loading
close
SON DAKİKALAR

CHP’nin ''Balyoz Kumpası'' raporu açıklandı.

CHP’nin ''Balyoz Kumpası'' raporu açıklandı.
Tarih: 02.06.2014 - 16:57
Kategori: Siyaset

Genel Başkan yardımcısı Veli Ağbaba, ''Başbakan kumpas var dediğinden beri tam 159 gün geçti.'' dedi...

Genel Başkan yardımcısı Veli Ağbaba, “Başbakan kumpas var dediğinden beri tam 159 gün geçti. Soruyoruz, bu kumpası kim kurdu? Burası zurnanın tam da zırt dediği yerdir. Ama bu sorunun cevabı 159 gündür yok” dedi.

- “Yürütmenin başındaki şahıs R.T.Erdoğan 12 yıldan beri Oda TV, KCK, Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk, Fenerbahçe davalarıyla birlikte, mahalleyi cehenneme çevirdiği, altını çizerek söylüyorum, eş başkanıyla beraber yapmış olduklarını inkar ediyor, bir yaramaz mahalle çocuğu gibi ben yapmadım o yaptı diyor” dedi.

-“4 yıldır söylüyoruz sahte deliller, hukuksuzluk, iftira hepsi Balyoz davasında. Bu dava asrın iftirası olarak anılacak bir davadır. Türkiye’nin Dreyfus davasıdır. Bu dava bir kumpastır. Türkiye’nin hukuk, siyasi ve askeri tarihinin kapkara bir lekesidir”

CHP Cezaevi İzleme Komisyonu üyesi Milletvekili Özgür Özel ; “CHP cezaevi komisyonu olarak ziyaret ettiğimiz cezaevlerindeki askerler diyorlar ki, ‘Bizim davada, Dreyfus davası, Sokrat’ın savunması ya da Yassıada davalarıyla karşılaştırılamayacak kadar fazla sayıda hukuksuzluk var”

-“Savunmanın 1000 talebinin sadece 2’si kabul edilip 998’i reddedildi. İddia makamının 750 talebinden ise 2’si reddedildi geri kalan kabul edildi. Yani savunma lehte bir talep iletince kapı duvarken, iddia makamı herhangi bir talepte bulunduğunda o duvar olmuş kapı. Bir anda yol geçen hanına dönmüş”

-“Genelkurmay Başkanı bu davada ancak kendi istifası talep edildiğinde savunma kurmak üzere bu dava üzerine konuşmaya başlamıştır. İstifa çağrılarını da her zaman duymazlıktan gelmiştir.”

CHP Cezaevi İzleme Komisyonu üyesi Milletvekili Nurettin Demir; “Balyoz davasında olgu yok, olguyla ilgili maddi hiçbir kanıt yok. Balyoz ilk günden, A harfinden Z harfine kadar tamamen uydurma, tamamen kumpas” dedi.

-“Egzama gibi bu lekeden, hükümet ve başta Erdoğan ile ilgili bakanlar bu hastalıktan nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlar. Topu sağa sola atmakla meşguller. Efendim anayasa mahkemesi mi yapsın, şu mu yapsın, bu mu yapsın filan diye, her gün kıvırttıklarını, yani sahadan kaçtıklarını görüyoruz.”

-“ Kumpasın arkasındaki bilirkişi raporunu hazırlayan Ahmet Erdoğan kurmay albay pilot için bir suç duyurusunda bulunuyorlar. Suç duyurusu kabul ediliyor,İşte ne oluyorsa o gün oluyor, birileri araya giriyor, MSB’nın emriyle askeri Yargıtay’da kanun yararına bozma isteniyor. Böylelikle bakan yetkisini kullanıyor ve kumpasın üstünü sessizce örtüyor. Bu işin içinde zaten iktidar, Erdoğan, Bakanlar, paraleller, onların mahalle yaramazı arkadaşları hepsi biliniyor zaten. Ve bunun üstünü örtmeye çalışıyorlar”

CHP Cezaevi İzleme Komisyonu üyesi Milletvekili Muharrem Işık; “Türkiye’de hukukun, adaletin son 5 yılda nasıl tüketildiğini, katledildiğini film seyreder gibi seyrediyoruz. Bu filmin yazarı Tayyip Erdoğan ve onun adamları eski dostu, yeni düşmanı cemaat. Yöneten Tayyip Erdoğan ve ekibi. Figüranlar Necdet Özel, Bekir Bozdağ ve Yargıtay ne yazık ki” dedi.

-“Kim olursa olsun, kimliği, kişiliği, etnik kökeni, iddia edilen suçu ne olursa olsun bütün yurttaşların adil yargılanmasında tarafız biz. Adil yargılanmanın temel bir hak olduğunu düşünüyoruz. Ve adil yargılanma herkesin hakkıdır”

-“Eşit yurttaş olmanın temelinin adil yargılanma olduğunu düşünüyoruz. Açılım, demokrasi paketi şu bu ne yaparsan yap, eğer hakkını vermeyeceksen, adil şekilde yargılamayacaksan bunların hiçbir önemi olmadığını düşünüyoruz. Her türlü söz, her türlü demokrasi paketi eğer yerine gelmezse anlamsız kalacaktır. Şu çok açık ki Türkiye’de adil yargılanma hakkı ne yazık ki yoktur”

CHP’nin “Balyoz Kumpası” konulu basın toplantısına cezaevinde hayatını kaybeden Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp’te katıldı ve “Eşimin hatırasına gösterdikleri hassasiyetten dolayı CHP’nin Cezaevi Komisyonu’na teşekkür ediyorum” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP cezaevi Komisyonu üyeleri Nurettin Demir, Muharrem Işık ve Özgür Özel ile birlikte CHP Genel Merkezi’nde “Balyoz Kumpası” konulu raporlarını kamuoyu ile paylaştılar.

Cezaevinde hayatını kaybeden Albay Murat Özenalp’in eşi Sema Özenalp’in de katıldığı basın toplantısında Özenalp, Ağbaba, Demir, Özel ve Işık görüşlerini şöyle açıkladılar

Veli AĞBABA- Değerli arkadaşlar hepiniz hoşgeldiniz. Bugün basın toplantımızın konusu Balyoz. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde cezaevinde hayatını kaybeden Murat Özenalp’in eşi Sayın Sema Özenalp’e açış yapmak üzere sözü bırakıyorum.

Sema ÖZENALP- Ben öncelikle büyük bir emek harcanarak hazırlanan bu raporun eşimin hatırasına gösterdikleri hassasiyetten dolayı da komisyona teşekkür etmek istiyorum.

Bizler birlikte 4 yıldır mücadele ediyoruz her alanda dostlarımızla birlikte. Şuanda da anayasa mahkemesinin önünde 29. gününde adalet nöbetine devam ediyoruz. Ama bu 4 yıl boyunca eşlerimiz defalarca mahkeme salonlarında her biri bunun düzmece delillerden oluştuğunu, sahteliklerini ispat ettiler. Birer bilgisayar mühendisi gibi, birer hukukçu gibi çalıştılar. İspat etmeye çalıştılar. Biz dışarıda sessizce bunu haykırmaya çalıştık. Evde çocuklarımıza kendimize iyi bakarak eşlerimizin omuzlarındaki yükü hafifletmeye çalıştık. Görüşlerde ne kadar iyi olduğumuzu birbirimize göstermeye çalıştık. Rol yaptık. Yüklerini azaltmaya çalıştık elimizden geldiğince. Çocuklarımıza yalan söyledik. Babalarının gizli görevde olduğunu söyledik. 5 yaşında bir çocuğa nasıl anlatabilirdiniz ki düzmece delillerle babasının cezaevinde olduğunu. Mahkemenin bunu gördüğü halde görmemezlikten geldiğini. Kendi anlayamadığımız şeyi çocuklarımıza nasıl anlatabilirdik ki. Yalan söyledik çünkü çocuklarımızın ülkesinde kendilerini emniyette hissetmelerini istedik. Adalete güvenleri kaybolmasın istedik. Devletlerine güvenerek yaşasınlar istedik. Biz insan sevgisiyle huzur ve güven ortamında yaşayan insan sevgisiyle donatılmış çocuklar yetiştirmek istedik. Kindar bir nesil yetiştirmekten ödümüz koptu.

Ben eşimi, çocuklarımda babasını kaybetti. Ama biz sadece babamızı kaybetmedik biz son 3 yılımızı da kaybettik. Son 3 yılımızı bizden çaldılar. Biz şimdi babamızı anılarımızda yaşatacağız. Ama benim 9 yaşındaki kızımın babasıyla anıları sadece ayda bir kez gidebildiğimiz, bir saat görüşebildiğimiz açık görüşlerden ibaret. Benim kızım babasının kendisinin her istediğini yapar mıydı diye soruyor. Çünkü öyle bir anısı yok benim çocuğumun. Oğlum biraz daha şanslı ama yüzlerce böyle çocuk var 4 yaşında, 5 yaşında. Lütfen izin veriniz çocuklar babalarıyla anı biriktirsinler.

Bakın, bu bir rica değil. Ben bunu insanlık görevi olarak söylüyorum. Çünkü bir insanın en iyi dostu, bizim en iyi dostumuz bugüne kadar hep tertemiz vicdanlarımız oldu. Ama temiz vicdanlar kirlendiği anda insanı yavaş yavaş kemiren, sonsuza kadar yakasını bırakmayan en tehlikeli düşmanı olabilir.

Ben büyük bir emek harcanarak hazırlanan bu raporun okunması ve dikkate alınması dileğiyle herkesi vicdanıyla baş başa bırakmak istiyorum. Teşekkür ederim.

Veli AĞBABA- Değerli basın mensupları, tekrar ölümünden 20 gün önce CHP cezaevi komisyonu olarak ziyaret ettiğimiz Murat Albay’a tekrar rahmet diliyoruz. Ve bu olayın cezaevinde yatan tüm Balyoz mağdurlarını da çok etkilediğini biliyoruz.

Sema ÖZENALP- Çok affedersiniz kızımın notunu unuttum. Kızım bir not yazdı bana unutabilirim endişesiyle yazıp elime verdi. Notumda aynen şöyle yazıyor. İçerdekilerin içerde kalması, çünkü içerdekilere tutuklu, hükümlü ya da suçlu denmesini hazmedemiyor, kabul edemiyor. Notu şöyle; “İçerdekilerin içerde kalması çok yanlış bir şey”. Kızımın notunu iletmek istedim.

Veli AĞBABA- Bugün burada aslında bizim değil AKP’nin hazırlamış olduğu bir raporu sizlerle paylaşıyoruz. Bu rapor AKP’nin eseri, Recep Tayyip Erdoğan’ın eseri. Balyoz Kumpası Balyoz davasındaki skandalın kronolojik sırayla verildiği bir rapor, bir kitapçık. Şunu da belirtmek istiyorum. Bu bir kitap olarak yayımlanacak ve geliri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine içerde yatan komutanların önerisiyle bağışlanacak. Onu da belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün yürütmenin başındaki şahıs Recep Tayyip Erdoğan yaramaz mahalle çocukları gibi ben yapmadım o yaptı diyor. 17 Aralık sonrası başlayan süreçte aslında yıllarca 12 yıldan beri mahalleyi adeta cehenneme çeviren Oda TV, KCK, Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk, Fenerbahçe davalarıyla birlikte mahalleyi birlikte cehenneme çevirdiği altını çizerek söylüyorum eş başkanıyla beraber yapmış olduklarını inkar ediyor bir yaramaz mahalle çocuğu gibi ben yapmadım o yaptı diyor. Ama bunun düzeltilmesi konusunda bir şey yapmadığını herkes görüyor.

Kitaplaştırmış olduğumuz Balyoz Kumpası raporumuz halen cezaevinde haksız yere yatan tüm tutsaklara, cezaevindeyken hayatını kaybedenlere ve onların cefakar ailelerine ve yakınlarına ithaf ediyoruz.

Başlarken dava sürecinde hayatını kaybeden Tarık Akça, Halil Yıldız ve Murat Özenalp’i bir kez daha saygıyla, sevgiyle anıyoruz. Her şeyden önce bir kez daha böyle bir raporla karşınızda olmaktan dolayı utanç duyduğumuzu belirtmek zorundayız. Bizler bu kitapta CHP cezaevi komisyonu olarak hazırladığımız onlarca raporun yanında utanç listemize bir yenisini daha eklemiş olduk. Siyasi davalardan biri olan Balyoz darbe planı davasında yaşanan haksızlıkları ve hukuksuzlukları tarihe not düşüyoruz. Bu kitapta 2010 yılında başlatılan bir kumpasın kronolojik bir değerlendirmesini sunuyoruz. Davada yargılanan 365 kişinin %43’ü Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeli. 237 sanığın cezası onandı. Cezası onananların %57’si denizci. Bu kumpas sürecince 3 kişi yaşamını yitirdi. Bugüne kadar bu kumpas hakkında tam 49 kitap yazıldı. Cezaevinde tam 49 kitap yazıldı. Bu kitaplarda gerçek Balyoz’un subaylara nasıl indirildiği anlatıldı. Bizim hazırlamış olduğumuz kitap 50. kitap. Bu kitabı hazırlamadan önce tıpkı diğer tüm siyasi davalarda olduğu gibi Balyoz davasındaki yatan mahkumları da defalarca ziyarette bulunduk. Her bir raporumuzu sizlerle tek tek paylaştık. Kimini Hasdal’da, kimini Silivri’de, kimini Hadımköy’de, kimini Sincan’da, kimini de Mamak’ta ziyaret ettik. Onların cezaevinden seslerine ses olmaya çalıştık.

Değerli basın mensupları, bu davada yargılanan 365 kişiden 82’si Amiral, 122’si Albay, 165’i Subay, Binbaşı, Yüzbaşı, Üsteğmen, 36’sı Astsubay, 278’i Muvazzaf, 87’si emekli. 250’si tutuklu yargılandı, 115’i tutuksuz yargılandı.

4 yıldır söylüyoruz sahte deliller, hukuksuzluk, iftira hepsi bu davada. Bu dava asrın iftirası olarak anılacak bir dava. Adeta Türkiye’nin Dreyfus davasıdır. Balyoz davası Türkiye’nin hukuk, siyasi ve askeri tarihinin utanç duyulacak kapkara bir lekesidir. Balyoz davası Türkiye’nin tarihindeki karanlık dönemlerin aktörlerinin vücut değiştirerek kurguladıkları ve başarıya ulaştıkları bir kumpastır.

Bu noktadan hafızalarımızı bir kez daha tazelemekte fayda var. 5 Mart 2003 tarihinde önceden Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından planlanan ve bu komutanlıkların gözlemciler nezdinde düzenlenen seminerde ordu komutanının emriyle ses kaydı yapılıyor. Plan hazır. Kumpas işte bu kimsenin reddetmediği ses kayıtları üzerine kurgulanıyor. Dava Silivri tiyatro çadırında görülmeye başlanıyor. Sonuçta baştan belli bir dava AKP’nin ileri demokrasisi aracı özel yetkili mahkemeler aracılığıyla görülüyor. Kes, kopyala, yapıştır mantığıyla hazırlanan iddianamelerle bir yenisi daha ekleniyor. İddia edildiği tarihte yaşamayan kişiler, olmayan sokak ve cadde isimleri ve daha niceleri var iddianamelerde. Delillerin hepsi dijital, hepsi bu hard diskin içinde. Bu hard diskin içindeki yüzlerce insanın canını yaktı. Bu hard disk binlerce, yüzlerce insanın evine ateş düşürdü. Ve hangi bilgisayarda üretildiği belli değil. Ordunun bilgisayarlarında üretilmediği kesin. Yerli ve yabancı onlarca adli uzman, bilirkişi ve akademisyenler dijitallerde sahtekarlık yapıldığı tespitini içeren raporlar verilmiş, açıklamalarda bulunmuş, herkes bunun sahte olduğunu kabul etmiş. Savcılar sanık lehine olan bilirkişi raporlarını görmezden gelmiş. Önyargılı davranmış, gerçeği gören hakimler ya sürülmüş ya da emekliliğe zorlanmış.

Değerli basın mensupları, Başbakan kumpas var dediğinden beri tam 159 gün geçti. Soruyoruz bu kumpası kim kurdu? Bu soru gayet meşru bir soru. Burası zurnanın tam da zırt dediği yerdir. Ama bu sorunun cevabı 159 gündür yok.

Bizler CHP cezaevi komisyonu üyeleri olarak bugün günlerden beri anayasa mahkemesinin önünde eylemde bulunan adalet nöbetçilerinin yanında olduğumuzu ve bu kumpası kimin kurduğunu sonucuna ulaşıncaya kadar mücadele edeceğimizi, bu kumpası kuranların ortaya çıkarılması için uğraşacağımızı belirtmek istiyorum. Bu dava ancak bu kumpası kuranların adaletin önüne çıkarılmasıyla, cezalandırılmasıyla son bulacaktır diyorum. Ben teşekkür ediyorum şimdi sözü Özgür Özel’e bırakıyorum.

Özgür ÖZEL- Hepiniz hoşgeldiniz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Balyoz davasında bugüne kadar kaybettiklerimizin ve son kaybımız ve hepimizi çok derinden etkileyen Sayın Özenalp’in aziz hatırası önünde bir kez daha sevgi ve saygıyla eğiliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi cezaevi komisyonu olarak ziyaret ettiğimiz askerler şöyle söylüyorlar. Diyorlar ki, bizim davada Dreyfus davası, Sokrat’ın savunması ya da yassıada davalarıyla karşılaştırılamayacak kadar fazla sayıda hukuksuzluk var. Ve bunları rakamlarla da ispatlıyorlar. Artık bütün Türkiye’nin bildiği ve tartışmadığı gibi Balyoz davasında dijital verilere 1783 adet zaman ve mekan tutarsızlıkları ispatlanmış durumda. Bunlar üzerine ve çeşitli konularda savunmanın 1000 tane talebinin sadece 2 tanesi kabul edilip 998 tanesi reddedildi. Ancak iddia makamının 750 talebinden de sadece 2 tanesi reddedildi geri kalan hepsi kabul edildi. Yani savunma lehte bir talep iletince kapı duvarken iddia makamı herhangi bir talepte bulunduğunda o duvar olmuş kapı bir anda yol geçen hanına dönüyor. Gölcük’te bulunan CD’de o günkü Microsoft yazılımlarında olmayan bir yazı karakterinin kullandığı ve bunun firma tarafından defalarca teyit edildiği artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Üstelik bu davanın siyasi bir dava olduğu en başından beri belli iken Genelkurmay Başkanlığı tamamen sessiz ve suskun kalmış durumda. Genelkurmay Başkanına yöneltilen tüm eleştirilere karşı günün sonunda Genelkurmay Başkanı susmadık bu davada her gün mesai ayırdık demektedir. Oysa biz kendisine defalarca çağrı yapmış ve son olarak çağrıyı kendisinin istifasında bulmuş bir heyet olarak biliyoruz ki Genelkurmay Başkanı bu davada ancak kendi istifası talep edildiğinde savunma kurmak üzerine bu dava üzerine konuşmaya başlamıştır. Ve istifa çağrılarını da her zaman duymazlıktan gelmiştir. Oysaki Ekim 2011’de İstanbul’da kendi silah arkadaşlarını ziyaret ettiğinde onun hiç merak etmeyin bu konuyu kendi yöntemlerimle çözeceğime söz veriyorum dediğini bütün silah arkadaşları ifade etmekte. Ancak kendisi bu ifadesini teyit etme mertliğini dahi gösterememektedir. Kara Kuvvetleri Komutanlığında kendi dönemindeki öğrencileri bu davayla kendisi arasındaki illiyet bağını ortadan kaldıracak şekilde davanın dışında tutmak için bu karacılar yakınımdır ziyaretleri yaptığını ve kendisiyle arasındaki tüm karacıların ceza almadan kurtulması için elinden gelen tüm çabayı sarf ederek başarılı olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak bu konuda bir kelime açıklama yapmaktan kaçınıyor. Ama bu işi kendi yöntemlerimle halledeceğim dediği halde sonuç böyle olmuşken kendisine sitem ileten ailelere veya halihazırda silah arkadaşlarına da şu mesajı yolluyor hiç utanmadan ve sıkılmadan. Başbakan benim hulus ve saffetimden yararlandı. Yani bir iyi niyete sahip olduğunu, saf, arı, temiz bir kişi olduğunu, kendisini kandıranın Başbakan olduğunu ifade ediyor.

Şimdi kendisiyle aynı soyadı taşıdığım Genelkurmay Başkanı Özel’e soruyorum bu açıklamanızın arkasında duracak mısınız? Çıkıp Başbakanın sizi kandırdığını hulus ve saffetinizden yararlandığını, aslında siz silah arkadaşlarınızın tamamının suçsuzluğuna inandığınızı son sentezde ben senin dediğini yapacağım diyen Başbakanın size sırt döndüğünü teyit ediyor musunuz? Yoksa bir başka gerçekdışı söylemle kendinizi yarın farklı bir şekilde savunacak mısınız?

Değerli basın mensupları, çarşaf çarşaf gazetelerde darbecilikle suçlandılar. Oynanan tiyatrodan çıkan karar sonrası bir takım gazeteler altın kılıçlar iade, Balyoz kararları emsal olacak, ders olsun size, demokrasi kazandı başlıklarıyla çıkmıştı biliyorsunuz, manşetleriyle çıkmıştı. Aynı gazeteler 17 Aralık’tan sonra rüşvet ve yolsuzluğun her yeri sardığı ve öküzün ölüp ortaklığın bittiği noktada biraz önce Sayın Ağbaba’nın söylediği Başbakanın mahalle arkadaşı ve hepimize yaptıklarıyla yaka silktiren ve hiçbirinin diğerinden aşağı kalır tarafı olmayan cemaat ve hükümet birbirinden ayrıştığında o ayrışmayla artık manşetlerde ayrıştı. Paralel ordu kurdular, darbe için cunta oluşturdular diye manşet attıklarına karşı doğrudan milli ordumuza kumpas kuruldu söylemini geliştirdi Başbakanın Başdanışmanı ve bu kumpas söylemi üzerinden de devam ediyorlar. Bu süreçten sonra her ne hikmetse ancak Zirve yayınevinin katilleri tahliye oldu. Mafya babaları tahliye oldu. Ama denizciler tahliye olamadı. Bu başlatılan yeni süreçte hırsızlar çıktı, yolsuzlar çıktı, ama Balyozcular hala daha içerde kalmaya, acı çekmeye devam ediyorlar. Biz bugün gündemin yine değiştiği ve Balyoz davasının tekrar unutulduğu bir yerde sizlerle birlikte bunu ülkenin önemli gündemlerinden bir tanesi olan ve dünya tarihinin en hukuksuz davasına dikkat çekmek için karşınızdayız. Raporumuzu bugün rapor kimliğiyle sizlerle paylaşıyoruz. Önümüzdeki hafta raporumuz Cumhuriyet kitaplarından çıktıktan sonrada bu konudaki çeşitli etkinliklerle bu kitabın gelirini de yine kendi arzularıyla Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine tamamen bağışlayarak konuyu gündemde tutmaya çalışacağız. Duyarlı basın mensuplarından da desteklerini sürdürmelerini rica ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Nurettin DEMİR- Bende sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Acı çeken ailelere sabırlar diliyorum. Yine kaybettiğimiz komutanlarımıza Allahtan rahmet diliyorum. Ruhları şadolsun.

Balyoz davasını anlamak için Balyoz gerçekten Türk hukuk sisteminin yok edilmesi, bilimsel olarak düşünecek olursak ben bir tıp doktoruyum. Şimdi eğer bir olgu yok ise bu olgunun kesin maddi kanıtları yoksa onu ameliyat ya da tedavi edemezsiniz. Yanlış yaparsınız. Dolayısıyla siz checkupa gidiyorsunuz, tamamen bir kontrol oluyorsunuz ve bir gün gözündü bir çapak nedeniyle tekrar doktora gittiğinizde doktor diyor ki, sizin diyor midenizde önemli olay var diyor ve ne olduğunu anlayamadan mide ameliyatıyla midenizin gittiğini görüyorsunuz. Balyoz davası tamamen buna benziyor arkadaşlar. Yani olgu yok, olguyla ilgili maddi hiçbir kanıt yok. Balyoz ilk günden, ilk harfinden A harfinden Z harfine kadar tamamen uydurma, tamamen kumpas.

Şimdi bu lekeyi egzama gibi bu lekeyi hükümet ve başta Erdoğan ve ilgili bakanlar bu hastalıktan nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlar. Topuda sağa sola atmakla meşguller. İşte efendim anayasa mahkemesi mi yapsın, şu mu yapsın, bu mu yapsın filan diye her gün kıvırttıklarını görüyoruz. Yani sahadan kaçtıklarını görüyoruz.

Değerli basın mensupları, şimdi burada bu olayları yakinen izlediğimizde alt kısımlarına baktığımızda en önemli konulardan bir tanesi de dava devam ederken tutsak askerler tarafından kumpası ortaya çıkaracak bir başvuru yapılıyor. Yani konu şu; kumpasın arkasındaki bilirkişi raporunu hazırlayan Ahmet Erdoğan kurmay albay pilot için bir suç duyurusunda bulunuyorlar. Bu suç duyurusunda özellikle bu kişinin mağdurların suç duyurusu kabul ediliyor, kuzey deniz saha komutanlığı mahkemesi askerlerin talebini haklı görüyor ve mahkeme için gün veriyor. İşte ne oluyorsa o gün oluyor. Nasıl olduysa birileri araya giriyor, milli savunma bakanının emriyle askeri Yargıtay’da kanun yararına bozma isteniyor. Böylelikle bakan yetkisini kullanıyor ve kumpasın üstünü sessizce örtüyor. Yani bu işin içinde zaten iktidar Erdoğan, Yılmaz, Bakanlar, paraleller, onların mahalle yaramaz arkadaşları hepsi biliniyor zaten. Ve bunun üstünü örtmeye çalışıyorlar. Bunu biz 8 Mayıs’ta da yine ben bakana bir soru önergesiyle sormuştum.

Değerli basın mensupları, tutsak askerleri ziyaret ettiğimizde de bize hep onu anlatıyorlar. Diyorlar ki, Milli Savunma Bakanlığı bugüne kadar kimi böyle korumuştur? Yani TSK ve Milli Savunma Bakanı bu kadar bu şekilde Türkiye tarihinde kimi korumuştur? Niçin koruyorlar Ahmet Erdoğan’ı? Mutlaka buna cevap vermeleri gerekiyor.

Dolayısıyla bizde soruyoruz bugün Bekir Bozdağ’ın kullanmadığı yetki o gün neden İsmet Yılmaz tarafından kullanılmıştır? Soruyoruz o gün bu kumpası ortaya çıkaracak olan davaya müdahil olup sürecin önünü tıkayanlar neden şimdi kumpasın aydınlatılması adına kıllarını kıpırdatmıyorlar. Daha geçtiğimiz hafta Bekir Bozdağ nasıl bir açıklama yapıyordu hatırlayın. Diyor ki bakan çaresiz kaldım. Bu kadar açık, net bir şekilde bir şeyi deklare eden bir bakan düşünebiliyor musunuz? Diyor ki, biz bir formül bulamadık yeniden yargılama için. Sonrada AYM’yi işaret ediyor. AYM ne için bekliyor? Neden bekliyor? Bakın kaç ay geçti. En azından 5 ay dolayında başvurulara hala cevap vermiş değil. Bu kadar mı yani beceriksizler, bu kadar mı yetkisizler, bu kadar mı korkuyorlar? Açık açık söylüyorum buradan. Neden bu insanları, bu mağdurları hala içerde tutuyorlar, ailelerine acı çektiriyorlar, Türk milletine acı çektiriyorlar.

Dolayısıyla ya AYM bu işi çözecek ya da tümüyle TBMM’nin bunu ele alıp araştırması ve bu kumpası hazırlayanların ve diğer mağdurların haklarının iade edilmesi için belki de tek çare, son çare diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum.

Muharrem IŞIK- Değerli arkadaşlar, Türkiye’de hukukun, adaletin son 5 yılda nasıl tüketildiğini, katledildiğini film seyreder gibi seyrediyoruz. Bu filmin yazarı Tayyip Erdoğan ve onun adamları eski dostu, yeni düşmanı cemaat. Yöneten Tayyip Erdoğan ve ekibi. Figüranlar Necdet Özel, Bekir Bozdağ ve Yargıtay ne yazık ki. Kim olursa olsun kimliği, kişiliği, etnik kökeni, iddia edilen suçu ne olursa olsun bütün yurttaşların adil yargılanmasından tarafız biz ve bu hakkı vardır. Adil yargılanmanın temel bir hak olduğunu düşünüyoruz. Eşit yurttaş olmanın temel adil yargılanma olduğunu düşünüyoruz. Açılım, demokrasi paketi şu bu ne yaparsan yap eğer gerçekten hakkını vermeyeceksen adil şekilde yargılamayacaksan bunların hiçbir önemi olmadığını düşünüyoruz biz.

Her türlü söz, her türlü demokrasi paketi eğer yerine gelmezse anlamsız kalacağını hükmü getirmeyeceğini düşünüyoruz. Şu çok açık ki Türkiye’de adil yargılanma hakkı ne yazık ki yoktur. Yargı güvenini kaybetmiştir, Balyoz, Oda TV, casusluk davası, KCK, sendikalara yapılan operasyonlar, tutuklu gazeteciler, haksız yere tutuklanan öğrenciler, şike operasyonu, gezi eylemlerinde haksız yere tutuklananlar, yargı maskesiyle siyasal bir amaç için hedef seçildi ve operasyonlar bu şekilde yapıldı.

Değerli arkadaşlar, Balyoz davasına gelirsek Balyoz davasının ilk kelimesinden son cümlesine kadar tamamen yalanla dolu olduğunu gördük. Düzmece olduğunu gördük. Balyoz davasında herhangi bir eylem olmadığını gördük. İddia edilen eylemin delille de tespit edilmediğini gördük. Hiçbir delil yok. İddia edilen eylemlerin darbe teşebbüsüyle sonuç ilişkisi olmadığını da gördük. Delil ve olgu yoksa orada hukukta yoktur diyoruz. Olgu olsa tuzak ve iftira bu kadar olmazdı. Zulüm var, düşmanca bir operasyon var ne yazık ki. Göreceğiz ki eylem yok savcının iddia ettiği eylemlerin delili yok. İddia edilen suç eylemin sebep sonuç ilişkisi yoktur.

Değerli arkadaşlar, böyle bir karmaşanın içinde herkesin suçu ve sorumluluğu bir başkasına attığı bir süreçte tek ve etkin çözümün milletin iradesi ve mecliste bulunan milletvekillerinin yani TBMM’nin bu işe el atmasıyla geçeceğini düşünüyoruz. Şimdi tüm bu siyasi davalar için meclise tarihi bir sorumluluk düşmektedir. Bunu yerine getirmesi lazım. Anayasada yapılacak bir değişiklik ile meclisin iade itibar yetkisi verildiği takdirde Balyoz ve diğer tüm siyasi davaların çözüme kavuşacağını düşünüyoruz. Eğer samimilerse bu çözümü çok rahat bir şekilde yapabilirler. Ki parmak çokluğu olan ve sürekli parmağını kullanan milletvekilleri için AKP için bu çok basit. Daha önce Kemal Unakıtan davasında gördük. Daha önce MİT Başkanının nasıl bir gecede kurtarmalarından gördük. Bunlar için çok basit olduğunu düşünüyoruz.

Çözümün çok basit olduğunu söyledik. Meclisin çok değil bundan birkaç hafta öncede Avrupa konseyi siber suçlarla mücadele yasasının onaylandığını biliyoruz. Bundan dolayı da bu dijital davanın diskin çürüdüğünü görmemiz gerekir. Anayasanın 90. maddesi de gayet açık olduğunu biliyoruz zaten. Ama şurada bilmemiz gereken tek şey bütün yapılan bu şeyler Tayyip Erdoğan’ın yolsuzluğu, rüşveti kapatması ve kendi diktatörlüğünü ilan etmesi için çaba göstermesidir. Eğer samimi olsalar 5 – 6 yıldır yaptıkları bu kendi diktatörlüklerini ve yolsuzluklarını kapatmalarının önüne geçmek için meclise getirirler ve Balyoz davası ve diğer tüm siyasi tutukluluklara sebep olan bu haksız yere yatan insanları bir gecede kurtarırlar.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları