loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Yılmaz Ateş'in 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı konuşması

CHP'li Yılmaz Ateş'in 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı konuşması
Tarih: 14.03.2018 - 19:40
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Önceki dönem genel başkan yardımcısı Yılmaz Ateş'in CHP 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayında bir konuşma yaptı.

Yılmaz Ateş'in 9 Mart 2018 tarihinde Tüzük Kurultayında öneri ve eleştirilerinin olduğu konuşmasının tam metni;

Sayın Başkan,

Divanımızın sayın üyeleri,

Sayın Genel Başkan,

Kurultayımızın saygı değer üyeleri, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kısa bir süre önce kaybettiğimiz gerçek bir örgüt emekçisi, Trabzon eski İl Başkanımız, PM üyemiz, kardeşimiz Yavuz Karan’a Allahtan rahmet, ailesine, sevenlerine ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına başsağlığı diliyorum. Rahatsızlığı nedeniyle uzun bir süredir aramızda bulunamayan bir önceki Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal’a acil şifalar ve bir an önce aramızdaki yerini almasını, Milletvekilimiz, değerli gazeteci arkadaşımız Sayın Enis Berberoğlu’nun bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum.

Sayın Genel Başkan,

Ülkemizde, bölgemizde, dünyada, içeride ve dışarıda önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde 5 hafta içinde 2. Kurultayımızı yapıyoruz. Üç Şubat’ta yapılan kurultayımız olağandı ve 2019’a bizi taşıyacak organlarımızı belirledik. TBMM’nde uyum ve ittifak yasalarından önce bu kurultay, erken ve gereksiz olmaz mı? Yeni çıkacak yasalarla uyum sorunu ortaya çıkarsa bir kurultay daha mı toplayacağız? İlk Kurultayımız iki gün sürdü, 40 saatini seçimlerle geçirdik. Türkiye’nin sorunlarına bırakın bir çözüm üretmeyi, sözünü bile etmedik. Şimdi de “üye yapımız, çarşaf liste, ön seçim, merkez ataması” tartışmalarıyla iki gün daha geçireceğiz.

Sunulan Tüzük taslağına baktığımızda, bütünsellik yok. Tüzükler, partilerin en küçük birimi olan Belde’den başlayarak, İlçe, İl ve Genel Merkez’e kadar aynı yöntemlerle çalışmalarını düzenler. İlçe ve İl’e Danışma Kurulu’nu toplamayı zorunlu hale getirirken, Genel Merkezdeki karşılığı olan Küçük Kurultayı bu taslakla kaldırıyorsunuz. İlçe ve İl’lerde sekreter, eğitim sekreteri, sayman üyeyi yönetim kurulu seçerken, Genel Merkez’de MYK üyelerinin tamamını Genel Başkan belirlemektedir. Bu çelişkili durum düzeltilmeliydi. 2012’de Tüzükte “Onur Kurulu”nu oluşturdunuz ve “yılda en az bir kez olmak üzere genel Başkan bu kurulu toplayıp, parti ve ülke hakkındaki görüş ve önerilerini alır.” amir hükmünü getirdiniz. Geçen bu altı yıllık süre içinde bir kez dahi toplamadınız, şimdi de hem bu kurulu hem de kurulduğu günden beri var olan ve 8 yıldır uygulamadığınız Küçük Kurultay’ı kaldırıyorsunuz.

Sayın Genel Başkan,

Bu uygulamanızın Türkiye siyaset tarihinde bir örneği yoktur, demokratik hiçbir ülkede de olacağını sanmıyorum. Kürsülerde sık sık çalışan, emekli, köylü ve çiftçiye “En iyi seçim bildirgelerini biz hazırlıyoruz. Biz size sahip çıkıyoruz, ama bize oy vermiyorsunuz.” diye sitem ediyorsunuz. Tüzüğe koyduğunuz bu amir hükmü dahi uygulamazsanız, seçim bildirgemizi uygulayacağımıza halk nasıl inanacak? Haklı olarak AKP’nin Anayasa’yı ihlal ettiğinden şikayet ediyorsunuz. Kendi Anayasa’mız olan Tüzüğü çiğnerseniz, söyledikleriniz haklı, samimi bulunabilir mi?

Resmen savaştayız. Komşularımızla kavgalıyız, dostane ilişkiler içinde olduğumuz bir tek ülke, bir tek uluslararası kuruluş neredeyse kalmadı. İçeride, toplum tam hız kutuplaştırılıyor. Sanayicimiz, esnafımız, tüccarımız, çalışanımız, emeklimiz, köylümüz, çiftçimiz çok darda. Yargı, basın ve

özgürlükler büyük baskı altında. İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, aldı başını gidiyor. AKP iktdara geldiği 2002 yılında Türkiye G-20 ülkeler arasında 17. Sırada iken, şimdi 19-20. Sıralara geriledi. Eğitim yerlerde sürünüyor. AKP, 16 yıllık iktidarında bırakın 21.yüzyılın ihtiyacına cevap verecek eğitim sistemi getirmesini, sınav sistemini dahi oturtamadı. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Formu (PİSA) ‘nun araştırmalarına göre Türkiye 2003 yılında 72 ülke arasında 30. Sıradayken, 2015 araştırmasında ilk 50’nin gerisine düşmüştür. 2018’deki araştırmada da (Bu araştırma 3 yılda bir yapılmaktadır.) daha gerilerde yer alacağımız görülüyor.

İktidar bu durumdayken maalesef partimiz de halkın sorunlarına inandırıcı çözümler, projeler ortaya koyamadı.

Sayın Genel Başkan,

Yönetimler var olan iç sorunlarını, iç demokratik platformlarını işleterek çözerler, genel kamuoyuna taşımazlar. Siz bir süredir, tam tersini yapıyorsunuz. Parti içi demokratik platformları işletmiyorsunuz, basının, kamuoyunun önüne çıkıp bizleri suçluyorsunuz. 2010 öncesinde AKP bize “Sivas’ın doğusuna gidemiyorlar.” diyordu. Şimdi bu eleştiriyi siz, bize yöneltiyorsunuz. Kurultay öncesi Pazartesi (26 Ocak 2018) sabahı Medyanın Ankara yöneticileriyle yaptığınız kahvaltıda “Oylarınızı nasıl arttıracaksınız?” şeklindeki bir soruya, “Bizden öncekiler doğru şeyler söylüyorlardı, Ankara’da oturuyorlardı, oralara gitmiyorlardı. Biz oralara gidiyoruz, oylarımız artacak.” Cevabını veriyorsunuz (27 Ocak Hürriyet Gazetesi). Gittiğinizi söylüyorsunuz da, sonucunu söylemiyorsunuz. Hakkari merkezinde 5 bin kişinin katıldığı miting yaptınız, ama Hakkari’nin tamamında 900 oy aldınız. “Gitmediler” diye suçladığınız bizlerin döneminde bölgede 3. Partiyken, son seçimlerde sonuncu parti olduk. Son kurultay’da oluşturduğunuz PM’de, Malatya’yı çıkarırsanız, bırakın Sivas’ın doğusunu, Ankara’nın doğusunda oturan bir tek üyeye yer vermediniz. Doğuyu bu yaklaşımls mı kucaklayacaksınız?

Sık sık, “Mahallelere sandık konmuyordu ben koydurttum. Ön seçim yoktu, ben getirdim. Çarşaf listeyi ben getirdim. Kadınlar ve gençleri ben ortaya çıkardım. Kongrelerini ben yaptırdım. Parti içi demokrasiyi ben getirdim.” deyip, neredeyse Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendinizden önce yok sayacaksınız. Bu doğru, samimi bir yaklaşım değildir. Ben Ankara’da 5 yıla yakın İl Sekreterliği ve başkanlık yaptım, her seçimde her mahalleye sandık kondu. Salonda il başkanlığı yapmış iki arkadaşım daha var (Biri şu anda divan başkanı), onların döneminde de kondu. Üye dağılımındaki usulsüzlüklerini tespit ettiğimiz en büyük ilçelerimizden birinin başkan ve yönetmini Genel Merkeze rağmen görevden aldık. Konmamış yerler istisnadır ve konmamış da olabilir. Ama siz bunu genel bir suçlamaya dönüştürüp kamuoyuna sunuyorsunuz. “Ben 81 ilin tüm mahalle ve köylerine sandık koydurdum.” diyebiliyor musunuz?

“Ön seçimi ben getirdim.” İddianız da doğru değildir. SHP’de ön seçimde, merkez yoklaması, eğilim yoklaması da yapıldı. CHP’de 1995’den 2010 yılına kadar yapılan bütün yerel ve genel seçimlerde bu üç yöntemde, bugünde, o günde yetkili organ olan PM tarafından kullanıldı. Hatta baraja takıldığımız 1999 yerel ve genel seçimlerinde yeterli başvuru olan bütün seçim bölgelerinde hakim denetiminde eğilim yoklaması yaptık. Sizde o seçimde bir başka partide milletvekili aday adayıydınız. Bende parti yetkili organının aldığı karara uydum. MYK üyesiydim 1999 genel seçiminde Ankara 1. Bölgeden eğilim yoklamasına katıldım. Listenin seçilebilir bir yerinde olmama rağmen, listeden çekilmediğim gibi, konan kontenjanlara da karşı çıkmadım. Tıpkı 2011 ve daha sonraki seçim ve referandumlarda olduğu gibi en az adaylar kadar çalıştığımı örgütümüzde, halkımızda biliyor. Ama bakıyorum her derde deva olarak gösterilen ön seçimden Genel Merkezimiz muaf kalıyor. 2015’de siz önseçime, bir arkadaşımız da eğilim yoklamasına girdi.Fakat MYK’muzun diğer üyeleri kontenjandan geldi. Yani içinde oldukları, oy verdikleri PM kararına kendileri uymadı. “Yüzde 15

kontenjan kullanacağız.” Dendi. Ama her ne hikmetse milletvekillerimizin yarısına yakını atamayla gelmiş. Hukuku çarpıtmak CHP geleneğinde yoktur, olmamalıdır da.

Sayın Genel başkan, değerli arkadaşlarım,

Bir parti, tüzükle, binayla, ön seçimle, çarşaf listeyle iktidara gelmez. Çözüm önerileriyle, halka verdiği güvenle, ideolojisiyle, kendi örgütü ve halktan aldığı güçle partiler iktidar olur. Partiler tutarlı politikalarıyla iktidara gelirler.

2011 seçimlerinden sonra “İçerideki milletvekillerimiz serbest bırakılmazsa yemin etmiyeceyiz.” dediniz, bir hafta sonra kürsüye çıkıp yemin ettiniz. 2014 Cumhurbaşkanı adayını partililerden, yetkili organlardan gizleyerek açıkladınız. Parti ve kamuoyu tepkisine “ Gidip tıpış tıpış oy vereceksiniz.” dediniz ama o adayınız, iktidarın değirmenine su taşımaktadır.

AKP’nin getirdiği Anayasa değişikliği önerisine “evet” deyip milletvekili dokunulmazlığını kaldırdınız. HDP’nin 2’si genel başkan olmak üzere 14 milletvekili içeri atıldı sessiz kaldınız. İğne bize batınca ses verdiniz. Ama sesimizi ne duyan, ne de inanan var. Enis’e çok üzülüyoruz ama özgürlüğünden mahrum kalmasından sizin sorumluluğunuz yok mu? Vicdanen rahat mısınız? HDP’yle aynı doğrultuda oy kullanmayalım derken, AKP yargıyı harekete geçirmeyerek şüpheli milletvekillerine aklama olanağı sağladı.

OHAL toplumun her kesimine ayrı uygulanıyor. AKP’li belediye Başkanları görevden alınıyor, haklarında soruşturma açılmıyor. Bizim belediye başkanlarımız görevden alınıyor, haklarında soruşturma açılıyor, yargılanacaklar. HDP’li Belediye başkanlarının tamamına yakını görevden alındı, bir kaçı hariç diğerleri içeri atıldı, yargılalanacaklar. AKP ve bizim belediye başkanlarının yerine gelecek başkanı Meclis üyeleri beliyor. Fakat HDP’li belediye başkanlarının yerine hükümet kayyum atıyor. PKK terör örgütü de Feto örgütü, terör örgütü değil midir? AKP belediye başkanlarının bu imtiyazlığını sorgulamayacak mıyız?

Bu parti bazı yanlışları tolere edebilir ama,demokratik laik Cumhuriyrti ortadan kaldırmaya and içmiş bir örgüte mensubiyeti gerekçesiyle 10,5 yıl hüküm giymiş bir kişinin CHP genel Başkan danışmanlığı sıfatını kaldıramaz.

Bu tutarsızlıkları, işinize gelmediği zaman uygulamadığınız tüzük giderebilir mi?

Sayın genel Başkan,

“Halkımızın çoğunluğu muhafazakar olduğu için bize oy vermiyor.” İddiası da gerçekçi değildir. Yerküre üzerinde bir tek Türkiye yaşamıyor. Bakınız Şili bize çok benzer, bizim gibi kanlı darbeler yaşadı, devlet başkanları katledildi. Katolik kilisesi hayatın yaklaşık yüzde 70’sine hakim. 2006’da Sol partinin devlet başkanı adayı kadın, kendi program ve ilkeleri doğrultusunda halka dokunan bir program hazırladı. O tarihte kürtaj ve boşanma yasak olduğu halde, kendi gerçeğini halkından saklamayarak, “Ben dulum, kürtaj yaptırdım ve ikinci çocuğumun babasını söylemiyorum.” dedi. Bazı çevreler linç etmeye kalktı, ama iki dönem devlet başkanı olmasını engelleyemediler.

Bizde partimizin kuruluş felsefesine, ülkemizi aydınlığa, demokrasi liğine çıkaran Atatürk devrimlerine, demokratik laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti ilkelerine ve halkımıza güvenmeliyiz. Bir mehdi arayışına lütfen son veriniz. CHP’nin, Demokratik Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefe ve ilkelerini benimsememiş, kişilerin bırakın Cumhurbaşkanı adaylığını, Atatürk’ün kurduğu bu partinin kayıt defterine adı dahi yazılmamalıdır.

Sayın Genel Başkan,

Bu kurultayımızın basına kapalı yapılacağı duyuruldu. Basına açık, haber kanallarında canlı yayınlanan konuşmanızda, genel Başkanlığı’nızdan önce görev yapmış bizleri suçladığınız gibi yakın çalışma arkadaşlarınıza, belediye başkanlarına da ağır suçlamalar getirdiniz. Sizden başka kimsenin çalışmadığını iddia ettiniz. Hem örgüt karşısında, hem kamuoyu karşısında hepimizi suçlu ilan ettiniz. Bizim cevaplarımızı ise kimse duymayacak. Böyle bir demokrasi anlayışı kabul edilemez.

Bu arkadaşlarımız seçim bölgelerine nasıl gidecekler, halkın karşısına nasıl çıkacaklar? Milletvekillerinin ve belediye başkanlarının sicillerinin kara kaplı defterde tuttuğunuzu ifade ederek tehdit ettiniz. Siyasi partilerin, hele hele genel başkanların gizli- kapaklı gammazlama ajandaları olmaz. Verdiğiniz görevler aleni olmalı, çalışmaların sonuç raporları normalde milletvekilleri ve örgüt tarafından genel merkeze gönderilir. Siyasilerin karneleri böyle oluşur. Sizin söylediğinizin adına “fişleme” denir ki bunu kişiliğinize de, Cumhuriyet Halk Partisi’ne de, genel başkanına da yakıştıramam.

Halk arasında anlatılan kısa bir hikaye ile sözlerimi sonuçlandırmak istiyorum:

Görev devir- tesliminde, görevi devreden, yeni başkana, sıkıştığında, dara düştüğünde sırasıyla açması için 3 zarf verir. Bir süre sonra sıkışan başkan 1 numaralı zarfı açtığında “Senden öncekileri suçla.” Nasihatını görüyor. Gereğini yapıyor. İkinci zarfa ihtiyaç duyduğunda, karşısında “yakınlarını, çalışma arkadaşlarını suçla.” yı görüyor. Sorunlar bitmiyor, katmerleşince üçüncü zarfı açtığında da “Sen de üç zarf hazırla.” İle karşılaşıyor.

Hepinizi tekrar saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

Kaynak : Vişne Haber Ajansı - Dilfiraz Değerli

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları