loading
close
SON DAKİKALAR

Buldan: Bu iktidarın her alanda düşmanlığını gördük

Buldan: Bu iktidarın her alanda düşmanlığını gördük
Tarih: 24.08.2020 - 16:00
Kategori: Siyaset

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Demokratik Mücadele Programı 3’üncü aşaması kapsamında Bursa’da halk buluşması gerçekleştirdi.

Burada gündemi değerlendiren Buldan, şöyle konuştu:

"Bir diğer konu da dün Giresun Develi’de yaşanan sel felaketi. Selden kaynaklı yaşamını yitiren insanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Bildiğiniz üzere son aldığımız duyuma göre 7 insan yaşamını yitirdi ve halen kayıp olan insanlar var. Başta Giresun olmak üzere Karadeniz halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bu yaşanan kader değildir. Yaşananın iktidarın rantçı politikalarının sonucu olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Çevreye düşman bir iktidarın dere yataklarını imar alanı olarak ranta açmasının bir sonucudur yaşananlar. İşte çevreye düşmanlığın doğaya düşmanlığın sonucunun bu olduğunu biliyoruz. Ve bunun için aslında yıllardır çağrımızı bu şekilde yapıyoruz. Bu iktidarın her alanda düşmanlığını gördük. Yaşanan aynı zamanda bir çevre düşmanlığı bir doğa düşmanlığıdır. Karadeniz’de son zamanlarda yaşananlar, HES projelerinin hayata geçirilmesi, doğanın tahrip edilmesi, ekosistemin tahrip edilmesi sonucu yaşananlar bir felakettir ama aynı zamanda iktidarın felaketinin bir sonucudur. Aynı zamanda bu iktidarın Karadeniz’e yaşattıkları, Karadeniz’in doğasına, Karadeniz’in tabiatına yaşattıklarının bir sonucudur. 

Halkımızın bizimle birlikte bu yolda büyük mücadele vereceği mesajını alarak çıktık

HDP olarak 1 Haziran tarihinde bir Tutum Belgesiyle başlatmış olduğumuz Demokratik Mücadele Programı çerçevesinde bugün Bursa’dayız. İki gün önce de Ağrı’nı Doğubazayıt ilçesinde, Muş’un Bulanık ilçesinde ve daha birçok yerde halk buluşmalarımızı gerçekleştirdik. Biz bu yola 1 Haziran’da açıkladığımız tutum belgemizle değil yaptığımız büyük kongremizle çıktık. Ankara’da Şubat ayında gerçekleştirdiğimiz büyük kongremizde halkımızın bize vermiş olduğu mesajı, halkımızın gösterdiği yolu ve halkımızın bizimle birlikte bu yolda büyük mücadele vereceği mesajını alarak çıktık. Kongre sonrasında halk buluşmaları ve tematik buluşmalarla, açıkladığımız tutum belgemizle binlerce, milyonlarca insanla bir araya geldik. Pandemi koşullarında daha da ulaşılması gereken insanlar, gidecek yol olduğunu bilmemize rağmen, kısıtlı koşullarda, hastalığın saglınlaşmasıyla birlikte ulaşabildiğimiz kadar insanla bir araya geldik. Türkiye’nin önemli meseleleri masaya yatırdık, çözüm yollarını konuştuk. Bu meselelerde halkımızla diyaloğa geçtik, önerilerin aldık. 

Bu Anayasa Türkiye halklarının özgürce yaşamasına engeldir

1 Haziran'da İstanbul açıkladığımız tutum belgesi aslında tam anlamıyla Türkiye’nin yaşadığı krizlerin, sıkıntıların nasıl çözüleceğine dair bir yol gösteriyor. Bu deklarasyonda Türkiye'de yaşanan esas meseleleri 9 ana başlık altında bir bir kaleme aldık ve çözüm yollarını ortaya koyduk. Türkiye'de yaşanan sorunlar tüm Türkiye halkları tarafından Türkiye toplumu tarafından bilinen ama bir türlü çözülemeyen meselelerdir. Nedir bu meseleler? Başta anayasa meselesidir. Yani 12 Eylül’de, 90’larda yazılan bir anayasayla hala Türkiye’nin yönetiliyor olması Türkiye’ye yapılan en büyük haksızlıklardan bir tanesidir. Türkiye toplumu artık yeni bir anayasa istiyor. Türkiye toplumu artık eski anayasayla yönetilmek istemiyor. Yürürlükte olan Anayasa Türkiye halklarının bir arada yaşamasına, kimliklerin, inançların ve kültürlerin özgür bir şekilde kendini yaşamasına engeldir. Çoğulcu, özgür, bütün kimliklerin inançların, kadınların, gençlerin, kendilerini güvende hissedeceği yeni bir anayasaya acil ihtiyaç vardır. Ancak bu ülkeyi yönetenler halen eski anayasada diretiyor. Çünkü bu anayasa sadece onların işine yarıyor. Yeni bir anayasa ile onlar da biliyor ki herkes her halk her inanç her kültür kendisini güvende hissedecek ve Türkiye kendi zenginliği ve çoğulcu yapısıyla kendini güvende hissedecek. Oysa bu iktidarın anlayışı özgürlüklere açık değil. Bu iktidarın anlayışı farklı kimlikleri  ve zenginlikleri yaşatacak anlayışta değil. Onlar faşizm anlayışında ısrar eden, baskıcı, şiddet yanlısı, bu ülkeyi karanlığa doğru sürükleyen bu anlayıştan vazgeçmediği sürece bizler bu ülkede farklı kimliklerin farklı inançların farklı anlayışların farklı mezheplerin bir araya gelmesi için her türlü mücadeleyi vermeye devam edeceğiz.

Kürt sorunun çözüm yolları vardır ve bellidir

Bu ülkenin yaşadığı sıkıntıların bir diğer ana başlığı Kürt sorununun çözümsüzlüğünden  kaynaklanan gelişmelerdir. Kürt sorunu bugün ülkenin hatta dünyanın en önemli sorunlarından biridir. Kürt sorunun çözümsüzlüğünden kaynaklanan bir çok krizin kaosun yaşandığını biliyoruz. Kürt sorunu bu ülkenin en büyük sorunudur, çözüm yolları vardır ve bellidir. Fakat bu ülkeyi yönetenler ne yazık ki hep aynı yöntemlerle güvenlikçi politikalarla halkların dilini ve kimliğini inkarla,siyaset kanallarını daraltmakla çözmeye çalışıyorlar. Oysa bu işin asıl muhataplarının belli olmasına rağmen şimdi herkes bir Kürt sorunu çözme sevdasını ortaya koymaya çalışıyor. 

Kürt sorununu çözemedikleri için kendileri çözüldüler

Geçmişte çözmek isteyenler sadece kendileri çözüldüler. Çünkü meselenin ana kaynağına bir türlü inmediler. Bu sorunun gerçek ismini bir türlü telaffuz etmediler. Kürt sorununu çözemedikleri için kendilerini çözülüp gittiler. Tıpkı AKP gibi. AKP de Kürt sorununu çözmediği, çözemediği gibi artık son demlerini yaşıyor ve önümüze konacak ilk sandıkla birlikte tarihin çöp sepetine gidecek bir iktidarla karşı karşıyayız. Diğer partilerin Kürt sorununa yaklaşımı konusunda yapılan açıklamaları hayretle izliyoruz. Bir dönem bu ülkede Başbakanlık yapan, iktidardayken faşizmi, baskıyı, şiddeti gündeminden eksik etmeyen, özellikle Şırnak’ta Hakkari’de 7 Haziran tarihi başta olmak üzere Mardin’de Diyarbakır'da bir çok insanın katledilmesine göz yuman o dönem bu ülkenin başbakanı olan ve şimdi bir muhalefet partisi kuran insanlar bile Kürt sorununu çözmek için rapor hazırladıklarını ve bu raporlarını gidip Kürt illerinde Kürdistan’da açıklama gereği duyuyorlar. Bir zamanlar katliamlara, inkarlara ortak olanlar, bu faşizmi uygulayanlar şimdi muhalefete gelince Kürt halkını oyunu nasıl alırım, nasıl kendime çevirebilirim arayışına girdiler.  

Kürtlerin inkarcı baskıcı anlayışlara karnı tok

Hiç kimse kusura bakmasın. Kürtlerin oyu satılık değildir. Kürtlerin oyu sizin yalan dolanlarınıza, inkarcı baskıcı anlayışınıza karnı tok olan halkların oyudur. Yeri geldiğinde inkar edeceksin, yeri geldiğinde siyaseti dar edeceksin, yeri geldiğinde siyasetçileri cezaevlerine göndereceksin, yeri geldiğinde kayyım atayacaksın, buna ses çıkarmayacaksın, bir halkın temsilcilerini cezaevlerinde rehine olarak tutacaksın, buna hiç bir şekilde söz söylemeyeceksin Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ İdris Baluken Sebahat Tuncel, Gülten Kışanak ve ismini sayamadığım onlarca arkadaşım cezaevindeyken tek kelime etmeyeceksin, ülkeyi kayyımlarla yönetenlere tek kelime sözün olmayacak, ülkeyi tecrit ülkesi haline ettirenlere hiç bir sözünüz olmayacak sonra kalkıp Kürt sorunundan bahsedeceksiniz. Sonra gidip Kürt illerinde siyaseti başlatmanın yollarını arayacaksınız, bu yaşananlar itiraz etmeyeceksiniz. Böyle bir tutumu ne Kürtler ne Türkiye halkları kabul etmez. 

Krizler sadece Kürtleri etkilemiyor tüm Türkiye’yi etkiliyor

Bütün bu yaşananlar, bütün bu krizler, başta ekonomik kriz olmak üzere yaşanan bütün krizlerin altında bu ülkeyi yönetenlerin ve muhalefet partilerinin Türkiye halklarına ve başta Kürtler olmak üzere muhalif kesimlere, kadınlara, gençlere olana yaklaşımından kaynaklıdır. Kürt sorunu, Kürt meselesi sadece Hakkari'nin, sadece Diyarbakır'ın bir sorunu değildir. Kürt sorunu aynı zamanda Bursa’nın ve Bursalının da sorunudur. Aynı zamanda Balıkesirlinin, İzmirlinin, Egelinin, Karadenizlinin bir meseledir. Çünkü yaşanan krizler, hem ekonomik hem sosyal krizler sadece HDP'yi ve Kürtleri etkileyen krizler değildir. Türkiye'nin batısında Ege’sinde Karadeniz’de yaşayan halkları Çerkesleri, Alevileri, Arapları, Türkleri ne kadar kadar etkiliyorsa Kürdistan’da da Kürtleri ve orada yaşayan insanları da etkiliyor. 

Kimse geleceğine güvenle bakmıyor, bu iktidarın eseridir

Eğer Türkiye toplumu biz bu ülkede kardeşiz birlikte yaşıyoruz diyorsa işte o zaman Kürt’ün yaşadıklarına, Kürt’ün baskı altında yaşadıklarına, inkar politikası altında yaşadıkları zulme karşı mutlaka söyleyeceği bir söz olmalıdır. Bu ülke hepimizin ülkesi, hepimiz birlikte yaşıyoruz. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Alevi’si ile kadını genciyle hepimiz birlikte yaşıyorsak, bu sorunlara bu meselelere hep birlikte karşı çıkmak durumundayız. Ülkeyi bir tecrit ülkesi haline getirdiler. Tecrit sadece İmralı Cezaevinde Sayın Öcalan'a uygulanmıyor. İmralı şahsında Türkiye halklarına, toplumuna uygulanıyor. Türkiye halkları her haliyle bir tecrit yaşıyor. Adaletin, hukukun, demokrasinin olmadığı, sosyal medyanını bile özgür olmadığı bir ülkede kimse kendini özgür hissetmiyor, kimse geleceğine güvenle bakmıyor. 

Artık iktidarlarını yerin yedi kat yerin dibinde arıyorlar çünkü kimsenin yüzüne bakacak yüzleri kalmadı

İşte bunlar AKP iktidarının 18 yıldır Türkiye haklarına vermiş olduğu anlayışın, hizmetin ürünüdür. Bu ülkeye hiçbir hizmette bulunmadılar. Kimseye faydaları olmayan, kendi geleceklerini garanti altına almaya çalışan, kendi iktidarlarını kurtarmaya çalışan ve geçici politikalarla siyaset yapan AKP hükümeti yeni yeni müjdeler vererek Türkiye haklarını kandırmaya çalışan ve yeniden iktidarını kurmaya çalışan bir anlayış içerisine girdi. Ayasofya'yı yeniden ibadete açtılar ama herkes biliyor ki altında başka hesaplar var. Ayasofya’dan sonra yeniden anket yaptılar yüzde bir oranında bir yükselme gördüler. Bu onların yeniden iktidar olmalarını kurtarmaya yetmiyor. Şimdi de Karadeniz'de gaz bulduk müjdesi verdiler. Artık iktidarlarını yerin yedi kat yerin dibinde aramaya çalışıyorlar çünkü yeryüzünde insanların yüzüne bakacak yüzleri kalmadı. Herhangi bir inandırıcılıkları kalmadı. Bunu için gaz bulduk iddiasıyla yeni bir rant alanı açmaya ve 2023 yılına kadar bunun üzerinden yeni hesaplar yapmaya çalışacaklar. 2023’te gaz rezervini hayata geçireceklerini söylüyorlar ama 2023’e kadar kalamayacaklarını da biliyorlar. O gaz 2023’e kadar kalacak mı? Hayır. Ne yapacaklar? Yeni yeni ihaleler açacaklar, şirketlere ihaleleri verecekler o gaz rezervinin açılacağı yerde bütün masrafı Türkiye toplumuna ödetecekler ve bu işin esas karını kendi şirketlerine, yandaş şirketlerinin cebine aktaracaklar. 

Ne yaparlarsa yapsınlar HDP’nin ülkeyi yönetmeye dair yürüyüşünü engelleyemecekler

Türkiye toplumunu bu konuda uyarmaya gerek yok .Türkiye halklarını herşeyin farkında biliyor ve görüyor. Bütün bunları biz dile getirdiğimiz için AKP’nin hedefinde olan tek parti HDP’dir. Kadınlar, gençler, kimlikler, sorunlar, krizler konusunda her konuda sözümüzü esirgemeden AKP’yi eleştiren tek parti HDP’dir. Bunun için bu kadar bize saldırıyor. Bunun için bu kadar öfkeliler, bunun için HDP’yle uğraşıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar HDP’nin büyümesini, genişlemesini HDP’nin bu ülkeyi yönetmeye dair başlattığı yürüyüşü asla ve asla engelleyemeyecekler. Çünkü siz varsınız, Bursalılar, Egeliler, Karadenizliler var. Kadınlar, gençler var, Türkiye halkları ve tüm Türkiye toplumu var. Biz bu ülkeyi yönetmeye bu sorunları birebir çözmek için yola çıktık. Daha da büyüyeceğiz, daha da genişleyeceğiz. İstedikleri kadar saldırsınlar, karalamaya çalışsınlar buna haklarımızın karnı tok. Her türlü karalama karşısında her türlü saldırı karşısında haklarımız dimdik ayaktadır. 

Doğubeyazıt’tan geliyoruz. Gördünüz görüntüleri. Tek bir yere gitmemiz bile halklara büyük bir umut, heyecan veriyor. Bu umudu ve heyecanı daha da büyütmek hepimizin görevidir. Hep birlikte büyüyeceğiz, bu ülkeye umut olacağız, heyecan vereceğiz. Kadını genciyle, yaşlısıyla erkeği ile hep birlikte umut olmaya devam edeceğiz"

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları