loading
close
SON DAKİKALAR

'Bizi de çizen varmış' - İrfan Ertel ile söyleşi

'Bizi de çizen varmış' - İrfan Ertel ile söyleşi
Tarih: 19.11.2012 - 17:43
Kategori: Söyleşi

İrfan Ertel; resim dünyanın değiştirilebileceğinin ipuçlarını verebilmeli...

TRT Müzik kanalında yayımlanan 13&13 isimli program, 13 müzisyen ve 13 ressamı bir araya getiriyor. Her bölümde bir müzisyen ve bir ressam buluşuyor, birbirlerinden ilham alarak resim ve beste yapıyorlar. Programın geçtiğimiz ay yayınlanan bölümünde ressam İrfan Ertel, madencileri anlatan bir resim yapıyordu. Ancak program biterken tablonun son halini göstermedi kameralar. 

NTV’nin Da Vinci sansürü tazeyken, iktidar televizyonu haline gelmiş TRT de boş durmak mı istememişti acaba? İçişleri Bakanı Şahin’in “arka bahçe” açılımlı terör tanımı da hafızalardaydı üstelik. Bir ressam “tuvaline yansıtmak suretiyle” teröre destek verebilir, asker ve polisi sanatına konu ederek demoralize etmeye çalışabilirdi.
 
İrfan Ertel’le ilgili küçük bir araştırma yaptım; “İşçiler”, “Barış” gibi isimleri olan sergileri vardı, “resim dünyanın değiştirilebileceğinin ipuçlarını verebilmeli” diyordu. Ruhi Su ve Vasıf Öngören’le çalışmış, öğrendiklerini resme taşımaya çalışmıştı. “Tuvaline yansıtmak suretiyle” neler yaptığını olay yerinde görmek üzere atölyesine gittim ve sordum.

‘Ben resimden anlamam’ 

Her şey, 1979’da mezun olduğu Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde okurken başlamış. Okuldayken bir yol ayrımına geldiğini düşünen Ertel, ‘somut’ resmi tercih etmiş. Ertel, somut resmi güncel, toplumun dertlerinden kopuk olmayan ve mümkün olduğunca geniş bir kesimce algılanıp anlaşılabilecek bir sanat anlayışı olarak tarif ediyor.

Yaptığı bu tarifi, tablolarını göstererek somutlaştırdı Ertel. Tablolarındaki işçilere, işçi emeğine, Nazım’a referans vererek “acıların karasabanlar gibi yüzünü çizdiği” Anadolu kadınına işaret etti. Sergilerinde birbirleriyle tanışan işçilerin “bizi de çizen varmış” minvalindeki muhabbetlerini, kadınların yüzünde ninelerini görenleri anlattı. 

O böyle anlatırken ben de karikatürize ettiğimiz ressam tipini anlattım. Başında kep, elinde pipo, hülyalı gözlerle tuvalini izlerken biz de bir ona bir de ne olduğuna ilişkin izaha muhtaç olduğumuz tablosuna bakakalırız. Yorumumuz da “ben resimden anlamam” olur. Ertel gülerek “Öyle olursa, ressam, kendini makineden büyük görür makine dişlisi olarak görmez” dedi. Sanatı bir yarış değil, mücadele gücünü arttırıcı bir araç olarak görüyordu. İşçinin resmini yapmak da bireye değil emeğe güzellemeydi.

İnsan öğüten fabrikalar 

Ertel, işçilerin çalışma koşullarına yakından tanıklık etme fırsatını, kendisinin de uzun yıllar çalıştığı, zamanının önemli metal işletmelerinden Rabak Bakır Fabrikası’nda bulmuş. Rabak’taki işçiler kendisinden genç olmalarına rağmen birçoğu meslek hastalıkları yüzünden genç yaşta ölmüş.

Ertel, bugün de geçimini sağladığı fotoğrafçılık, grafikerlik işleri gereği yine ağır sanayide çalışan işçilerin tanığı. Aradan geçen yıllara rağmen çalışma koşullarındaki vahşiliğin hiç değişmediğini anlatıyor. 800 derecede erimiş alimünyum uyduruk eldivenlerle karıştırılıyor, ağır gazlar maske olmaksızın solunuyor, akkora çıplak gözle bakılıyor, devasa kazanların üstünde bir ayak kayma mesafesi çalışılıyor.

Ertel, bu “insan öğüten fabrikaları”, üyesi olduğu İş Sağlığı ve İşçi Güvenliği Meclisi’nde anlatıyor işçilere. Çalışma hayatında temel sağlık ve güvenlik haklarına dikkat çekiyor. Özneleşen, örgütlenen işçilerle ucuz emek cenneti olmaktan çıkılacağını söylüyor.

Tiyatrodan müziğe Marksist sanat estetiği 

Ertel’in sanatını sadece yaşadığı hayat değil çalıştığı diğer disiplinler de biçimlendirmiş. Üstelik alanının ustalarıyla çalışma imkanı bulmuş. Biri, tiyatrosunda dekoratör olarak çalıştığı Vasıf Öngören. 

Öngören, Brecht’in geliştirdiği ‘epik tiyatro’ yöntemiyle yazdığı, sergilediği oyunlarla Türkiye’deki tiyatro dünyasına damgasını vurmuş, öncü isimlerden biri. En önemli oyunlarından biri, filmi de çekilen Zengin Mutfağı. 15-16 Haziran eylemleriyle başlayan “Zengin Mutfağı”, dönemin emek-sermaye ilişkilerini zengin bir işadamının evinde aşçılık yapan Lütfü Usta’nın gözünden anlatır. Ertel bu oyunun dekorlarını hazırlamış, tiyatroda gördüğü Brechtyen tarzı kendi sanatına da uygulamış. İlk sergisi de tiyatronun fuayesinde gerçekleşmiş.

Öngören’in tiyatroda uyguladığı Marksist estetiği müzikte Ruhi Su korosu ile gerçekleştirme imkanı bulmuş Ertel. Orada öğrendiği çoksesliliği, çoksesliliğin uyumunu, simgelerle anlatmayı tercih ettiğinde tablolarına uyarlıyor. Ayrıca sergi açılışlarında ziyaretçilere Su’nun türkülerini de çalıp söylüyor.

Ertel’in çalışmaları Aralık ayında, Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nde gerçekleşecek “Madenci, Maden, Mekan” başlıklı sergide görülebilir. Üstelik 2 Aralık’taki sergi açılışına giderseniz, Ertel’den bağlama ve Ruhi Su türküleri de dinleyebilirsiniz.

Ressam İrfan Ertel, işçilerin çalışma koşullarına uzun yıllar yakından tanıklık etmiş. Bugün de ağır sanayide çalışan işçilerin tanığı. Aradan geçen yıllara rağmen çalışma koşullarındaki vahşiliğin hiç değişmediğini, fabrikaların insan öğüttüğünü söylüyor. 

Sendika.org

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları