loading
close
SON DAKİKALAR

'Arap Devriminde Sonbahar Geldi'

'Arap Devriminde Sonbahar Geldi'
Tarih: 23.03.2012 - 21:10
Kategori: Siyaset

"Arap emekçileri, bugün sömürü tehdidi ile karşı karşıya"

 Kılıçdaroğlu, İstanbul Hilton'da düzenlenen "Sosyalist Enternasyonal Toplantısı"nın açılışındaki konuşmasına "Yoldaşlarım" diyerek başladı. CHP Lideri, kıtaların ve kültürlerin buluştuğu, Doğu ve Batı'nın kesiştiği İstanbul'un, yaşanan bu hareketli günlerde Arap ülkelerinde esmekte olan devrim rüzgarlarının yakından hissedilebileceği kentlerden biri olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, Batı'dan Doğu'ya doğru esen devrim rüzgarının, bir yandan içlerini ısıtırken, bir yandan da değişimin yaratabileceği belirsizliklerin kendilerini endişelendirdiğini ifade ederek, "Konuşmaz, sesini yükseltemez denilen Orta Doğu halkları, bir yıldan beri özgürlükleri için savaşıyor, tek adam hakimiyetine dayalı baskı rejimlerine karşı, hak ve özgürlük mücadelesi veriyorlar. Bizi ilk gününden beri heyecanlandıran ve umutlandıran bu durum, maalesef son aylarda renk değiştirmeye başladı" dedi.

"Arap emekçileri, bugün sömürü tehdidi ile karşı karşıya"

Yıllar boyunca bir taraftan kendi diktatörleri, bir taraftan da dış güçler tarafından sömürülen Arap emekçilerinin, bugün yeni bir sömürü dalgası tehdidiyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, egemen güçlerin, çıkarlarının uygun olduğunu düşündükleri her zeminde, demokrasiyi savunur gözükürken, Arap Dünyası'nda ekonomik çıkar bağlarıyla bağlı oldukları diktatörlüklerin ve tiranların varlığından ve uygulamalarından hiç rahatsızlık duymadıklarını kaydetti.

"Arap sonbaharı"

Kılıçdaroğlu, dün Zeynelabidin Bin Ali, Muammer Kaddafi ve Hüsnü Mübarek'le kol kola olan güç odaklarının, bugün milyonların yükselen sesi karşısında taraf değiştirmiş gözüktüğünü dile getirerek, "Bu arada Arap devrimi, biraz toplumların kendi iç dinamiklerinden, biraz da dış müdahalelerden kaynaklanan nedenlerden dolayı bahar havasını kaybetmeye, çoğu yerde bir Arap Sonbaharı haline gelmeye başladı" dedi.

Bu durumun, Arap Devriminin sonunu belirsiz bir istikamete yönelmesi tehlikesini de beraberinde getirdiği uyarısında bulunan Kılıçdaroğlu, Batılı ülkelerin, kendileri için korkulu bir rüya gibi gördükleri radikal İslam'a karşı bir çeşit "ılımlı İslam" modeli ve bu modelde bir ülkeler kuşağı yaratma çabası içinde gözüktüğünü, belki bu yolla aynı zamanda Arap halkları üzerinde yeni bir siyasi ve ekonomik üstünlük elde edebileceklerini de hesapladıklarını kaydetti.

"Devreye girmeliyiz"

Kılıçdaroğlu, "Arap aleminin zenginliklerinin sömürüsü söz konusu olacağı zaman, bu yeni yönetimlerin demokratik olup olmaması eminim hiçbir kapitalist yönetimin fazla umurunda olmayacak" değerlendirmesinde bulunduğu konuşmasını, şöyle sürdürdü:

"İşte Sosyalist Enternasyonal olarak, bu saygın örgütün sosyalist ve sosyal-demokrat üyeleri, gözlemcileri, mensupları olarak burada bizler devreye girmeliyiz. Bizler, kendi ülkelerimizdeki hükümetleri, yönetimlerimizi, hala umutla Arap Baharı adını vermekte olduğumuz Arap Devrimini ateşleyen halkların, gerçek taleplerine, demokrasiye, özgürlüklere, temel haklara, refahtan hakça pay almaya kavuşmaları için çaba sarf etmeye zorlamalıyız. Arap Baharının bazı çevrelerce yeni bir emperyalizm icad edilmesi için istismar edilmesine olanak vermemeli, sesimizi yükseltmeliyiz."

"Sağır, dilsiz kalıyorlar"

Kılıçdaroğlu, bugün Arap Uyanışı'nı desteklediğini iddia eden sağ hükümetlerin, aslında sadece kendi gündemlerini takip ettiğine işaret ederek, "Bugün Arap dünyasındaki demokratikleşme üzerine ders vermeye çalışanlar, kadınların araba bile kullanamadığı Suudi Arabistan'daki hak ihlalleri karşısında susuyorlar. İran'da insanca bir yaşam için mücadele eden Yeşil Devrim hareketini görmezden geliyorlar. Ekonomik sömürü söz konusu olunca, demokrasi ve özgürlükleri destekleyenler, çıkarlarına ters düştüğü anda diktatörlere karşı kör, sağır ve dilsiz kalıyorlar" dedi.

Suriye

Arap dünyasındaki yeni iktidarların, demokrasi için sokaklara dökülen insanlara neler vaad ettiğini şimdiden görebilmenin mümkün olmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, Libya'da eski rejim yanlılarını temizleme bahanesiyle çoktan hak ihlallerine başlandığını, Mısır'da radikalizmin yükselişinin, ülkenin Hıristiyan ve Yahudi azınlıkları yanında, sol ideolojiye sahip Müslümanlar için de büyük bir tehdit oluşturduğunun ileri sürüldüğünü söyledi.

Suriye'deki hak mücadelesinin, dışarıdan olaya müdahil olan güçlerin de etkisiyle kanlı bir iç savaşa dönüştüğüne dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Kısacası bahar yerini soğuk rüzgarlara ve belirsizliklere bıraktı. Suriye'deki olaylar, gerçekten yürek yakan olaylar. Binlerce insan yaşamını yitiriyor. Suriye halkı demokrasi istiyor, özgürlük istiyor, kadın-erkek eşitliği istiyor. Bütün bu taleplere destek veriyoruz. Bütün bu talepleri saygıyla karşılıyoruz. Fakat, Suriye'ye dışarıdan müdahaleler, Suriye'de bir kaosun yaratılması, bir iç savaşın yaratılması, kabul edilemez bir durumdur. Birleşmiş Milletler'in bu durumda daha tutarlı, daha kararlı bir tavır takınmasını yürekten talep ediyoruz" açıklamasında bulundu.

Papandreu: Arap Baharı artık yeni bir gerçeklik

Toplantının açılışında konuşan Sosyalist Enternasyonel Başkanı ve Yunanistan eski Başbakanı Yorgo Papandreu da özellikle demokrasi yönünde kendi ülkesinde mücadele veren insanlar açısından toplantıda yapılacak görüşmelerin faydalı olacağına inandığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Arap Baharı artık yeni bir gerçeklik. Arap dünyasında zorlu bir geçiş süreci var. 2010'da Tunus'taki gencin trajik şekilde ölümü önemli gelişmelere neden oldu. Bir yıl sonra ülkede demokratik seçimler yapıldı. Mısır ve Yemen'de de seçimler yapıldı. Demokrasi seçim anlamına geliyor ama bunun önüne geçen unsurlar da vardır. Etkin, açık demokrasilerin kökünde adalet, dürüstlük, diğer insanlara saygı duyma, kadınlara, gençlere ve herkesin hakkına saygı gösterme yatar. Demokratik kurumların daha güçlendirilmesi gerekmektedir. Kurumlar da insanlardan oluşur. İnsanların kendi kültürü ve demokratik inisiyatifleri çok önemlidir. Hukukun üstünlüğü ve gücü çok önemli bir kavram. Güçlünün hukuku değil, hukukun üstünlüğü önem kazanmalıdır. Arap Baharı ile şu anda karşı karşıya olduğumuz küresel konular arasında bir bağlantı kurmak istiyorum. Bugün bizi zorlayan konuların başında demokrasinin geldiğine inanıyorum. Demokrasi her gün yaşatmamız gereken bir şey. Hala çok ciddi eşitsizlikler var. Para, kaynak ve güç çeşitli noktalara aşırı yığılmış durumda. Arap Baharı'nın ardında yatan nedenlerden biri de bu. Arap Baharı'nın amacı demokrasiye ulaşmaktı ama aynı zamanda daha çok adalete ve eşitliğe ulaşmak da yatıyor. ''

Yunanistan ve Suriye'deki durum

Papandreu, bu yöndeki mücadelenin dünyanın her yerinde devam ettiğini vurgulayarak, ekonomik krizin temel nedenlerinden birinin Amerika'da ortaya çıkan eşitsizlik durumu olduğunu savundu.

Orta ve alt sınıfa gereken önemin verilmediğini ileri süren Papandreu, ''Benim ülkemde de eşitsizlik, saydam olmayan bir düzenin varlığı, adaletteki zaaflar, ülkeyi zorlu bir duruma getirdi. Fakir bir ülke değil ama kötü yönetildi. Demokrasi, saydamlık, gücün daha etkin bir biçimde dağılımı yönünde bir mücadele başlatıldı. Burada adalete yönelik, sürdürebilir, adil bir toplum oluşturmaya yönelik bir mücadele söz konusu. Aynı zamanda daha çevre dostu bir toplum oluşturma amacı var. Daha gelişmeye ve yeşil üretime odaklı bir yönetim anlayışı da var'' şeklinde konuştu.

Papandreu, ülkeden ülkeye demokratik durumlarda değişiklikler olabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

''Demokrasi yönünde verilen mücadelenin bazı ülkelerde dramatik renklere büründüğünü görüyoruz. Mesela Suriye buna örnek. Bugün toplantımızda bu bölgede yaşanan trajediye de odaklanmalıyız. Detaylı bir şekilde Suriye'deki olayları ele almamız gerekiyor. BM'nin verilerine göre 7-8 bin kişi öldü. Binlerce kişi yaralandı, cezaevlerine atıldı ya da işkence gördü. Özellikle birçok gazetecinin trajik bir biçimde öldüğünü ve yaralandığını hatırlatmak istiyorum. Gazetecilerin amacı ulaşamadığımız bilgilere ulaşmamızı sağlamaktır. Bu ülkede yaşananları bizi aktarmaktır. Suriye'de yaşananlara bir cevap vermek bizim açımızdan en önemli konudur. BM'nin bu konudaki çalışmalarını tamamen destekliyoruz. Suriye rejimine baskıyı arttırma yollarını bulmak zorundayız. Öncelikle bu krizin barışçıl bir şekilde çözülmesi amaçlanmalı. Tabii burada sorumluluk rejimin omuzlarında, özgürlük için mücadele verenlerin omuzlarında değil. Asıl kriz çözme sorumluluğu rejimin üzerindedir. Amaç hemen bir ateşkes ve şiddete son vermek olmalıdır. Halkın acısı bitirilmelidir. Her türlü insani kurumun bölgeye ulaşımı sağlanmalıdır. Yeni bir istikrar dönemi açılmalıdır.''

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları