loading
close
SON DAKİKALAR

Deprem korkusu ani ölüm nedeni

Deprem korkusu ani ölüm nedeni
Tarih: 12.02.2012 - 22:49
Kategori: Sağlık, Yaşam

Depremin yarattığı korku ve endişe, vücutta stres hormonlarının aşırı salgılanması sonucunda kalp hızının artması ve kalp damarlarının spazmına yol açabiliyor

Gaziosmanpaşa Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Sorumlusu Doç. Dr. Denyan Mansuroğlu: Depremin yarattığı korku ve endişe vücutta stres hormonlarının aşırı salgılanması sonucunda kalp hızının artması ve kalp damarlarının spazmına yol açabilir. Bu durum beklenmeyen kalp krizlerine hatta ani ölümlere yol açabilir. 

Yapılan araştırmalar deprem sonrası ani ölümlerin 6 kat arttığını saptadı. Daha da ilginci, bu ölümlerden üçte ikisinin depremden sonraki 1 saat içinde gerçekleştiğiydi. En son Erciş depreminden sonrada enkazdan çıkarılan bir kişide hastaneye giderken kalp krizi geçirmesi sonucunda hayatını kaybetti. Depremin kalp sağlığı üzerinde bir de uzun vadeli etkileri var. Deprem sonrası endişe ve korkularının daha da derinleşmesi yüksek tansiyon hastalarını riskli gruba sokar. Bu durum da kişinin kalp krizi ve ani ölüm riskini artırır. Bu nedenle psikolojik yardım almak önemli.

Gaziosmanpaşa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Müjdat Kara: Deprem gibi doğal afetlerde tedavinin aksatılması, ilaçların bulunamaması veya başka nedenlerle kullanılmaması şuur kaybı ve komaya kadar götürebilen ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu durumdaki hastaların en yakın sağlık kuruluşlarına müracaat ederek ilaçlarını tekrar temin etmeleri ve tedavilerinin devamlılığını sağlamaları gerekir. Özellikle insülin tedavisi alan hastaların kan şekeri kontrolünü sağlamaları için insülin tedavisine ara vermemeleri önemli. 

Deprem sonrası içme sularının enfekte olması, çadır gibi yaşam alanlarının hijyenik yapısının bozulması, tuvalet hijyeninin sağlanamaması ve deprem sırasında meydana gelen travmaların enfeksiyonlara zemin hazırlaması gibi durumlar, zaten enfeksiyonlara yatkın olan diyabetik hastalar için risk oluşturabilir. Deprem sırasında ve sonrasında yaşanan stres kan şekeri ve tansiyon kontrolünün bozulmasına ve kalp krizi, felç gibi istenmeyen durumlara neden olabilir. Diyabetik hastalar sinir hasarı sonucu kalp krizini ağrısız geçirebilirler, bu nedenle bu konuda uyanık olup en küçük bir şüphe durumunda bile doktora müracaat edilmeli. Yaşam şartları düzeltilene kadar su ve gıda hijyenine ve ortam temizliğine önem verilmeli. Gerektiğinde sağlık kurtuluşlarından yardım istenmeli.

Gaziosmanpaşa Hastanesi Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Sevgi Şahin: 

Dünyada kaydedilmiş büyük ölçekli depremlerde yaralananlar arasında böbrek hasarı geliştiğini teorik olarak biliyoruz. Fakat bu teorik bilginin belki de en acı pratiğini 1999 Marmara Depremi’nde yaşadık. Marmara Depremi şu ana kadar Dünya’da kaydedilmiş en büyük ‘böbrek felaketi’ olarak tıp literatürüne girdi. Türk Nefroloji camiası olarak deneyimlediğimiz böbrek yetmezliği olgularının sayısı, özellikleri ve klinik seyirleri gerçekten dünya tıbbına yön verdi. Ve bu depremden çıkarılan tıbbi dersler ile ‘ezilme sendromu tedavi kılavuzu’ yazıldı. 

Depremlerde travmanın direkt etkisi ile ilk saatler içinde ölümlerden sonra en sık ölüm nedeni ‘ezilme sendromu’dur. Ezilme sendromu; travmaya bağlı gelişen kas ezilmesi ve ezilen kasların içeriğinin dolaşıma karışması sonucu gelişen, potasyum yüksekliği, akut böbrek yetersizliği, kalp ve solunum yetmezliği gibi pek çok bulguyu içeren karışık bir tablodur. 

Depremlerde enkaz altından canlı olarak kurtarılan yaralıları bekleyen en büyük tehlike ezilme sendromudur. Burada kas ezilmesi sonucu dolaşıma geçen böbreğe toksik olan maddeler ve ezilen kaslarda sıvı birikmesi sonucu böbreklerin beslenmesinin bozulması rol oynar. Bunun dışında yaralılara verilen ciddi ağrı kesici ilaçların (non-steroid anti-inflamatuar) zaten böbreklerin etkilenmesi muhtemel bu durumda olumsuz etkileri ile akut böbrek yetmezliği gelişimi tetiklenebilir. Bu nedenle evlerine gönderilen genel durumu iyi olan yaralıların günlük idrar miktarlarını ve idrar rengini takip etmeleri çok önemlidir. Ve bu süreçte böbreğe zararlı olabilecek ağrı kesici ve antibiotiklerden uzak durulması önerilir. Kan tetkiki ile üre, kreatinin ve potasyum düzeyi tayini yapılması ve bunların sonucunun normal olduğu bilinene kadar potasyumdan zengin sıvılar ve besinlerden kaçınılması uygun olacaktır.

Memorial Şişli Hastanesi Klinik Laboratuvarlar Koordinatörü ve Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kenan Keskin, deprem sonrası görülebilecek enfeksiyonlar ve alınması gereken önlemleri anlattı:

Doğal afetlerin ortak özellikleri şunlardır:

• Çok sayıda insan kısa sürede hayatını kaybeder.
• Çok sayıda canlı hayvan, ekili alanlar ve gıda maddesi telef olur veya ulaşılamaz durumdadır.
• Çok sayıda barınak yıkılır veya oturulamayacak kadar ağır hasar görür.
• Kanalizasyon, su şebekesi, yollar, iletişim sistemleri ve diğer alt yapı tesisleri büyük çapta hasar görür.

Bunların sonucunda:

• Su kaynaklarına kanalizasyon karışır ve sular hastalık etkenleriyle kirlenmiş hale gelir.
• Ölmüş insan ve hayvanların cesetleri bir süre sonra kokuşur ve hastalık etkeni mikroorganizmaların üremesi ve çoğalması için uygun ortam oluşturur.
• Hasta ve yaralı insanların tedavisi uygun ve yeterli biçimde yapılamaz.
• Yeterli ve sağlıklı içme ve kullanma suyu temin edilemez.
• Sağlıklı ve yeterli gıda temin edilemez.
• Yollar ve iletişim sistemlerinin tahrip olması sonucu olarak gıda ve ilaç gibi yardımları, ihtiyaç sahiplerine zamanında ulaştırılmaz ve dağıtımı yapılamaz.
• Bozulan ortamda bulaşıcı hastalıkların taşıyıcısı olan, fareler, sivrisinekler ve diğer vektör canlılar kontrolsüz biçimde ürer ve çoğalırlar. 
• İnsanlar sağlıksız barınaklarda yaşamak zorunda kalırlar.
Salgın hastalıklar riski göz ardı edilmemeli

Bu olumsuz şartların ortaya çıkmasıyla birlikte doğal afete maruz kalan bölgede bazı bulaşıcı hastalıkların görülme sıklığında artış olması söz konusudur. Eğer bu kriz hali uzun sürecek olursa ciddi salgın hastalıklar ve bunlara bağlı insan ölümleri de görülür. Bu nedenle olumsuz şartların hızla ortadan kaldırılması ve normal yaşam şartlarının en kısa zamanda sağlanması yani yaraların hızlı bir biçimde sarılması kritik bir önem taşımaktadır.
Gripten zatürreye kadar pek çok hastalık fırsat kollar

Bölgede artış görülmesi beklenen hastalıkların başında barınma şartlarındaki olumsuzluklara ve mevsimin kış, havaların soğuk ve yağışlı oluşuna bağlı olarak ortaya çıkan; grip, soğuk algınlığı, bronşit, zatürre gibi üst ve alt solunum yolu hastalıkları ve menenjittir. Özellikle küçük çocuklar ve yaşlılar ile önceden herhangi bir kronik hastalığı olanlar, yani vücut direnci düşük olanlar daha büyük bir risk altında bulunmaktadırlar. Bu hastalıklardan korunmak için en kısa zamanda normal şartların sağlanması gerekir.

İkinci önemli hastalık grubu ise temiz su ve gıda maddelerinin sağlanmasındaki olumsuzluklara bağlı olarak ortaya çıkan, ishal, karın ağrısı, bulantı ve kusma ateş gibi belirtilerle kendini gösteren, su ve gıda kaynaklı bulaşıcı hastalıklar ve gıda zehirlenmeleridir. Deprem sırasında su şebekesinde meydana gelen hasarlar sonucu şebeke suyuna kanalizasyon karışımı bu konudaki en ciddi tehlikeyi oluşturur. Yetkililerce güvenilirliği konusunda açıklama yapılmadan şebeke suyunun kullanılmaması en doğru olanıdır. Temizliğinden emin olunmayan suların kullanımı zorunlu ise mutlaka kaynatılarak kullanılmalıdır. Temiz olmayan veya temizliği şüpheli olan gıdalar tüketilmemelidir.

Mevsimin kış ve havaların soğuk olması depremden sağ veya yaralı olarak kurtulmuş insanlar için bazı zorluklar oluşturmakla birlikte, sinekler, böcekler fareler, diğer kemirgenler ve çeşitli parazitlerin üreyip çoğalması ve buna bağlı oluşan hastalıkların hızını yavaşlatan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmaları uzadıkça enkaz altında hayatını kaybeden kişilerin bedenlerinde meydana gelebilecek çürüme, kokuşma ve bunlardan hastalık yayılması da başka bir riski oluşturmaktadır. Kış şartları bu bakımdan da sıcak mevsimlere göre bir avantaj sağlar. Yine de sıcak havalarda olduğu kadar olmasa da bu şekilde oluşan hastalıklarda da bir artış beklenir. Önlem olarak; enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmalarının bir an önce tamamlanması, çöplerin kaldırılması ve gerektiğinde ilaçlama yapılması önemlidir.

Depremzedeler kadar olmasa bile kurtarma çalışmalarına katılan görevli ve gönüllüler için de bazı riskler söz konusudur. Bu çalışmalara katılanlar eğer son beş yıl içerisinde tetanoz aşısı olmamışlarsa bir doz tetanoz aşısı yaptırmalıdırlar. Ayrıca kurtarma çalışmaları sırasında ölü ve yaralıların vücut sıvılarıyla temastan kaçınılmalı, temas sırasında maske ve eldiven kullanmaya özen göstermelidirler.

Gaziosmanpaşa Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Avni Atay: 

Çocuklarda deprem sonrası olan hayatı tehdit edici boyutta yaralanmalarda karın, göğüs ve kafa içi organ hasarı olmasına rağmen dışarıdan deprem travmasına ait herhangi bir iz bulunmayabilir. Bu nedenle travmalı çocuğun değerlendirilmesi bir ekip çalışmasını gerektirir. Ekip başı mutlaka yapılacak değerlendirme ve girişimleri yönetmeli. Aksi takdirde oluşan panik ortamında yarar yerine zarara sebebiyet verilebilir. Mevcut travmanın detayları ortaya konulduktan sonra çocuğun hava yolunun açılması sağlanmalı. İkinci olarak akciğer havalanması kontrol edilmeli. Üçüncü olarak omurilik ve ardından kanama ve şok durumlarının kontrolü gelir. Bazen iç kanamalar başlangıçta bulgu vermeyebilir. Bu durumda çocuk genel olarak iyi gözükür fakat hayatı tehdit edici durumlar süratle gelişebilir. Beşinci olarak çocuğun şuur durumu değerlendirilmeli. Ayrıca çocuğun yaşına göre çok farklı riskler söz konusu. Bu beş aşamadan sonra örneğin bir yenidoğan bebekte ısı dengesinin sağlanması, ağızdan beslenmesinin düzenlenmesi gerekir. Dolayısıyla, çocuk hastanın yetişkinden farklı olarak yaş grubuna uygun yakın takibi şart.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları