loading
close
SON DAKİKALAR

Bir Adım İleri, İki Adım Geri

Bir Adım İleri, İki Adım Geri
Tarih: 19.05.2012 - 11:56
Kategori: Kadın

Türkiye kadın hareketinin ve tüm demokratik güçlerin tüm alanlarda eşit haklar için müca­delesi bundan sonra daha da artarak devam edecek...

Kamuoyu ile ilk paylaşıldığı haliyle "Kadınlara Yönelik Her Türlü Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlenmesi; Şiddetle Mücadeleye Dair Kanun Tasarısı" taslağı, 8 Mart Kadınlar Günü'nde, Meclis Genel Kurulu'nda "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı" olarak bütünüyle kabul edildi.

Yasa, kadına yönelik şiddetin önlenmesini hedefleyen düzenlemelerden çok, son anda eklenen birçok değişiklikle aile kurumunun kutsanmasına yardım edeceğe benzeyen yönleriyle, amacından uzaklaşmış olmasıyla eleştiriliyor.

Ortalama 10 kadından en az dördünün yaşamının her hangi bir dili­minde şiddet gördüğü; günde ortalama 4-5 kadının öldürüldüğü ve bu sayının son yıllarda giderek arttığı ülkemizde bu tabloyu durduracak düzenlemelere duyulan ihtiyaç da giderek artmıştı.

Türkiye, yıllardır kadına yönelik şidde­tin ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için etkin önlemler getirebilecek bir yasanın varlığına ve var olduğunda da uygulanmasına ihtiyaç duyuyordu.

Sonuç: Hayal kırıklığı
Bu alanda mevcut 4320 sayılı yasanın hem kapsamında hem de uygulanma­sında ortaya çıkan eksiklikler uygu­layıcılar tarafından pek çok kez dile getirildi. Sonunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adım atarak bu konuda çalışmaları başlattı.

Bu süreçte, 237 kadın örgütünün oluşturduğu "Şiddete Son Kadın Plat­formu", TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile çok sayıda toplantı yapıldı. Kadın araştırma ve uygulama merkezleri, bilim çevre­leri, feminist hukukçular ve duyarlı birçok kesim, kadına yönelik şiddetle mücadelede etkin bir yasaya kavuşul­ması için görüş ve önerilerini paylaştılar.

Bu sayede tasarıya birçok düzenle­me eklenmesi sağlandı, hala eksikleri olsa da gereksinimlere olabildiğince yanıt verecek bir yasa taslağı oluşturu­ldu.

Ancak bütün bu çabalar sonrasında 24 Şubat 2012 gecesi TBMM'ye sevk edilen yasa taslağı, bu süreçte emeği bulunan tüm kesimlerde büyük bir hayal kırıklığı yarattı.

Neden bugün hükümet tarafın­dan kadın örgütleriyle birlikte yapıldığı belirtilen tasarıyla ilgili olarak kadın örgütleri seslerini yükseltiyor? Neler değişti?

Kadın, aileye "kurban gitti"
Şiddete Son Kadın Platformu, Şahin'in ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu'nun çabalarına ve verdiği sözlere rağmen, tasarının 5 Mart'ta Adalet Komisyonu'nda uğradığı deği­şiklikleri, Başkent Üniversitesi Kadın Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Araştırma ve Uygulama Merkezi (BÜKÇAM) ekibi şöyle sıralıyor:

* Yasa tasarısında ne yazık ki, kadın yine bir birey olarak görül­medi ve "aile"ye kurban gitti. "Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Ko­runması" olan tasarının adı, "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" olarak değiştirildi.

30 Ocak 2012 tarihinde Bakanlar Kurulu'nun imzasına açılan yasa taslağı kadını değil aileyi korumayı esas aldı ve bu şekliyle meclise sevk edildi. Yasanın amacının kadınları şiddetten korumak, şiddetin durdurulması olması gerekirken, aile vurgusu yapılarak bir kez daha öncelik­li olanın her ne pahasına olursa olsun ailenin korunması olduğu, bir birey olarak kadının korunmasının ondan sonra geldiği mesajı verildi.

* Yasa tasarısının gerekçe bölü­münde, Türkiye'nin ilk imzacı ülke ol­duğu ve 25 Kasım'da TBMM tarafından kabul edilen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bun­larla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin adı bile geçmiyor.

Bu sözleşme kamuoyuna, hükümet tara­fından "destekleniyormuş" izlenimi ve­rildikten sonra, yeni hazırlanan yasada bu sözleşmeye hiç atıfta bulunulmamış olunması son derece şaşırtıcı. Bu durum kadınların korunmasının ve güçlenmesinin çok da önemsenmediği gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.

Kadın hareketinin işi daha zor
* Tasarıda tüm dün­yanın kabul ettiği kadına yönelik şiddet tanımı yerine genel bir şiddet tanımına yer veriliyor. Üstelik şiddet kapsamın­daki "kamusal veya özel alanda işlenen şiddet eylemleri" vurgusu çıkarılarak yasanın kapsamı tartışmalı hale getiril­di. Ayrıca, kadına yönelik şiddetin temel nedeni olan "toplumsal cinsiyet ayırımcılığı" sözcüğü çıkarılarak yasa taslağının bu halinde "toplumsal cinsi­yet" olgusuna yer verilmiyor.

Çünkü bu tasarıda, evli olmayanlara, nişanlılara, yakın ilişki yaşayanlara, boşanmış eşlere yer verilmiyor. Mevcut yasada birçok problem yarattığı pek çok defa belirtilmiş olan eşler ve yakın ilişki içinde bulunanlarla ilgili aynı evde yaşama şartının aranmaması gerekliliği tamamen yasanın kapsamı dışında bırakılıyor.

Bu konuda netlik getirmeyen bir yasayla kadınları şid­detten korumak hakimlerin inisiyatifi­ne bırakılıyor.

* Tasarıda, mevcut yasada var olan şiddeti gören/bilen herkese verdiği ihbar hakkı tamamen taslaktan çıkarıldı.

Artık bizler komşumuzun, kız kardeşimizin, arka­daşımızın şiddet gördüğünü görsek; ölüm tehdidi altında yaşadığını bilsek de koruma emri isteyemeyeceğiz. Yani, bu yasa tasarısı kabul edilirse, şiddete uğrayanın kendisi talep etmediği ya da devlet istemediği sürece bu yasanın getireceği şiddeti önleme ve koruma mekanizmaları devreye giremeyecek­!

* Tasarıda tüm illerde ilçe­lerde (ve başlangıç olarak iki yıl içinde 14 ilde) kurulacak Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nin sayısını ve ku­rulma takvimini tamamen belirsiz hale getiriliyor, önleme ve izleme merkez­lerinin tamamlayıcı hizmeti durumun­da olacak olan sığınma evlerinin ise lafı bile geçmiyor.

Ayrıca, kadın örgütlerinin şiddet ve cinayet davalarına müdahilliği kabul edilmiyor ve kreş desteği daraltılıyor.

Türkiye kadın hareketinin işi artık daha da zor!

Son yasalaştığı haliyle, uzun yıllardır beklenen bu yasanın kadınları şiddet­ten korumakta son derece yetersiz kalacağı ve eski yasanının uygu­lanması konusunda yaşanan sorunları ortadan kaldırmayacağı, bu sürece katkı koyan hemen bütün kadın örgütlerinin ortak görüşü.

Ve öyle görünüyor ki, yıllardır kağıt üstünde kalan haklarla mücadelede oldukça deneyim kazan­mış olan Türkiye kadın hareketinin ve tüm demokratik güçlerin, kadının bir birey olarak ve "iyi bir eş ve anne" olmanın ötesinde de muteber sayılarak tüm alanlarda eşit haklar için müca­delesi bundan sonra daha da artarak devam edecek.

Bianet

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları