loading
close
SON DAKİKALAR

Çernobil nükleer felaketinin üzerinden 35 yıl geçti

Çernobil nükleer felaketinin üzerinden 35 yıl geçti
Tarih: 26.04.2021 - 14:22
Kategori: Gündem

Ukrayna ve Belarus sınırında bulunan Çernobil nükleer enerji santralinin dördüncü reaktöründe meydana gelen patlamanın üzerinden 35 yıl geçti.

35 yıl önce bugün Ukrayna'da nükleer santraldeki dördüncü reaktörde meydana gelen patlama bugüne kadar yaşanan en büyük nükleer felaket olarak tarihe geçti.
Patlama sonucunda açığa çıkan radyasyon Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.

Patlama, Ukrayna Pripyat şehrinin 14.5 km. kuzeybatısında bulunan Çernobil şehrinde konuşlu olan Çernobil Nükleer Santrali'nde yapılan bir deney esnasında meydana geldi. Nükleer santralde meydana gelen patlama ve yangın sonrasında SSCB ile Avrupa ve Türkiye'ye büyük miktarda radyasyon yayıldığı tespit edildi.

Kaza Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğine göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kaza olarak kayıtlara geçti. Felakette 500 binden fazla işçi nükleer faciaya müdahalede çalıştı,ve bu nedenle radyasyona maruz kaldı.

Meydana gelen kaza esnasında 31 kişi öldü ancak çok büyük bir alana yayılan radyasyon neticesine uzun vadede sonuçlarının daha ağır olduğu görüldü.

Reaktörde çıkan yangın yangın atmosfere yükseldi. Böylece Pripyat başta olmak üzere geniş bir coğrafyaya yüksek derecede nükleer serpinti bulutu yayıldı. Serpinti bulutu Sovyetler Birliği'nin batısı ile buradan Avrupa'ya ve Karadeniz üzerinden Türkiye'ye sürüklendi. 1986 yılından 2000 yılına kadar Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna'da ciddi olarak kirlenmiş bölgelerden toplam 350 bin 400 kişi tahliye edildi. Rusya'nın resmî verilerine göre oluşan radyoaktif serpintiden en çok etkilenen yer %60 ile Beyaz Rusya oldu. Çernobil kazasının ardından Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna sürekli olarak yaptığı dezenfekte işlemleri ile sağlık işlemlerinde yüklü derecede ücret ödedi.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan bir raporda kazanın çevresel sonuçları incelendi. UNSCEAR raporuna göre ise 2008 yılına kadar kazadan yüksek dozda radyasyona maruz kalan 4000 kişiden 64'ünün radyasyon sonucu öldüğü doğrulandı. Oluşturulan Çernobil Forumunda 200 bin acil müdahalede çalışan işçi, 116 bin kurtarılmış kişi ve kirlenmiş alanlardan tahliye edilen 270 bin kişinin bilgileri derlendi. Akut radyasyon sendromuna bağlı olarak kazadan kısa süre sonra ölen 50 acil müdahale işçisinin ölümleri ile radyasyona bağlı olarak tiroid kanseri ve radyasyona bağla kanserden dolayı ölenler birleştirildiğinde, ölenlerin sayısı 3 bin 940'a ulaştı. Bunlardan tahmini olarak dokuzu çocuk ve lösemi nedeniyle öldü.

2006 yılında hakemli bir dergi olan International Journal of Cancer isimli dergide Çernobil Forumu çalışmasının sonuçları farklı bir metodoloji ile takip edilmiş ve kanser nedeniyle öldüğü belirtilen ve kansere yakalanan kişilerde, sağ kalım oranları da dâhil edilerek herhangi bir tartışma ortamı oluşturulmasına imkan vermeyecek şekilde inceleme yapıldı. Bu çalışmada kaza nedeniyle tahminen 4 bin kişinin öldüğü açıklanmıştır.

“Tahmini olarak Avrupa'da tiroid kanserine yakalanan bin vakâ ve diğer kanserlere yakalanan 4 bin vakâya Çernobil kazasının neden olmuş olabileceği düşünüldü. Bu miktarların kazadan günümüze kadar yaşanan kanser vakâlarının %0,01'ini temsil ediyor. Modellemeler sonucunda 2065 yılına kadar radyasyona maruz kalmış 16 bin kişinin tiroid kanseri, 25 bin kişinin ise diğer kanserlere yakalanması bekleniyoe. Diğer şekillerde kansere yakalanma oranları ise bu tarihe kadar birkaç yüz milyon olacaktır."

Union of Concerned Scientists isimli kâr amacı gütmeyen örgüt, doğrusal olmayan eşik modeline göre yapılan değerlendirmelerde sıfıra yakın radyasyon oranının eklenmediğini, bu nedenle daha geniş bir coğrafyanın da sonuçlara dâhil edildiğinde kaza nedeniyle 50 binden fazla kişinin kansere yakalanacağını ve bunların 25 bininin öleceğini tahmin ettiklerini açıkladı. Avrupa Yeşiller Partisi ise 2006 yılında yaptırdığı TORCH raporunda kansere yakalanan kişi miktarının 60 bin olacağını ve 30 bininin kanser nedeniyle öleceğini öngördüğünü belirtti. Greenpeace ise 200 binden fazla kişinin kaza nedeniyle kansere yakalanacağını açıkladı.

Kaza ile ilgili olarak Sovyetler Birliği yönetimi, Sovyet nükleer güç endüstrisi ve prosedürleri hakkında ketum olmakla suçlandı. 1980'lerde başlatılan Glasnost isimli SSCB'nin şeffaflık politikasına rağmen, hükûmetin Çernobil faciasını gizli tutmaya çalışması ve kaza ile ilgili olarak hızlı kararlar almayarak, bu konuda sessiz kalması SSCB'nin yıkılmasına yol açan reformların başlatılmasına yol açtı.

Olayın ardından reaktörde görevli 6 personele, 2 ile 10 yıl arasında hapis cezası verildi.

Türkiye nasıl etkilendi?

- Türkiye’de de Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları ve Pediatri Ana Bilim Dalları’nda yaptığı çalışmaya göre lösemi vakaları, 1986 öncesi yüzde 0,7’den, 1986 sonrası yüzde 2’ye çıktı.

- Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 1984 yılında yüz binde 19,2 olan kanser vakaları, 96 yılında yüz binde 63,46 olarak bildirildi.

- 4 Mayıs günü Kapıkule-Edirne yolunda İstanbul’da havadaki radyasyonun tam 1000 katı olan ve Çernobil nedenli Türkiye’de ölçülen en yüksek değer olarak tarihe geçen, 16 miliröntgen/saat değeri ölçüldü.

- Kaza’dan 5 gün sonra Akçakoca’da havadaki radyasyonun gittikçe arttığı fark edildi. Karasu Bölgesi’nde o bölgenin doğal radyasyon düzeyinin 20 katı fazla olan 150 mikroröntgen/saat düzeyinde ölçüm yapıldı.

Felaket sonrası Türkiye'de 'Radyoaktif çay daha lezzetlidir' tartışması

Türkiye, kanser oranının çok ciddi bir şekilde artacağı, riskleri 2015'te bile hala devam edecek bir döneme gidiyordu. Çernobil'den binlerce kilometre uzaktaki İngiltere dahi, radyasyonun yıkıcı etkilerini tarım ve hayvancılık noktasında inceleyip önlemler alırken, Türkiye'de durum farklıydı.

O dönemde verilen bazı tepkiler şöyleydi:

-'Karadeniz'e bir damla mürekkep düştü diye Karadeniz kirlenir mi?'
-'Radyoaktif çay daha lezzetlidir.'
-'Gazeteciler geldi, ellerinde radyasyon ölçme cihazı var. Para çıkarıp çay aldırdım. Masanın üzerine torba torba koyduk, aleti getirdim hiçbirinde alarm vermedi. Bir televizyon getirttim. Açtırdım ve ona doğru yürümeye başladım. Cihaz ötmeye başladı. Televizyonun yaydığı radyasyon daha fazlaydı'
-'Rusya'dan iyi bir şey gelmez. Ya komünizm, ya radyasyon.'

Radyasyonlu çay içen Sanayi Bakan Cahit Aral: İçiniz rahat olsun

-Facianın ardından 1 Mayıs günü SSCB büyükelçisi, Türk yetkilileri Karadeniz'de ölçüm yapmaları konusunda uyardı.

-Türkiye Atom Enerjisi Başkanı (TAEK) Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre "Olay mevzii bir olay; Türkiye'ye ulaşsa bile etkilemez" dedi.

-3 Mayıs günü radyoaktif bulutların Türkiye'ye ulaştığı ve oranın 7 kat arttığı açıklandı.

-Edirne'de yağan yağmurdan dolayı TRT su birikintilerinin kullanılmamasını ve hayvanların otlatılmaması uyarısında bulundu.

-3 Eylül günü Avrupa ülkeleri radyasyonlu olduğu gerekçesiyle Türkiye'den fındık alımını durdurdu.

-28 Kasım günü Hollanda sağlık bakanlığı Türk çayında yüksek oranda radyasyon var açıklamasında bulundu.

-29 Kasım günü Çay-Kur genel müdürü "Çayda radyasyon var" iddialarını "batı tezgahı" olarak nitelendirdi. Müdürlük çay kaynatıldığında radyasyonun 5-6 kat düştüğünü iddia etti.

-2 Aralık günü efsanevi sanayi bakanı Cahit Aral çaydaki radyasyonun zararsız olduğunu ileri sürerek çay içti.

-14 Aralık günü Federal Almanya, Türkiye'den alınan 13 ton çayı iade etti.

-Kasım 1987'de TAEK depolarında 60 bin ton çay olduğunu iddia etti.

-Ağustos 1988'de depolanmış çayın 40 tonu imha edildi.

Kazım Koyuncu hayatını kaybetti

2005 yılında 33 yaşındayken hayatını kaybeden Kazım Koyuncu, Karadeniz'in radyoaktif felaketine karşı mücadelesiyle öne çıkan en önemli sanatçılardandı. Akciğer kanserine karşı verdiği mücadeleyi kazanamadı. Koyuncu, Türkiye'nin Çernobil politikasını şu sözlerle eleştirmişti:

"O çayı içen biri geri zekâlıdır... Ben kendi zekâmla ve felsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, her şeyi yapabilirim. Peki benim köyümdekiler, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız o neyi düşünsün, hangi felsefeyi düşünsün? Onun annesi hangi felsefeyle acısını yumuşatsın? Sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişiliğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları