loading
close
SON DAKİKALAR

CHP’li Ünal Çeviköz: Askerlerimizin 1 Eylül’e kadar Afganistan’dan ayrılması gerekir

CHP’li Ünal Çeviköz: Askerlerimizin 1 Eylül’e kadar Afganistan’dan ayrılması gerekir
Tarih: 17.08.2021 - 15:06
Kategori: Siyaset

CHP’li Ünal Çeviköz, “Askerlerimizin en kısa zamanda, Taliban'ın verdiği mühlet de göz önüne alınacak olursa, 1 Eylül tarihine kadar mutlaka Afganistan'dan ayrılmaları gerekir” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Ünal Çeviköz, CHP Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin açıklama yaptı. Son birkaç gündür dünyanın tüm gündeminin Afganistan olduğunu belirten Çeviköz, bu durumu yeterince izlemeyen tek tarafın ise AK Parti iktidarı olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin acil toplandığı süreçte iktidarın kabineyi toplamaya gerek görmediğini ifade eden Çeviköz, “İktidar hatalı dış politika karnesine yeni bir hata eklemek istese de, CHP olarak 600'ün üzerinde askerimizin ve Kabil'deki büyükelçilik personelimizin ayağına taş değmesine razı gelemeyiz. O yüzden Kabil'deki durumu dikkatle ve yakından izliyoruz” dedi.

Türkiye'nin Kabil Havalimanı’nın güvenliğini sağlamak üzere bir görev üstlenmesinden söz edildiğini, CHP’nin ise böyle bir göreve talip olunmaması gerektiğini ifade ettiğini hatırlatan Çeviköz, “Dün tüm dünyanın izlediği görüntüler ne kadar haklı olduğumuzu gösterdi. Havalimanındaki kargaşada ilk belirlemelere göre 7 Afgan vatandaşı hayatını kaybetti. İyi ki böyle bir görevi üstlenememişiz, zira dünkü görüntüler Mehmetçik ile Afgan vatandaşlarının karşı karşıya geldiği bir durum olacaktı” dedi.
 
Afganistan’daki kaos ortamında koşulları zorlamanın ve Türkiye askerlerinin güvenliğini tehlikeye atmanın savunulacak tarafının olmadığını belirten CHP’li Çeviköz, “Taliban'ın iki gün önce ele geçirdiği Kabil'deki kaos ve kargaşanın bir süre daha devam edeceğinin ve bu süreci dikkatle tartmak gerektiğinin altını çizmek isterim” dedi ve açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

 Zira Taliban, yeni yönetimin nasıl olacağına dair Batı kamuoyuna görece "yumuşak" mesajlar verse dahi, henüz ülkede nasıl bir yönetimin tesis edileceği açıklık kazanmamıştır. Türkiye, Afganistan’a çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bu hiçbir taraf tarafından yadsınamaz bir gerçektir. Bugün bu kaos ortamında dahi tek bir askerimizin burnu kanamadıysa temelleri Atatürk tarafından atılan Türk-Afgan halklarının dostluğu sayesindedir.

  Afganistan'dan bir kaçış olduğunu ortadadır. İnsanlar, uçağın iniş takımlarına kadar çıkarak, hayatlarını kaybetmeyi dahi göze almıştır. Bunlar kamuoyuna yansıyan acı görüntüler, acı haberlerdir. Taliban'ın Kabil'e girişiyle beraber Afgan kadınları 20 yıl boyunca kazandıkları özgürlükleri kaybedip, karanlık günlere geri dönmekten korkuyor. Taliban'ın Herat şehrini ele geçirdikten sonra ilk bildirisi "kadınların şehirde burka giymesinin kamusal alanda zorunlu olduğu" üzerineydi. Kadınlar korkuyor, en basit özgürlüklerinin dahi kaybından endişe duyuyor. BM Mülteci Ajansı'na göre, bu yılın mayıs ayının sonundan bu yana, yüzde 80'i kadın ve çocuklardan oluşan 250 bin Afgan evlerini terk etti. Bizler, kadına seçme ve seçilme hakkının verildiği bir geçmişten, kadının özgürce hayatını sürdürdüğü bir kültürden geliyoruz. Kadınlara yönelik uygulanan bu baskı politikası, bizim değer yargılarımızın tamamen dışındadır ve kabul edilemez.

 Afganistan konusunda ülkemizi yakından ilgilendiren bir diğer konu da Afgan kökenli düzensiz göçmenlerin durumudur. Ülkede zaten pamuk ipliğine bağlı olan istikrar sarsılmış ve bir belirsizlik ortamı oluşmuştur. Bu durum, haftalardır dikkatini çektiğimiz ülkemize yönelen düzensiz göçmen akınını daha da tetikleyecek bir sürece evrilmiştir. Almanya’nın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth, Hindikuş'ta bulunan Afgan göçmen sayısının 3,5 milyona ulaştığını, bunların 400 bininin sadece bu sene evini terk ederek bölgeye sığınanlar olduğunu söyledi. Ankara ile daha önce varılan uzlaşıyla oluşan mülteci mutabakatının bu sene Haziran ayında güncellendiğini de hatırlattı, o kapsamda öngörülen noktaların Türkiye’de acilen hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi.

 Bunlar ne anlama geliyor? Söz konusu açıklamadan iktidarın haziran ayında sadece Biden’a değil AB’ye de sığınmacılar konusunda söz verdiği anlaşılıyor. Dikkat edin, Avusturya, Belçika ve Yunanistan’dan sığınmacılar konusunda yapılan açıklamalar bu iddiayı pekiştirmekte. İktidar tarafından sınır güvenliği konusunda bir sıkıntı olmadığına ilişkin açıklamalar yapılsa da Türkiye’nin sınır güvenliği, Haziran’da Brüksel'de verildiği anlaşılan sözlerle ihlal edilmiştir. İran ile olan sınırımız adeta bir eleğe dönmüştür. Ama Türkiye kamuoyu bu konuda karanlıkta bırakılmış; dezenformasyonun cirit attığı bir ortama itilmiştir.

 Sınırlarımızdan kontrolsüz şekilde giren mültecilerin arasında Taliban üyelerinin uyuşturucu ticaretinden sorumlu unsurlarının da olduğu son zamanlarda sosyal medyada dikkat çeken konular arasında. Yine Taliban’ın hâkim olduğu yerlerde mahkumları serbest bırakıyor olması da ülkemize yönelen düzensiz göçmen profilinin tehlikesini ortaya koymak bakımından önemlidir. Bu durum, toplum içinde yabancı düşmanlığını körüklüyor. Türkiye'nin ekonomisinin içinde bulunduğu vahim durum ortadayken, bu düzensiz göç sonucunda oluşan "ucuz işgücü", vatandaşlarımızı etkilemekte ve toplumun gerilmesine neden olmaktadır.

 Sonuç olarak, hali hazırda içinde bulunduğumuz durum, ülkemizin, sığınmacı, geçici koruma, ne derseniz deyin, bu ağır yükü daha fazla kaldıramayacağı bir durumdur. Tekrarlamak gerekirse, Türkiye göçmen akınlarını durdurmak için kullanılacak bir havuz değildir. Uluslararası göç tüm ulusların ortak sorumluluk ve külfet paylaşımı ile göğüslemesi gereken bir süreçtir. İktidarın doğuda İran sınırımızda bazı önlemler aldığını görüyoruz. Demek ki on yıl önce baş gösteren ve Suriye'den kaynaklanan düzensiz göçten bazı dersler çıkarılmış. Demek ki, açık kapı politikasının kapısızlık politikası olarak anlaşılmaması gerektiği anlaşılmış. Peki, Sadece sınırda güvenlik önlemi almak yeter mi? Bizim Afganistan ile ortak sınırımız yok, dolayısıyla Afganistan ile aramızda İran bir transit ülke konumunda. Uluslararası topluma ülkemizin bu yükü daha fazla kaldıramayacağının anlatılması gerekiyor. BM, AB ve İran ile ortak bir göç stratejisi geliştirmenin zamanının geldiğinin altını bir defa daha çiziyorum.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları