loading
close
SON DAKİKALAR

CHP grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu:Çözümün kaynağı CHP’dir

CHP grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu:Çözümün kaynağı CHP’dir
Tarih: 10.02.2015 - 15:53
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, Şanlıurfa Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ndeki yoğunluğu gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, AKP'nin iç ve dış politikalarına eleştirilerde bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Şanlıurfa Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ndeki yoğunluğu gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu, hastane odalarından çekilmiş fotoğrafları gösterdi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Meclis grubunda konuşuyor. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan satır başları:

Yanık Ömer’i onun kadar güzel yorumlayan ikinci bir sanatçı hiç görmedim. Olağanüstü güzel bir sesi vardı. Biz hep sanatçıları öldükten sonra anarız. Ama aslında sanat bir toplumun yaşam kalitesini belirleyen temel unsurdur. Hani büyük önder diyor ya “sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından birisi kopmuş demektir.

Eğer sanatı yüceltirsek emin olun tasada ve kıvançta beraber olan bir toplumu yeniden inşa etmiş oluruz. Kendinizi bir sinema salonunda düşünün. Bir film oynuyor. Cinsiyetimiz inancımız ne olursa olsun. O filmi izleyenlerin tamamı beraber hüzünlenirler, sevinirler. O nedenle sanat bir toplumu kaynaştıran en önemli unsurdur. Sanata ve sanatçıya her zaman değer vermek zorundayız. Elbette ki sanatçı toplumun aykırı insanıdır. O bizim önümüzde yürüyen insandır. O nedenle onun aykırı düşüncelerine de hep beraber saygı göstermek durumundayız. Bilim insanları sanatçılar bir toplumun entelektüel birikimini yansıtır. Bu vesileyle bir kez daha Müzeyyen Senar’a Allah’tan rahmet diliyoruz.

Evvelki hafta Bursa’daydım. Geçen hafta sonu Şanlıurfa’daydım. Şanlıurfa’ya gittim, sohbet ettim, konuştum. Değişik alanlara mekanlara girdim. Bir gerçeği gördük. Elinizi uzattığınız zaman insanları kazanıyorsunuz. Sohbet ettiğiniz zaman kazanıyorsunuz. Siyasetçiyle vatandaş arasındaki mesafeyi sıfırlamamız gerekiyor. Onların yanında sorunlarıyla beraber çözüm önereceksiniz. Yanında duracaksınız. Beraber konuşacaksınız. Şanlıurfa’nın bir özelliği var tabi, peygamberler şehridir Şanlıurfa. Dünyanın en zengin kültürünü bağrında yaşayan bir şehirdir. Harran ovası Şanlıurfa’da, Göbeklitepe de Şanlıurfa’da… Bunların içinde Şanlıurfa ne durumunda?

Sabahın erken saatinde amele pazarı denen bir yere gittik. Şanlıurfalılar orada iş bekliyorlar. Birisi gelecek diyecek ki, “Gelin sizi şu işte çalıştıracağım.” “Kaç lira?” “60 lira.”

“Hepiniz iş buluyor musunuz” diye sordum: “Hayır Suriyelilerden sonra iş bulamıyoruz...” “Neden iş bulamıyorsunuz?” “Çünkü Suriyeliler 20 liraya çalışıyor, biz nasıl 60 liraya çalışalım…” İnsanları açıkça açlığa mahkum ediyorsunuz. 8 saat 10 saat önemli değil diyor, yeter ki 60 lira alalım evimize parayla gidelim. Bu bile mümkün değil. Şu soruyu tüm Şanlıurfalı kardeşimin kendisine sormak istiyorum. Suriye’yle bizim bir kavgamız yok. Suriyeli vatandaşla da hiçbir kavgamız yok. Tam tersine akrabalarımız onlar bizim. O zaman tablo nedir? Sorumlu kimdir? Suriye’yi kan gölüne çeviren kimdir? Hangi siyasi iktidar bunu yaptı, açlığa mahkum etti. 60 lirayı bile elinizden aldılar. Bunu düşünmelerini istiyorum. Bu tablonun arkasında net açık Adalet ve Kalkınma Partisi’ni görecekler.

Oradan ayrıldım hayvan pazarına gittim. Oturduk sohbet ettik, dertlerini dinledik. Yine Şanlıurfalı kardeşlerime sesleniyorum. Bana söyledikleri için buradan sesleniyorum. Hiçbir AKP milletvekili, 10 AKP milletvekili var. hiçbir AKP milletvekili, bugüne kadar hayvan pazarına gidip vatandaşlarla konuşup onların dertlerini dinlememiş. İlk giden genel başkan CHP genel başkanı. "Perişan olduk, mahvolduk" diyorlar. Suriye sınırına bu hükümet neden sahip çıkmıyor diyorlar. Yol geçen hanına döndük diyorlar. Şikayetlerini ediyorlar. Ben de onlara şunu söyledim: "Madem ki bugüne kadar 12 milletvekili verdiniz, bir vekili bile CHP’ye vermediniz, önümüzdeki seçimlerde oy kullanırken elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanın" dedim.

 Oradan yaş meyve sebze haline gittik. Sayın başkana teşekkürlerimi sunuyorum. Oradaki vatandaşlarla oturup konuştuk, dertlerini dinledik. Aynı sorun onlarda da var. oradan çocuk hastanesine gittik. Çocuk hastanesine gelmeden önce Suriye ile ilgili Şanlıurfa’yla ilgili konulara değerlendirmek isterim. Dört yıldır Suriye’de iç savaş var. bir milyon 700 bin Suriyeli Türkiye’de mülteci. Bunun 250 bini Şanlıurfa’da yaşıyor. 20 liraya iş buluyorlar, Şanlıurfalı aç. Bu faturayı kim ödüyor, Şanlıurfalı ödüyor. Hiçbir Şanlıurfalı Suriye’nin iş içine karışmaktan yana değil, kavgadan yana değil. ben Şanlıurfalılara söz veriyorum, CHP’lilerin iktidarında Ortadoğu’ya barışı getireceğiz, Türkiye Cumhuriyeti olarak, bende Başbakan olarak. Asla ve asla savaştan kavgadan yana olmayacağım. İnsanları silahlandırmadan yana olmayacağım. Suriye’ye de Irak’a da her tarafa barışı getireceğim. Suriyeli kardeşlerime diyeceğim ki, 1 milyon 700 bin kardeşim, git kardeşim, baba ocağına geri dön, sana her türlü yardımı yapacağız. Sana şu ana kadar 5,5 milyar dolar harcadık, helali hoş olsun. ama CHP iktidarında Suriye’ye huzur geldi, git kardeşim kendi ülkende çalış diyeceğiz.

Sadece ihracattan Şanlıurfa’nın kaybı 81 milyon dolar, iş adamları perişan, esnaf da perişan. Bakın protesto edilen senet… Yüzde 21. 62 milyon, 62 trilyon Şanlıurfa’da. Türkiye ortalamasının iki katı. Niye protesto edilir, ödenemediği için. Adamın maddi gücü yerinde olsa ödemez mi, demek ki ödeyemiyor. Demek ki sıkıntı var. bu iktidar çözer mi? Hayır çözemez. Bu iktidarın zaten kendisi sorunun kaynağıdır. Çözümün odağı ve kaynağı CHP’dir herkes bilsin.

"DİRENME HAKKI EVRENSEL BİR HAKTIR" 

Direnme hakkı evrensel bir haktır. Baskıya zülme karşı direnmektir. İnancımızda da vardır. Zulme teslim olmak bizim kitabımızda yoktur. Direnme hakkı, adam taksim meydanında ayakta durdu, duran adam. İşte duran adam. Direnme hakkı budur. Polis copla geliyor, karanfil veriyor. Direnme hakkı budur. TOMA su sıkıyor. Sık ulan diyor istediğin kadar sık diyor. İşte direnme hakkı budur.

Bir de sıkılmadan efendim bu yasa neymiş AB’de de aynen uygulanıyormuş. Pes ya, vallahi pes. Daha bakın yeni… Açıklama var AB yetkilileri. Bu yasanın demokratik olmadığı yönünde açıklamaları var. Yahu başbakansın senin önüne konmuyor mu?

"HANGİ ÜLKEDE VAR?"

Ben soruyorum AB’de var diyor. Sapanla taş attı 4 yıl, silahla adam vurdu bir yıl. Hangi ülkede var ya, söyle görelim bakalım. Halkı kandırıyorlar, söylediklerinin tamamının cezası var. yüzünü kapatan terör örgütü üyesi, terörle mücadele yasasında zaten bunun cezası var. sen ceza verdin de biz engel mi olduk? Terörle mücadele yasasının yedinci maddesi, yüzünü kapatıp eylem yaparsan içeri atarım diyor. Elinde molotoflu zarar verecek… E cezası var. terörle mücadele yasası. Sen molotofla dükkan otobüs yaktı, insanları öldürdü zarar verdi de, biz engel mi olduk sana? Gidip adam gibi yakalarsın yargı kararını verir. Elinde silahla şehir ortasında kimlik kontrolü yapılıyor. Suç mu, suç. Terörle mücadele yasasında var. ceza veriyor musun, hakimin huzuruna götürmüyorsun. Bunların hepsinin cezası var. ama ortada başbakan hükümet yok. Boşluk var. Türkiye iyi yönetilmiyor.

"JANDARMA DA POLİS DE GELMİYOR"

Size bir şey anlatacağım, gerçek bir olaydan söz edeceğim. 11 ekim 2014. Bu hükümet bu ülkeyi nasıl yönetiyor… Bir gümrük ve ticaret müfettişine görev veriyorlar. Git Habur Gümrük Kapısında belli olayları araştır. Bu da gidiyor. Araştırmasını yapıyor, akşam saat 17:00’de bu müdür, müdür yardımcıları toplam 8 kişi yönetici. Habur’dan ayrılıp Silopi’ye geliyorlar. 8 kilometre kala bunların önü kesiliyor. Rapordan aynen okuyorum. “Silopi’ye yaklaşık 8 km olarak mesafede bulunan yerde yüzleri maskeli, elinde molotof olan grup tarafından yolumuz uzun araç diye ifade ettiğimiz, müfettişlerimizin de içinde bulunduğu üç araç 80 civarı TIR, minibüs ve otomobil karayolunda durdurularak geçişe izin verilmedi”

Hayatın bir gerçeği. Peki ne yapılır? Açıyorlar telefonu 156 jandarmaya. Diyorlar ki önümüz kesildi, yüzleri maskeli, ellerinde molotof, taş sapan belki de silah, gelin bizi kurtarın. 156 diyor ki bizim alanımıza girmiyor o. 155’e telefon ediyorlar. Polis İmdat’ı arıyorlar, o da diyor ki bizim de alanımıza girmiyor. Onu 156’ya söyleyin. Kimse gelmiyor.

Onun üzerine rapordan okuyorum “müfettişliğimizce araç içinde bekler vaziyetteyken, Silopi kaymakamı arandı” diyor. Bunlar kimdir diye soruluyor, yine rapordan “Irak’tan geldiğimizi ve otomobildekilerin misafiri olduğumuzu söylüyorlar” devletin müdürüne, müdür yardımcısına bunlar Iraklı diyorlar. Vaziyeti kurtarıyorlar. Bunun üzerine jandarmaya telefon ediliyor, acilen kurtarın diye. Sonunda jandarma geliyor, diyor ki "Jandarma müdahale etmiş ve yaşanan kargaşadan faydalanarak konvoyumuz Habur’a geri dönmüştür" diyor.

Böylece Silopi’ye gidecekken gümrük alanına geri dönüyorlar. Soruyorlar, karakola soruyorlar, yol güvenli mi, açıldı mı? Yol güvenli değil oradakalacaksınız diyorlar. Kaymakam dahil tamamı orada kalıyorlar. Şimdi değerli arkadaşlar bu tablo Türkiye’nin iyi yönetilmediğini gösteriyor. Devletin kaymakamı bir yere gidemiyor, emniyet müdürü sokağa çıkamıyor. Sen bunlarla mücadele ettin de biz kalşkıp engel mi olduk? Elinde silah olan adamı tutukladın da biz engel mi olduk? Sen bunun hesabını verebilir misin Davutoğlu?

 

 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları