loading
close
SON DAKİKALAR

Birleşik Kamu İş'ten 'Zam, kriz, yoksulluk' mitingi

Birleşik Kamu İş'ten 'Zam, kriz, yoksulluk' mitingi
Tarih: 04.12.2021 - 15:20
Kategori: Sendika

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu ve bağlı sendikalar 4 Aralık 2021 Cumartesi, işsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığına karşı Ankara’da “Tükeniyoruz” başlıklı miting düzenledi.

Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar Anıtpark’ta “Zam, kriz, yoksulluk… Tükeniyoruz” mitinginde bir araya gelerek “ülke ekonomisinin çöktüğü, döviz kurlarının anlık değiştiği, ülkede iş güvenliği olmadığına dikkat çekti. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mehmet Balık, yaptığı konuşmada “2022 yılı bütçesi emekçiden yana revize edilsin. Zamlar geri alınsın. Toplu sözleşme masası yeniden kurulsun. Asgari ücretli, emekli maaşlarına insan onuruna yaraşır bir düzenleme yapılsın” dedi.

Mitinge Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Mehmet Balık, MYK üyeleri Mücahit Dede, Ali Taştan, Hasan Kütük, Levent Akça, Mehmet Yeşildağ, Doğal Altun, Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, Tüm Yerel-Sen Genel Başkanı Arap Mucur, Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Derya Uğur, Orman-İş Genel Başkanı Şükrü Durmuş, Ulaşım-İş Genel Başkanı Cihad Koray, Büro-İş Genel Başkanı Alay Hamzacebi, Kültür Sanat-İş Genel Başkanı Ömer Sayan, Tapu Çevre Yol-İş Genel Mali Sekreteri Mustafa Kayhan Kaya ve bağlı sendikaların MYK, şube başkanları ve yöneticiler katıldı.

Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendika üyeleri birçok ilden Ankara’ya geldi. Anıtpark’ta düzenlenen mitingte bir araya gelen üyeler, “Bu memleket bizim, yobaza hırsıza bırakmayız. Emek, eylem, direniş. Emperyalistler, işbirlikçiler, geldikleri gibi gidecekler” sloganları attı.

Mitingin açılışı Grup Direniş’in müzik dinletisi ile başladı. Grup Direniş’in ardından sendika yöneticilerinin konuşmalarına geçildi.

 “EKONOMİK KRİZ VE YOKSULLUK DERİNLEŞMEKTE”

Mehmet Balık, yaptığı konuşmada “Ekonomik krizin yükünü kabul etmiyoruz emekçiye bütçe istiyoruz” diyerek ülke ekonomisinin çöktüğünü ifade etti. “Memleketin hazinesi boşaltılmış” diyen Mehmet Balık, “Ülke kaynakları ve birikimleri yandaş şirketlere peşkeş çektirilmiş. Hukuk ve yargı yok edilerek hırsızlık ve usulsüzlüklerin hesabının sorulması engellenmektedir. Enflasyon hızla artmakta ekonomik kriz ve yoksulluk derinleşmektedir. Kamu çalışanlarının ve işçilerin hiçbir talebi karşılanmadı. Ekonomik kriz kime yaradı derseniz maaşlı çalışan, emekli, işsiz ve gariban hariç herkese yaradı. Kriz bankalara, müteahhitlere ve yandaş şirketlere ve iktidar bürokratlarına yaradı” ifadelerini kullandı.

“MİLYONLARCA EMEKÇİ, BORÇ BATAĞINA SÜRÜKLENDİ”

Mehmet Balık, yaptığı konuşmada AKP’nin, öğretmenleri ‘iyi ve kötü’ olarak ayrıştırdığını ifade ederek “Eğitim emekçilerinin mesleki onurunu ve itibarını zedelemektedir. Öğretmenleri sınava alacaklarmış. Doktorların maaşlarına 2500-5000 TL ve öğretmenlerin maaşlarına 1000-2000 TL zam yapılacakmış, anlaşılır gibi değildir” dedi.

AKP iktidarı döneminde eğitimde 8 bakan değişikliğine işaret eden Balık, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Milli Eğitimde, onlarca kez müfredat değişti. Sınav sistemi bir kaosa sürüklendi. Adliye, Maliye, SGK, TSK, Nüfus, İş-Kur, Ormancılık, Belediye gibi kurum çalışanlarının ekonomik, sosyal ve özlük hakları sorunları vardır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in, üye sayısı az ve sözleşmeye muhalif sendikalar için ‘merdiven altı sendikalar’ ifadelerini kullanmasını bir kez daha kınıyoruz. Bakan Bilgin’in, toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanma şartını da ‘hizmet kollarında’ yüzde 1 örgütlenme barajını koymasını da kabul etmiyoruz. Bakan Bilgin’in ifadeleri Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır.

Kamu emekçileri ve emekçiler, işsizliğe ve açlığa sürüklenmektedir. Yoksullar daha yoksul; zenginler daha zengin olmaktadır. Hükümetin oluşturduğu bütçe ve cari açığın bedeli de milyonlarca emekçiye KDV ve ÖTV olarak dönmekte ve çarşıda pazarda kendini göstermektedir. Ülke tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıyadır başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından son derece zorlu bir dönem yaşanmaktadır.

Ülkede yalıda oturmak, fabrikatör olmak, şirket sahibi ve toprak sahibi olmak zenginlik göstergesidir.  Şimdi ise AKP sayesinde ekmek, un, et, makarna, yağ, bulgur, pirinç, salça almak market poşeti, diş macunu, su şişesi almak zenginlik göstergesi sayılmaktadır.

Son aylarda gündeme gelen yağ, un, şeker gibi bazı temel ihtiyaç maddelerinin bazı marketlerde hiç bulunamaması, bazı marketlerde ise 1 ya da 2 kilo ile sınırlandırılması gıda kıtlığının habercisidir.

Gıda fiyatlarında yıllık olarak Kasım’da % 51 oranında artış yaşandı. Kasım’da ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 45,7, et-balık fiyatlarında 37,6, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 41,5 oranında artış oldu. Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 39,6 oranında arttı. Meyve fiyatları yüzde 89,2, sebze fiyatları ise yüzde 79,4 oranında artış gösterdi. Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 25,9 oranında zamlandı.

Ülkemizde işçilerin çok büyük bölümü asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışmaktadır. Asgari ücret bırakın geçinmeyi, açlık sınırının bile oldukça altında kalmaktadır.  Bugünkü haliyle asgari ücret açlık ücreti haline gelmiştir. Asgari ücret ile asgari yaşam koşulları arasında sıkışıp kalan milyonlarca emekçi, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için borç batağına sürüklenmiştir.

2022 yılı başında en düşük memur maaşı 4 bin 978 lira olmasını bekliyoruz. Asgari ücretin en düşük memur maaşına getirilmesini sadece çalışanların değil ailelerinin de temel ihtiyaçları dikkate alınmasını istiyoruz.

Sadece ekonomi çökmüyor, yurttaşlarla birlikte ülke de bataklığa dönüşmüştür. Ekonomimizin ve paramızın itibarı kalmadı. AKP iktidarının 19 yıldır hazırladığı bütçe gibi, 2022 bütçesinin de sermayeye cömert, emekçiyi yoksulluğa mahkûm eden bütçedir.”

“İNSAN ONURUNA YARAŞIR BİR DÜZENLEME YAPILMALIDIR”

Balık, son olarak iktidara seslenerek şu ifadelerle sözlerini sonlandırdı: 

“2022 yılı bütçesi emekçiden yana revize edilsin. Elektrik, doğalgaz, köprü, hastane, otoyollar kamulaştırılsın. Zamlar geri alınsın. Toplu sözleşme masası yeniden kurulsun. Emekçiler için vergi dilimi oran % 10’da sabitlensin, asgari ücret vergi dışı bırakılsın. 3600 Ek gösterge ayrım yapılmadan herkese verilsin. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti giderilsin. Asgari ücretli, emekli, dul ve yetim maaşlarına insan onuruna yaraşır bir düzenleme yapılmalıdır.”

Birleşik Kamu İş Genel Başkanı Mehmet Balık konuşmasında; 

"EKONOMİK KRİZİN YÜKÜNÜ KABUL ETMİYORUZ EMEKÇİYE BÜTÇE İSTİYORUZ

 

Ülke Ekonomisi çöküyor.

Döviz kurlarını anlık değişiyor.

Ülkede iş güvenliği yok!

Açlık! İşsizlik var!

Memleketin hazinesini boşaltılmış!

Gelecek umudu kaybolmuş!

Ülke kaynakları ve birikimleri yandaş şirketlere peşkeş çektirilmiş!

Hukuk ve yargı yok edilerek hırsızlık ve usulsüzlüklerin hesabının sorulması engellenmektedir.

Enflasyon hızla artmakta ekonomik kriz ve yoksulluk derinleşmektedir.

Kamu çalışanlarının ve işçilerin hiçbir talebi karşılanmadı.

Ekonomik kriz kime yaradı derseniz maaşlı çalışan, emekli, işsiz ve gariban hariç herkese yaradı. Kriz bankalara, müteahhitlere ve yandaş şirketlere ve iktidar bürokratlarına yaradı.

Kamu çalışanlarına ve emeklilerine 2021 yılı 6. Dönem Sözde Toplu Sözleşme görüşmelerinde 2022’de % 5+7, 2023’de ise % 8+6 ve enflasyon farkı verildi ancak yıl bitmeden 2 yıllık zamlar çoktan eridi. Kamu emekçilerini toplu sözleşmelerde yüzdelik zam köleliğine mahkum edenler ile enflasyonu %50’nin üzerine çıkaranlar kamu emekçilerine acı reçete sunanlardır! Faiz sebep enflasyon sonuçtur diyenlerdir.

AKP iktidarı kamu emekçilerinin yıllardır girdirilmeyen sorunlarını eksik ve bildik anlayışıyla gündemine almaya başladı. Son zamanlarda EYT, 3600 ek gösterge, sözleşmelilere kadro ve öğretmenlik meslek kanunun gündeme getirilmesi de göz boyamaktan ibarettir.

AKP’nin 20 yıllık iktidarının sonucu Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkarılacak ancak eğitim sendikaları dahil edilmediği gibi eğitimciler arasında ayrımcılık düzenlemeleri barındırmaktadır. Öğretmenleri iyi ve kötü öğretmen olarak ayrıştırmaktadır. Eğitim emekçilerinin mesleki onurunu ve itibarını zedelemektedir. Öğretmenliğe en çok zarar veren, onu en çok değersizleştiren iktidarın böyle bir meslek kanunu çıkarmasını kabul etmiyoruz. Öğretmenleri sınava alacaklarmış. Doktorların maaşlarına 2500-5000 TL ve öğretmenlerin maaşlarına 1000-2000 TL zam yapılacakmış anlaşılır gibi değildir.

Çocuklarımızın eğitimini yazboz tahtasına çevirdiler. Tam 8 bakan değişti Milli Eğitimde, onlarca kez müfredat değişti. Sınav sistemi bir kaosa sürüklendi.

Kamu görevlisi pratisyen hekim, uzman hekim ile diş hekimlerinin gösterge rakamlarının yükseltilerek, emekli aylıklarına zam yapılması ve görevlerine devam ederlerken maaşlarına zam yapılması” hususlarında kanun teklifleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmiştir. Söz konusu, kanun teklifleri, kamuoyuna, sağlık çalışanlarına “büyük bir lütuf” yapılmış gibi duyurulmuştur. Aynısını kapsam dışı bırakılan yüzbinlerce sağlık çalışanı için de gereklidir.

Oysaki söz konusu kanun tekliflerinin içeriği ve Sağlık Bakanı’nın açıklamaları dikkate alındığında, devlet yönetim anlayışı ile bağdaşmayan büyük bir ayrımcılığa imza atıldığı görülmektedir.

Adliye, Maliye, SGK, TSK, Nüfus, İş-Kur, Ormancılık, Belediye gibi kurum çalışanlarının ekonomik, sosyal ve özlük hakları sorunları vardır.

Kamu emekçileri, 4A, 4/B, sözleşmeli personel vb. ayrımlara tabi tutulmamalı, tüm kamu emekçileri aynı statüde istihdam edilmelidir. Kadrolu ve sözleşmeli personel arasındaki farkın kanayan bir yaradır. Temel sorunlarının; tayin hakkı, iş güvencesi, derece, kademe, kıdem, puan, maaş farkı, izin farklılıkları vb olduğunu belirtiyoruz.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in, üye sayısı az ve sözleşmeye muhalif sendikalar için "merdiven altı sendikalar" ifadelerini kullanmasını bir kez daha kınıyoruz. Bakan Bilgin’in, toplu sözleşme ikramiyesinden yararlanma şartını da “hizmet kollarında” yüzde 1 örgütlenme barajını” koymasını da kabul etmiyoruz. Bakan Bilgin’in ifadeleri Anayasaya ve uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Toplu sözleşme ikramiyesindeki yüzde 1 örgütlenme şartı mevcut "4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme yasasının” 28. maddesine aykırıdır. İLO sözleşmesinin 87. ve 98. maddelerine ayrıca imza koyulduğunu

vurguluyoruz. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşma ve sözleşmelerdeki taahhütlerine aykırı, çağdaş normlardan uzaktır.

Kamu emekçileri ve emekçiler, işsizliğe ve açlığa sürüklenmektedir. Yoksullar daha yoksul; zenginler daha zengin olmaktadır.

Hükümetin oluşturduğu bütçe ve cari açığın bedeli de milyonlarca emekçiye KDV ve ÖTV olarak dönmekte ve çarşıda pazarda kendini göstermektedir.

Kasımda enflasyonu TÜİK'e göre % 3,51; Birleşik Kamu-İş Kamu-Ar’a göre % 8, ENAG'a göre ise % 9,91 arttı. TÜİK yıllık enflasyonu % 21,31 olarak açıkladı, Birleşik Kamu-İş Kamu-Ar %51, ENAG'a göre ise bu oran % 58,65’tir.

Ülke tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıyadır başta ücretli emekçiler olmak üzere, geniş halk kesimleri açısından son derece zorlu bir dönem yaşanmaktadır.

Ülkede yalıda oturmak, fabrikatör olmak, şirket sahibi ve toprak sahibi olmak zenginlik göstergesidir. Şimdi ise AKP sayesinde ekmek, un, et, makarna, yağ, bulgur, pirinç, salça almak market poşeti, diş macunu, su şişesi almak zenginlik göstergesi sayılmaktadır.

Son aylarda gündeme gelen yağ, un, şeker gibi bazı temel ihtiyaç maddelerinin bazı marketlerde hiç bulunamaması, bazı marketlerde ise 1 ya da 2 kilo ile sınırlandırılması gıda kıtlığının habercisidir.

Gıda fiyatlarında yıllık olarak Kasım’da % 51 oranında artış yaşandı. Kasım’da ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 45,7, et-balık fiyatlarında 37,6, süt ve süt ürünleri ile yumurta fiyatlarında yüzde 41,5 oranında artış oldu.

Bir yıl öncesine göre yağ fiyatları yüzde 39,6 oranında arttı.

Meyve fiyatları yüzde 89,2,

Sebze fiyatları ise yüzde 79,4 oranında artış gösterdi.

Bakliyat fiyatları son bir yılda yüzde 25,9 oranında zamlandı.

Ülkedeki dolar, euro ve altın yükselmeye devam etmektedir. Bugün itibariyle USD 13,90 TL, EURO 15,61 TL, 1 gram altın 785 TL, çeyrek altın 1300 TL, benzin 9,67 TL, motorin 9,41 TL’ye yükselmekte ve daha da kötüsü fiyatların nerede duracağı belli değildir. Ekonominin kötü gidişatı durdurulamamakta ve bu şekilde ilerlemesi durumunda maalesef ülke ekonomisi uçuruma sürüklenecektir.

Ülkemizde işçilerin çok büyük bölümü asgari ücret ve asgari ücrete yakın bir ücretle çalışmaktadır. Asgari ücret bırakın geçinmeyi, açlık sınırının bile oldukça altında kalmaktadır. Bugünkü haliyle asgari ücret açlık ücreti haline gelmiştir. Asgari ücret ile asgari yaşam koşulları arasında sıkışıp kalan milyonlarca emekçi, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için borç batağına sürüklenmiştir.

Asgari ücrette her yıl olduğu gibi göstermelik oturumlar yapılacak ve hükümet yetkilileri ekonomik programın dışına çıkamayacaklarını, işçi temsilleri asgari geçim şartlarının altına inemeyeceklerini ve patron temsilcileri de ekonomik kriz nedeniyle işçiye fazla para veremeyeceklerini söyleyerek bir tiyatro sergileyeceklerdir.

2022 yılı başında en düşük memur maaşı 4 bin 978 lira olmasını bekliyoruz asgari ücretin en düşük memur maaşına getirilmesini sadece çalışanların değil ailelerinin de temel ihtiyaçları dikkate alınmasını istiyoruz.

Hükümet, tarımsal üretim yapan çiftçinin maliyetlerini artıracak kararları almaktadır. İthalat için kapılar sonuna kadar açılmaktadır. Verilen üç beş kuruşluk destekler ise çok geç ödenmektedir. Üretim yapanlar adeta cezalandırılmaktadır. Maliyetleri artırarak, ithalatı destekleyerek gıda fiyatları düşürülebilir mi? İster bitkisel üretim, isterse hayvancılık yapsın üreticinin en önemli girdilerinden olan mazotun litre fiyatı 5 liranın üzerine çıktı.

Ekmeğin hammaddesi un, unun hammaddesi buğday. Buğday üretemezsen, ithalata bağımlı olursan ekmek 4 lira da olur, 5 lira da olur.

Dövizdeki her bir sentlik artış üretim maliyetlerini artırıyor.

Tarımda da çiftçinin; tarım ilacı, gübre ve mazot gibi temel girdileri sürekli artmaktadır girdi maliyetleri temel gıda ürünlerine yansımaktadır.

Sadece ekonomi çökmüyor, yurttaşlarla birlikte ülke de bataklığa dönüşmüştür. Ekonomimizin ve paramızın itibari kalmadı. AKP iktidarının 19 yıldır hazırladığı bütçe gibi, 2022 bütçesinin de sermayeye cömert, emekçiyi yoksulluğa mahkûm eden bütçedir.

2022 Bütçesinde;

Memura, dar gelirliye, esnafa, çiftçiye, emekliye, işçiye külfet var, vergi var, zam var, açlık var, yoksulluk var, sefalet var, sömürü var.

Refah yok, tokluk yok, adalet yok, huzur yok, barış yok, alın teri yok, insanca yaşanacak bir hayat yok.

Bir yılda temel besin maddeleri ekmeğe, una, makarnaya, süte, yoğurda, peynire, ete, yumurtaya fahiş zamlar geldi.

Benzine, motorine, lpg’ye günlük doğalgaza, elektriğe aylık zam gelmektedir. Bunlara gelen zamlar her şeye zam geleceğini göstergesidir.

İktidara sesleniyoruz;

2022 yılı için kamu çalışanlarına ve emeklilerine ilk altı ay için % 5, ikinci altı ay için % 7 zammı reva gördünüz. Bunların hiç birisi aslında zam değildir. Zam; enflasyonun üzerinde bir oran olur, ekonomik büyümeden pay almakla olur. Enflasyon ve artan vergi dilimi ile mevcut maaşlarımız yok olmuştur.

2022 yılı bütçesi emekçiden yana revize edilsin.

Elektrik, doğalgaz, köprü, hastane, otoyollar kamulaştırılsın.

Zamlar geri alınsın.

Toplu sözleşme masası yeniden kurulsun.

Emekçiler için vergi dilimi oran % 10’da sabitlensin, asgari ücret vergi dışı bırakılsın.

3600 Ek gösterge ayrım yapılmadan herkese verilsin

Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti giderilsin.

Asgari ücretli, emekli, dul ve yetim maaşlarına insan onuruna yaraşır bir düzenleme yapılmalıdır." dedi.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları