loading
close
SON DAKİKALAR

'12 Eylül utanç sayfalarından biridir'

'12 Eylül utanç sayfalarından biridir'
Tarih: 06.09.2012 - 13:35
Kategori: Siyaset

CHP'li Hasan Tapan, İl Genel Meclisi konuşmasında 12 Eylül 1980 darbesini gündeme getirdi...

CHP İstanbul İl Genel Meclis Üyesi Hasan Tapan'ın dün İl Genel Meclisi'nde yaptığı konuşmanın tam metni şöyle:

''12 Eylül darbesi silahlı kuvvetlerin 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştiği askeri müdahaledir. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtıranın ardından Türkiye cumhuriyeti’nin tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir. 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye tarihinin utanç sayfalarından biridir. Darbe ABD’den izin alınarak gerçekleştirilmiştir. Dönemin CİA şeflerinden Türkiye’yi yakından izleyen Paul Hanze darbeyi beyaz saraya “bizim çocuklar başardı biçiminde duyurmuştur.” Darbe ortamının yaratılabilmesi için bir takım gerekçelerin olması gerekir. Bunların başında siyasi istikrarsızlık, ekonomik nedenler ve dış siyaset gibi gerekçeler gösterilmekteydi.

Siyasi Gerekçeler:

• Ülkede yaygınlaşan, siyasi cinayetler, cumhurbaşkanının seçilememesi ve 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelendirdiği Kudüs mitingi gösterildi.

Ekonomik Gerekçeler:

12 Eylül öncesi dönemin son başbakanı Süleyman Demirel’in 70 sente muhtacız sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı, işsizlik, kıtlık, grev gibi nedenle gerekçelendirildi.

Ve Dış Siyaset:

• Aynı zamanda 1980’lere doğru tüm dünyada Neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı. Neoliberal politikaları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması gerekliydi. Amerika birleşik devletleri Neoliberal politikaları hızlandırmak için dünya’nın çeşitli ülkelerinde sağ iktidarları işbaşına getirmek için darbeleri desteklemekteydi. O dönemde Türkiye’de yüksek bir toplumsal muhalefet vardı. Özellikle işçi ve öğrenci hareketleri kendini göstermekteydi. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 32 yıl geçti. Türkiye’yi tamamen değiştiren darbe sonrası TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu. Ülkede tüm temel insan haklarının demokratik devrimlerinin askıya alınması ile işe başlandı. Cumhuriyetin kendisini yetiştirdiği tüm ilerici kurumlar (Türk dil kurumu, Türk tarih kurumu gibi) ve Atatürkçülükten en sol cepheye kadar yüz binlerce insan işkenceden geçirilip bir anlamda alan temizliği yapıldı. “gözaltında kaybolmak” diye kavramı dilimize, benliğimize kazıyan hala izlerini taşıdığımız bir darbedir. Darbe sonrası orta öğrenimde zorunlu din dersi uygulamasının başlaması cunta liderlerinin dini kendi çıkarına alet ederek kuranda ayetler okuması ve cemaatlerin gelişmelerine neden olmuştur.

Rakamlarla 12 Eylül faşist darbesine bir göz atalım;

650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam istendi. 517 kişiye idam cezası verildi, Haklarında idam cezası verilenlerden 50 kişi asıldı. Bunlardan Erdal Eren’in yaşını büyültülerek asıldı, 300 kişi kuşkulu şekilde öldü, 170 kişi işkencelerden öldüğü belgelendi, Ceza evlerinde 290 kişi yaşamını yitirdi, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkartıldı, 29 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı, 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına kaçtı, 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 23 bin derneğin faaliyetleri durduruldu, 4 bin öğretmen, üniversitede görevli 570 öğretim üyesi ve 42 hakimin işine son verildi. 400 gazeteci için 4 bin yıl hapis cezası istendi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, Gazetelere 300 gün yayın yasağı verildi, 42 ton gazete, dergi, kitap imha edildi.

12 Eylül askeri darbesinin en büyük mağdurlarının başında sol ve sosyal demokrat insanlar gelmektedir. Solun üzerinden bir silindir gibi geçti. Ülkeyi açık bir ceza evine çevirdi, insanlık onurunu ayaklar altına aldı, topluma zorla deli gömleği giydirildi. Başta Diyarbakır cezaevi olmak üzere Ulucanlarda insanlara yapılan işkencelerin feryatları gökyüzünden duyuldu. Toplumsal travmalar yaşatıldı ve kolay kolay insanların beyinlerinden silinmeyecek izler bıraktı. 
Görmeyen, duymayan, düşünmeyen, biat eden bir insan tipi yaratıldı. Toplum olarak yaşatılan bu acıları bir daha yaşamamak için tüm askeri darbelere, şeriata ve otoriteye karşı durmak insanlık borcumuz olmalıdır. İzninizle konuşmamı büyük ozan Nazım Hikmetin bir şiiriyle bitirmek istiyorum:

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim akarsuyun,

Meyve çağında ağacın, Serpilip gelişen hayatın düşmanı,

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:

Çürüyen diş, dökülen et, bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,

Ve elbette ki, sevgilim, elbet dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…''

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları