CHP'li Gürer, et ithalatının getirdiği sağlık riskini Meclis'e taşıdı: 'Derhal durdurulmalıdır'

CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, kemiksiz et ithalatının insan sağlığı açısından çok ciddi risk oluşturabilecek boyutlara ulaştığını belirterek, kontrol, denetim ve takibi yapılamayan lop et ithalatının derhal durdurulması gerektiğini söyledi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, ülkemizdeki gıda güvenliği sorunu ve son yıllarda artış gösteren kemiksiz et ithalatının yarattığı tehlikeye dikkat çekmek amacıyla, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. İthal kemiksiz etlerle basın mensuplarının karşısına çıkan Gürer, sağlık riski uyarısında bulundu.

GIDA ANALİZİ 2 BİN TL!

Türkiye’de ihbara dayalı gıda analizi yaptırmanın zorluğuna vurgu yapan Gürer, “174 ihbar hattına başvuru yapıldığında, ihbar doğru kabul edilirse analiz yapılabiliyor. Ancak vatandaşın şüphelendiğini ürünle ilgili analiz yaptırmaya kalktığında ücret ödemek zorunda kalıyor. Örneğin şüphelendiği bal ürününü analiz yaptırabilmek için vatandaş 2 bin lira ücret ödüyor” dedi.

"BELEDİYELERE TAM DONANIMLI LABORATUVAR KURULMALI"

Gıda analizlerinin kolayca yapılabilmesi için belediyelerin tam donanımlı laboratuvarlar oluşturup, zabıtada yetki vermesi gerektiğini anlatan Gürer, “Vatandaşların şüphe üzerine analiz istemesine kalmadan, belediyeler düzenli olarak gıda analizi yapabilecek altyapıyı kurulmalıdır” diye konuştu.

"10 GÜN ÖNCE KÜFLENEN MARKALI ÜRÜN…"

Bir alışveriş merkezinden aldığı gıda ürününü ve ürüne ait fişi de basın mensuplarına gösteren Gürer, “Bu elimde gördüğünüz kokusuyla rahatsız eden küflenmiş ürünün son kullanma tarihine henüz 10 gün var. Ancak küflenmiş ve kötü kokuyor. Üstelik bu ürün bilinen marka bir ürün. Marka ürünler böyleyse diğerlerini siz düşünün” ifadelerini kullandı.

KAPTI KAÇTI İHALESİ!

Et ve Süt Kurumu’nun, 300 tır etin gümrük işlemlerinin yapılması için açtığı hizmet alım ihalesini ve ihale için sadece 1 gün süre verilmesini eleştiren CHP'li Gürer, “Önceki yıllarda sığır ithal ediliyordu, kemikli et getiriliyordu. Kemiksiz etle kemiksiz etin farkı şu: Bu etin menşeinin belirlenmesi, hangi hayvana ait olduğunun saptanması ileri laboratuvar analizi gerektiriyor. Bunun sonucunda et dondurulduktan sonra ülkeye geldiğinde, satış noktalarına ulaştırılana kadar meydana gelebilecek çözülmelerden sonra satışa sunulmasıyla oluşabilecek bakterilerde sorunun bir diğer boyutu olarak dikkate alınmalıdır” şeklinde konuştu.

"ET İTHALATI BİLE TİCARİ SIR…"

Geçtiğimiz yıl ithal edilen lop etlerdeki sorunun saptanıp imha edilmesinin 6 ay sürdüğünü anımsatan Gürer, “Böyle bir ortamda ihale açıldıktan hemen 1 gün sonra ihale yapılıyor. 7 gün bekleme süresi bile beklenmeden ithal etlerin ülkemize girişine izin veriliyor. Bunlardan kim faydalanıyor? Bu etleri kim getiriyor? Et ve Süt Kurumu’nun dışında özel şahıslara da et ithalatı izni verildi. Burada büyük bir risk var. Bunun kesildiği yerin, kesildiği hayvanın, kesildikten sonraki analiz değerlerinin, bu ülkeye gelene kadar geçtiği aşamalarla ilgili sorduğumuz sorulara yanıt alamıyoruz. Ticari sır diyorlar. Et ithal edenin ticari sır olabilmesi için bu işin iktidara yakın olan kişiler tarafından yapılıyor olması gerekir” dedi.

"LOP ET İTHALATI HEMEN DURDURULMALI!"

Gürer, düzenlediği basın toplantısında şu ifadelere yer verdi:

“Bu ülkede besiciye destek vermezken, yem fiyatlarındaki artış sürekli devam ederken, ülkede hayvancılığın neredeyse sonu getirilirken, sığır ithal ederek geleceği kurtarmak yerine, 2010 yılından sonra başlayan lop et ithalatında geldiğimiz nokta ortada.

Bu etlerin ambalajlanma sürecinde farklı etlerle karışması olasıdır. Hastalıklı etlerin de olabilmesi olasıdır. Takibi ve kontrolü en zor olan gıdalar bu tür etlerdir. Kemiksiz ette, menşei saptamak sorundur. Bu ürünün hangi hayvana ait olduğunun bilinmesi dahi sorundur. Bu etlerle, ülkeye hastalıklı etin girmesinin yolu açılabilir. Bu ete sığır eti diye domuz eti, merkep eti, at atı karıştırılması olasıdır. Bütün bunlar dikkate alındığında, ülkemiz kemiksiz et ithalatından vazgeçmelidir. İnsanımızın sağlığı açısından gıdada erdiğimiz boyutlar ciddi anlamda risk yaratacak boyutlara ulaştı.”