loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Öztrak: Erdoğan ülkeyi yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin cennetine çevirdi

CHP Sözcüsü Öztrak: Erdoğan ülkeyi yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin cennetine çevirdi
Tarih: 10.05.2021 - 15:02
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak MYK toplantısı sonrası açıklama yaptı. Öztrak; "Cumhur İttifakı sadece AK Parti ve MHP’den oluşmuyor. Mafya da bu ittifakın ortağı ve aparatı… Cumhur İttifakı, Cürüm İttifakı olmuş.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Irak’ın kuzeyinde, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen operasyonda, yaralanan Piyade Uzman Çavuşumuz Murat Nar, dün şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize baş sağlığı ve sabır diliyorum. Bugün, Merkez Yönetim Kurulu toplantımızı, çevrimiçi video konferans yöntemiyle gerçekleştiriyoruz. Toplantımızın gündeminde, ülkemizde giderek ağırlaşan, yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar var. Yine uzunca bir süreden beri, kamuoyunun dikkatini çektiğimiz devlet krizinin, ortaya dökülen çirkin yüzünü de değerlendiriyoruz. Mübarek Ramazan ayının sonuna yaklaşıyoruz. Önümüz Bayram… Bu vesileyle; milletimizin ve tüm İslam âleminin Ramazan Bayramı’nı kutluyoruz. Sağlıkla, bereketle, geleceğe umutla bakabildiğimiz, sevdiklerimizle, ailelerimizle doya doya kucaklaşabildiğimiz, nice bayramları hep birlikte kutlamayı diliyoruz.

KUDÜS’TE YAŞANANLAR ULUSLARARASI HUKUKA VE İNSAN HAKLARINA AYKIRI

Maalesef bayram öncesi, Kudüs’ten çok üzücü görüntüler geliyor. İsrail polisinin Mescid-i Aksa’da ibadet eden Filistinli kardeşlerimize tam da bayram öncesi yapmış olduğu saldırılar İslam âleminin ve vicdanı olan herkesin yüreğini dağladı. Kudüs, üç semavi din için de kutsal bir kadim şehirdir. Bu şehirde yıllardır yaşayan Filistinli kardeşlerimiz evlerinden, topraklarından edilmek isteniyor. İsrail’in bu insanlık dışı girişimi asla kabul edilebilir değildir. Uluslararası hukuka da insan haklarına da aykırı bir provokasyondur. Bu davranışları kınıyor, bir an evvel son bulmasını bekliyoruz.

MİLLETİN PAYINA HEP FEDAKARLIK DÜŞÜYOR

Ucube vesayet rejiminin başladığı, 2018 Haziran ayından bu yana Erdoğan Şahsım Hükümeti ülkeyi yönetiyor. Daha doğrusu yönetemiyor. Üç yıldır milletimizin durumu gün günden kötüye gidiyor. Yasaklar, yolsuzluklar ve her gün artan yoksulluk, milletimizin boğazına yapıştı, sıkıyor. Üç yıldır, Saray ve şürekâsı, “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek, “Tatlı hayat” sürerken, milletimizin payına hep fedakârlık düşüyor. Yapılan hataların faturası da hep halkımıza çıkıyor. Ülkede huzur, milletin sofrasında bereket, ağızlarda tat, tuz kalmadı. Bir de üstüne üstlük bir türlü yönetemedikleri salgın geldi. İnsanımız canıyla cüzdanı arasına sıkıştırıldı.

MİLLETİN GELİRİ ERİDİ, İŞSİZLİK ARTTI

Milletimizin geliri güneş görmüş kar gibi eriyor. 2017 yılında 859 milyar dolar olan gelirimiz, 2020’de 717 milyar dolara düştü. Erdoğan Şahsım Hükümeti, üç yılda milli gelirimizi 142 milyar dolar eritti. Erdoğan Şahsım Hükümeti, çalışan yurttaşlarımızın işini de ellerinden aldı. Son iki yılda, 2019 ve 2020 yıllarında yani, bırakın millete yeni iş imkânları sunmayı, 1 milyon 926 bin yurttaşımız çalıştığı işini kaybetti. Mart ayı işsizlik rakamları bugün açıklandı. Gerçek işsizlerimizin sayısı, sadece son bir yılda, 1 milyon 517 bin kişi arttı. İşsizler ordumuzun sayısı, dünya üzerindeki 100 ülkenin nüfusundan daha fazla…

İŞSİZLİK EN YAKICI SORUN OLMAYA DEVAM EDECEK

Mart ayı, ekonomide yeniden açılmanın başladığı bir dönem… Mart ayında istihdam 550 bin kişi artmış ama bunun 480 bini sanayiden gelmiş. İnşaat ve tarım istihdamındaki artışlar ise sınırlı kalmış. Hizmetler sektöründe istihdam 27 bin kişi azalmış. İş imkanları 27 bin kişi azalmış. Eldeki veriler, ekonomide K tipi bir toparlanma olduğunu gösteriyor. Bazı sektörler toparlanıyor ama bazıları dibe çökmeye devam ediyor. Mayıs ayında ekonomide yeniden kapanmanın, istihdam üzerindeki yansımalarını göreceğimizi de unutmayalım. Yani işsizlik önümüzdeki günlerde de bu ekonominin en yakıcı sorunu olmaya devam edecek.

ÇARŞI PAZAR YANGIN YERİ

Geliri düşen, işinden olan insanlarımız, enflasyona da ezdiriliyor. Hayat pahalılığı, çarşıda, pazarda vatandaşlarımızı isyan ettiriyor. TÜİK’in resmi rakamlarıyla, son bir yılda, hepimizin mutfaklarında kullandığı ayçiçek ve mısırözü yağı yüzde 54 ve yüzde 51, tavuk eti yüzde 45, domates yüzde 44 zam görmüş. Pazarda tezgâhlara, markette raflara yaklaşılamaz oldu. Çarşıda, pazarda artan fiyatların, çiftçilerimize, üreticilerimize bir faydası var mı? Ne gezer… Tezgâhta milletin cebini yakan meyve-sebze, tarlada da para etmiyor. Alın teriyle, emekle yetiştirilen tonlarca ürün, bu son kapanmadaki yanlış kararlarla çöpe gitti. Sonra bu hafta sonu semt pazarları açıldı. Ama hesaplı meyve sebze almayı uman vatandaş, pazar tezgâhlarında da umduğunu bulamadı. Antalya’da tarlada 20 kuruşa düşen, çiftçinin isyan edip yerlere döktüğü salatalık, pazarda 4 liraya, bezelye 7 liraya, taze fasulye 10 liraya tezgâha çıktı. Bu çiftçinin suçu değil, pazarcının suçu da değil… Bunun sorumlusu, ülkeyi yönetemeyen metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti… Çiftçi, pazarcı esnafı, vatandaş derdini kime anlatacak? Televizyon televizyon gezip, seçilmişlere laf yetiştirmekten, önüne konan genelgeleri okumaya vakit bulamayan, kapanmayla ilgili düzenlemeleri yap-boz tahtasına çeviren atama İçişleri Bakanı’na mı? Ya da “Çiftçi dediğin, çok çalışır, az kazanır” diyen, artık partilileri tarafından bile istifası istenen Tarım Bakanına mı? Ayağına bu memleketin toprağı değmesin diye, tarlaya galoşla giren, Türkiye’de kalmasının millet için “En kötü ihtimal” olduğunu kendisinin bile idrak ettiği, Saray’ın kibirlisine mi?

BU MİLLET DAHA NEYİN FEDAKARLIĞINI YAPACAK

Saray milletten koptu. Vatandaşın halini görmüyor, sesini duymuyor. Ama milletten fedakârlık bekliyor. Bu millet daha neyin fedakârlığını yapacak? IBAN numarası gönderdiniz, bağış istediniz sesi çıkmadı verdi. Yetmedi. Uluslararası Para Fonu verilerine göre; akran ülkeler içerisinde, vatandaşlarına en az destek veren, üç hükümetten birisi siz oldunuz vatandaşın sesi çıkmadı. Yetmedi. Siz lebalep kongre yaparken, milletin dükkânını kapattınız yine ses çıkmadı.

REZERVLERİ DİBİ DELİK KOVAYA BOŞALTTILAR

Yetmedi. Döviz kasası boşalınca, millet için değil, turist için aşı yaptınız, turist için milleti eve kapattınız, o da yetmedi… Merkez Bankası’nın kasasını boşalttınız. Merkez Bankası’na kanunla verilmiş, “Kasasındaki dövizleri, siyasetten bağımsız bir şekilde yönetme” yetkisini, kanunsuz bir şekilde, protokolle Hazine’nin başındaki damadın eline verdiniz. Milletin atadan deden kalan varlıklarını satarak, alın teriyle ürettiklerini ihraç ederek biriktirilen rezervleri, önce Merkez Bankası’nın kapısının arkasından buharlaştırdınız. Sonra damada bağlı kamu bankaları eliyle bir güzel sattırdınız. Patinaj yapan ekonomiyi, 2019 yerel seçimlerinde, millete iyi göstermek için, milletin 128 milyar dolarını satmaya başladınız. Bunlar da yetmedi. Kerameti kendinden menkul “Enflasyon sebep, faiz sonuç” teorinizi ispat etmek için, dibi delik kovaya bu rezervleri boşalttınız. Milletin dövizlerini har vurup harman savurdunuz.

MİLLETİN PARASI PUL OLUYOR

Şimdi uluslararası kuruluşlar sizi uyarıyorlar. “Hormonlu kredilerin neden olduğu cari açık ve ülkeden kaçan uluslararası sermaye, ekonomide ani duruş riskini artırıyor. Bunu dengeleyecek döviz rezervleri de elde kalmadı” diyorlar. Hemen bunun arkasından da yılsonu dolar kuru tahminlerini, 7,5 liradan 9,5 liraya yükseltiyorlar. Milletin parası pul oluyor. Bu millet sizin için daha nasıl fedakârlık yapacak?

FİNALİN İSTANBUL’DA KALMASI İÇİN GEREKENİ YAPIN

Bu arada, 29 Mayıs’ta İstanbul’da yapılacak Şampiyonlar Ligi finalinin, ikinci kez İstanbul’dan alınacağı iddia ediliyor. Final, geçtiğimiz yıl Portekiz’e gitmişti. Şimdi İngiliz Hükümeti’nin, finali İngiltere’ye aldırmak için, UEFA nezdinde girişimlerde bulunduğu söyleniyor. İngiltere, kendi vatandaşlarını korumak için, Türkiye’yi zaten kırmızı listeye aldı. Lebalep kongrelerin bu ülkenin kesesine de, imajına da verdiği hasar çok büyük oluyor. Şimdi buradan söylüyorum, ne yapın edin, bu finalin İstanbul’da kalması için, gerekli her tedbiri alın. Gerekli girişimlerde bulunun. Bunu yapamıyorsanız; artık milletin yakasından düşün.

VATANDAŞ HÜKÜMETE CANIYLA İHTARNAME ÇEKİYOR

Ülkemizi; yüksek faize, yüksek döviz kuruna, yüksek işsizliğe ve hayat pahalılığına mahkûm eden Erdoğan Şahsım Hükümetinin elinde, dünyada en fazla sefalet çeken ülkelerden biri olduk. Bugün Dünya Sefalet Endekslerinde, Türkiye’nin adının, pek çok vatandaşımızın haritada yerini bile bulmakta zorlandığı Namibya, Güney Sudan, Gabon gibi ülkelerle aynı sıralarda yer alması bizi gerçekten üzüyor. Milletimiz bunu hak etmiyor. Yine Dünya Bankası’nın raporuna göre sadece son iki yılda, mutlak yoksulluk sınırının altında yaşayan vatandaşlarımızın sayısı, 3 milyon 200 bin kişi artmış 10 milyon 200 bin kişiye ulaşmış. Ülkenin dört bir yanından vatandaşlar, Erdoğan Şahsım Hükümetine canlarıyla ihtarname gönderiyorlar. Ama bir AK Parti milletvekili çıkıp, “Haşa, ekonomik nedenle intihar olmuyor. Bazen biri çıkıyor köprüye, çatıya falan… Yüzde 90’ının daha sonra eşiyle problemli olduğu ortaya çıkıyor. Tayyip Erdoğan’ın da işi gücü yok, bütün bunlara cevap mı versin” diye ahkâm kesmeye kalkıyor.

BU SÖZLER, 20 YIL ÖNCEKİ ERDOĞAN’IN SÖZLERİ

Doğru… Sarayın kibirlisinin, yandaşlara ihale dağıtmak, milletin vergilerini, dolarla, avroyla garanti verdiği havuzcuların kasasına boşaltmak, kupon arazilerin peşinde koşmak, bu alanda tecrübesiz Katarlı dostlarına yardımcı olmak, aya sert iniş yapmak, “Eve ekmek götüremiyoruz” diyenlerin kafasına çay paketi atmak, çizgi film çekmek gibi pek çok önemli meşguliyeti var. “Bu ülke bu hale geldiyse, benim Anadolu’daki vatandaşım konteynerlerden evine çöpten rızık toplayıp götürüyorsa, hafta pazarlarının atıklarını toplayıp evlerine götürüyorsa, meydanlar ‘açız, açız’ diye bağırıyorsa, evinin kirasını, suyunun, elektriğinin parasını ödeyemiyorsa, artık benim halkım ‘yandım Allah’ diyorsa, bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Bu hükümet getirmedi mi? Bu Hükümet bunun sorumluluğunu taşımıyor mu?” Evet, bu sözler bundan 20 yıl önce Erdoğan’ın kendisine ait. Söylediği gibi, yaşanan sefaletin de, yoksulluğun da bugün bir sorumlusu var: O da Erdoğan Şahsım Hükümeti. Bugün Erdoğan şahsım Hükümeti, meydanlarda ‘açız, açız’ diye bağıran, evinin kirasını, elektriğinin, suyunun faturasını ödeyemeyen halkımızın, “Yandım Allah” feryatlarını yasaklarla bastırmaya çalışıyor.

ŞAHSIM HÜKÜMETİNİN İŞİNE GELMEYEN HER ŞEY YASAK

Türkiye, uluslararası kuruluşların raporlarında son 10 yılda Polonya ve Macaristan’la birlikte en çok otoriterleşen üç ülkeden biri… Bu milletin 128 milyar dolarını buharlaştırmak serbest, ama “128 milyar dolar nerede?” diye sormak, afiş asmak yasak… Hain FETÖ’yle aynı yağmurda beraber ıslanmak serbest, “FETÖ’nün Siyasi Ayağı kim?” diye kitapçık çıkarmak yasak… Ayarlanmış fiyatlarla, tabelaya yüzde 17 resmi enflasyon yazmak serbest. Ama bilim insanlarının, kullandıkları yöntemi de açıkça ortaya koyarak, “Milletin yaşadığı enflasyon bunun en az iki katı” demeleri yasak… Lebalep kongre yapmak serbest, bu kongrelerin görüntülerini yayınlamak yasak… Vatandaşın boğazına basıp nefesini kesmek serbest, yetkisini kötüye kullanan bu memurları görüntülemek yasak… Erdoğan muhalefete hakaret ederse serbest, muhalefet çıkıp aynı şekilde yanıt verirse, o zaman Cumhurbaşkanına hakaret ve yasak… Her gün bir başka skandalı ortaya çıkan eski Ticaret Bakanı’nın elini, milletin cebine atması serbest, İstanbul Belediye Başkanımızın elini arkasına bağlaması yasak… Ampulü patlatmak serbest, değiştirmek yasak… Yahu hepsini anladık da, hijyenik pedlerin satışı neden yasak? “Yasaklarla mücadele edeceğim” diyerek göreve gelen Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin işine gelen her şey serbest, gelmeyen her şey yasak… Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde ülkemiz, bırakın “hukuk devleti” olmayı, “Kanun devleti” bile olmakta zorlaşıyor.

PEKCAN HAKKINDA TBMM SORUŞTURMA ÖNERGESİ BAYRAMDAN SONRA VERİLECEK

“Yoksulluk, yasaklar ve yolsuzlukla mücadele” vadederek gelen Erdoğan, bugün ülkeyi yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin cennetine çevirmiştir. Erdoğan ailesinin adını kullanarak, gümrükte iş çevirmeye kalkan kişi, Ticaret Bakanı yapılıyor. Kümes tilkiye emanet ediliyor. Önce kendi firmasının dezenfektanlarını, kendi bakanlığına satıyor. Kendisi de bunu kabul ediyor. Hatta kendini savunmak için “Ucuza sattım” diyor, sonra pahalıya sattığı ortaya çıkıyor. Yetmiyor, şirketi için kıyak vergi indirimleri yapıldığı ortaya çıkıyor. Yetmiyor, şirketinin bayiliğini de baş danışmanına yaptırdığı ortaya çıkıyor… Görevden alınan bakan, elini kolunu sallayarak gezmeye devam ediyor. Parti Grubumuz, bu konuda bir Meclis Soruşturması açılması için gereken önergeyi bayramdan sonra verecek. Vereceğimiz önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının yarısından bir fazlasının desteklemesi gerekiyor. Bu önergeye atılmayacak her bir imza, milletin vicdanını kanatır. Bu milletvekilleri için büyük bir ahlaki sınavdır. Ve bu sınavın sonunda, kim ak koyun, kim kara koyun ortaya çıkacaktır. Bu soruşturma, eski Bakan Pekcan için de bir fırsattır. Eski Bakan, ekşi yemediğinden eminse, kendisi de aklanmak için bu soruşturmanın açılmasını istemelidir. Milletimizin aklındaki soru işaretleri ancak bu şekilde giderilebilir.

OFİS BOY BUNU YAPIYORSA, OFİSİN SAHİPLERİ NELER YAPIYOR

Skandallar bununla da sınırlı değil. AK Parti Genel Merkezi’ndeki ofis boylar bile, milyonluk arabalarda burunların pudra şekeri çekiyorsa, milletimiz de, “Bizim bin bir fedakârlıkla okuttuğumuz evlatlarımız, asgari ücretle iş bulamazken, bu gençler, bu milyonları nereden buluyor?” diye elbette soracaktır. “Ofis boy bunu yapıyorsa, ofisin sahipleri neler yapıyor?” diye elbette soracaktır.

MAFYA-SİYASET-EMNİYET HATTINDAKİ KANALİZASYON BORUSU YİNE PATLADI

Ama memlekette gün geçmiyor ki, yeni bir kirli çamaşır ortalığa dökülmesin. Bir skandal hazmedilmeden, diğeri patlıyor. Hafta sonu, yurt dışına kaçmış bir suç örgütü yöneticisinin açıklamalarıyla, Mafya-Siyaset-Emniyet hattında döşenmiş kanalizasyon boruları, bir kez daha patladı. Ortalığa salınan pis kokular, dayanılır gibi değil. Bundan 8 yıl önce ne demişti Erdoğan? “Artık bu ülkede çeteler dönemi bitmiştir. Mafya dönemi bitmiştir. Cunta dönemi geri gelmemek üzere kapanmıştır, bitmiştir”. Ne demiş atalarımız? Büyük lokma ye, ama büyük söz söyleme… Görüyoruz neyin bittiğini neyin başladığını…

EN GÜÇLÜ ORTAKLIK SUÇ ORTAKLIĞI

Birkaç yıl öncesine kadar, Erdoğan ile aynı fotoğraf karelerine giren, seçimlerde AK Parti lehine mitingler yapmasına izin verilen, kendisine koruma olarak Türk polisinin tahsis edildiği bir suç örgütü başı, şimdi konuşmaya başladı. “En güçlü ortaklık suç ortaklığıdır.” Çünkü suç ortakları birbirine göbeklerinden bağlıdır. Birbirlerine mecburdurlar. Bu nedenle de kolay kolay konuşmazlar. Ama şimdi bu şahıs konuşuyor. Mafya konuşuyor, hükümetse susuyor. İddialar da öyle böyle değil. FETÖ’cü yaftasıyla insanların içeri attırılıp, Bodrum’daki marinalarına çökülmesine, Kolombiya’dan gelen kokainlerden, bir gazetecinin öldürülmesine kadar pek çok korkunç olay dile getiriliyor. Bu itiraflara bakılırsa, ülke, Kurtlar Vadisi’ne dönmüş. Bu ülkede CİMER’e başvuru var diye, Belediye Başkanlarımız hakkında derhal inceleme başlatılıyor. Ama bu korkunç itiraflar için, tek bir Cumhuriyet Savcısı kılını kıpırdatmıyor.

CUMHUR İTTİFAKI CÜRÜM İTTİFAKI OLMUŞ

Bu korkunç iddialar, herhangi bir demokratik hukuk devletinde olsa, iktidarlar harekete geçer, Savcılar soruşturma başlatır, gazeteler, televizyonlar günlerce haber yapardı. Ama Türkiye’de bunların hiçbiri olmuyor. Bu da açıkça gösteriyor ki, Cumhur ittifakı sadece AK Parti ve MHP’den oluşmuyor. Mafya da bu ittifakın ortağı ve aparatı… Cumhur İttifakı, Cürüm İttifakı olmuş.

KANLA BANYO YAPARKEN YERLİ VE MİLLİYDİ

Tüm bunlar ortadayken, “Atama İçişleri Bakanı”, hiç utanmadan, sıkılmadan Sayın Genel Başkanımıza hakaret etmeye cüret ediyor. Suç örgütünün başı, Rize’de AK Parti için miting yaparken, makbuldü. Akademisyenlerin kanlarıyla banyo yapacağım derken, yerli ve milliydi. Kendisine koruma olarak Türk polisi verilirken, muteberdi. Şimdi itiraflara başlayınca mı, suç örgütü yöneticisi olduğunu anladınız Sayın Bakan? Hayırdır, Mafya-Siyaset-Emniyet hattında patlayan kanalizasyon boruları, sizde neden bu kadar panik yarattı? Bu hezeyanınız, bu heyecanınız neden? Bu mafya babasına, “Nisan ayında ülkede birçok şey değişecek” deyip, kendisine ülkeye dönüş sözü veren devlet yetkilisi kim? Bunun derhal milletimize açıklanması lazım.

ÜLKE YOLSUZLUĞA, YASAKLARA VE YOKSULLUĞA BATTI

Yolsuzluklarla, yasaklarla, yoksullukla mücadele edeceklerini, bunları bitireceklerini vadederek milletin oyunu alan Erdoğan, millete verdiği bu sözleri tutamamıştır. Bugün ülkemiz, her zamankinden fazla yolsuzluklara, yasaklara ve yoksulluğa batmıştır. Bu yönetim, yanlış politikalarıyla, içeride ve dışarıda kendine duyulan güveni sıfırlamıştır.

UMUTSUZ DURUMLAR YOKTUR, UMUTSUZ İNSANLAR VARDIR

Ama yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar hiçbir zaman bu ülkenin kaderi değildir. Biliyoruz, 19 yılın sonunda AK Parti iktidarının sonunda tablo iç karartıcıdır. Ama umutsuz olmamalıyız. Çünkü biz, büyük bir yıkımın ve yenilginin ardından, Emperyalizmi savaş meydanlarında mağlup eden, yokluklar içindeyken bile ayağa kalkabilen bir milletin fertleriyiz. Çünkü biz, Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı, Cumhuriyeti kuran, ülkemizi çağdaş medeni âlemin saygın bir üyesi yapan büyük bir önderin, büyük bir liderin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiyiz. O büyük önderin dediği gibi; “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır.” Biz hiçbir zaman umudumuzu yitirmiyoruz.

ÜLKEMİZİN POTANSİYELİ ÇOK BÜYÜK

Çünkü ülkemizin avantajlarını ve potansiyelini biliyoruz. Çağdaş bir eğitimle, bilimde, teknolojide, üretimde derhal sıçrama yapabilecek genç bir nüfusumuz var. Salgının ardından, kısalacak tedarik zincirlerini düşündüğümüzde, dünyanın kalbindeki coğrafi konumumuz altın değerinde... Ülkemiz 4,5 saatlik uçuş mesafesinde 1,5 milyarlık nüfusa, 58 ülkeye ve 21,5 trilyon dolarlık bir pazara erişebilme imkânına sahip. Dünyanın dört bir yanında koşturan, ter döken, dinamik ihracatçılarımız ve iş insanlarımız var. Ekonomimiz, alınacak doğru önlemlere hızlı cevap verebilecek, doğru ilaçla hızla ayağa kalkabilecek bir potansiyele sahip.

YENİ KURUMLAR, YENİ KURALLAR, YENİ KADROLAR

Ama bütün bu avantajları kullanabilmek için, her zaman söylediğimiz gibi artık yeni kurallara, yeni kurumlara ve yeni kadrolara ihtiyaç var. Cumhuriyet Halk Partisi, ülkeyi daha önce içine düştüğü en büyük krizlerden çıkaran liyakatli kadrolarıyla göreve hazır… İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamemizde, iş başına geldiğimizde yapacaklarımızı ana hatlarıyla anlattık.

CHP iktidarında,

En önemli güven çapası olarak, milletimizle birlikte, yeni ve güçlü bir parlamenter sisteme geçeceğiz. Uygulamaya konduğu son üç yılda, hukuk devletini, kuvvetler ayrılığını ve demokrasiyi bitiren, milleti yoksullaştıran ucube vesayet rejimine son vereceğiz.

Erdoğan Şahsım Hükümetinin siyaseti içine soktuğu bataklıktan kurtarmak için “Siyasi Ahlak Yasası’nı”, her işin hakkıyla yapılması için dünya standartlarında yeni bir “Kamu İhale Kanunu’nu” çıkaracağız.

Alacağımız kritik kararlarda işin taraflarını mutlaka dinleyeceğiz. “Ekonomik ve Sosyal Konsey” ile beraber çalışacağız.

Yapacağımız her işin hesabı kitabı olacak. “Stratejik Planlama Teşkilatını” kuracağız.

Bu ülkede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Devlet kimseyi açıkta koymayacak. İhtiyacı olan vatandaşlarımıza destek, bir lütuf değil, bir hak olacak… Bunun içinde “Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nu” kuracağız.

Yaptığımız her işte hesap verecek, saydam olacağız. Millet iradesinin tecelli ettiği TBMM’de, başkanı muhalefet partisinden olacak bir “Kesin Hesap Komisyonu’nu” hemen kuracağız.

Vergide adaleti sağlamak için “Ulusal Vergi Konseyi’ni” kuracağız.

Ve tabi ki “Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı” kuracak, bölgenin kaderinin başkaları tarafından değil, bölge ülkeleri tarafından belirlenmesini sağlayacağız.

Milletimiz yasakları, yolsuzluğu meşrulaştıran, yoksulluğu artıran Erdoğan Şahsım Hükümetinin, notunu artık verdi, şimdi sandığın önüne gelmesini artık sabırsızlıkla bekliyor.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.

Soru- Efendim, İçişleri Bakanlığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında görevden alınan HDP’li Belediye Başkanlarını ziyaret ederek görevi kötüye kullandığı ve Fatih Sultan Mehmet’in türbesinde saygısızlık yaptığı iddialarıyla ilgili soruşturma izni vermedi. Değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Faik ÖZTRAK- Bu işler “bana göre suç” diyerek olmuyor. Suç kanuna göre oluyor. Dolayısıyla da en sonunda kanuna göre hareket etmek zorunda kalınca kamuoyu baskısıyla da İçişleri Bakanlığı bu soruşturma iznini vermiyor. Ama milletimiz İçişleri Bakanının televizyonlara çıkıp “bana göre bu suç” dediğini de unutmuyor.

Soru- DEVA Partisi Genel Başkanı Sayın Ali Babacan, muhalefet 2018’de seçime ortak adayla gitmedi 5 yıl kaybetti dedi. 2023 seçimlerine muhalefetin ortak bir adayla seçime gitmesi gerektiğini ima etti. Sizin bu yoruma ilişkin değerlendirmeniz nasıl olacak?

Faik ÖZTRAK- DEVA Partisinin Sayın Genel Başkanının görüşleri hakkında bizim bir şey söylememiz doğru olmaz. Yani elbette seçime yönelik ittifaklar oluşurken seçime giderken tüm bu konular oturulur görüşülür.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları