loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Sarıbal: AKP, ithalatı bir zenginleşme aracı olarak kullanıyor

CHP'li Sarıbal: AKP, ithalatı bir zenginleşme aracı olarak kullanıyor
Tarih: 22.11.2018 - 12:04
Kategori: Gündem

CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, bugün CHP Genel Merkezi’nde yaptığı basın toplantısında hükümetin tarım politikalarına eleştiri getirerek "Toplam 32 milyon dönüm tarım arazisi üretimden çıkmıştır" açıklamasında bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal bugün CHP  Genel Merkezi'nde basın toplatısı yaptı. Konuşmasında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın buğday ithalatına ilişkin açıklamasına tepki göstererek "Bizler bu güzelim topraklarda üretim yapmak varken neden ithal ediyorsunuz diyoruz. Tüm ülkelerin amacı ürettiği ile ihracat yapmaktır. Ülkemizde üretim doyum noktasına geldiğinde kapasiteyi dolduramadığı zaman ithal edebilirsin. Ama bizde üreticiyi baskı altına almak için ithalat yapılıyor. Böylece çiftçimizin ürettiği para etmezken, açık ithalatla kapatılıyor. Son 16 yılda sürekli buğday ithal ediyoruz" dedi. 

CHP'li Sarıbal'ın eleştirdiği hükümetin tarım politikasına ilişkin açıklaması şöyle:

"AKP Genel Başkanı buğday ithalatına ilişkin açıklamalara tepki gösterdi. Hatta buğday ithalatı rakamlarını açıklayan Genel Başkan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu önce yalancılıkla suçladı, sonra da “evet ithal ediyoruz ama ihraç etmek için ithal ediyoruz” diyerek, kendi kendisini tekzip etti.

AKP Genel Başkanı ne derse desin, ithalat AKP yönetimlerinin temel tarım politikası olageldi. Sadece buğday değil, bütün tarım ürünlerini ithal ediyoruz, birkaç ürün dışında ise tam bağımlı ülkeyiz.

Bunun en önemli nedeni ise ithalat yoluyla bazı yandaşları zengin etmektir.

İthal Ettiğiniz Buğday Bu Ülkede Yetişmiyor Mu?

Tarımda bu hafta önemli konu başlıklarımızdan biri buğday ithalatı.

Buğday; Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan, Bereketli Hilal olarak adlandırılan bölgede arpa, bezelye, mercimek, nohut, keten, acı fiğ ile birlikte tarih boyunca insanların başlıca gıda kaynağı olmuştur.

Buğday üretimi, ülkemizin her bölgesinde yapılmaktadır. Bu nedenle buğday, tarla ürünleri içerisinde ekiliş alanı ve üretim miktarı bakımından ilk sırayı almaktadır. Son 20 yılda buğday ekim alanları 93 milyon dekar araziden 76,68 milyon dekara düşmüştür. Son 15 yılda izlenen AKP politikaları ile buğday üretimi yapılan 16,32 milyon dekar arazide artık üretim yapılmamaktadır..

Bu sürede toplam 32 milyon dönüm tarım arazisi üretimden çıkmıştır.

Bu politikanın sonucu olarak da buğday üretimi uzun yılladır 17,3 – 22,6 milyon ton arasında sıkışıp kalmıştır. Artan nüfusa rağmen nüfusa rağmen, buğday üretimi artmamıştır.

Ülkemiz topraklarında buğday üretimine uygun su, toprak ve güneş bulunmasına rağmen üretim artırmak yerine ithalat politikası izlenmiştir.

Dün AKP Genel Başkanı Erdoğan buğday üretimi ile ilgili olarak konuştu ve yine bu konuda halkı yanıltmaya çalıştı. Erdoğan, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu kastederek şunları söyledi:

“ Şimdi ekonomi yeniden toparlanmaya başlayınca bu defa meseleyi başka tarafa çekmeye başladılar. Neymiş? Türkiye buğday ithal ediyormuş. Ya dürüst ol be, artık bıktık senin yalanlarından. Bunu duyan da milletin fırınların önünde kuyruk olduğunu sanacak. Hâlbuki Türkiye yılda ortalama 21 milyon ton buğday üreten, 19 milyon ton da buğday tüketen bir ülkedir. Ne kadar fark var? 2 milyon ton fark var. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Ha buğday ithalatımız yok mu? Var. Hem de oldukça yüksek miktarda var. Üretimimiz tüketimimizi karşıladığına göre biz niye ithal ediyor olabiliriz? Onu da size söyleyeyim.

Tabi ki un, makarna, bisküvi, irmik, bulgur gibi maddelere dönüştürüp dışarıya satmak üzere ithal ediyoruz. Buna ne deriz? İhraca dayalı ithal denir Bay Kemal. Yoksa bizim ürettiğimiz hamd olsun tükettiğimizi rahatlıkla karşılıyor. Yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir kârımız söz konusu. Ben size bugün resmi rakamlarımızı veriyorum. Bu yıl buğday kalitesinde bir düşüş söz konusu. Aslında tüketimi karşılayabilecek üretimimiz yine var. Buna rağmen, ekmeklik kaliteli buğdayda, arpada dalgalanmaların önüne geçmek amacıyla bir miktar ithalat için TMO'ya yetki verdik.”

Öncelikle şunu söyleyelim. Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin buğday ithal ettiğini söylerken doğruyu söyledi. AKP Genel Başkanı’nın iddia ettiği gibi ortada bir yalan yok. Nitekim kendisi de konuşmanın sonunda itiraf ediyor ve ithalat yaptığımızı kabul ediyor.

İkincisi ise AKP Genel Başkanı ithal ettiğimiz buğday ile ürettiğimiz ürünler sayesinde 8,5 milyar dolar kar ettiğimizi iddia ediyor. İşte tam bu nokta da üzülerek söylüyorum ki yine yanılıyor. Bakın 2002 ile 2018 yılı arasında henüz bu yıl tamamlanmadığı halde 51,67 milyon ton buğday ithal ederek 13,85 milyar dolar para ödedik.

Sadece 93 milyon dekar arazide üretimimizi koruyabilseydik, bulunduğu yılda aldığı verime göre, 46,93 milyon ton buğday üretmiş olacaktık. İthalata ödediğimiz para bu ülkenin çiftçisinde kalacaktı. Bugünkü kurla söylüyorum 73,30 milyar TL üreticimize verilebilirdi.

Asıl önemli olan ithal etmeden kendi topraklarımızda kendi üreticimizle ürettiğimiz buğdayı işleyip satabilirdik. Böylece yaşadığımız ekonomik krizin etkilerini azaltabilir, çiftçimizi koruyup destekleyip, gıda egemenliğimizi sağlayabilirdik.

DİR (Dahilde İşleme Rejimi) adı altında ithalat yaptığınızı söylüyorsunuz, bunu özel sektörün yaptığını biliyoruz. TMO (Toprak Mahsulleri Ofisi) aracılığıyla aldığınız buğday miktarı ne kadardır. Biz sadece 2017- 2018 yallarında 1,5 milyon ton gümrüksüz buğday ithalatı izni verildi ve bu buğday alınan fiyatların altında un sanayine ekmeklik olarak satılmaktadır. DİR bunun neresindedir? İthal ettiğiniz buğdayı kamu kurumu aracılığıyla iç piyasada kullanıyorsunuz. TMO yakın tarihte 252 bin ton buğday aldı. 246 bin ton buğday almak için de yeniden ihaleye çıktı.

Yani ortada bir yalan var ama bu yalan sizin yalanınız…

Bizler bu güzelim topraklarda üretim yapmak varken neden ithal ediyorsunuz diyoruz. Tüm ülkelerin amacı ürettiği ile ihracat yapmaktır. Ülkemizde üretim doyum noktasına geldiğinde kapasiteyi dolduramadığı zaman ithal edebilirsin. Ama bizde üreticiyi baskı altına almak için ithalat yapılıyor. Böylece çiftçimizin ürettiği para etmezken, açık ithalatla kapatılıyor. Son 16 yılda sürekli buğday ithal ediyoruz. Buğday ithalatımız her yıl biraz daha artıyor.

Uzun yıllar yurt içinde buğday fiyatını baskılamak için ithalat sopasını kullandınız. Ne zaman ki döviz kuru yükseldi, yurt içi buğday fiyatı dünya fiyatlarından aşağıya düştü Dahilde İşleme Rejimi uygulamasını getirdiniz. Bunu da yurt içinde ekmek fiyatlarının artışını engellemek için yaptınız.

Şunu bir kez daha vurgulamakta fayda var. AKP Genel Başkanının ihracat yapmak için ithal ediyoruz dediği buğday bu topraklarda da yetişir. Yeter ki yabancı ülkelerin çiftçisine verilen paralar üreticimizin desteklenmesi için kullanılsın.

Biz demiyoruz ki un fabrikaları buğday işlemesin! Biz diyoruz ki neden bu topraklarda üretim yapılmıyor? Neden ülkemizin üreticisi kazansın istemiyorsunuz?

 

TÜRKİYE BUĞDAY ÜRETİMİNDEN YAŞANAN KAYIPLAR

YILLAR

EKİLİŞ (Da)

ÜRETİM (Ton)

VERİM
(Kg/Da)

EKİM AZALIŞINDAN DOLAYI
YAŞANAN ÜRETİM KAYBI (Ton)

Miktar (Ton)

Değer

(Bin Dolar)

Ortalama Fiyat
(Dolar/Ton)

2002

93.000.000

19.500.000

210

 

1.116.575

150.472

135

2003

91.000.000

19.000.000

209

418.000

1.846.284

277.543

150

2004

93.000.000

21.000.000

226

 

1.065.389

221.868

208

2005

92.500.000

21.500.000

232

116.000

135.596

25.031

185

2006

84.900.000

20.010.000

236

1.911.600

239.874

52.624

219

2007

81.000.000

17.234.000

217

2.604.000

2.147.107

570.390

266

2008

80.900.000

17.782.000

235

2.843.500

3.708.003

1.483.190

400

2009

81.000.000

20.600.000

257

3.084.000

3.392.692

901.858

266

2010

81.034.000

19.674.000

244

2.919.704

2.554.189

655.044

256

2011

80.960.000

21.800.000

270

3.250.800

4.754.682

1.623.089

341

2012

75.296.390

20.100.000

267

4.726.864

3.719.174

1.125.977

303

2013

77.726.000

22.050.000

285

4.353.090

4.053.001

1.289.235

318

2014

79.192.080

19.000.000

243

3.355.325

5.285.243

1.545.853

292

2015

78.668.870

22.600.000

288

4.127.365

4.349.243

1.103.420

254

2016

76.719.450

20.600.000

271

4.412.029

4.225.784

892.409

211

2017

76.688.790

21.500.000

280

4.567.139

4.990.864

1.043.330

209

2018

76.688.790

20.000.000

260

4.240.915

4.090.494

883.744

216

 

 

 

TOPLAM

46.930.330

51.674.194

13.845.077

 

 

Kuru Soğan Fiyat Artışının Nedenleri

Son günlerin önemli tartışma konularımızdan biri de kuru soğanda yaşanan sorunlar. Artan fiyatlar karşısında hükümetin gündemi de saptırmak üzere yaptığı depo baskınları. Meselenin ne olduğuna bakalım;

Kuru soğan dünyada olduğu gibi ülkemizde de mutfağın vazgeçilmez sebzesidir. Kuru fasulye yemeğinin yanında istediğimiz bir sebzedir. Menemen yemeğinin soğanlı mı soğansız mı olacağını bile günlerce tartıştığımız önemli bir sebzedir.

Mutfağın vazgeçilmezi olan kuru soğan, şimdi, artan fiyatlarıyla gündemde. Tarım ve ekonomideki kötü yönetimini perdelemek için her türlü çabayı gösteren iktidar, artan soğan fiyatlarını da “depoculuk yapan firmaları” gerekçe gösteriyor. “Hain!” damgası yeme sırası şimdi de soğan depolayan esnafa gelmiş gibi görünüyor. Bu söylem sözde de kalmadı, birçok depo basılarak, kuru soğana “yasadışı madde” muamelesi yapıldı neredeyse.

Oysa soğandaki fiyat artışının nedeni depoculuk değil, üründeki azalmadır.

Bunu biraz açmak lazım.

İşin içinde olanlar çok iyi bilir ki soğan, depolama koşulları zor olan bir üründür. Hasat edildikten sonra bütün soğanın piyasaya arz edilmesi mümkün değildir. Böyle bir şey dünyada görülmemiştir.

Soğan, hasat edildikten sonra depolanır ve zaman içinde piyasaya sürülür. Bugün baskınlara uğrayan depolar da böylesi depolardır.

Depolara yapılan baskınlarla kuru soğanın piyasaya arz edilmesiyle soğan fiyatları aşağıya çekilmeyecektir.

Yapılan baskılarla depo sahipleri zararına satış yapmayı göze alırlarsa fiyatlar düşebilir. Ama bu da geçici bir süreyle olabilir. Çünkü bu yıl soğan üretimi çok düşük.

Bu yıl yaşanan kuraklık ve küf hastalığı nedeniyle depolardaki soğanlar çürüdü. Dolayısıyla maliyet yükseldi. Bu da fiyatlara yansıdı.

Depolarda çürüyen kuru soğan işçilik ve ürünün maliyetini de artırmıştır. Bir diğer önemli neden ise girdi fiyatlarındaki büyük artıştır. 2018 yılı haziran ayında 0,89 TL/kg olan üretici fiyatı bir önceki aya göre % 41,3 artış gösterirken, önceki yılın aynı ayına göre % 74,5 artmıştır.

Fiyatların düşmesi için mazot, gübre, ilaç, tohum gibi maliyetlerin aşağı çekilmesi gerekir. Son bir yılda artan girdi maliyetleri karşısında soğan fiyatlarının artması kaçınılmazdır.

Girdi fiyatlarındaki artış, mevsimin kuru geçmesi ve küf hastalığı gibi etkenler, tüketiciye de yansımıştır. 2018 yılı haziran ayında 3,79 TL/kg olan tüketici fiyatı bir önceki aya göre %82,5, bir önceki yılın aynı ayına göre ise % 185,1 artmıştır.

TÜİK 2018 bitkisel üretim 2. tahminlerine kuru soğanda %7,1 azalış olacağı açıklanmıştı. Bu yıl toplamda 1.979.523 ton üretim ve geçen yıla göre 152 bin ton üretim kaybı olacağı beklenmektedir.

2017 yılında Türkiye’de kuru soğan ekim alanı 2016 yılına göre %4,49 oranında azalarak 57,69 bin hektar alan olarak gerçekleşmiştir.

Soğan fiyatlarına yapılan baskı enflasyonu aşağıya çekmek için yapılan politik bir baskıdır. Sorunu çözmekten uzaktır. Yani depolara baskın düzenleyerek bu sorun çözülemez.

Sorun üretim planlamasının olmayışı, soğan üreticilerinin güçlü pazarlama örgütlerinin bulunmaması, depoların yetersizliğidir. Bu saydığımız nedenlerle bazı yıllar üretim fazlalığı oluşmakta ve ürün üreticinin elinde kalmaktadır. Bakanlık üreticinin elinde kaldığı dönemlerde tarlada, dere yataklarına dökülen kuru soğana çözüm bulmamıştır ama bugün soğan depolarına baskın yapmayı marifet saymıştır.

Bu yıl soğan fiyatlarının düşmesi zor görünmektedir. Soğandaki fiyat düşüşü 2019 Mart sonu - Nisan başı gibi Adana ve Hatay’da yapılacak sökümlerden sonra olabilecektir.

Maalesef soğan o zamana kadar parası ile gözlerimizi yaşartacak.

AKP iktidarının ithalatı bir zenginleşme aracı olarak kullandığının en tipik örneği hayvancılık sektörüdür.

2009 yılında canlı hayvan ve et ithalatı için karar alındı ve 2010 yılından beri et ithal ediyoruz. İthalata gerekçe olarak da “yüksek et fiyatlarını düşürmek” gösterildi. Ancak, ithalat asla et fiyatlarını düşürmedi. İthalata verilen para üreticiden esirgendiği için çiftçi üretimden çıktı, hayvan varlığımız düştü. Et ihtiyacı arttı, ihtiyaç artınca fiyatlar yükseldi. Bunu bahane eden iktidar yandaşlarına ithalat yaptırdı. Bu kısır döngü devam ediyor.

2010 yılından beri canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 7 milyar doların üzerinde para ödendi. Et ve Süt Kurumu (ESK) bu ayın başında 1000 ton kırmızı et ithalatı için ihaleye çıktı.

İthalat ile birileri zengin edilirken, yerli üretici hep mağdur edildi, ediliyor. Son günlerde yaşanan birkaç gelişmeyi aktararak ne demek istediğimizi açıklamaya çalışalım.

Üretici Hayvanını Kesemiyor

AKP Genel Başkanı ile Tarım ve Orman Bakanı peş peşe yaptıkları açıklamalarda özetle “Vatandaşın ekonomik refahı arttı, ete çok rağbet var. O nedenle et fiyatları artıyor. Bunun önüne geçmek için ithalat yapıyoruz” dediler. AKP Genel Başkanı ve Bakan böyle diyor ama aldığımız bilgilere göre özel kesimhaneler hayvanını kestirmek isteyen çiftçilere 2-3 ay sonrasına gün veriyor. Talep yok diye hayvanı kesmiyorlar. Bugün başvuran çiftçiye 2019 Şubatı için gün veriliyor.

Hayvanını yetiştirirken yüksek girdi maliyetleri nedeniyle zaten zor günler geçiren besiciler, günü geldiği halde 2-3 ay daha beklemek zorunda kalıyor. Beklerken hem hayvanını beslemeye devam ettiği için, hem de fazladan bekleyen hayvanı yağlandığı ve et kalitesi düştüğü için zarar ediyor.

Yani, halka ucuz et yedirme bahanesiyle et ve canlı hayvan ithalatına milyarlar akıtılırken, hayvancılık yapanlar ise can çekişiyor.

İthalat için et fiyatları bahane ediliyor. Amaç eti ucuzlatmak değil, ithalat yolu ile birilerini zengin etmek. Bu yapılırken de ülke hayvancılığının yok edilmesi için de her türlü çaba gösteriliyor. Sadece küçük üreticiler değil, devletin zamanında kredi vererek destek olduğu büyük sanayiciler bile artık hayvancılık yapamıyor.

Yandaşı Zenginleştirmek İçin Yeni Yöntemler

Türkiye’nin en büyük holdingleri bile hayvancılık sektöründe çıkarken, bazı yandaşlar ise yeni zenginleşme yöntemleri bulmuş görünüyor.

Çiftçinin hayvanları “talep yok” deyip ahırlarda bekletilirken, et fiyatlarıyla mücadele bahanesi ile ithalat yapılıyor ve 3 market zincirine “ucuz et” sağlanıyor.

Bu konuda son günlerde dillendirilmeye başlanan ilginç bir olayı aktarmak gerek. Çiftçiye hayvanlarının kesimi için 3 aylık randevu verilirken, iddiaya göre, 2010 yılından bu yana ithalat yapan firmalardan birisi, ESK’ya ait Diyarbakır Kombinası’nda sıra beklemeden hayvanlarını kestiriyor. Kestiği hayvanları ESK’ya karkas yani kemikli et olarak kilosunu 28 – 29 liradan satıyor. ESK ise aynı firmaya, bir market zincirinde satılmak üzere, 28-29 liradan aldığı eti 20 liradan tekrar satıyor.

Vatandaşa ucuz et satıyoruz diyerek devlet eliyle yandaş bir firma böylece zengin ediliyor.”

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları