loading
close
SON DAKİKALAR

Çavuşoğlu: Dendias, dürüst ve samimi davranmadı

Çavuşoğlu: Dendias, dürüst ve samimi davranmadı
Tarih: 21.04.2021 - 09:44
Kategori: Gündem

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile canlı yayında girdiği polemiğe ilişkin, "Burada dürüst ve samimi davranmadılar. Yoksa söyledikleri her şeye cevabımız var" dedi.

Habertürk TV'de moderatörlüğünü Mehmet Akif Ersoy'un yaptığı Nedir Ne Değildir programına konuk olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gazeteci Afşin Yurdakul ve Çetiner Çetin'in sorularını yanıtladı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile canlı yayında girdiği polemiğe ilişkin, "Burada dürüst ve samimi davranmadılar. Yoksa söyledikleri her şeye cevabımız var. Türkiye aleyhine kullandıkları tüm söylemleri burada basın toplantısında kullandı" dedi.

Çavuşoğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Görüşmeler son derece samimi bir ortamda gerçekleşti. Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi kabuldeki görüşmeler de samimi oldu. Samimi olması görüş ayrılıklarımızı dile getirmememiz anlamına gelmiyor. Geleceğe yönelik neler yapabileceğimizi konuştuk. Ekonomi, güven arttırıcı adımlar. Bir konuda hemfikirdik. Yine hemfikiriz. Yıllardır çözemediğimiz sorunları bir veya birkaç görüşmede çözemeyeceğimiz aşikar. Yavaş yavaş güven arttırıcı adımlarla zor konuların çözümüne doğru odaklandığımız konusunda hemfikirdik.

Sonuçta yeni bir diyalog başladı. Bu ilk toplantı, kolay bir toplantı değildi. Beklediğimizden daha pozitif atmosferde geçti. Ayrıca iki bakanlık arasında Atina'da gerçekleştirilen siyasi istişarelerin de pozitif geçtiği gibi. Daha sonra basın toplantısına geçerken Yunanistan tarafı bize tartışma yaratacak herhangi bir ifadede bulunmayacaklarını, bizden de aynı yaklaşımı beklediklerini söyledi. Ben de onlara elbette yapıcı, görüş ayrılıklarımızı çözmemiz gerektiğini, suçlar nitelikte olmadığını dile getireceğimizi söyledim. Son derece yapıcı ifadelerde bulundum ev sahibi olarak.

Fakat Yunanistan ekibi ve Dendias samimi davranmadı. Ege denizinde geri itmeler mesela. Gerçekten Avrupa Parlamentosu soruşturma başlattı. En son Afrikalı 7 kişiyi plastik kelepçelerle attılar, bunlardan 3 tanesi öldü. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias benim şahsi dostum. Yardımcısı da aynı şekilde. Burada dürüst ve samimi davranmadılar. Beni üzen nokta o. Yoksa söyledikleri her şeye cevabımız var. Bundan korkumuz yok. Girerken böyle teklifte bulunuyorsunuz hem de bir noktadan sonra işi raydan çıkarıyorsunuz.

Türkiye aleyhine kullandıkları tüm söylemleri bu basın toplantısında kullandılar. Bu ikinci yaşadığımız bir olay. Birincisi 2019 Eylül ayında New York'ta sayın Cumhurbaşkanımız Miçotakis'le yaptığı görüşmede ihtilaflı konular gündeme geldi. Daha sonra sayın Cumhurbaşkanımızın şöyle bir teklifi oldu, "Gelin her iki taraftaki sorunları iki dışişleri bakanlarımız çalışma yapsın öneriyle gelsinler" dedi.

Cenevre'de bir toplantı vardı. İkili görüşme yaptık. Dendias o zaman Yunanistan olarak bu konuları görüşmeyi hazır olmadıklarını söylemişti. Ben de kendisine şunu söyledim, "Bunu değerlendirmemiz lazım, evet anlıyorum kamuoyu bakımından bizim kadar rahat ve özgüven içinde değilsiniz. Bizim kamuoyumuz da elbette hassas. Ama sizin durumunuz biraz daha zor. Fazla geciktirmeyelim" demiştim.

Bu olsaydı yaşanan gerginliklerin çoğu yaşanmayabilirdik. Biz her şeye rağmen o gün basın toplantısını kapatırken tüm bu konuları ön koşulsuz şekilde çözebildiklerimizi öncelik listesine alıp, diğer konuları çözmek için adım atmaya hazırız. Biz bu konuda samimiyiz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın kabulünde şöyle bir yol haritasında mutabık kalmıştık. Dendias beni Atina'ya davet edecek. Bizim görüşmemizden sonra Cumhurbaşkanı ile Yunan Başbakan Miçotakis'i bir araya getireceğiz. Bunun formatı konusunda ilerleyen zamanlarda kararlaştıracağız. Cumhurbaşkanımız da, "Başbakan Miçotakis'le her zaman görüşmeye hazırım" demiştir.

Mısır'la temaslar koptuktan sonra, belli bir süre geçtikten sonra sayın Cumhurbaşkanımız bizlerin bakan düzeyinde Mısır'la temaslarda bulunabileceğini söylemişti. Sayın Şükri ile defalarca uluslararası toplantılar marjında bir araya geldik. En son kendisiyle görüştük, bazı yol haritalarıyla ilgili çalıştık. O zamanlar prensip olarak uluslararası platformda birbirimizin aleyhine olmama konusunda anlaşmıştık. O ilkelere bizim tarafımızdan uyuldu, uyulmayınca biz de karşılık verdi. En son Batı Trakya Türkleri ve Kıbrıs'la ilgili toplantıda da bu ilkelere uymaya başladık.

Pozitif durum oldu. Biz de NATO'da bazı jestler yaptık. Dışişleri Bakanları düzeyinde bu işlerin götürülmesi konusunda mutabık kaldık. Mısır'ın bize daveti oldu. Bakan yardımcıları düzeyinde. Arkadaşlarımız Mayıs'ta gidecek. Daha sonra karşılıklı büyükelçi atamaları konularında sayın Şükri ile oturup konuşuruz. Burada bazı yorumlar da görüyorum. İşte Mısır muhalefetini Türkiye satıyor mu diye. Biz başından beri darbe konusunda hep ilkeli davrandık. Türkiye'de bazı Mısırlı muhalifler var ama biz normalleşme adımları başlamadan önce Mısır aleyhine aşırı söylem içinde olanlara gerekli uyarıları yapmıştık.

Evet gelenler olmuştur, burada açıklama yapanlar olmuştur. Türkiye'de otel odasında bir çekim yapıyorlar. Yurt dışında İstanbul'da çekildiğini söylüyorlar. Biz bu normalleşme sürecinden önce de Mısır ve diğer ülkelerle ilgili onların yönetimlere karşı olan gruplara karşı telkinlerimiz olmuştur. Bu ilkeli bir duruştur.

Biz önce de telkinlerde bulunduk. Sadece Müslüman Kardeşler değil. Bir ülke aleyhine o ülkenin kabul edemeyeceği tonda aşırıya kaçan söylem ya da faaliyet varsa ilkesel tutum içerisindeyiz. O ülkelerde seçim olur, halk kimi iktidara getirirse biz o yönetimle en iyi şekilde çalışırız. Mısır'da darbeye karşı olduk biz. Biz Müslüman Kardeşler olduğu için değil. O gün Sisi işbaşında olsaydı, başkası darbe yapsaydı aynı ilkesel tutumu sergilerdik. Ermenistan'da da aynı tutumu sergiledik. Müslüman Kardeşler'in iktidara gelmeden önce Mısır'la ilişkilerimiz kötü müydü? Hayır, son derece iyi ilişkilerimiz vardı.

Fas'ta da öyle. Bizim ilişkilerimiz Fas devletiyle. Tunus'ta da öyle. Bizim o parti, bu parti, o ideoloji, bu ideoloji diye bir derdimiz yok. Biz muhafazakar demokrat partiyiz. Bazı ülkelerde sosyalist partilerle de çalışıyoruz. Ortak ilkelerde birleşebiliyorsanız çalışırsınız. Müslüman Kardeşler bugün Kuveyt'de yönetimin içinde mi, evet. Bizim için farketmiyor, o ülkeler buna karar verecek. Bizim ilişkilerimiz bir kişiye ya da partiye bağlı değil. Ama Müslüman Kardeşler'i terör örgütü olarak ilan edilmesine de karşıyız. Seçim yoluyla iktidara gelmeye çalışan siyasi bir harekettir.

Dış politikamız elbette ilkelerimize dayalı ve pragmatik de olmak durumundayız. Ama dış politikada mottolar ve şekil peşinde değiliz. Tam tersi ulusal çıkarlarımızı korumaya ve de gündemi şekillendirmeye çalışıyoruz. Tarihi mirasa baktığımızda ilkeler, hedefler ve pragmatizm de var. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi 'Yurtta sulh cihanda sulh' gibi geleneklerimiz de elbette var.

Dünya hızlı değişiyor. Dış politika alanı hızlı değişiyor. Bu gelişmeler karşısında dış politikada da değişikliklere ihtiyaç var. Etrafımızda savaşlar, çatışmalar oldu. Bunun insani boyutları oldu. Aynı zamanda mücadele etmek için sahada ve masada güçlü bir Türkiye. Girişimci olmalıyız, yaşanan çatışmalara çözüm bulmalıyız. Türkiye arabulucu da olmalı. Arabuluculuktaki başarısı, dürüst ve dengeli yaklaşımı sayesinde oluyor. Sahada güçlü olabilmemiz için sahadaki dengeleri değiştirebilelim, terörle mücadeleyi başarılı yapalım, Doğu Akdeniz'de hakkımızı yedirmeyeceğimizi dosta düşmana gösterelim.

Herhangi bir konuda tek tarafın dayatmasıyla sorun çözülemez. S-400 konusu ilişkilerimizde bir sorun. Tıpkı PKK/YPG ve FETÖ meselesi gibi sorunlar devam ediyor. Bir kere biz S-400'ü niye aldık? Bunu biliyorlar. Trump da kaç kez itiraf etti. Türkiye egemen bir devlet. Sizin rahatsızlıklarınız var, doğru. Bizim de size ortak komisyon kuralım dedik, yanaşmadınız. Bu sorunları çözebilmek için ortak bir hareket tarzı oluşturmamız lazım, bunun için de uzmanlarımız çalışsın diye önerilerde bulunduk. Brüksel'de telefon görüşmemiz son derece olumlu geçti ama sorunlar çözülmedi. Biz bunu aldık mı? Aldık. İhtiyacımız mı? Evet. Daha fazla ihtiyacımız var mı? Var. Sizden almamızı istiyorsanız, bir satma garantisi vereceksiniz. İki fiyat ve şartlarınız bize uygun olacak. Bundan sonraki yol haritası konusunda da bu anlamda mutabakata varmamız lazım. S-400 falan başka bir şey almamızı istemiyorsan daha cazip şekilde ortaya koyacaksınız.

Biz oturup konuşmaya hazırız. Cumhurbaşkanımızın korumaları için tabancayı bile alamadık Obama döneminde. Demokratların işbaşında olduğu dönemde. Oradan almayacağım, buradan almayacağım. Henüz bunu üretmedim, inşallah üreteceğiz. Peki ne yapacağım ben? Başka ülkeler de alıyor, bir yolunu bulmak lazım diyorsunuz ya, teknik çalışmayı kabul etmiyorsanız, siyasi bir çalışma yapalım. Bunları konuşalım. Biz ilkesel bir şekilde yapıcı şekilde yaklaşırken...

İki telefon görüşmesi yaptık. Son görüşmemizde S-400 konusu gündeme gelmedi. Afganistan konulu Dışişleri Bakanları toplantısına katıldık. Önce çerçeve ülkelerin bakanları fiziken bir araya geldi. Ben Brüksel'e gittim. Orada da görüştük. Görüşmelerimizin hepsi bu anlamda güzel bir şekilde konuştuk. Ama bir telefon görüşmemiz sadece Afganistan'la ilgili ne yapabiliriz, Türkiye'de toplantı, Suriye'de neler yapmak lazım. Bu Astana grubu, uluslararası Suriye destek grubunu konuştuk vesaire. Türkiye ile Amerika bölgesel konularda özellikle işbirliği yapabilecek iki ülke. Geniş resme bakmak lazım. S-400'e takılmak yerine buna bir formül bulmak lazım. Daha geniş bir şeyle ilişkilere baktığımız zaman PKK'ya destek vermek zorunda kalmayacak Amerika.

Bu kadar parayı herhangi bir yerde tutmak için vermedik. İhtiyacımız var, çok para verdik biz. Böyle bir şey söz konusu değil ama "Diğer ülkelerle aranı boz benim dediğimi yap" böyle bir şey olmaz. S-400'ün diğer siparişleri için müzakereler devam ediyor. 24 Nisan'la ilgili olarak ABD'nin kendisinin de uluslararası hukuka saygı duyması gerekiyor. Soykırımın tanımı BM kararlarında var. Açıkça tarif edilmiş.

AİHM'in de bu konuda kararları var. Ülkelerin anayasa mahkemelerinin de kararları var. ABD uluslararası hukuka saygı duyuyorsa bizim her gün bununla yatıp kalkmamamız lazım. Bizim bazı korkulardan, komplekslerden kurtulmamız lazım. Her gece ölelim mi, tir tir titreyelim mi yani! Burada Amerika'ya "Ne dersen de kardeşim" anlamında söylemiyorum. Ama tarihimizi bilen bir devlet olarak kendimizden emin olmamız lazım. Amerika ilişkileri daha da kötüleştirmek istiyorsa tercih kendileridir.

Anlaşma başka bir şey, bir ülke ile ilişkiler başka bir şey. Bunu "Cumhurbaşkanımızla Biden görüştü, görüşmedi" ona da yormamak lazım. Görüşürse Cumhurbaşkanımız tebrik eder, "Hayırlı olsun" der. ABD veya başka bir ülkenin devlet başkanıyla görüşmek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan için bir paye değil ki. Güvenlik danışmanı ile İbrahim Bey görüşüyor. Ararlarsa tebrik eder sayın Cumhurbaşkanımız. Aramazlarsa kendi bilecekleri iş. Bu kibir falan değil.

Bugün Biden kaç tane devlet adamı ile görüştü. Belli sayıyla görüştü. Görüşemedikleriyle ilişkileri kötü anlamına mı geliyor? Avrupa'daki liderlerle görüştü mü? Atlantik ilişkilerin tekrar canlanacağına dair heyecanlandılar. Sonuç itibariyle görüşemediği Avrupa ülkelerin yöneticileriyle arası çok mu kötü? Bu komplekslerden kurtulmamız lazım.

PKK/YPG adı ne olursa olsun hepsi aynı şey. Obama döneminde başlanan temas Trump döneminde de hiç kesilmedi. Şimdiki yönetimle de aynı temas devam ediyor. Bunlar "PKK'yı YPG'den ayırmak istiyoruz" diyorlar. Bunların ayrılması mümkün değil. SDG ismini vererek PKK'lı olmayan Araplardan veya oradaki hıristiyanlardan zorlayarak entegre ettikleri kişiler var."

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları