loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Hamzaçebi : Kimse Türk parasına güvenmiyor

CHP'li Hamzaçebi : Kimse Türk parasına güvenmiyor
Tarih: 01.10.2019 - 15:09
Kategori: Siyaset

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi gündeme ve ekonomik krizden çıkışa ilişkin yorumda bulunarak "Çıkış nerede biliyor musunuz? Bir kere önce güven. Türkiye’ye güven olacak. Türkiye’ye güven hukuktan geçer" dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi sosyal medya hesabından ekonomik krize ilişkin yorumda bulunarak "Krizden çıkış için istikrarlı büyüme, düşük enflasyon, düşük bütçe açığı, düşük işsizlik ve dolarizasyonun azalması şart. Fakat önce güven. Güven ve hukuk olmazsa yatırım ve üretim olmaz, yerimizde sayarız" ifadelerini kullandı. 

27 Eylül'de Mersin'de yaptığı konuşmaya atıfta bulunan CHP'li  Hamzaçebi burada yaptığı konuşmada ekonominin sıkıntılı bir sürece girdiğini belirterek, çözümün güvenden geçtiğini belirtti. 

Mersin'de CHP il binasında gerçekleştirdiği basın açıklamasında gündeme dair değerlendirmede bulunan Hamzaçebi ekonominin giderek kötüleştiğini ifade ederek “Her şeyin özeti sokakta, pazarda. Herkes işine yarayacak rakamı belki bulup bir yerlerden söyleyebilir ama sokağa ve pazara çıkarsanız gerçeği orada görürsünüz. Hepimiz bunu görüyoruz. Rakamlar da bunu saklamaya yetmiyor" dedi. 

"Bugün bir ülkenin ulusal parası 2 amaçla kullanılır. Bir, alışverişte; ikincisi ise tasarruf aracıdır. Tasarruf aracı olmaktan çıkıyor ve kimse Türk parasına güvenmiyor" diyen Hamzaçebi'nin gündeme ilişkin konuşmasından satır başları şöyle:

-1999 yılında yaşadığımız deprem felaketinden sonra, İstanbul’da muhtemel bir depremi hepimiz bekliyoruz. Bu deprem ne zaman olacak, ne zaman gerçekleşecek yönündeki beklenti Türkiye’deki herkeste özellikle de İstanbullularda var. Elbette ki bunun olmamasını arzu ederiz. Asla kimse bir depremin olmasını istemez. 

-Depreme hazırlık, tüm Türkiye’nin meselesi. Özellikle de İstanbul’un öncelikli meselesi. Türkiye yüzölçümünün yüzde 42’si birinci deprem kuşağındadır. İkinci derece deprem kuşağına sahip olan bölgelerimizin Türkiye yüzölçümüne oranı yüzde 24’tür. İkini toplarsa yüzde 66 eder. Yani Türkiye yüzölçümünün yüzde 66’sı birinci ve ikinci deprem kuşağındadır. Bu kuşaklarda oturan ikamet eden vatandaşların toplamı da 58 milyondur. Böyle bir riskle karşı karşıyayız. 

-Türkiye’de toplam yapı stoku 20 milyon adettir. 20 milyon bağımsız bölüm vardır, bunun 15 milyonu 99 depreminden önce yapılmış, 5 milyonu ise 99 sonrası yapılan yönetmelik değişikliğinin sonrasına isabet eden yapılar olmuştur. Bu 5 milyonun depreme karşı dayanıklı olduğu kabul ediliyor. Demek ki 15 milyon bağımsız yapı depreme karşı risk taşıyan birimlerdir.

-Depremde akla ilk gelen ‘deprem toplanma alanıdır.’ 99 depreminden sonra İstanbul’da toplam 470 deprem toplanma alanı belirlenmiştir.  Maalesef aradan geçen zaman içerisinde bu alanlar önemli ölçüde imara açılmış ve deprem toplanma alanı olma özelliğini kaybetmiştir. O 470 alandan günümüze sadece 77 tanedir. Cumhurbaşkanı dün yüz binlerce deprem toplanma alanından söz ediyor fakat böyle bir şey yok şuan 77 tane kaldı. Diğerleri ise ya AVM, ya rezidans ya da gökdelen oldu.

-İnşaat çılgınlığı, rant tutkusu, rant arzusu İstanbul’un deprem toplanma alanlarını yok etmiştir. Deprem toplanma alanı, insanların sokağa çıkması, meydanlara çıkması değildir. Bu alanlar, geçici iskan bölgesidir. Uzun süre o insanlar orada yaşayacaktır. Prefabrik konutlar yapılacaktır. Sağlık üniteleri oluşturulacaktır, elektrik, su olacaktır.  İnsanlar uzun süre orada yaşamak durumunda kalabilir. Bunu düşünerek bir deprem toplanma alanı oluşturursun. Yoksa günlerce insanlar sokakta nasıl yaşayacak. 

-Her şeyin özeti sokakta, pazarda. Herkes işine yarayacak rakamı belki bulup bir yerlerden söyleyebilir ama sokağa ve pazara çıkarsanız gerçeği orada görürsünüz. Hepimiz bunu görüyoruz. Rakamlar da bunu saklamaya yetmiyor.

-12 yıldır yerinde sayan, ufku, rotası olmayan bir ekonomi politikası var. Bu politikanın Türkiye’yi çıkışa götürebilmesi tekrar büyüme sürecine taşıması asla mümkün değildir. Gelip geçici saman alevi büyümeler olabilir ama sürdürülebilir devamlı büyüme ortamını bu ekonomi politikalarıyla yakalamak, gerçekleştirmek asla mümkün değildir. Ekonomide beşinci önceliğimiz dolarizasyondur. Vatandaşın Türk parasını güvenli bulmayıp tasarrufunu yabancı paraya dönüştürmesidir. Bankalardaki mevduatın yüzde 52’si yabancı para cinsindendir. Bu oran geçmiş dönemlerde yüzde 35’lere inmiştir. Kriz döneminde bu rakam daha da yükselmiştir. Böyle ‘Dolar’ınızı bozdurun’ demekle olmuyor. 

-Bugün bir ülkenin ulusal parası 2 amaçla kullanılır. Bir, alışverişte; ikincisi ise tasarruf aracıdır. Tasarruf aracı olmaktan çıkıyor ve kimse Türk parasına güvenmiyor. İlk kez bu krizde şunu gördük: Türkiye ekonomisi sürekli olarak dışarıdan gelen paraya bağımlıdır. Bu para geldiği zaman ekonomik büyümeyi gerçekleştirmiştir. Bu para gelmediği zaman büyüme durmuştur. 

-İlk kez 2018 ve 2019 yılında gördük ki Türkiye’ye para gelmiyor, Türkiye’den para çıkıyor. Onun için büyüme bir türlü normale dönemiyor. Yurt içindeki var olan parayı da devlet borçlanma yoluyla piyasadan çekiyor. Geriye özel sektörün, esnafın borçlanacağı bir para kalmıyor. Borçlanmak istese de bankalar bu kriz ortamında kimseye kredi vermiyor. 

-Elbette ki çıkış var. Çıkış nerede biliyor musunuz? Bir kere önce güven. Türkiye’ye güven olacak. Türkiye’ye güven hukuktan geçer. Hukuk olursa herkes kendini güvencede hissederse, ‘Yarın başıma bir iş gelir’ endişesini hiç kimse yaşamazsa güven olur. Güven ve hukuk olmazsa yatırım ve üretim olmaz, durur yerimizde sayarız. CHP olarak Türkiye ekonomisi düze çıkaracak programımız vardır.



 

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları