 49 tane devletin görevlisi. Bu ne demektir biliyor musunuz? Yani sıradan işadamı, gazeteci, şoför değil. Devlet adına görev yapan yurttaşlarımız rehin alınmış. Bunun Türkçesi devlet rehin alınmıştır. Devleti orada IŞİD’e rehin bırakanlar bu sorunları çözecek.

Şirin PAYZIN- Diğerleri olsaydı fark edecek miydi? Yani şoför, kapıcı, temiz işçisi olsaydı fark eder miydi? Sizin sözünüzden sanki devlet görevlisi olunca uğraşalım diğerleri olsa problem değil mi açıklayalım.

Gürsel TEKİN- Uğraşmayalım demiyorum öyle şey olabilir mi? Tabi ki uğraşacağız. Ve kaldı ki sizde çok iyi biliyorsunuz gazeteci kardeşlerimizle ilgili en çok CHP çaba sarf etti. Biz orada hiçbir yurttaşımızın tırnağına bir zarar gelsin istemeyiz. Ama burada görev yapan arkadaşlarımız Sayın Davutoğlu adına görev yapıyor. Sayın Başbakan adına görev yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti adına görev yapıyor. Orada bayrağınız indiriliyor ve rehin alınıyor. Bunun Türkçesi bütün dünyaya sorduğunuzda devlet rehin alınmış. 49 tane rehininiz var hiçbir şey olmamış gibi. Sayın Konsolosun annesi, babasıyla ortalama hemen hemen her hafta 10 günde bir görüşüyorum. Bir kişi aramaz mı?

Hande FIRAT- Başbakan bazı rehinelerin aileleriyle görüştüğünü ifade etti, açıkladı.

Gürsel TEKİN- Kim aradı arayın, buyurun ekranlarınız açık. Sevgili konsolosun annesini, babasını bayram günü dahi arayan varsa ben buradan özür dileyeceğim. Yani telefonlarınız açık kendileri arayıp söyleyebilir.

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Dış politika açısından bakıldığında gerçekten 90 yıldır herhalde cumhuriyet kurulduğundan beri yaşanmadık olaylarda yaşanıyor. Şuanda örneğin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ben eksik sayabilirim Suriye’ye gidemiyorlar, Irak’a gidemiyorlar, Lübnan’a gidemiyorlar, Libya’ya gidemiyorlar, Somali’ye gidemiyorlar, Mısır’a gidemiyorlar, İsrail’e gidemiyorlar. Bilmiyorum Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine gidebiliyorlar mı ama en azından Birleşik Arap Emirlikleriyle büyükelçilik düzeyinde artık bir ilişkimiz kalmadığını biliyoruz. Yani böylesine bir dış politika ortamında aslında bu politikanın da mimarı sayılan bir kişinin Dışişleri Bakanının Başbakan adayı olması ilginç. Bu çerçevede muhalefet açısından baktığımızda acaba bu politikaların halka anlatımında bir soru var mı? Ya da tabi siz yine söyleyebilirsiniz ben hak vermiyor da değilim. İletişim olanaklarımız, halka temas kurma olanaklarımız zayıf diyebilirsiniz ama bir şekilde bunun aktif olarak halka anlatılması konusunda ya da bir eksiklik mi var? Çünkü dış politika çok önemli bir sorun haline geldi ki ekonomiye sonra döneriz ama herkesin şuanda sokaktaki herkesin yaşadığı bir şey. Örneğin 1,5 milyon Suriyeli var. Sayın Dışişleri Bakanı, Başbakan adayı demişti ki 100 bin olursa bizim kırmızı çizgimizdir demişti. Ben şahsen anlamıyorum hala 1,5 milyon Suriyelinin Türkiye’de yaşadığı ızdırap gerçekten büyük ve çok acınası bir durum. Kötü bir ev sahipliği yapıyoruz, misafirlerimizin durumu iyi değil.

İki, 1,5 milyon Suriyelinin Türkiye’de bulunmasının nasıl bir milli çıkarla ilişkisi var? Yani bunlar açıkken acaba CHP bu konuda en azından gelin kongreye de bağlayalım. İşte bu kongrede bunları da tartışabilecek, acaba buradaki eksikler ne bunları görüp değerlendirebilecek misiniz?

Gürsel TEKİN- Şükrü bey aslında tabi ki CHP’nin de eksikleri olabilir son derece doğal. Ama şunu unutmamalıyız daha ilk 2010 Sayın Başbakanın Antep’te bir konuşması var hatırlarsınız. Esad beraber bir konuşma yaptılar ve hepimizin gerçekten CHP olarak bizde destekledik. Özellikle uzun süredir Ortadoğu coğrafyasında yakın komşularımızla çok ciddi sorunlarımız uzun yıllardır var ve Başbakan çıktı Antep’te sevgili Antepliler biz dedi Esad kardeşimizle bütün tel örgülerini kaldırdık dedi. Burada Antepli kardeşlerimiz ellerini, kollarını sallayarak Şam’a gidecek, Şam’daki kardeşlerimiz elini kolunu sallayarak buraya gelecek. Bunu referans gören yüzlerce, binlerce Türk işadamı gitti orada yatırım yaptı. Bu son derece doğaldır. Devletlerde devleti yönetenlerin söyledikleri her cümle ciddi bir referanstır. Bunun üzerine fabrika açan, işyeri açan, şu açan bu açan maalesef öyle bir noktaya geldi ki hangi gerekçelerle. Doğrusu Türkiye kamuoyunu, CHP’yi tatmin edilmiş bir tek cümle yoktur. Getirmiş olduğunuz nokta bu.

Şuanda 1,5 milyon diyenler kusuruma bakmasın neye göre 1,5 milyon? İşte mesela 6 ay önce 700 dediler, sonra oldu 900, sonra 1 milyon üstü. Böyle bir ülke olabilir mi? Ne oldu bakın şunu samimi olarak söylüyorum…

Hande FIRAT- Gürsel bey ne yapmaları lazımdı? Yani almayacak mıydı mesela? Hani almayacak mıydı?

Gürsel TEKİN- Efendim niye yarattık almaktan öte. Bu sorunu niye yarattık? Birinin aklıselim olarak bunu izah etmesi lazım.

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Yani Türkiye mi yarattı demeye getiriyorsunuz?

Gürsel TEKİN- Kesinlikle Türkiye yarattı?

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Neden?

Gürsel TEKİN- Bakın bugün Arap kökenli bir arkadaşımız beni ziyaret etti. Ortadoğu coğrafyasının birçok ülkesinde iş yapıyor. Bana aynen şunu söyledi. Her gittiğim yere iyi Arapça bildiğim için kusuruma bakmayın dedi hiçbir yerde Türküm diyemiyorum dedi. Türküm dediğim zaman dedi bana başka türlü bakıyorlar. Türkiye’yi bir düşman gibi görüyorlar. Şimdi Ortadoğu coğrafyasında yani sorunlu, neredeyse mayın tarlasına dönüşmüş bir coğrafyada yanı başınızda Irak sorunu varken bu Suriye sorununu hangi gerekçeyle yaratıyorsunuz? Mesela 1 Mart tezkeresi. Kamuoyunda, televizyonlarda çok tartışıldı, çok konuşuldu. CHP’nin çok net bir politikası vardı. 1 Mart tezkeresinin Türkiye’ye yaratacağı sorunların önemli bir bölümünü CHP…

Hande FIRAT- Mevcut Dışişleri Bakanıyla aynı görüşteydiniz o dönem ama. Yani Dışişleri bakanı da tezkerenin geçmesini istemediğini çok net ifade etmişti biliyorsunuz.

Gürsel TEKİN- Biz aynı yerdeyiz ama Dışişleri Bakanı değişmiş. Niye değişti izah etsin. Demokrasilerde olması gereken geçmiş dönemlere de baktığınızda özellikle dış politika konusunda, ülkedeki milli sorunlar konusunda mutlak ve mutlak parlamentoda ana muhalefete, muhalefete bilgi verilir. Hiçbir bilgi akışı yok.

Hande FIRAT- Suriye konusunda o zaman bir araya girip şunu sorabilir miyim? Politikayı savunmak açısından değil tabi ki eleştirel noktalar olabilir, eksik anlatmak açısından da değil ya da eksikliğinizi sizin vurguladığınızı düşündüğünden de değil. Ama Suriye açısından baktığınızda konjonktürlerin dış politikada etkili olduğunu ana muhalefet olarak düşünmüyor musunuz? O dönemki konjonktürle bu dönem Arap baharının ardından gelen konjonktür birbirinden farklı değil mi? Bunu şunu için soruyorum. Çünkü Türkiye Esad’ı sayısız defa 8 ay süren görüşmelerle Arap baharı geliyor reformları yap diye uyarmış bir ülke aynı zamanda. Ahmet Davutoğlu bizzat gidip 6,5 saat son görüşmesini yaptı. Yani konjonktür değiştiği için politika değişmese orada bir çelişki olmaz mı?

Gürsel TEKİN- Hande hanım sorun nereden çıktı biliyor musunuz? Bir hikaye var ama onu nasıl anlatacağım bilmiyorum. Sınava girmişler, sınavda bütün soruları bilmişler Allah Allah sınavı geçememişler. Yolda gelirken arkadaşıyla muhabbet ediyor. Diyor ki, biz bütün sorulara cevap verdik niye biz geçemedik? Galiba biz bu şeyi koprüde yedik. Köprüye koprü dediğimiz için diyor kaldık sınıfta.

Şimdi dış politika meselesi Davos’ta başladı. One minute derseniz dış politika iç politikaya malzeme edilmeyecek kadar çok önemlidir. Dünyanın bütün ülkelerine gidin bugün dünyayı yöneten Amerika bile dış politikayı asla iç politika malzemesi haline getirmez. Neydi o, niçin böyle bir şeye gerek duyuldu? Yani bu dama şeyi gibidir. İkinci hamleyi göremezseniz sonuçta Ortadoğu’da…

Hande FIRAT- Ortadoğu’da ama çok alkışlandı o hareket. Çünkü İsrail’e yönelik tepkileri açıktan dile getiren bir lider olmadı mı aynı zamanda?

Gürsel TEKİN- Sonra?

Hande FIRAT- Sonrası İsrail neticede özür diledi ama.

Gürsel TEKİN- Sonra ne oldu? Yani şuanda bizim kardeş ülke dediğimiz Mısır’la ilişkilerimiz hangi boyutta? Irak’la hangi boyutta? İran’la hangi boyutta? Suriye’yle? Ortadoğu’nun tamamıyla hangi boyutta? Şimdi bunu hangi gerekçelerle anlatabilirsiniz? Bizim anlayabileceğimiz gerçekten CHP olarak gelir dersiniz ki evet kardeşim bizim milli menfaatlerimiz bunu gerektiriyordu derseniz, bizi ikna ederseniz sonuna kadar yanınızda oluruz. Ama asla ve asla bir milli menfaat sözkonusu değil. Önünüze bir proje konuldu ve bu projenin bir parçası oldunuz bu parçada sonun haline geldi.

Şirin PAYZIN- Şimdi bir sıkıntım var. Yine AKP’yi konuşuyoruz. Oysa biz sizi CHP Genel Sekreteri olarak çağırdık. Birazdan kurultayı konuşacağız, öncesinde bu siyasi rakibinizin yeni sürecini değerlendireceğiz ama yine AKP’nin politikalarına dönmeyelim. Çünkü burada mesele zaten seyircilerimizin de merak ettiği CHP ne yapacak bu konuda? Dolayısıyla ben Murat Aksoy’a bırakmadan önce sözü çok net kısa bir cevap rica ediyorum. Şükrü Küçükşahin’in sorusunu önemsiyorum. Bunu evet burada anlatıyorsunuz, bizlere anlatıyorsunuz ama seçmenlerinize, size oy vermeye tereddütle bakanlara, vermeyenlere anlatmakta niye sıkıntı yaşanıyor oy oranlarına bakıldığı zaman?

Gürsel TEKİN- Şimdi eksiklerimiz biraz öncede ifade ettim elbette eksiklerimiz olabilir. Bu düşüncelerimizi ifade etmemizin mekanizmaları televizyonlardır, gazetelerdir, iletişim araçlarıdır. Bunun dünyanın her yerine gittiğinizde özellikle demokrasinin olduğu yerlerde devlet televizyonları vardır. Devlet televizyonları her şeyi özelleştirmişler ama asla devlet televizyonlarını özelleştirmemişler. Gerekçe olarak da demokraside olması gereken bir şey görevi yapıyor. Yani özel televizyonlar kamu hizmeti ve Almanya, İngiltere, Fransa, Amerika’ya gittiğinizde herkesin ortak düşüncesi siyasetçiler kendilerini devlet televizyonlarında ifade ediyor.

Şimdi size bir devlet televizyonunu göstereyim. TRT Çocuk TV. TRT’nin biliyorsunuz 16 tane kanalı var bir tanesi de çocuklarımızın gelişmesi için orada eğitimler var. Ne işi var burada? Şimdi böyle bir ortamda bizim efendim sadece biz değil biz ana muhalefet olarak yine biraz şanslıyız, şansımız şu; çünkü gazetelerin, televizyonların tek kaynağı CHP kaldı. CHP’nin dışında öbür partiler hiç yok. Yani kaldı ki öbür partilerde vergi ödüyor, kira ödüyor, siyaset yapıyor hiç olmaz mı? Yani Türkiye’de demokrasi diyoruz 60 tane siyasi parti var her şeyin iktidarın emrinde televizyonların tamamı 16 kanalın tamamı iktidarın emrinde. Şimdi böyle bir ortamda siz kendi düşüncelerinizi net bir şekilde ifade etmeniz zorlaşıyor.

İki; geçmiş yıllarda da olduğu gibi siyasi partilerin yetkilileri çıkar ekrana insanlarda renk tonlarını fark eder. Yani otururlar Sayın Erbakan, Sayın Demirel, Sayın Özal, Sayın İnönü. Hem açık oturumda da bir başka dilde vardı, mizahta vardı. Yani hayranlıkla Sayın Erbakan’ı izliyordum, Sayın Demirel’i izliyordum. Arada bir fıkra, bilmem ne. Siyaset bu kadar gerilimle şeyle olur mu? Şimdi bu yok. Tek başımıza çıkıyoruz… Şimdi benim burada söylediklerimin ne anlamı olur? Niye benim karşımda AKP’li bir yetkili hayır kardeşim bu söylediklerin doğru değil ya öyle değil, böyle değildir deme şansı varken niye bu şansını kullanmıyor. Şimdi böyle bir ortamda sizin kendinizi ifade etmeniz gerçekten zorlaşıyor.

Şükrü KÜÇÜKŞAHİN- Şimdi bu eleştirilerinizde haklı olabilirsiniz ama acaba birazda boşlukları doldurma konusunda sorun olabilir mi? Ya da örneğin şöyle söyleyeyim yine biraz dış politika bağlamında gidelim. AB bu hükümetin ana hedeflerinden birisiydi. Bence öncelikle CHP’nin hedefi olmalıydı. Ama maalesef önceki dönemde CHP çok soğuk davrandı AB hedeflerine. Oysa AB ile ilişkilerimizin ilerlemesi demokrasinin de ilerlemesi anlamına geliyor. Bunu geçtiğimiz 10 yılda ilk dönemde, ilk periyotta özellikle yaşadık. Ama işte son dönemde AB’nin dikkati dağıldıkça bence demokraside de ilerleme konusunda geri adımlar atıyoruz. CHP bu gerileme özellikle AB’yle ilişkilerde gerileme başladığında aslında temaslar yaptığını da ben biliyorum bir gazeteci olarak. Hatta ilerleme raporlarına katkı yapmaya başladığını da biliyorum ki daha önce CHP hiç yoktu o zeminlerde. Olmasına rağmen acaba bu boşluğu mecliste olsun ya da başka bir yerde olsun AB bayraktarlığı anlamında doldurmada acaba bir sorun yaşanmıyor mu? Ya da bunu yeterince vurgulamıyor mu acaba? Çünkü AB konusu gerçekten bir boşlukta kaldı ve CHP bunu üstlenebilirdi, sahiplenebilirdi, bayraktarlığını yapabilirdi. Mesela böyle bir boşluğu doldurma konusunda acaba yeterlimi, sorun mu var?

Gürsel TEKİN- Çok haklısınız. AB sürecinde özellikle 2005 yılından itibaren bizim maalesef dış politika konusunda AB konusundaki geçmiş yönetimle Avrupa arasında ciddi bir kırılganlık oluştu ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun 2010 yılından sonra Avrupa’da olağanüstü özellikle Avrupa’daki bütün şeylerde ilk dönemlerde biraz sıkıntılar oldu. Hatta hatırlarsanız Sayın Genel Başkanımız diktatör dediği için bir yetkili tepki gösterdi. Aynı yetkili Sayın Kılıçdaroğlu’na geldi özür diledi.

Şimdi bizim bu AB ilişki konusunda Avrupa’da inanın kendimizi net anlatıyoruz ve onlarda bizi net anlıyor. İlk kez Avrupa’dan gelen bütün yetkililer bugüne kadar olmamış kadar önce CHP’ye uğruyor, Sayın Genel Başkanımızı ziyaret ediyor. İçerde belki biz kendimizi biraz anlatamadık. İnşallah bu içerdeki…

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları